Atatürk Üniversitesi’nin çiçeği burnunda Rektörü Prof. Dr Ömer Çomaklı göreve geldiği günden bu yana olağanüstü günler yaşandıklarını ve öncelikli hedeflerinin üniversiteye sızmaya çalışan FETÖ mensuplarını temizlemek olduğunu söyledi. Her akşam 15 Temmuz darbe gecesinin görüntülerini izlediğinde gözyaşlarına boğulduğunu anlatan Prof. Dr. Çomaklı, bedeli ne olursa olsun bu örgüt ile bağlantılı her kim varsa gözünün yaşına bakmayacağını ifade etti. Üniversitenin para kazanmaya ihtiyacının olmadığını söyleyen Çomaklı, bu nedende kampus içerisindeki çarpık yapılaşmaların tamamının ortadan kaldırılacağının da altını çizdi.
Yoğun ziyaretler nedeniyle kapısı hiç kapanmayan Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı ile geniş katılımlı makam odasında bir araya geldik. Kısa süren sohbetimizde biz sorduk Rektör Bey tüm samimiyeti ile cevapladı.
Üniversite yeni bir eğitim yılına taze bir kan ile merhaba diyecek. Nasıl bir yönetim anlayışı ve değişimi göreceğiz?
Sevda Hanım, elbette gönül isterdi ki normal şartlar oluşsun ve bizde yapacaklarımızı kamuoyu ile paylaşalım, ancak ülkenin durumu malum. 15 Temmuz darbe girişimi ardından göreve geldik. O günden buyana süreç hızla devam ediyor. Üniversitemiz içindeki örgüt elemanı olan, onlarla hareket eden her kim varsa bunlar titizlikle ayıklanıyor. Elbette diğer yandan şu anda biz atamalarımızı yapıyoruz, yeni görevlendirmelerimizi yapıyoruz. Bu çerçevede eğitim öğretim dönemimiz yaklaştı, eğitim öğretime başlayacağız. Tabi ki bununla ilgili bizim çok ciddi projelerimiz var, bunu biz basınla da paylaştık kitapçığımızda da var. Bir defa müfredatlarımızı yeniden gözden geçireceğiz. Eğitim konularında çalışan çok ciddi bir eğitim araştırma merkezi düşünüyoruz. Burada dünyada eğitim nerede, Türkiye’de eğitim nerede, bütün bunları araştırıp, bizim sistemlerimizi buna adapte etmek için bir eğitim araştırma geliştirme merkezlerini oluşturmamız lazım. Üniversitelerin temel görevlerini önce ortaya koymamız lazım. Bizim birinci görevimiz ve misyonumuz, eğitim öğretim. Erzurum’a gelen üniversitemizde olan 70 bin örgün, yaklaşık 200 binin üzerinde de toplam 300 bin öğrencimiz var. Tüm bunlara dünya standartlarında eğitim vermemiz bizim birinci görevimiz. Bunun için de yapılması gereken bütün tedbirleri, bütün önlemleri alacağız.
15 Temmuz sonrası yaşananlar sizin bu anlattıklarınıza başlamanızda bir anlamda engel oluşturdu mu?
Pek tabi ki, henüz daha o aşamaya gelemedik. Çünkü FETÖ ile olan mücadele bizim bütün mesaimizi alıyor ama tabi hayat devam ediyor, sistem devam ediyor. Bizde fırsat buldukça bu konulara inşallah eğileceğiz. Bizim bir diğer misyonumuz araştırma ve geliştirmedir. Atatürk Üniversitesi bu anlamda ciddi bir alt yapıya sahip, ciddi imkânları olan bir üniversite. Biz bu konuda inşallah ciddi atılımlar yapacağız. Yüksek Teknoloji Araştırma Merkezimiz var. Orayı yeniden yapılandırıyoruz, daha tematik hale getireceğiz. Bir defa üniversitemizin ARGE politikalarını belirleyeceğiz. Üniversitemizin hangi konularda potansiyeli var? Ülkemizin, bölgemizin, dünyanın hangi konularda ihtiyacı var? Bütün bunları belirleyip buna göre ARGE politikalarının sürekli güncelleneceği merkezlere ihtiyacımız var.
