Onu diğer cağ ustalarından farklı kılan sadece kadın olması değil. Aynı zamanda bu işi eşi ve çocuklarıyla birlikte ailecek yapıyor olması. Aslan, polis memuru eşinin tayini Erzurum’a çıkmasıyla birlikte baba mesleğini kendi memleketinde yapmaya karar veriyor.
Öyle bir kadın düşünün ki, hem öğrenci hem kebapçı hem anne, Gülhan Aslan… O bir polis eşi. Yurdun dört bir yanında geçen bir 14 yılın ardından Erzurum’a yerleşmiş ve cağ kebabı salonu açmış, başına da kendisi geçmiş. Öyle bir geçiş ki bu sadece işletmeciliğini yapmıyor, ustası da kendisi.. Erzurumlular için cağ kebapçılar alışık olduğumuz bir şeydir ama bu kez alışık olmadığımız bir durum var o cağ kebabı bir kadın ustanın elinden geçip masamıza geliyor. Gülhan Hanım kebabın her aşaması ile kendisi ilgileniyor. Etin seçiminden marinesine pişirilmesine şiş üzerinde kesimine kadar. Her ne kadar erkek işi olarak gördüğümüz ‘kebapçılık’ yapıyor olsa da müthiş bir kadın dayanışması sağlamış. Sadece kadınlardan oluşan bir iş dünyası hazırlamış kendisine. Restoranında, garsonundan kasiyerine mutfak şefine kadar herkes kadın. “Ben zaten özellikle hepsi kadın olsun istedim ki her şey daha düzenli ve görsel olsun” diyor. Gülhan Hanım çok da faal bir kadın 2 çocuğuna annelik yaparken kendisi için de bir şeyler yapmayı ihmal etmemiş. Üniversite okuyor. ‘El sanatları ile ilgilenmek beni dinlendiriyor’ derken hobisinin akademik eğitimi almaya başlamış. Yani o tam olarak ‘Kadın isterse’ sloganının somut hali. Bir kadının istediği takdirde neler yapabileceğini gösteriyor hem de cesaretlendiriyor insanı. İşte Gülhan Aslanın cesur cağ kebabı ustalığı hikayesi…
Ropörtaj: Halime DURMUŞ Fotoğraf: Mutluhan ÇAMUR / ERZURUM
Cağ kebabı işi genelde erkek işidir, bu işe nasıl merak saldınız?
Eşim polis memuru yıllarca dışarıda kaldık. Ben de daha önce hiç çalışmamıştım. Yıllarca dışarıda kaldık. Erzurum’a gelince de bir şeyler yapmak istedim. Çocuklarımda bayağı büyümüştü. Zaten hep hayalimdi lokanta tarzı bir şey. Eşim de destek verdi, neden olmasın dedi. KOSGEB’in verdiği destekle böyle bir işe giriştim. Önce ev yemekleri düşündüm daha sonra baktım ki ev yemeklerindense Erzurum’da cağ kebap çok seviyorlar, benim de zaten baba mesleğimdi böylece bu işe giriştim.
Ev hanımlığından sonra kendini esnaflıkta buldunuz, nasıl oldu zorlandınız mı?
Bir kere çok stresli. En ufak bir hata olsa o gün akşama kadar ben bunu nasıl yaptım diye düşünüyorsun. Mesela yazın dışarıda masa atmıştım dışarıda yemek yiyen misafirlerim oldu. Ama yazın hava sıcak olduğu için sinek oluyordu onu bile stres yaptım, yani uçan sineği bile dert edindim, nasıl yaparım nasıl engellerim diye. Tabii, acemiliklerim de oldu. İlk başlarda daha acemiydim çok da zorlandım ama zamanla öğrendim. Hata yaptığım da oluyor. Ama misafirlerim düzeltiyorlar fikir veriyorlar. Benim kullandığım oduna, etin türüne göre her şeyimde müşterilerim çok yardımcı oldu. Tecrübe ederek öğrendim. Bazen gecenin bir yarısı et beğenilmediyse eğer dükkan açtırıp değiştiriyorum.
Müşterilerinizden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Müşterilerim beni ocak başında gördüklerinde hoşlarına gidiyor. Özellikle bayanlar hijyene daha fazla önem verdiği için daha temiz daha titiz iş yapıldığına inanıyor, bu da bir güven oluşturuyor.
İş yerinizde çalışan herkes bayan bu da bir avantaj sağlıyor mu?
Elbette. Ben zaten özellikle hepsi bayan olsun istedim ki her şey daha düzenli ve görsel olsun. Zaten kadınların iş hayatında aktif olmaları gerektiğini hem savunmuşumdur. Bana da yeni nasip oldu ama en azından kendim haricinde birilerine de vesile oldum. Çok güzel bir ekip olduk hem eğlenceli hem disiplinli.
