Sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi peynirle ilgili bilmediklerimizi Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ile Avukat Metin Öztürk kitaplaştırdı. Peynir hazırlanmasından, edebiyatına kadar bir 18 ana başlığı bulunan kitapta en önemli bölüm ise peynirin ekonomiye katkısı
Peynirin rehberini yazan Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ve Avukat Metin Öztürk, 10 yıllık çalışmalarını Pusula’ya değerlendirdi. Ekmeğe katık ettiğimiz peynirin ekonomide küresel bir güç haline gelebileceğini belirten iki arkadaş, bu konuda yapılması gerekenleri de sıraladı.
Peynir… Ekmeğimize katık ettiğimiz bir gıda maddesi. Hayvancılık sektörünün yoğun olduğu özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde oldukça bol çeşidi bulunan peynirin Avrupa’da önemli bir ihracat ürünü olduğunu biliyor muydunuz? Yada hiç peynir rehberi okudunuz mu? Sakın peynirin de rehberi olur mu? Demeyin.. Evet oluyor. Kars Kafkas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ile Avukat Metin Öztürk Türkiye’de belki ilk kez peynirin rehberini yazdı. ‘Peynir Deyip Geçmeyin, Peyniri Hiç Bu Gözle Görmediniz’ kitabı sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında üretilen peynirleri tanıtıyor. Ayrıca peynir banyosundan falına kadar bir çok konuda ilginç bilgiler yeralan kitapla ilgili Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ve Avukat Metin Öztürk’le konuştuk.
Peynirle ilgili ilginç bir araştırmaya imza atmışsınız. Neden peynir?
Bu kitap 10 yıllık bir emeğin ürünü. Yöremizin önemli zenginlik kaynağı peyniri ne halkımız ne de üretici tam anlamıyla tanıyor. Biz de peynirin bildiğimizin dışında bir ürün olduğunu, insanların daha değişik gözlerle bakmalarını sağlamak için ciddi bir araştırma yaptık. Yani peynirin ansiklopedisini hazırladık.
İlginç bir konu ve yazanların meslekleri de oldukça ilginç. Biriniz avukat biriniz Veteriner Fakültesi’nde öğretim üyesi. Böyle bir ortak çalışmayı yapmaya nasıl karar verdiniz?
Biz yaklaşık 40 yıldır arkadaşız. Çeşitli projelerimiz iş deneyimlerimiz oldu. Bunlarla ilgili ortak kitaplar hazırladık. Peynir konusuna gelince ikimizde çok iyi bir peynir severiz. Bu konunun uzmanlarının peynirle ilgili çalışma yapmadıklarını görünce böyle bir çalışmayı yapmaya karar verdik.
Peynir ansiklopedisi dediğiniz kitabınızı hazırlamak için nasıl bir çalışma yaptınız?
Öncelikle bulunduğumuz yöreden çalışmaya başladık. Doğu’da gezmediğimiz yer kalmadı. Van, Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan gibi bölgemizin bütün il ve ilçelerini gezdik. Peynir üreticileriyle görüştük. Yurt dışında da peynir konusunda söz sahibi ülkeleri gezdik. Başta Hollanda olmak üzere bir çok Avrupa ülkesini gezerek incelemeler yaptık.
Kitapta neler var?