Sanki AtaTeknokent biraz daha geride kaldı? Ön plana çıkamadı, daha çok ofis düzeyinde gitti…
Tabi bu güne kadar AtaTeknokent’imiz Erzurum şartlarından dolayı yani malum şirket olduğu için yeni toparlandı. Bu güne kadar fiziki alt yapı imkânlarının yoksunluğundan dolayı böyle bir algı oluşmuş olabilir. Ancak biz AtaTeknokent’te bazı yeni düzenlemeler devreye sokacağız. Teknokent’in ana amacına uygun olmayan firmaları inşallah zaman içerisinde oradan boşaltıp onların yerine daha çok öğretim üyelerinin firmalaşmalarını sağlayacağız. Bir bilim adamı, öğretim üyesi bilgisini nasıl pazarlayacak? Buna bakacağız.
Üniversite ile halk bütünleşmesi de önemli bir konu. Bu anlamda Atatürk Üniversitesi’nin durumu nedir?
Bu mesele bizim en önemli gündem maddemiz. Bilim adamlarımızın ortaya koyduğu bilimsel sonuçlar, topluma ve direk ekonomiye aktarıldığı oranda üniversitemizin başarısı ve değeri ortaya çıkmaktadır. Kalkınma Bakanlığı’nın son dönemlerde yayınladığı bu girişimci, yenilikçi endekste maalesef üniversitemiz bu sene iki puan yukarı çıktı. 50. sıradan 48. sıraya yükseldi. İnşallah önümüzdeki yıllar bunu daha yukarı çekmek için çalışacağız. Burada en önemli enstrüman bizim elimizdeki teknokentimizdir, merkezi araştırma laboratuarımızdır. Atatürk Üniversitesi olarak temel araştırmalarda iyi bir yerdeyiz. Bizim amacımız Atatürk Üniversitemizi sadece bir şehir üniversitesi değil aynı zamanda bir bölge üniversitesi kimliğine kavuşturmaktır. Devletimizin, YÖK’ün ve vatandaşında beklentisi bu yöndedir.
FETÖ ile mücadele esnasında sizi şaşırtan bir durum yaşandı mı? Son veriler nelerdir?
Üniversitemizde aşağı yukarı terör örgütü ile bağlantısı olanları herkes biliyordu. Yani bizi böyle şok eden, çok az şey oldu ama genel anlamda yine her kurumda olduğu kadar bizim kurumumuzda da FETÖ mensubu var. Bu güne kadar 153 kişi hakkında işlem yaptık. Ama bu sayı bununla kalmayacak, tahminen 200 kişiyi bulacak. Bizim şu anda ki işlem yaptığımız kısım ağırlıklı olarak öğretim üyesi ve idari personeller. Birde şirket elemanları, güvenlik, araştırma görevlileri, sağlık birimleri, hemşirelik ve daha diğer kısımlar var. Ağırlıklı olarak idari personel konusunda çalışmalarımız üzerinde yoğunlaşıyoruz. Diğer kısımlara da eş zamanlı bakmaya çalışıyoruz. Bu örgüt yapısı gereği kritik yerlere hakim olmak istemiş. Para kaynaklarının olduğu yerler özenle seçilmiş.
Araştırmalar adil yapılıyor değil mi?
Aynen öyle, asla biz elimizde net bilgi olmadan kimseyi zan altında bırakmıyoruz. Bize BİMER ve CİMER’den de bilgi geliyor. İnceliyoruz ilgili birimine soruyoruz, gerekli soruşturmayı yapıyoruz, elimizdeki belgelere bakıyoruz. Devletin ortaya koyduğu bazı parametreler var, Bylock programı ve Bank Asya gibi. Bank Asya’daki 2014 den sonraki hesap hareketleri, sendika hareketleri, dernekleri, sosyal medya tüm bunları birleştiriyoruz. Şu ana kadar özellikle ihraç edilenler arasında çok büyük hatalar yok. Açığa aldıklarımız konusunda da özenle çalışıyoruz. Bu isimler içerisinde suçsuz olanları tespit edip göreve başlatıyoruz. Mesela geçen bir memuru çevirdik görevine şu anda bekleyen birkaç memur arkadaş var. Soruşturmalarda onlarla ilgili sıkıntı yok gibi, bir daha inceleyip onları da görevlerine iade edeceğiz. Bunlar arasında öğretim üyelerin de olabilir. Bu tespitlerde sadece biz çalışmıyoruz, işin içinde emniyet, savcılık, MİT ayağı var. Savcılık geçen gün 40 kişiyi gözaltına aldı. O 40 kişinin 37’sini biz zaten açığa almış, ihraç etmiştik. Yani orda da uyum var. Şunu da herkesin bilmesi lazım; Bu işte en küçük bağlantısı olan kim varsa asla gözünün yaşına bakmayacağız. Bu konuda hiçbir tavizimiz yok. Neye mal olursa olsun bunun gereğini yapacağız, bizden beklenen de o benim inancım da o. Ben oturup her hafta sonu ya da akşamları televizyon programlarında o gece yapılanları görünce ağlıyorum. Bunun bedelini herkes ödemeli, burada kimse duygusal davranmamalı. Bağlantısı olan kim olursa olsun biz bunu temizleyeceğiz.