Kadın oluşunuzun haricinde sizi diğer cağ kebapçılardan farklı kılan ne?
Burası biraz daha değişik bir ortam, diğer yerlerdeki gibi değil. Biz burada ailece çalışıyoruz. Evimizdeki gibiyiz. Bazen çocuklar kendini kaybedip kavga ediyor. Oğlum müşteriler varken bazen gelip beni sıkıştırıyor ‘Anne bu nasıl olacak’ diye müşterilerim de ‘Gel ben yardım edeyim’ deyip çocuğumu ders çalıştırıyor. Yani zaten müşterilerimde benim için müşteri değil onlar benim misafirlerim. Bu durum onların da çok hoşuna gidiyor. Benim iş yerimde her şey samimi belki çok profesyonel değilim ama her şeyi yürekten ve samimiyetimle yapıyorum.
Çocuklar nasıl karşıladı kebapçı bir anneyi?
İlk başlarda hoşlarına gitti ama zamanla sıkılmaya başladılar. Çünkü öncesinde ev hanımıydım onlarla daha fazla vakit geçiyordum, gezmeye götürüyordum. Bunların yokluğunu hissedince zorlandılar ama işte akşamları yüzme kursuna falan görüyorum onları, bazen böyle 2 saat falan bir kaçamak yapıyoruz. Daha disiplinli yaşıyoruz artık. Eşim de çok destek oldu.
Sosyal hayatınızda ne tür değişiklikler oldu?
Yani tabi eskisi kadar günlere falan gitmiyorum. Ama yine de evde durmaktansa çalışmak daha iyi. Ben biraz zoru seçtim bir tek izin günüm bile yok çünkü kendi iş yerim ama alıştım daha güzel oldu.
Baban da cağ kebap ustasıymış, bu işi babanızdan mı öğrendiniz?
Evet, babam çok destek oldu. İşin her türlü inceliğini öğretti. Zaten işletme kısmında değil ama kebap yapma kısmında biraz tereddüt etti annem ve babam, çok güvenemediler başarabilir miyim diye ama baktılar ki yapabiliyorum hoşlarına gitti.
Aynı zamanda üniversite okuyorsunuz el sanatları bölümünde, niye okuduğunuz alanla ilgili bir şey yapmadınız?
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nde okuyorum. El işine de çok yatkınım severek yapıyorum ama o benim için bir hobi gibi, kendim için yapıyorum. Mesela şu an ebru çalışıyorum beni çok dinlendiriyor.
Öyle bir kadın düşünün ki, hem öğrenci hem kebapçı hem anne, Gülhan Aslan… O bir polis eşi. Yurdun dört bir yanında geçen bir 14 yılın ardından Erzurum’a yerleşmiş ve cağ kebabı salonu açmış, başına da kendisi geçmiş. Öyle bir geçiş ki bu sadece işletmeciliğini yapmıyor, ustası da kendisi.. Erzurumlular için cağ kebapçılar alışık olduğumuz bir şeydir ama bu kez alışık olmadığımız bir durum var o cağ kebabı bir kadın ustanın elinden geçip masamıza geliyor. Gülhan Hanım kebabın her aşaması ile kendisi ilgileniyor. Etin seçiminden marinesine pişirilmesine şiş üzerinde kesimine kadar. Her ne kadar erkek işi olarak gördüğümüz ‘kebapçılık’ yapıyor olsa da müthiş bir kadın dayanışması sağlamış. Sadece kadınlardan oluşan bir iş dünyası hazırlamış kendisine. Restoranında, garsonundan kasiyerine mutfak şefine kadar herkes kadın. “Ben zaten özellikle hepsi kadın olsun istedim ki her şey daha düzenli ve görsel olsun” diyor. Gülhan Hanım çok da faal bir kadın 2 çocuğuna annelik yaparken kendisi için de bir şeyler yapmayı ihmal etmemiş. Üniversite okuyor. ‘El sanatları ile ilgilenmek beni dinlendiriyor’ derken hobisinin akademik eğitimi almaya başlamış. Yani o tam olarak ‘Kadın isterse’ sloganının somut hali. Bir kadının istediği takdirde neler yapabileceğini gösteriyor hem de cesaretlendiriyor insanı. İşte Gülhan Aslanın cesur cağ kebabı ustalığı hikayesi…
Ropörtaj: Halime DURMUŞ Fotoğraf: Mutluhan ÇAMUR / ERZURUM
Cağ kebabı işi genelde erkek işidir, bu işe nasıl merak saldınız?