Kitap 18 bölümden oluşuyor. Peynirin insanlara mutluluk verdiğini düşünerek mutlulukla ilgisini araştırdık. Kadın ve peynir, erkek ve peynir, peynirle ilgili merak edilenleri yazdık. Peynir küresel oyuncu olabilir mi makale bölümü hazırladık. Peynirle ilgili merak edilenler için bir kütüphane bölümü oluşturduk. Peynir ve sağlık dedik. Peynirden esinlenerek yapılan pul ve eşyaları araştırdık, peynirle ilgili mizah bölümüyle insanları güldürelim istedik. Peynir festivallerine yer verdik. Peynir yemekleri bölümü ve kadınların ev oe peynir yapabilmelerini sağlamak için ‘Peynir atölyesi’ bölümünü hazırladık. Bazı peynirlerin yapımını anlattık. Peynir alma ve satma rehberi hazırladık. Peynir mevzuatını koyduk. Dünya ve Türkiye’deki k peynir çeşitlerine yer verdik. Hollanda, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Japonya ve ülkemizin bazı bölgeleri ile Doğusu’nda ayak basmadığımız yer kalmadı. Bir nevi peynir rehberi hazırladık. Sloganımız ‘Peyniri hiç bu gözle görmediniz’ Bizim insanımızın peyniri bu gözle görmediğini zannediyoruz.
Kahvaltıların vazgeçilmezi peynirin tarihi nasıl başlıyor?
Peynir üretimi koyunun evcilleştirilmesiyle başlıyor. Tarım toplumuna geçişle. 10 bin yıl önce koyunun evcilleştirince süt gündeme geliyor. Sütten sonra peynir yapıldığını görebiliyorlar. Mısır’da Mezopotamya’daki kaynaklardan peynirin çok eski bir tarihinin olduğunu biliyoruz.
Peki hocam yoğurdu Türkler bulmuş acaba peynir de de durum aynı mı?
Mezopotamya’da, Sümer taraflarında Türk coğrafyasında kayıtlar var. Ama bazı kayıtlar da başka uluslar deniyor. Bazı kanıtlar Avrupa’yı, Yunanistan’ı gösteriyor. Orta Asya’yı gösteren kaynaklar da bulunuyor. Mısırlılara atfediyorlar. Mezopotamya da yaşayan devletlere kavimlere götürüyorlar. Peyniri ilk Türklerin ürettiğini ifade eden ciddi kaynaklar da var.
Araştırmanızda sizleri şaşırtan peynir türlerine rastladınız mı?
Peyniri araştırmaya başlayınca Amerika’da bir doktora öğrencisinin kadın sütünden peynir olur mu diye bir araştırma yaptığını tespit ettik. Araştırma tuhaf gelmiş kendisine sormuşlar, neden kadın sütünden peynir diye. ‘Bilmediğiniz bir ineğin koyunun sütünden peynir alıp yiyorsunuz da bir annenin sütünden peynir yapılmasından daha doğal ne olabilir. ABD’li öğrenci, doktora tezini birkaç gönüllü kadınla uygulamış ve anne sütünden peynir üreterek bazı restoranlarda insanlara tattırmış. Bunu görünce dikkatimizi çekti biz de insanlarımızın bilgisine sunalım istedik.
Anne sütünden peyniri anlattığınızda nasıl tepkiler aldınız?
Bazı kuruluşlar tarafından toplantılara davet edildiğimizde konu hakkındaki konuşmamız çok ilgi görüyor. Anne sütünden peyniri duyanlar şaşırıyorlar. Olur mu olmaz mı diye sorgulamada bulunuyorlar. İşin etik yönünü irdeliyorlar. Kadının ve sütünün bir ticari meta haline dönüştürülmesinin sorgusu önemli bir hal alıyor.
Kitapta dikkatimizi çeken bir ayrıntı da peynir edebiyatı bölümü oldu. Biraz anlatır mısınız?
Bu soruya Prof. Dr. Yavuz Öztürkler cevap veriyor; Peynir üreten ailenin çocuğuyuz. Çevremizde peynirle ilgili şiirler yazan, esprili mektuplar gönderen büyükler vardı. Peynirin imansız olduğuna dair takılmalar oluyordu. Dörtlükler yazanlar vardı. Kulaktan dolma etkilenmişim. Şiire merakım var. Dörtlüklerim, hikayelerim var. Dünya edebiyatında peynirin yeri olduğunu görüyoruz. Peynirle ilgili felsefik konuşmalar yapılmış. Delikli peynirle ilgli diyaloglar geçiyor. İki filozof karşı karşıya oturup peynir muhabbeti yapıyorlar. Divan edebiyatında peynirli şiir ve hikayeler var. Edebi eserler var.
