Hangi okul iyidir, hangi okul iyi değildir?
Bunu bir düşünün…
***
Ben de düşüneyim:
İyi bir okulu var eden şeyler, o okulun arsası, binası ve içini dolduran nalburiye-kırtasiye malzemeleri değildir!
İyi bir okul, aslında satın alınamayan şeyleriyle, ‘değerleriyle ve ilkeleriyle’, var olur ve diğer okulların önüne geçer…
İyi bir okulu daha iyiye doğru değiştiren, onu gerçekten yenileyen şey, dersliklerin, laboratuarların, oturakların, tahtaların yenilenmesi değildir!
İyi okullar, ‘iyi işleyen beyinlerin’ yüceltilmesiyle, çoğaltılmasıyla, organize edilmesiyle ve en önemlisi de ‘tekdüzeleştirilmeden birbiriyle uyumlu hale getirilmesiyle’ yenilenir ve değişir...
İyi bir okulu başarıya taşıyabilecek şeyler, başka okullardan kopyalanmış şeyler olamaz!
İyi okullar, eğitim-öğretim eyleminin standartlarını oluşturduktan sonra kendi gereksinimlerine uygun olan özgün ve ileri yöntemleri geliştirebildikleri ölçüde başarılı olurlar...
İyi bir okulu kurumsallaştıran şey, ezbere uygulanan bürokratik şablonlar değildir!
İyi okullar, ancak yeni software ve hardware birikimlerle; ancak yeni bir dökümantasyon anlayışıyla ve bilgilendirme kültürü oluşturmakla kurumsallaşabilirler...
İyi bir okulu yerel sınırların ve gelenek bariyerlerinin ötesine taşıyan şey, laflar, sloganlar, uzun menzilli okul gezileri falan değildir!
İyi okullar sadık kaldıkları evrensel hayallerle ve bunları gerçeğe dönüştürme potansiyelleri ile yerellikten kurtulurlar...
İyi bir okulu bütün paydaşları; öğrencileri, öğretmenleri ve velileri açısından ‘mutluluk kozmosuna’ dönüştüren şey, o okuldan herhangi birinin herhangi bir yarışta bölge, Türkiye ya da dünya birincisi olması değildir!
Toplu özgüvenin gelişmesi, hayalgücü limitlerinin güncellenmesi açısından bunlar kesinlikle önemlidir…
Ama...
Okulları mutluluk kozmosuna dönüştürebilecek başlıca iki ayrıntı var:
1) Öğrenenlerin, öğrenirken eğlenmesi
2) Öğrenmeyi öğretenlerin yüceltilmesi...
***
Okul açma şartnamelerindeki koşullardan veya MEB’in standartlar yönergesine girmiş ayrıntılardan değildir bunlar, elbette sadece ‘pedagoji bağlamında temennilerdir’.
Ola ki birkaç hafta sonra ikinci dönem sona erdiğinde bazı okullar, yaz başı seminer çalışmalarında bu alt başlıkları birer tartışma konusu olarak masaya yatırırlar.
Ki bunu yapacak ‘sahiden iyi okullar’ var.
***
İçinden daha iyi durum hayali geçen bir başka temenni ile bitirelim. Sözünü ettiğim bu son temenni, ortaokulların tam da bugünlerdeki görüntüsüyle ilgili:
“Ortaokuldan liseye geçiş sınavları (TEOGS veya Ortak Sınav denen ulusal çaplı sınavlar) keşke nisan değil de mayıs ayı sonunda uygulansa…
O zaman ortaokulların en büyük yaş grubundaki öğrencileri okula çekmek, okulda tutmak, daha uzun süre eğitim-öğretime yoğunlaştırmak, belki de liseye bugünkünden daha sıcak göndermek mümkün olabilir.
Ve büyük yaş grubu öğrencileri okulda daha uzun süre tutmak, onları örnek alan küçüklerin okula bağlılığını güçlendirebilir.”
Kim mi söylüyor bunu?
Öğretmenler…
O halde bu öneriyi dikkate almakta yarar var.