Eşim polis memuru yıllarca dışarıda kaldık. Ben de daha önce hiç çalışmamıştım. Yıllarca dışarıda kaldık. Erzurum’a gelince de bir şeyler yapmak istedim. Çocuklarımda bayağı büyümüştü. Zaten hep hayalimdi lokanta tarzı bir şey. Eşim de destek verdi, neden olmasın dedi. KOSGEB’in verdiği destekle böyle bir işe giriştim. Önce ev yemekleri düşündüm daha sonra baktım ki ev yemeklerindense Erzurum’da cağ kebap çok seviyorlar, benim de zaten baba mesleğimdi böylece bu işe giriştim.
Ev hanımlığından sonra kendini esnaflıkta buldunuz, nasıl oldu zorlandınız mı?
Bir kere çok stresli. En ufak bir hata olsa o gün akşama kadar ben bunu nasıl yaptım diye düşünüyorsun. Mesela yazın dışarıda masa atmıştım dışarıda yemek yiyen misafirlerim oldu. Ama yazın hava sıcak olduğu için sinek oluyordu onu bile stres yaptım, yani uçan sineği bile dert edindim, nasıl yaparım nasıl engellerim diye. Tabii, acemiliklerim de oldu. İlk başlarda daha acemiydim çok da zorlandım ama zamanla öğrendim. Hata yaptığım da oluyor. Ama misafirlerim düzeltiyorlar fikir veriyorlar. Benim kullandığım oduna, etin türüne göre her şeyimde müşterilerim çok yardımcı oldu. Tecrübe ederek öğrendim. Bazen gecenin bir yarısı et beğenilmediyse eğer dükkan açtırıp değiştiriyorum.
Müşterilerinizden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Müşterilerim beni ocak başında gördüklerinde hoşlarına gidiyor. Özellikle bayanlar hijyene daha fazla önem verdiği için daha temiz daha titiz iş yapıldığına inanıyor, bu da bir güven oluşturuyor.
İş yerinizde çalışan herkes bayan bu da bir avantaj sağlıyor mu?
Elbette. Ben zaten özellikle hepsi bayan olsun istedim ki her şey daha düzenli ve görsel olsun. Zaten kadınların iş hayatında aktif olmaları gerektiğini hem savunmuşumdur. Bana da yeni nasip oldu ama en azından kendim haricinde birilerine de vesile oldum. Çok güzel bir ekip olduk hem eğlenceli hem disiplinli.
Kadın oluşunuzun haricinde sizi diğer cağ kebapçılardan farklı kılan ne?
Burası biraz daha değişik bir ortam, diğer yerlerdeki gibi değil. Biz burada ailece çalışıyoruz. Evimizdeki gibiyiz. Bazen çocuklar kendini kaybedip kavga ediyor. Oğlum müşteriler varken bazen gelip beni sıkıştırıyor ‘Anne bu nasıl olacak’ diye müşterilerim de ‘Gel ben yardım edeyim’ deyip çocuğumu ders çalıştırıyor. Yani zaten müşterilerimde benim için müşteri değil onlar benim misafirlerim. Bu durum onların da çok hoşuna gidiyor. Benim iş yerimde her şey samimi belki çok profesyonel değilim ama her şeyi yürekten ve samimiyetimle yapıyorum.
Çocuklar nasıl karşıladı kebapçı bir anneyi?
İlk başlarda hoşlarına gitti ama zamanla sıkılmaya başladılar. Çünkü öncesinde ev hanımıydım onlarla daha fazla vakit geçiyordum, gezmeye götürüyordum. Bunların yokluğunu hissedince zorlandılar ama işte akşamları yüzme kursuna falan görüyorum onları, bazen böyle 2 saat falan bir kaçamak yapıyoruz. Daha disiplinli yaşıyoruz artık. Eşim de çok destek oldu.
Sosyal hayatınızda ne tür değişiklikler oldu?
Yani tabi eskisi kadar günlere falan gitmiyorum. Ama yine de evde durmaktansa çalışmak daha iyi. Ben biraz zoru seçtim bir tek izin günüm bile yok çünkü kendi iş yerim ama alıştım daha güzel oldu.
Baban da cağ kebap ustasıymış, bu işi babanızdan mı öğrendiniz?
Evet, babam çok destek oldu. İşin her türlü inceliğini öğretti. Zaten işletme kısmında değil ama kebap yapma kısmında biraz tereddüt etti annem ve babam, çok güvenemediler başarabilir miyim diye ama baktılar ki yapabiliyorum hoşlarına gitti.
Aynı zamanda üniversite okuyorsunuz el sanatları bölümünde, niye okuduğunuz alanla ilgili bir şey yapmadınız?
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nde okuyorum. El işine de çok yatkınım severek yapıyorum ama o benim için bir hobi gibi, kendim için yapıyorum. Mesela şu an ebru çalışıyorum beni çok dinlendiriyor.