Kitabınızda peynirin bir küresel aktör olup olmadığına yer vermişsiniz. Peynir ekonomide bir küresel aktör mü?
Hiç şüphesiz peynir Avrupa’da bir önemli küresel aktör. Hollan’da peynir müzesi kurmuş. Altı müze üstünde peynir satıyor. Tek çeşit peynirleri var ama adam onu dünya pazarına sunmak için değişik renk ve çeşitte üreterek satıyor. Dünyanın peynir ihracatında 5’inci ülkesi olmuş. 30-40 milyar dolarlık peynir ihracatı var. Biz bu araştırmamızda özellikle bu konuya dikkat çekmek istedik. Peynir konusunda ülkemizde ve bölgemizde farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Yoksa peynir yapımını herkes biliyor. Biz bu konunun üretime kazandırılmasını da hedefliyoruz.
Nepalli bir öğrenci ABD’deki arkadaşına peynir krakeri getirmiş. Çay içerken ikram etmiş. Arkadaşı acaba bunu köpeğim yer mi deyince hemen vermişler. Köpeğin peyniri çiğnediğini görünce bir daha istiyor. Hemen Nepalli’nin kafasında bir ışık yanıyor. Memleketinde ürettiği peynirleri Amerika’da köpek sakızı diye pazarlıyor. Şimdi Amerika’da satış zincirleri kurmuş. Biz meseleye biraz da bu açıdan bakılmasını istedik.
Biz hayvancılığı yıllardan beri sadece et süt, yoğurt ve yağ olarak bildik. Peyniri de sadece kahvaltımızda tükettiğimiz için üretiyoruz. Bunun böyle bir ekonomik güç olduğunu ilk kez dillendiriyorsunuz. Peki ülkemiz ve bölgemizdeki üreticilerimiz ne yapmalı?
Ülkemizde peynir çeşidi bakımından çok zengin.. 400’e yakın peynir çeşidi var ama bunları dünya pazarına açamamışız. Bazı bölgelerde küçük çaplı sanayi tesisleri kurulmuş ancak ihracata ticarete yönelik bir adım atılmamış. Açılan tesislerin de tam kapasite çalışmadıklarını gördük. Makalaşma ve tescil konusunda sıkıntılar var. Dünya piyasasında rekabet etme şansları yok. Örneğin bizde bulunan küflü peynirin benzeri Avrupa’da da var. Avrupa’da üretilen küflü peynir dünyayı kasıp kavuruyor. 500 bin tona yakın ihracatı var. Buna örnek olarak Erzurum’da civil peyniriyle böyle bir başarı yakalayabilir. Bu konuya ciddi bir şekilde eğilmek ve bana göre yatırım ve projeler hazırlamak gerekiyor.
Türkiye’nin 400 çeşit peyniri var ama biz bu üretimi neden ekonomiye dönüştüremiyoruz. Dünyaya neden satamıyoruz?
Türkiye peynir ülkesi. Ancak dünya ticaretinde yerimiz çok az. Bunun tek problemi var. Bizim dış pazarda hoş gösteren peynir üretme sorunumuz var. Hastalıkla mücadelede Avrupa bize güvenmiyor. Ama biz peynirimizi güvenle yiyoruz. Avrupa bize peyniri standardize edeceksin diyerek önümüze müktesebat koyuyor. Buna uymak zorunda olduğumuz için dışarıda boy gösterecek bir peynir üretmiyoruz. Lezzetli peynirimizi rekabet edecek bir hale getiremiyoruz. Küresel oyuncular içine girecek marka peynir sunamıyoruz. İçerde bir çok peynirimiz coğrafi işaretini almış değil. 5-6 peynir coğrafi işaretini alan. Peynirlerin mahrecini almış değiliz. Erzincan tulum, Van otlu, gravyer gibi en son Kars kaşarının ancak coğrafi işaretini alabildik. Kendi peynirlerimizi bile tescil altında toplayamamışken dünyaya tescilli, markalı peynir sunup çok ciddi satışlar yapmamız çok zor. Bu konuda tedbirlerin alınması, altyapı çalışmalarının yapılması gerekir. Binin için yürek koyacak cesaret gösterecek müteşebbislerin artması gerekir.
