Cevat Dursunoğlu Erzurum için önemli bir isimdir. Sadece Erzurum için değil, milli mücadelenin başlamasında etkin rol alan bir isim olması sebebiyle de Türkiye için de tarihe iz bırakmış kıymetli bir şahsiyettir. Tanışmak istediğim kişilerden biri de olduğu için hayatımdaki keşkelerimden biridir o isim. TRT’den emekli gazeteci büyüğüm Tünay Şenoacak ağabeyi kıskanmışımdır hep. Keşke onunla bir tanışıklığım, konuşukluğum olsaydı dediğim kişilerdendir Cevat Dursunoğlu. Onunla ilgili ne kadar yayın varsa okumuşumdur, biraz daha, biraz daha tanımak istediğim kişilerden olmuştur. En son AÜ’den genç tarihçi akademisyen Tolga Başak’ın onunla ilgili hazırladığı bir tezinde rastlamıştım Cevat Dursunoğlu’na, doyamamıştım okumaya. Erzurumlu Behçet Mahir belki çoğu kişi için çok anlam ifade etmez ama o da tarihe iz bırakan bir isimdir. Sebebi de meddah olmasıdır ve Türk edebiyatında önemli bir yer teşkil etmesidir. Ne varki tıpkı Cevat Dursunoğlu gibi Behçet Mahir de hakkında sınırlı yazılar olduğu için fazla tanıyamadığım, ama daha çok tanımak için yanıp tutuştuğum isimlerden biridir. Gürcükapı ve Dabakhane çeşmesi civarlarındaki kahvehanelerde anlattığı hikayeler ile ünlü edebiyatçıların dikkatini çeken bu Behçet Mahir’i bence kimse de yeterince tanımıyor ve tanıtılsa iyi olur diye düşünüyorum. Özellikle Köroğlu destanlarını anlatmasıyla Türkiye’de meddahlık geleneğini yaşatan son insanlardan olması hasebiyle Behçet Mahir’in hayatı roman olmalı, filmi çekilmeli. Hekat dede hekat olmuş haberimiz yok..
Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar’ın yaptığı iyi işlerden biridir Beyazşehir Palandöken Dergisi. Başkanla her karşılaştığımda illa ki o dergiden övgü ile bahsetmişimdir, her buluşmamızda kendisine Erzurum’a böyle bir kültür hizmetinden dolayı teşekkür eder dururum.. Hoş Naci Elmalı ağabeyim olmasa o derginin hem bu kadar uzun soluklu hem de güzel olması düşünülemez, o da ayrı bir konu. Derginin 23’ncü sayısında rastladım Behçet Mahir ile ilgili bir bahise.. Saim Sakaoğlu hocamız yazmış, hocası Mehmet Kaplanlı Erzurum günlerinde Behçet Mahir’i. O Mehmet Kaplan ki edebiyat tarihinin duayenlerindendir. Zaten Mehmet Kaplan ile anılan bir isimdir Behçet Mahir! Kaplan’ın Behçet Mahir ile tanışmalarına, konuşmalarına ve bazı ilginç anılarına yer veren bir yazı dizisi, o güzel dergiye çok yakışmış. ‘’Son meddah ve Kaplan ikilisi’’ başlığı cuk oturmuş. Kaplan o yazıda asıl mesleği çorapçılık olan Behçet Mahir için ‘’AÜ açıldığı zaman benim bir buçuk yıl kadar kaldığım Erzurum’da en çok hoşuma giden yerler içkili yerler ve kumarhaneler değil, güzel halk hikayelerinin okunduğu halk kahveleri oldu. Asırların sözlü kültürünü bugüne taşıyan Behçet Mahir’i de burada tanıdım’’ diyor, Mahir’i dinlediğini, Köroğlu hikayesini onun ağzından teybe aldığını söylüyor.. Naci Elmalı ağabeye de dedim. Behçet Mahir ihmal edilen bir kıymet, mutlaka onunla ilgili yeni bilgiler, yazılar beklediğimi söyledim.
--
Hangi ara Taner’i futboldan soğuttuk?
