Tahammülsüz, baskıcı, dayatmacı ve merhametten yoksun yaşam çevrelerinde en çok zarar gören, fiziksel ve ruhsal güçsüzlüklerinden dolayı maalesef kadınlar ve kız çocukları oluyor.
Yanlış bir takım toplum değer ve yargıların cinsiyetlere ayrıldığı rol sistematiği içerisinde sahipsiz ve güçsüz bırakılmış kadınlar gerek aileleri, gerek kocaları, gerekse başka eller tarafından yok edilmeyi hak eden kurbanlar gibi iç acıtan haberlere sıkça konu olmaktadır. Hiçbir dini ve geleneksel değerlerle açıklayamayacağımız vahşi cinayetlerle ya da olaylara ‘Napalım kader’ refleksiyle tepki vermek nerdeyse toplumsal bir kabul mantığını geliştirmiş olsa da, tüm bu yaşananların geride bıraktığı travmalar, kadın erkek, kadın aile ve kadın toplum ilişkilerinin de telafisi imkansız yaralar açmaktan geri durmaktadır.
Erzurum Barosu Genel Sekreteri İlknur Sarcan başkanlığında kurulan Kadın Hakları Komisyonu, özellikle Erzurum’da kadınlarla alakalı bu tür olumsuz durumlarda pozitif ayrımcılık ilkesiyle olaylara kadınlar lehine müdahil olmak ve istenmeyen bir takım olayların mağduru ya da kurbanı olan kadınlara hukuki destek amacıyla var gücü ile çalışmalarını sürdürüyor. Bilinçsizlik, korku ya da imkansızlar sebebiyle hakkını arayamayan kadınlara umut olabilmek adına yola çıkan komisyon, bu anlamda tanınmak ve zor durumda bulunan kadınlara hukuki destek olabilmek amacıyla çalışmalarını yaygınlaştırıyor.
Kadın hakları komisyonu niçin kuruldu?
Kadın hakları komisyonu aslında biraz pozitif ayrımcılık yapıp kadınlar için özel olarak kuruldu. Toplumda ne kadar eşitlik var denilse de maalesef toplumuzda her hal ve şart da eğitimli bile olsa eziliyor. Bu nedenle savunmasız ve korunmasız olan kadınların haklarını korumak için elimizden geldiğince baro olarak mesleki kuruluşumuzun amaçlarına uygun olarak sorunlara eğilmeye hukuki yardımda bulunmak için kuruldu.
Komisyonda neler yapılıyor?
Kadın hakları komisyonu olarak biz Erzurum’da işlenen kadın cinayetlerine, gönüllü arkadaşlarımız aracılığı ile savcılık ve dava aşamalarında müdahil oluyoruz. Şiddet gören, boşanmak isteyen ya da hukuki yardım ihtiyacı olan bütün kadınlara, adli yardım çerçevesinde hukuki destek sağlıyoruz.
Biz elimizden geldiğince duyurmaya çalışıyoruz ama baroya sadece avukat için geliyorlar. Kadın hakları komisyonuna özel bir başvuru olmuyor. Avukat aradıklarında ya da baroya başvurduklarında haberleri oluyorlar. Bu aşama da bizde kendimizi tanıtmak istiyoruz. Faaliyetlerimizi arttırarak devam edecek.
Türkiye genelinde kadına şiddet konusunda Erzurum ne durumda?
Aslında Türkiye geneline endekslersek Erzurum’da kadına şiddet olayları Türkiye genelinin altında seyrediyor. En azından adliyeye yansıyanlar Türkiye genelinin altında. Erzurum genelde kapalı bir toplum ama genel anlamda kadına şiddetin çok uygulandığı, kadının çok ezildiği bir şehir değil. Türkiye istatistiklerine kıyaslandığında Erzurum bu konuda daha iyi ama yine de kız çocuklarının evlendirilmesi gibi durumlara rastlayabiliyorsunuz. Kadın cinayetlerinde Erzurum çok büyük bir yer kapsamıyor.
Kadınlar haklarını biliyor mu?