Türkiye’nin peynir konusunda küresel güç olması için ne yapılmalı?
Hollanda peynir ülkesi olarak bilinir. İhracatta 5’inci sırada. Ancak Hollanda’nın bir çeşit peyniri var. Peyniri yuvarlak bizim kaşar gibi üretiyorlar. Onların sarısını, yeşilini, biberlisi, isotlusunu yapmış. Tek bir peynir türünü 500 çeşide dönüştürmüş. Biz öyle değiliz bizim her yöremizin kendine özgü peynirleri var. 400’e yakın peynir çeşidi tespit ettik. Bu konurda ülkemizin ekonomik gelir sağlaması için devletin üreticileri organize etmesi lazım. Devlet otoritesiyle bu gerçekleşebilir. Devlet eliyle bir organizasyon yapılabilirse Türkiye peynir konusunda önemli bir merkez olabilir. Sadece Erzurum doğru bir üretim ve doğru satış ile civil peynirle ciddi bir yere gelebilir.
Burada üreticini de suçu yok mu?
Ülkemizde yaptığımız incelemede üreticilerimizin durumunu gördük. Onlar sadede günü kurtarmanın peşindi. Geleceğe yönelik bir öngörü koyamıyorlar. Peyniri bir gelir kaynağı olarak görmüyorlar. Ayşe teyze peynirini üretiyor markete getirip satıyor. Bunu daha büyük bir gelir kaynağı olarak düşünse markalaşmaya gidecek, kooperatifler kurulacak. Biz bu kitaptaki bilgilerle üreticilerimizin dikkatini çekmek istedik.
Peynirin rehberini yazan Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ve Avukat Metin Öztürk, 10 yıllık çalışmalarını Pusula’ya değerlendirdi. Ekmeğe katık ettiğimiz peynirin ekonomide küresel bir güç haline gelebileceğini belirten iki arkadaş, bu konuda yapılması gerekenleri de sıraladı.
Peynir… Ekmeğimize katık ettiğimiz bir gıda maddesi. Hayvancılık sektörünün yoğun olduğu özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde oldukça bol çeşidi bulunan peynirin Avrupa’da önemli bir ihracat ürünü olduğunu biliyor muydunuz? Yada hiç peynir rehberi okudunuz mu? Sakın peynirin de rehberi olur mu? Demeyin.. Evet oluyor. Kars Kafkas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ile Avukat Metin Öztürk Türkiye’de belki ilk kez peynirin rehberini yazdı. ‘Peynir Deyip Geçmeyin, Peyniri Hiç Bu Gözle Görmediniz’ kitabı sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında üretilen peynirleri tanıtıyor. Ayrıca peynir banyosundan falına kadar bir çok konuda ilginç bilgiler yeralan kitapla ilgili Prof. Dr. Yavuz Öztürkler ve Avukat Metin Öztürk’le konuştuk.
Peynirle ilgili ilginç bir araştırmaya imza atmışsınız. Neden peynir?
Bu kitap 10 yıllık bir emeğin ürünü. Yöremizin önemli zenginlik kaynağı peyniri ne halkımız ne de üretici tam anlamıyla tanıyor. Biz de peynirin bildiğimizin dışında bir ürün olduğunu, insanların daha değişik gözlerle bakmalarını sağlamak için ciddi bir araştırma yaptık. Yani peynirin ansiklopedisini hazırladık.
