Ülkeye karşı yapılan darbe girişimin ardından hemen her sektörde alan temizliği yapılıyor.
Darbeye teşebbüs eden, planlayan ve lojistik sağlayan kişiler tek tek deşifre olurken, 14’üncü güne gelinmesine rağmen Türkiye’de ki bir numaranın hala net ortaya çıkarılamaması örgütün B planı olma ihtimalini güçlendiriyor.
Peki, bu gözaltılar siyasete sıçrar mı? Bence sıçrar, zira örgütün gerçekleştirmek istediği darbe girişiminde ele geçirilen belgelerde sadece siyaset ayağına dair bilgi yok.
Ülkenin kılcal damarlarına kadar sızan bu örgütün siyasete sızmaması düşünülemez. Örgüt sadece AK Parti’ye sızmıştı, AK Parti de hem yerel hem de genel seçimlerde bu isimlerin listelere girmesini engelledi görüşü çok gerçekçi değil.
Ülkeyi ele geçirmek isteyen bu örgütün illaki iktidar partisi başta olmak üzere tüm siyasi partilerde eli kolu vardır.
Eğer darbe o gece engellenmemiş olmasa, çatışmalı ortam bir kaç gün daha devam etse bu isimlerin kim olduğu şüphesiz ortaya çıkacaktı.
Ancak darbe girişiminin hemen başında halkın gösterdiği refleks ve devletin duruma hakim olması siyasette ki hainlerin ortaya çıkmasını engelledi, o isimler yine kamufle oldu.
Bekleyip göreceğiz, yakın bir zamanda Meclis’te gözaltılar olursa şaşırmayın. Zira bu kadar hainin bulunduğu memlekette yalnızca ‘siyaset’ temiz kalmış olamaz.
Bugün birçok kişinin kendini hükümet yandaşı, vatansever gösterme isteği, ellerindeki Türk bayrakları ile meydanlardaki coşkulu halleri onları kurtarmaya yetmeyecektir.
PKK/FETÖ aynı masada
Soruşturmalar derinleştikçe ortaya çıkan fotoğraf gerçekten son derece ürkütücü. Güneydoğu’da yaşanan hendek savaşları iki örgüt arasında yapılan toplantılar neticesinde meydana gelmiş.
Çözüm sürecine beş kala herkes hatırlar, PKK’nın şehir yapılanması KCK operasyonlarını. Neredeyse her şehirde yapılan şafak baskınlarını, gözaltına alınıp cezaevlerine tıkılışlarını. Bir süre sonra da tek tek tahliye edilişlerini izlemişti Türkiye. O günkü ortamda ‘çözüm süreci kapsamında serbest kalıyorlar’ denmişti ama gerçek hiç de öyle değilmiş.
Örgüt elebaşı Fethullah Gülen’in talimatıyla toplatılan KCK elemanları, pazarlık için kullanılacakmış. Operasyonların ardından Amerika’ya giden HDP’li Ahmet Türk, Pensilvanya’da bizzat Gülen ile görüşmüş ve birlikte hareket etme kararı almışlar. İşte hendeklere ilk kazma o gün vurulmuş.
Darbe gecesi ve onu izleyen günlerde PKK’nın neden saldırmadığını da anlamak zor olmasa gerek. Çözüm sürecini fırsat bilen PKK, hakim olduğu illerde mahkemeler kurmuş vergi dahi almaya başlamıştı. Gelin görün ki sadece FETÖ üyesi olanlara dokunmamışlar. Onlardan hiçbir vergi alınmamış, sözde mahkemelere çağrılmamış…
Günler ilerleyip yargılamalar başlayınca daha neler görüp neler duyacağız. Ama görünen şu ki bu örgüt bu ülkede öyle böyle at koşturmamış.
Oslo görüşmelerinden tutunda çözüm sürecine kadar her şeyde bunların eli ve planlamaları varmış.
Aslında çoktan ülkeyi kuşatmış, yönetiyorlarmış da kimsenin haberi olmamış. Ne zaman Recep Tayyip Erdoğan gerçeği görmeye başlamış o gün bunların tekerine çomak sokulmuş.
Ancak sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın inanması yetmemiş, onun altındaki tüm siyasi mekanizma inanır gibi görünmüş ama ciddi bir mücadeleye girmemiş.
Eğer öyle olsaydı bugün o darbe girişimi yaşanabilir miydi? Eğer inanılmış olunsa istihbarat bu kadar hata üstüne hata yapar mıydı?
Uçurumun kenarından dönen canım ülkem bunların gerçek yüzünü gördü. Görmeyende varsa Rabbim uyandırsın. Amerika’ya ‘beni vermeyin’ diye yalvaran, methiyeler düzen, ‘sizin hizmetinizdeydim, hala hizmetinizdeyim’ diyerek aslında kim olduğunu net ortaya koyan bu adama hala mehdi gözüyle bakan varsa rabbim onları da bununla haşr etsin...