Yoğun ziyaretler nedeniyle kapısı hiç kapanmayan Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı ile geniş katılımlı makam odasında bir araya geldik. Kısa süren sohbetimizde biz sorduk Rektör Bey tüm samimiyeti ile cevapladı.
Üniversite yeni bir eğitim yılına taze bir kan ile merhaba diyecek. Nasıl bir yönetim anlayışı ve değişimi göreceğiz?
Sevda Hanım, elbette gönül isterdi ki normal şartlar oluşsun ve bizde yapacaklarımızı kamuoyu ile paylaşalım, ancak ülkenin durumu malum. 15 Temmuz darbe girişimi ardından göreve geldik. O günden buyana süreç hızla devam ediyor. Üniversitemiz içindeki örgüt elemanı olan, onlarla hareket eden her kim varsa bunlar titizlikle ayıklanıyor. Elbette diğer yandan şu anda biz atamalarımızı yapıyoruz, yeni görevlendirmelerimizi yapıyoruz. Bu çerçevede eğitim öğretim dönemimiz yaklaştı, eğitim öğretime başlayacağız. Tabi ki bununla ilgili bizim çok ciddi projelerimiz var, bunu biz basınla da paylaştık kitapçığımızda da var. Bir defa müfredatlarımızı yeniden gözden geçireceğiz. Eğitim konularında çalışan çok ciddi bir eğitim araştırma merkezi düşünüyoruz. Burada dünyada eğitim nerede, Türkiye’de eğitim nerede, bütün bunları araştırıp, bizim sistemlerimizi buna adapte etmek için bir eğitim araştırma geliştirme merkezlerini oluşturmamız lazım. Üniversitelerin temel görevlerini önce ortaya koymamız lazım. Bizim birinci görevimiz ve misyonumuz, eğitim öğretim. Erzurum’a gelen üniversitemizde olan 70 bin örgün, yaklaşık 200 binin üzerinde de toplam 300 bin öğrencimiz var. Tüm bunlara dünya standartlarında eğitim vermemiz bizim birinci görevimiz. Bunun için de yapılması gereken bütün tedbirleri, bütün önlemleri alacağız.
15 Temmuz sonrası yaşananlar sizin bu anlattıklarınıza başlamanızda bir anlamda engel oluşturdu mu?
Pek tabi ki, henüz daha o aşamaya gelemedik. Çünkü FETÖ ile olan mücadele bizim bütün mesaimizi alıyor ama tabi hayat devam ediyor, sistem devam ediyor. Bizde fırsat buldukça bu konulara inşallah eğileceğiz. Bizim bir diğer misyonumuz araştırma ve geliştirmedir. Atatürk Üniversitesi bu anlamda ciddi bir alt yapıya sahip, ciddi imkânları olan bir üniversite. Biz bu konuda inşallah ciddi atılımlar yapacağız. Yüksek Teknoloji Araştırma Merkezimiz var. Orayı yeniden yapılandırıyoruz, daha tematik hale getireceğiz. Bir defa üniversitemizin ARGE politikalarını belirleyeceğiz. Üniversitemizin hangi konularda potansiyeli var? Ülkemizin, bölgemizin, dünyanın hangi konularda ihtiyacı var? Bütün bunları belirleyip buna göre ARGE politikalarının sürekli güncelleneceği merkezlere ihtiyacımız var.
Sanki AtaTeknokent biraz daha geride kaldı? Ön plana çıkamadı, daha çok ofis düzeyinde gitti…
Tabi bu güne kadar AtaTeknokent’imiz Erzurum şartlarından dolayı yani malum şirket olduğu için yeni toparlandı. Bu güne kadar fiziki alt yapı imkânlarının yoksunluğundan dolayı böyle bir algı oluşmuş olabilir. Ancak biz AtaTeknokent’te bazı yeni düzenlemeler devreye sokacağız. Teknokent’in ana amacına uygun olmayan firmaları inşallah zaman içerisinde oradan boşaltıp onların yerine daha çok öğretim üyelerinin firmalaşmalarını sağlayacağız. Bir bilim adamı, öğretim üyesi bilgisini nasıl pazarlayacak? Buna bakacağız.