İlginç bir konu ve yazanların meslekleri de oldukça ilginç. Biriniz avukat biriniz Veteriner Fakültesi’nde öğretim üyesi. Böyle bir ortak çalışmayı yapmaya nasıl karar verdiniz?
Biz yaklaşık 40 yıldır arkadaşız. Çeşitli projelerimiz iş deneyimlerimiz oldu. Bunlarla ilgili ortak kitaplar hazırladık. Peynir konusuna gelince ikimizde çok iyi bir peynir severiz. Bu konunun uzmanlarının peynirle ilgili çalışma yapmadıklarını görünce böyle bir çalışmayı yapmaya karar verdik.
Peynir ansiklopedisi dediğiniz kitabınızı hazırlamak için nasıl bir çalışma yaptınız?
Öncelikle bulunduğumuz yöreden çalışmaya başladık. Doğu’da gezmediğimiz yer kalmadı. Van, Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan gibi bölgemizin bütün il ve ilçelerini gezdik. Peynir üreticileriyle görüştük. Yurt dışında da peynir konusunda söz sahibi ülkeleri gezdik. Başta Hollanda olmak üzere bir çok Avrupa ülkesini gezerek incelemeler yaptık.
Kitapta neler var?
Kitap 18 bölümden oluşuyor. Peynirin insanlara mutluluk verdiğini düşünerek mutlulukla ilgisini araştırdık. Kadın ve peynir, erkek ve peynir, peynirle ilgili merak edilenleri yazdık. Peynir küresel oyuncu olabilir mi makale bölümü hazırladık. Peynirle ilgili merak edilenler için bir kütüphane bölümü oluşturduk. Peynir ve sağlık dedik. Peynirden esinlenerek yapılan pul ve eşyaları araştırdık, peynirle ilgili mizah bölümüyle insanları güldürelim istedik. Peynir festivallerine yer verdik. Peynir yemekleri bölümü ve kadınların ev oe peynir yapabilmelerini sağlamak için ‘Peynir atölyesi’ bölümünü hazırladık. Bazı peynirlerin yapımını anlattık. Peynir alma ve satma rehberi hazırladık. Peynir mevzuatını koyduk. Dünya ve Türkiye’deki k peynir çeşitlerine yer verdik. Hollanda, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Japonya ve ülkemizin bazı bölgeleri ile Doğusu’nda ayak basmadığımız yer kalmadı. Bir nevi peynir rehberi hazırladık. Sloganımız ‘Peyniri hiç bu gözle görmediniz’ Bizim insanımızın peyniri bu gözle görmediğini zannediyoruz.
Kahvaltıların vazgeçilmezi peynirin tarihi nasıl başlıyor?
Peynir üretimi koyunun evcilleştirilmesiyle başlıyor. Tarım toplumuna geçişle. 10 bin yıl önce koyunun evcilleştirince süt gündeme geliyor. Sütten sonra peynir yapıldığını görebiliyorlar. Mısır’da Mezopotamya’daki kaynaklardan peynirin çok eski bir tarihinin olduğunu biliyoruz.
Peki hocam yoğurdu Türkler bulmuş acaba peynir de de durum aynı mı?
Mezopotamya’da, Sümer taraflarında Türk coğrafyasında kayıtlar var. Ama bazı kayıtlar da başka uluslar deniyor. Bazı kanıtlar Avrupa’yı, Yunanistan’ı gösteriyor. Orta Asya’yı gösteren kaynaklar da bulunuyor. Mısırlılara atfediyorlar. Mezopotamya da yaşayan devletlere kavimlere götürüyorlar. Peyniri ilk Türklerin ürettiğini ifade eden ciddi kaynaklar da var.
Araştırmanızda sizleri şaşırtan peynir türlerine rastladınız mı?