Darbeye teşebbüs eden, planlayan ve lojistik sağlayan kişiler tek tek deşifre olurken, 14’üncü güne gelinmesine rağmen Türkiye’de ki bir numaranın hala net ortaya çıkarılamaması örgütün B planı olma ihtimalini güçlendiriyor.
Peki, bu gözaltılar siyasete sıçrar mı? Bence sıçrar, zira örgütün gerçekleştirmek istediği darbe girişiminde ele geçirilen belgelerde sadece siyaset ayağına dair bilgi yok.
Ülkenin kılcal damarlarına kadar sızan bu örgütün siyasete sızmaması düşünülemez. Örgüt sadece AK Parti’ye sızmıştı, AK Parti de hem yerel hem de genel seçimlerde bu isimlerin listelere girmesini engelledi görüşü çok gerçekçi değil.
Ülkeyi ele geçirmek isteyen bu örgütün illaki iktidar partisi başta olmak üzere tüm siyasi partilerde eli kolu vardır.
Eğer darbe o gece engellenmemiş olmasa, çatışmalı ortam bir kaç gün daha devam etse bu isimlerin kim olduğu şüphesiz ortaya çıkacaktı.
Ancak darbe girişiminin hemen başında halkın gösterdiği refleks ve devletin duruma hakim olması siyasette ki hainlerin ortaya çıkmasını engelledi, o isimler yine kamufle oldu.
Bekleyip göreceğiz, yakın bir zamanda Meclis’te gözaltılar olursa şaşırmayın. Zira bu kadar hainin bulunduğu memlekette yalnızca ‘siyaset’ temiz kalmış olamaz.
Bugün birçok kişinin kendini hükümet yandaşı, vatansever gösterme isteği, ellerindeki Türk bayrakları ile meydanlardaki coşkulu halleri onları kurtarmaya yetmeyecektir.
PKK/FETÖ aynı masada
Soruşturmalar derinleştikçe ortaya çıkan fotoğraf gerçekten son derece ürkütücü. Güneydoğu’da yaşanan hendek savaşları iki örgüt arasında yapılan toplantılar neticesinde meydana gelmiş.
Çözüm sürecine beş kala herkes hatırlar, PKK’nın şehir yapılanması KCK operasyonlarını. Neredeyse her şehirde yapılan şafak baskınlarını, gözaltına alınıp cezaevlerine tıkılışlarını. Bir süre sonra da tek tek tahliye edilişlerini izlemişti Türkiye. O günkü ortamda ‘çözüm süreci kapsamında serbest kalıyorlar’ denmişti ama gerçek hiç de öyle değilmiş.
Örgüt elebaşı Fethullah Gülen’in talimatıyla toplatılan KCK elemanları, pazarlık için kullanılacakmış. Operasyonların ardından Amerika’ya giden HDP’li Ahmet Türk, Pensilvanya’da bizzat Gülen ile görüşmüş ve birlikte hareket etme kararı almışlar. İşte hendeklere ilk kazma o gün vurulmuş.
Darbe gecesi ve onu izleyen günlerde PKK’nın neden saldırmadığını da anlamak zor olmasa gerek. Çözüm sürecini fırsat bilen PKK, hakim olduğu illerde mahkemeler kurmuş vergi dahi almaya başlamıştı. Gelin görün ki sadece FETÖ üyesi olanlara dokunmamışlar. Onlardan hiçbir vergi alınmamış, sözde mahkemelere çağrılmamış…
Günler ilerleyip yargılamalar başlayınca daha neler görüp neler duyacağız. Ama görünen şu ki bu örgüt bu ülkede öyle böyle at koşturmamış.
Oslo görüşmelerinden tutunda çözüm sürecine kadar her şeyde bunların eli ve planlamaları varmış.
Aslında çoktan ülkeyi kuşatmış, yönetiyorlarmış da kimsenin haberi olmamış. Ne zaman Recep Tayyip Erdoğan gerçeği görmeye başlamış o gün bunların tekerine çomak sokulmuş.
Ancak sadece Sayın Cumhurbaşkanı’nın inanması yetmemiş, onun altındaki tüm siyasi mekanizma inanır gibi görünmüş ama ciddi bir mücadeleye girmemiş.
Eğer öyle olsaydı bugün o darbe girişimi yaşanabilir miydi? Eğer inanılmış olunsa istihbarat bu kadar hata üstüne hata yapar mıydı?
Uçurumun kenarından dönen canım ülkem bunların gerçek yüzünü gördü. Görmeyende varsa Rabbim uyandırsın. Amerika’ya ‘beni vermeyin’ diye yalvaran, methiyeler düzen, ‘sizin hizmetinizdeydim, hala hizmetinizdeyim’ diyerek aslında kim olduğunu net ortaya koyan bu adama hala mehdi gözüyle bakan varsa rabbim onları da bununla haşr etsin...