Kadınlar haklarını bilseler de bunu kullanmak istemiyorlar. Gerek aile baskısı gerek çevresel baskılar, aile içindeki olayı kimse bilmesin düşüncesi hâkim. Ya da ailelerine anlattıklarında ‘aman kimse bilmesin’ deniliyor. Bastırılmış bir duygu kesinlikle var. Olmasa Türkiye genelinde pek çok kadının kocasını boşayacağına emin olabilirsiniz. Emin olun ki Erzurum’da çevremde çalışan kadınlar en az çalışmayan kadınlar kadar eziliyorlar. Devlet memuru olup maaş kartını daha göremeyen kadınlar var. Kocalarını bırakın kayınpederinin elinde olan var. Sayılarını soracak olursanız sadece bir kurumda bile yüzde 30 diyebilirim. Buna çok şaşırdınız değil mi? Devlet memuru diyorsunuz, kendini kurtarmış diyorsunuz ama evin harcamalarında söz sahibi olmayan kadınlar var. Daha ne kadar maaş aldığını bilmeyenler var. Yaptığı harcamaların hesabı sorulan kadınlar var. Eğitimli kadınlar bunu yapamazsa, hiçbir geliri olmayan kocasına bağlı olarak yaşayan kadınlar bu verdiğim örneklere göre daha özgür yaşıyorlar. Hanımına bağlı hiçbir erkek görmedim çevremde. Çalışan hanımların eşlerinin hiç biri iş yerinde kahvaltı etmiyor. İş yerine kahvaltı yapan erkeklerin çoğu eşi ev hanımı. Bu benim gözlemim. Sabah geliyor buraya simit poğaça. Çünkü hanımı yatağından kalkıp kahvaltı hazırlamıyor. Eşi çalışan bir erkeği burada kahvaltı ederken göremezsiniz. Çünkü birlikte kalkıyorlar. Muhakkak bir şeyler hazırlanıyordur. Bunu yapmayan kadın çok azdır. Birçok yerde çalıştım ve bunu gözlemledim. Türkiye de eğitimli kadınlar daha çok verici ama bazı alanlarda kesinlikle haklarını kullanmaktan acizler. Kadınlar başkalarının beklentilerini yerine getirmekten vazgeçecekler. Kendilerini bir birey olduğunu farkına varmaları gerekir. Bunu yapamıyorlar.
Kadınlar üstünde mahalle baskısı var mı?
Birebir yaşadığım bir örnek vereyim. Eşinden öldüresiye dayak yiyen bir arkadaşım ki kendisi de eşi de eğitimli. Kocasının elinden aldım karakola götürdüm ama karakolun kapısında vazgeçti. Dedi ki ‘ben buraya girersem, eşim beni ve annemi öldürür’. Şikâyet etmedi. Kapından geri döndü evine gitti. Bunu kabullendi. Başına geleceği düşündüğü için bunu kabullenenler var. Ya da babasına kahvede ‘senin kızın boşanmış gelmiş’ lafını duymasın diye babasının evine dönemeyen kadınlar var. Eşinin her türlü hakaretine boyun eğiyorlar. Çok büyük bir mahallesi baskısı var gerçi bu Türkiye genelinde var ama Doğu’da mahalle baskısı daha fazla maalesef.
Kadın ikinci planda mı tutuluyor?
Kadının ikinci planda tutulması ailenin yetiştirme tarzından kaynaklanıyor. Eğer bir erkek, evde annesine değerli gösteriyorsa, babası kız kardeşlerine değer veriyorsa, evlendiğinde eşine ve kızına değer veriyor. Çünkü o babasından böyle görüyorsa aynı şekilde devam ediyor. Ama erkek bunu ailesinden görmüyorsa sonradan bunu empoze etmek çok zor. Kesinlikle örfler sürdürülüyor. Yani burada anne ve babaya erkek çocuğunu yetiştirirken çok iş düşüyor. Kadının bir birey olduğu öğretilmesi gerekiyor. Eğer bir evde baba, anneyi eziyorsa o çocuk evlendiğinde karısını eziyor.
Hiç iyi erkek yok mu peki?
Çevremde çok iyi erkeklerde var. İstisnai olsa da var.
Cezaevinde yatan kadınların ne tür suçları var?
İki tür tutuklu var. Terör suçluları, onlar yaklaşık 4 kişi dönemsel olarak 20’ye çıkıyor. 35 tane de adli suçlu vardı. Bunlarda hırsızlık, kaçakçılık, bir tane de adam yaralama var.
Onların istekleri neler?