Peyniri araştırmaya başlayınca Amerika’da bir doktora öğrencisinin kadın sütünden peynir olur mu diye bir araştırma yaptığını tespit ettik. Araştırma tuhaf gelmiş kendisine sormuşlar, neden kadın sütünden peynir diye. ‘Bilmediğiniz bir ineğin koyunun sütünden peynir alıp yiyorsunuz da bir annenin sütünden peynir yapılmasından daha doğal ne olabilir. ABD’li öğrenci, doktora tezini birkaç gönüllü kadınla uygulamış ve anne sütünden peynir üreterek bazı restoranlarda insanlara tattırmış. Bunu görünce dikkatimizi çekti biz de insanlarımızın bilgisine sunalım istedik.
Anne sütünden peyniri anlattığınızda nasıl tepkiler aldınız?
Bazı kuruluşlar tarafından toplantılara davet edildiğimizde konu hakkındaki konuşmamız çok ilgi görüyor. Anne sütünden peyniri duyanlar şaşırıyorlar. Olur mu olmaz mı diye sorgulamada bulunuyorlar. İşin etik yönünü irdeliyorlar. Kadının ve sütünün bir ticari meta haline dönüştürülmesinin sorgusu önemli bir hal alıyor.
Kitapta dikkatimizi çeken bir ayrıntı da peynir edebiyatı bölümü oldu. Biraz anlatır mısınız?
Bu soruya Prof. Dr. Yavuz Öztürkler cevap veriyor; Peynir üreten ailenin çocuğuyuz. Çevremizde peynirle ilgili şiirler yazan, esprili mektuplar gönderen büyükler vardı. Peynirin imansız olduğuna dair takılmalar oluyordu. Dörtlükler yazanlar vardı. Kulaktan dolma etkilenmişim. Şiire merakım var. Dörtlüklerim, hikayelerim var. Dünya edebiyatında peynirin yeri olduğunu görüyoruz. Peynirle ilgili felsefik konuşmalar yapılmış. Delikli peynirle ilgli diyaloglar geçiyor. İki filozof karşı karşıya oturup peynir muhabbeti yapıyorlar. Divan edebiyatında peynirli şiir ve hikayeler var. Edebi eserler var.
Kitabınızda peynirin bir küresel aktör olup olmadığına yer vermişsiniz. Peynir ekonomide bir küresel aktör mü?
Hiç şüphesiz peynir Avrupa’da bir önemli küresel aktör. Hollan’da peynir müzesi kurmuş. Altı müze üstünde peynir satıyor. Tek çeşit peynirleri var ama adam onu dünya pazarına sunmak için değişik renk ve çeşitte üreterek satıyor. Dünyanın peynir ihracatında 5’inci ülkesi olmuş. 30-40 milyar dolarlık peynir ihracatı var. Biz bu araştırmamızda özellikle bu konuya dikkat çekmek istedik. Peynir konusunda ülkemizde ve bölgemizde farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Yoksa peynir yapımını herkes biliyor. Biz bu konunun üretime kazandırılmasını da hedefliyoruz.
Nepalli bir öğrenci ABD’deki arkadaşına peynir krakeri getirmiş. Çay içerken ikram etmiş. Arkadaşı acaba bunu köpeğim yer mi deyince hemen vermişler. Köpeğin peyniri çiğnediğini görünce bir daha istiyor. Hemen Nepalli’nin kafasında bir ışık yanıyor. Memleketinde ürettiği peynirleri Amerika’da köpek sakızı diye pazarlıyor. Şimdi Amerika’da satış zincirleri kurmuş. Biz meseleye biraz da bu açıdan bakılmasını istedik.
Biz hayvancılığı yıllardan beri sadece et süt, yoğurt ve yağ olarak bildik. Peyniri de sadece kahvaltımızda tükettiğimiz için üretiyoruz. Bunun böyle bir ekonomik güç olduğunu ilk kez dillendiriyorsunuz. Peki ülkemiz ve bölgemizdeki üreticilerimiz ne yapmalı?