Üniversite ile halk bütünleşmesi de önemli bir konu. Bu anlamda Atatürk Üniversitesi’nin durumu nedir?
Bu mesele bizim en önemli gündem maddemiz. Bilim adamlarımızın ortaya koyduğu bilimsel sonuçlar, topluma ve direk ekonomiye aktarıldığı oranda üniversitemizin başarısı ve değeri ortaya çıkmaktadır. Kalkınma Bakanlığı’nın son dönemlerde yayınladığı bu girişimci, yenilikçi endekste maalesef üniversitemiz bu sene iki puan yukarı çıktı. 50. sıradan 48. sıraya yükseldi. İnşallah önümüzdeki yıllar bunu daha yukarı çekmek için çalışacağız. Burada en önemli enstrüman bizim elimizdeki teknokentimizdir, merkezi araştırma laboratuarımızdır. Atatürk Üniversitesi olarak temel araştırmalarda iyi bir yerdeyiz. Bizim amacımız Atatürk Üniversitemizi sadece bir şehir üniversitesi değil aynı zamanda bir bölge üniversitesi kimliğine kavuşturmaktır. Devletimizin, YÖK’ün ve vatandaşında beklentisi bu yöndedir.
FETÖ ile mücadele esnasında sizi şaşırtan bir durum yaşandı mı? Son veriler nelerdir?
Üniversitemizde aşağı yukarı terör örgütü ile bağlantısı olanları herkes biliyordu. Yani bizi böyle şok eden, çok az şey oldu ama genel anlamda yine her kurumda olduğu kadar bizim kurumumuzda da FETÖ mensubu var. Bu güne kadar 153 kişi hakkında işlem yaptık. Ama bu sayı bununla kalmayacak, tahminen 200 kişiyi bulacak. Bizim şu anda ki işlem yaptığımız kısım ağırlıklı olarak öğretim üyesi ve idari personeller. Birde şirket elemanları, güvenlik, araştırma görevlileri, sağlık birimleri, hemşirelik ve daha diğer kısımlar var. Ağırlıklı olarak idari personel konusunda çalışmalarımız üzerinde yoğunlaşıyoruz. Diğer kısımlara da eş zamanlı bakmaya çalışıyoruz. Bu örgüt yapısı gereği kritik yerlere hakim olmak istemiş. Para kaynaklarının olduğu yerler özenle seçilmiş.
Araştırmalar adil yapılıyor değil mi?
Aynen öyle, asla biz elimizde net bilgi olmadan kimseyi zan altında bırakmıyoruz. Bize BİMER ve CİMER’den de bilgi geliyor. İnceliyoruz ilgili birimine soruyoruz, gerekli soruşturmayı yapıyoruz, elimizdeki belgelere bakıyoruz. Devletin ortaya koyduğu bazı parametreler var, Bylock programı ve Bank Asya gibi. Bank Asya’daki 2014 den sonraki hesap hareketleri, sendika hareketleri, dernekleri, sosyal medya tüm bunları birleştiriyoruz. Şu ana kadar özellikle ihraç edilenler arasında çok büyük hatalar yok. Açığa aldıklarımız konusunda da özenle çalışıyoruz. Bu isimler içerisinde suçsuz olanları tespit edip göreve başlatıyoruz. Mesela geçen bir memuru çevirdik görevine şu anda bekleyen birkaç memur arkadaş var. Soruşturmalarda onlarla ilgili sıkıntı yok gibi, bir daha inceleyip onları da görevlerine iade edeceğiz. Bunlar arasında öğretim üyelerin de olabilir. Bu tespitlerde sadece biz çalışmıyoruz, işin içinde emniyet, savcılık, MİT ayağı var. Savcılık geçen gün 40 kişiyi gözaltına aldı. O 40 kişinin 37’sini biz zaten açığa almış, ihraç etmiştik. Yani orda da uyum var. Şunu da herkesin bilmesi lazım; Bu işte en küçük bağlantısı olan kim varsa asla gözünün yaşına bakmayacağız. Bu konuda hiçbir tavizimiz yok. Neye mal olursa olsun bunun gereğini yapacağız, bizden beklenen de o benim inancım da o. Ben oturup her hafta sonu ya da akşamları televizyon programlarında o gece yapılanları görünce ağlıyorum. Bunun bedelini herkes ödemeli, burada kimse duygusal davranmamalı. Bağlantısı olan kim olursa olsun biz bunu temizleyeceğiz.