Onların isteği cezaevinin şartları oldukça kötü, mesela cezaevi onlara en temel ihtiyaç sabun, şampuan, tarak, tuvalet kağıdı, kadınlar için hijyen malzemesi. Bunlara ulaşamıyorlar. Burada tutuklu olup ailesi başka yerlerde olanlar, eğer aileleri para göndermiyorsa sadece cezaevi kantininden alışveriş yapma hakları var. Orada da çok sınırlı ve piyasanın çok üstünde. Mesela cezaevinden kendilerine bir terlik alsalar piyasadaki üç liraysa orada 15 liraya alıyorlar. Kantinden o şekilde gönderiliyor. Birde hiç görmüyorlar. Terliğe ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. Kantinden paraları alınıyor. Kendilerinin görüp seçme hakları yok. İki yıldır balık yemediklerini söylediler. Bir tane çocuğu olan bir kadın suçlu var. Altı yaşından annesinden ayıracaklarını söylediler. Şu an 4 yaşında imiş. İki yıl daha annesi ile kalacak. Çok küçük bir avlu var, koğuştan çıkınca. Üstü açık bir tek orası. Annesiyle birlikte aynı yatakta yatıyor. Çocuğunda ihtiyacı var, mesela oyuncağı yok. Oyuncaksız, yaşıtsız, arkadaşsız, oyun arkadaşı yok. Cezaevi soğuk. Nemli olduğu için camları açmak zorundalar. Ya rutubet kokusuna mahkûm olacaklar ki biliyorsunuz Şükrü Paşa Semtinin taban suyu çok yüksek, duvarları nemli. Affedersiniz ama ya gider kokusu ve rutubet kokusuna mahkûm olacaklar ya da camları açacaklar.
Cezaevinde nasıl vakit geçiriyorlar, ne yiyor, ne içiyorlar?
Biz yedikleri yemekleri de gördük. Açık cezaevinden gönderilen yemekleri yiyorlar. Onlarında kalitesi hiç iyi değildi. Bütün ömrünüzü küçük bir yerde camsız geçirdiğinizi düşünün. Hasta yatınca bile insan iki gün sonra ama iyileşeyim de kendimi dışarı atayım diyor. Hiç bir şey yok. Televizyon yok. Kendilerini oyalamıyorlar. El işi falan yapıyor bazıları. Resim yapan İranlı bir genç kız vardı. Kaçakçılıktan yatıyordu. Mesela o bu eserlerini satmak istediğini söyledi. Önceki sene Cumhuriyet Savcılığı gelirleri mahkûmlara aktarılmak üzere adliyede cezaevinde üretilen bu el emeği ürünlerin satışını yapmıştı. Ama o bir seferlikti. Onlar bu satışın sistemli bir şekilde yapılmasını istiyorlar. Boncuk işleri var, atkılar örüyorlar, kazaklar örüyorlar. Ama bunları satma ihtimalleri yok. Eğer işte erkek cezaevi tarafından birisi ‘benim kazağa ihtiyacım var, çoraba ihtiyacım var’ diyorsa parası karşılığı gönderiliyor. Alan da satan da bilmiyor. Cezaevi yönetimi aracılık ediyor yani.
Kadın cinayetleri toplum gözünde normalleşti mi?
Medyada yer alan kadın cinayetleri, insanların bu durumu artık kanıksamasına sebep oldu. Artık çok normal görüyorlar. Boşanmak isteyen bir erkek, ‘öldüreyim ben onu nasıl olsa bir şey olmuyor’ diyor. En son Gaziantep’te adam dokuz kişi öldürdü ama hala yakalanamadı. Yakalansa da asılmayacağı biliyor. ‘Nasıl olsa bir af gelir çıkarım’ bilinci ile yapılan bu tür hareketler de erkek, her hal ve şartta kurtulan oluyor.
Bu konuda sizin bir öneriniz var mı?
Şahsen kadına şiddette kısas istiyorum. Şahsi fikrim. Sırf boşanmak istedi diye, bir kadını öldürene ya da tecavüz edip öldürene, takım elbise giyiyor diye mahkemece indirim verilmemeli. Ben asılsın istemiyorum ama iyi hal indirimi de almasın. Ağırlaştırılmış müebbet alsın. 10-15 kişi altı yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz ediyor, kızın psikolojisi bozulmadı diye rapor geliyor ona göre indirim alıyorlar. Bu korkunç bir şey.