Ülkemizde peynir çeşidi bakımından çok zengin.. 400’e yakın peynir çeşidi var ama bunları dünya pazarına açamamışız. Bazı bölgelerde küçük çaplı sanayi tesisleri kurulmuş ancak ihracata ticarete yönelik bir adım atılmamış. Açılan tesislerin de tam kapasite çalışmadıklarını gördük. Makalaşma ve tescil konusunda sıkıntılar var. Dünya piyasasında rekabet etme şansları yok. Örneğin bizde bulunan küflü peynirin benzeri Avrupa’da da var. Avrupa’da üretilen küflü peynir dünyayı kasıp kavuruyor. 500 bin tona yakın ihracatı var. Buna örnek olarak Erzurum’da civil peyniriyle böyle bir başarı yakalayabilir. Bu konuya ciddi bir şekilde eğilmek ve bana göre yatırım ve projeler hazırlamak gerekiyor.
Türkiye’nin 400 çeşit peyniri var ama biz bu üretimi neden ekonomiye dönüştüremiyoruz. Dünyaya neden satamıyoruz?
Türkiye peynir ülkesi. Ancak dünya ticaretinde yerimiz çok az. Bunun tek problemi var. Bizim dış pazarda hoş gösteren peynir üretme sorunumuz var. Hastalıkla mücadelede Avrupa bize güvenmiyor. Ama biz peynirimizi güvenle yiyoruz. Avrupa bize peyniri standardize edeceksin diyerek önümüze müktesebat koyuyor. Buna uymak zorunda olduğumuz için dışarıda boy gösterecek bir peynir üretmiyoruz. Lezzetli peynirimizi rekabet edecek bir hale getiremiyoruz. Küresel oyuncular içine girecek marka peynir sunamıyoruz. İçerde bir çok peynirimiz coğrafi işaretini almış değil. 5-6 peynir coğrafi işaretini alan. Peynirlerin mahrecini almış değiliz. Erzincan tulum, Van otlu, gravyer gibi en son Kars kaşarının ancak coğrafi işaretini alabildik. Kendi peynirlerimizi bile tescil altında toplayamamışken dünyaya tescilli, markalı peynir sunup çok ciddi satışlar yapmamız çok zor. Bu konuda tedbirlerin alınması, altyapı çalışmalarının yapılması gerekir. Binin için yürek koyacak cesaret gösterecek müteşebbislerin artması gerekir.
Türkiye’nin peynir konusunda küresel güç olması için ne yapılmalı?
Hollanda peynir ülkesi olarak bilinir. İhracatta 5’inci sırada. Ancak Hollanda’nın bir çeşit peyniri var. Peyniri yuvarlak bizim kaşar gibi üretiyorlar. Onların sarısını, yeşilini, biberlisi, isotlusunu yapmış. Tek bir peynir türünü 500 çeşide dönüştürmüş. Biz öyle değiliz bizim her yöremizin kendine özgü peynirleri var. 400’e yakın peynir çeşidi tespit ettik. Bu konurda ülkemizin ekonomik gelir sağlaması için devletin üreticileri organize etmesi lazım. Devlet otoritesiyle bu gerçekleşebilir. Devlet eliyle bir organizasyon yapılabilirse Türkiye peynir konusunda önemli bir merkez olabilir. Sadece Erzurum doğru bir üretim ve doğru satış ile civil peynirle ciddi bir yere gelebilir.
Burada üreticini de suçu yok mu?
Ülkemizde yaptığımız incelemede üreticilerimizin durumunu gördük. Onlar sadede günü kurtarmanın peşindi. Geleceğe yönelik bir öngörü koyamıyorlar. Peyniri bir gelir kaynağı olarak görmüyorlar. Ayşe teyze peynirini üretiyor markete getirip satıyor. Bunu daha büyük bir gelir kaynağı olarak düşünse markalaşmaya gidecek, kooperatifler kurulacak. Biz bu kitaptaki bilgilerle üreticilerimizin dikkatini çekmek istedik.