Eylül ortalarıydı… evin bahçesinde oturuyordum, birden kuvvetli bir rüzgâr çıktı. Kalkıp eve girdim ve salona giderek pencere kenarında oturdum. Bahçedeki iri kıyım ağaçlar, bodur bitkiler, güller ve çiçekler ile çubukla desteklenmiş domatesler, rüzgârın şiddeti önünde, tabiri caizse, yeri öpüp kalkıyordu. On-on iki metre yüksekliğe kırk santimi aşkın bir çapa ulaşmış ladin ağaçları ve evin önündeki sarıçamlar, rüzgârın gücüne çaresizce teslim olmuşlardı.
Düşündüm; dünyadaki siyasi, ekonomik, kültürel vb. etkiyi, büyük devletler, özellikle Amerika gerçekleştiriyor. Mesela Amerika rüzgârsa diğer devletler, bahçenin bitkileri konumunda kalıyor. Bahçe, rüzgârın etkisine karşı koyamadığı gibi, dünya da Amerika’nın estirdiği rüzgâra karşı koyamıyor; etkilenme kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşiyor.
Bahçe, rüzgârın üflemesine göre, çeşitli yönlere yatıp kalkmaya mecburdur ve bu akıllıcadır. Eğer bahçedeki bitkiler, rüzgârın kuvvetine direnseydi belki de bitkiler kırılıp dökülecekti! Bitkilerin rüzgârın, esme yönüne uyarak, sağa sola yatma refleksi yahut tabii siyaseti, tabiatın bize öğrettiği bir var olma biçimidir. Bu, üzerinde derin düşünmemiz gereken bir varoluş sırrıdır.
Bu sırrın örtüsünü birazcık açtığımızda karşımıza hemen şu çıkmaktadır: Kuvvetin kadar etkiye sahip olabilirsin; iktidarın, gücünle orantılıdır. Siyasi, ekonomik vb. rüzgârlar karşısında üretilen uyum enerjisi, rüzgâra karşı gösterilen takat ve rüzgârla bütünleşme becerisi, varlığı yahut iktidarı sürdürmeyi mümkün kılmaktadır. Rüzgâra direnen, kırılır!
Rüzgâr olmanın sırrı nedir?.. Hangi ülkenin ve bireyin ‘etki alanı’ varsa o ülke yahut o birey, belli bir rüzgâr üretmektedir. Bu, şu demektir: Bilim, teknoloji, sanat ve kültür üretimini elinde tutan ülkeler ve bireyler, etki derecelendirmesi yapabileceğimiz rüzgârlar mesabesindedir. Bu ülkelerin ve bireylerin rüzgârları her ülkede esmekte ve o ülkeleri etkilemektedir.
Bahçedeki her bitkinin dış şartlara karşı nasıl davranacağıyla ilgili bir potansiyeli olduğunu da görüyoruz. Çevreye uyumu sağlayan bu, fıtri yahut tabii kültür, bitkilerin ayakta kalmasını sağlamaktadır. İnsanlar ve ülkeler de dünyanın ve sosyal çevrenin bir parçasıdır. Muhtelif yönlerden esen rüzgârlara karşı salınarak karşı durmak, rüzgârın etkisini yönetmek, tabiat için fıtrî insan için aklî bir zorunluluktur. Rüzgâr etkisinin karşısında duran koca dağların aşındığını görüyoruz, fakat rüzgârların karşısında salınımı öğrenmiş küçücük otlardan devasa ağaçlara kadar hepsi ayakta kalmayı başarmaktadır.
Sonuç: Rüzgâr örneğini, ülkeler ve insanlar bazında, etkileyenler ve etkilenenler, şeklinde genel bir tasnife tabi tutup değerlendirebiliriz. Etkileyen ülkeler yahut bireyler, rüzgârları olan ülkeler ve bireylerdir. Rüzgârlar, esme şiddetlerine göre çevrelerini etkiler; bu, tabiidir. Rüzgârlara direnmek yerine, rüzgârlarla birlikte hareket etmek becerisine sahip olmak, tabiatın bize öğrettiği ayakta kalma yöntemlerindendir.
Düşündüm; dünyadaki siyasi, ekonomik, kültürel vb. etkiyi, büyük devletler, özellikle Amerika gerçekleştiriyor. Mesela Amerika rüzgârsa diğer devletler, bahçenin bitkileri konumunda kalıyor. Bahçe, rüzgârın etkisine karşı koyamadığı gibi, dünya da Amerika’nın estirdiği rüzgâra karşı koyamıyor; etkilenme kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşiyor.
Bahçe, rüzgârın üflemesine göre, çeşitli yönlere yatıp kalkmaya mecburdur ve bu akıllıcadır. Eğer bahçedeki bitkiler, rüzgârın kuvvetine direnseydi belki de bitkiler kırılıp dökülecekti! Bitkilerin rüzgârın, esme yönüne uyarak, sağa sola yatma refleksi yahut tabii siyaseti, tabiatın bize öğrettiği bir var olma biçimidir. Bu, üzerinde derin düşünmemiz gereken bir varoluş sırrıdır.
Bu sırrın örtüsünü birazcık açtığımızda karşımıza hemen şu çıkmaktadır: Kuvvetin kadar etkiye sahip olabilirsin; iktidarın, gücünle orantılıdır. Siyasi, ekonomik vb. rüzgârlar karşısında üretilen uyum enerjisi, rüzgâra karşı gösterilen takat ve rüzgârla bütünleşme becerisi, varlığı yahut iktidarı sürdürmeyi mümkün kılmaktadır. Rüzgâra direnen, kırılır!
Rüzgâr olmanın sırrı nedir?.. Hangi ülkenin ve bireyin ‘etki alanı’ varsa o ülke yahut o birey, belli bir rüzgâr üretmektedir. Bu, şu demektir: Bilim, teknoloji, sanat ve kültür üretimini elinde tutan ülkeler ve bireyler, etki derecelendirmesi yapabileceğimiz rüzgârlar mesabesindedir. Bu ülkelerin ve bireylerin rüzgârları her ülkede esmekte ve o ülkeleri etkilemektedir.
Bahçedeki her bitkinin dış şartlara karşı nasıl davranacağıyla ilgili bir potansiyeli olduğunu da görüyoruz. Çevreye uyumu sağlayan bu, fıtri yahut tabii kültür, bitkilerin ayakta kalmasını sağlamaktadır. İnsanlar ve ülkeler de dünyanın ve sosyal çevrenin bir parçasıdır. Muhtelif yönlerden esen rüzgârlara karşı salınarak karşı durmak, rüzgârın etkisini yönetmek, tabiat için fıtrî insan için aklî bir zorunluluktur. Rüzgâr etkisinin karşısında duran koca dağların aşındığını görüyoruz, fakat rüzgârların karşısında salınımı öğrenmiş küçücük otlardan devasa ağaçlara kadar hepsi ayakta kalmayı başarmaktadır.
Sonuç: Rüzgâr örneğini, ülkeler ve insanlar bazında, etkileyenler ve etkilenenler, şeklinde genel bir tasnife tabi tutup değerlendirebiliriz. Etkileyen ülkeler yahut bireyler, rüzgârları olan ülkeler ve bireylerdir. Rüzgârlar, esme şiddetlerine göre çevrelerini etkiler; bu, tabiidir. Rüzgârlara direnmek yerine, rüzgârlarla birlikte hareket etmek becerisine sahip olmak, tabiatın bize öğrettiği ayakta kalma yöntemlerindendir.