Peki, bu kadar tepki varken neden değişmiyor?
Çünkü erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz, ne derseniz deyin. Hala bazı erkekler kendileri kadınlara bir lütuf olarak görüyorlar. Bütün namus anlayışını kadın üzerinden yaşayan erkekler var. Çevresindeki kadın namusu üzerinden dinini yaşayan erkekler var. Çok kötü. Aile Sosyal Politikaların dosyalarını görseniz ağlarsanız, o ifadeleri okusanız psikolojiniz bozulur. Neler var. O dosyalar geliyor bakanlık adına müdahil olmamız gereken dosyalar, gerçi artık bakanlığın avukatları ayrı götürdüler ama götürene kadar o dosyalara biz baktık. Korkunç şeyler var. Görümcesi tarafından kandırılarak sadece beş bin lira karşılığı öldürülen ve halıya sarılıp babasının evinin önüne atılan kadınlar var, Hınıs’ta. Bunun açıklaması nedir? Karayazı’da bundan beş altı yıl önce gelini öldürüp parçalamışlar, sandığa koymuşlar abasının evine gönderilmişler. Bu kız ne yapmış olabilir? Kanım dondu olayın ayrıntılarını görünce. Birde otopsi resimlerini görseniz gerçekten çok zor olur sizin için. Korkunç gerçekten.
Bu konuda ailelere çocuk yetiştirme konusunda çok iş düşüyor sanırım.
Kesinlikle her şey ailede erkek çocuğu yetiştirmekte. Ben ‘toplum çok iyi kız çocuğu yetiştiriyor’ da demiyorum. Çok nazlı kız çocukları tahammülsüz büyüyor ve aileyi yürütemiyorlar. Onlarda var, sadece erkekleri demiyorum. Toplumda kız çocuklarını anormal şekilde şımartıyorlar. ‘Prensesim, aman elini ona sürme’ diyenler var. Sonra evlilikte yerine getirmesi gereken sorumlulukları yapmayan var. Bunlara da şahit oldum. İki yıl evli olup evinde bir kap yemek pişirmeyen kadınlar var. Olaya tek taraflı bakmıyoruz çünkü bu olayları birebir yaşıyoruz. Bir kız, evlendikten sonra öğrenme çabası içine girmelidir, sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bu demek değildir bütün yük kadının sırtında ama erkek tarafından da kadın tarafından da evliliğin sorumlulukları yerine getirilmeli.
8 Mart’ta yapılacak etkinlikler neler?
Cezaevinde gerçekten sahipsiz kadınlar var. Bir şekilde oraya düşmüş ama kimse tarafından aranıp, sorulmayan, ihtiyaçları girdirilmeyen, kaderine terk edilen kadınlar var. Baro olarak, kadınların ihtiyaçlarını bildiğimiz için elimizden geldiğince onların cezaevinde ki ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir hazırlığımız olacak. Televizyon talepleri vardı onu karşılamaya çalışacağız. Bir yerde kapalı kalırsanız ister istemez televizyon bir kurtarıcı oluyor. Barodan sıcak yemek yaptırıp götürmeyi, arkadaşlarla tatlı yaptırmayı düşünüyoruz. Şu anda planlarımız bu yönde. Mesela balık istemişlerdi, baromuzun lokantasında bunu yaptırmayı düşünüyoruz. Bu tür şeyler. Altı yaşındaki çocuğumuz için oyuncak götüreceğiz. Yardım yapmak isteyen vatandaşlarımız olursa baroya ulaşabilirler. Biz zaten Cumhuriyet Savcılığı’nın izni ile yapacağız. Cezaevine götüreceğimiz şeyler sınırlı. Girebilecek eşyalar kapsamında biz yardımımız yapacağız. Temel ihtiyaç, çamaşır, ayakları sıcak tutacak terlik. İnsanlar beş yıl yatıp çıkıyor diyor ama cezaevinde bir gün geçiremezsiniz. Sizin yıllar yılı bir sürü tanımadığınız insanla küçük bir mekânı geçirdiğinizi düşünün. Belki siz hasbelkader gittiniz ama diğer suçlu olanlarla bir aradasınız. Çok zor, Allah kimseyi düşürmesin.