Taner Aykut, dün itibariyle 50’nci yaşına giren Erzurumspor’un süper lige çıkan o efsane takımın oyuncularındandır. 1990’lı yılların sonlarında Türk futboluna damgasını vuran oyunculardan olan o Taner Aykut, bugün spordan ve dolayısıyla futboldan tamamen kopmuş şekilde yaşamını sürdürüyor. Halen Atatürk Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcılığı yapan Taner, futboldan o kadar uzak ki Erzurumspor’un maçlarını bile takip etmiyor. Sadece Erzurumspor’un maçı mı, süper lig maçları da onun için çok da tın! Önceki gün bir lokalde gördüm onu. Yıllar olmuştu görmeyeli. Arkadaşları masada kağıt oyunu oynarken o yanda onları seyrediyordu. Arkasında G.Saray’ın Osmanlı ile maçını TV veriyor, dikkat ediyorum zerre dönüp bakmıyor. O kadar futboldan soğumuş ki, anlamak mümkün değil. Sebat, Şeker, Hatay gibi takımlarda da oynamasına rağmen bu kadar futboldan kopmasını, koparılmış olmasını anlamış değilim. Biraz konuştuk, ‘’Şu an sadece işime motive olmuş durumdayım. Futbol benim için o gün başladı ve bitti!’’ dedi. Aslında ağzı doluydu, konuşacak çok şeyi vardı ama belli ki susmayı tercih ediyor, kimseyi kırmak istemiyor. Doğrusu 1.ligde Erzurum’u temsil eden bir takımımızın olmasına rağmen Taner gibi eski efsanelerin uzak durmasını, tutulmasını anlamadım, anlamam da mümkün görünmüyor. Burada sadece suçun Taner’de değil, kulüp yönetimlerinde de olduğunu düşünüyorum. Böylesine eğitimli ve değerli bir efsane oyuncunun bir şekilde o kulüple ilişkilendirilmiş olması gerekmez miydi?
--
Esnafın yeni alışkanlığı: Borcu borçla kapatmak!
Erzurum Kazım Karabekir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifi Başkanı Seyfettin Saka anlatmasa inanacağım yoktu. Erzurum’da kooperatife üye olan esnafın çoğu kredi çekiyor ama bu krediyi üretime yönelik değil, mevcut borcunu kapatmak için kullanıyor. Kooperatifi ‘tutulacak bir el’ diye bilen esnaf farklı limitlerde kredi kullanarak ya SSK ya da maliye borcunu ödüyor. Kamu kurumu hüviyetindeki kooperatif, kredi talebinde bulunan esnafı, borcu borçla kapatacağını bilmesine rağmen geri çevirmiyor. ‘’Bir şekilde esnaf biriken borcunu daha fazla zarara uğramasın diye krediye başvuruyor, biz de hayır demiyoruz. Zaman zaman işe yarasa da bir çok esnafımızı da bu durum daha da çıkmaza sokuyor’’ diyen Kooperatif Başkanı Seyfettin Saka, faiz oranlarının düşüklüğünün de bu kredi kullanımında etkili olduğuna işaret etti. Yapılan bir araştırmaya göre borcu borçla kapatmak da bir sanatmış. Her ne kadar bunu yapan Erzurum’da ki o esnaf işin sanat yönüne bakmasa da netice de zorunlu sanatçı statüsüne girmişler bile!
--
Erzurum’da ‘Devrim’ yapmak!
Ben 80’li yılların başlarında basın yayın hayatına başlarken bir gazete vardı, dikkatimi çok çeken. O Gazete CHP’nin çizgisinde yayın yapan Devri Gazetesi’nden başkası değildi. CHP’de İl ve merkez ilçe başkanlığı da yapan Dündar Özden de o gazetenin sahibiydi ama ne o Devrim gazetesi yayınlanıyor ne de sahibi ortalıkta yoktu. Şimdiki SGK’nın olduğu binanın zemin katında, Matbaacılar Çarşısı’nda bürosu olan Devrim Gazetesi ile benim çalıştığım Milletin Sesi Gazetesi’nin büroları yan yanaydı. Sanırım Dündar Özden’i iki defa gördüm o büroda, başka zamanda da ne gördüm, ne konuştum. 1965 yılında yayın hayatına geçen ve Erzurum’da mahalli gazeteler arasında hatırı sayılı bir yer edinen o Devrim Gazetesi,80 ihtilalinden sonra çıkmıyordu ve o yüzden de şehrin gündeminden uzaktaydı artık. 9 Mart 1982 tarihinden itibaren gazetenin yayın hakları Sevgi Bilrdönmez’e geçiyor, ismi de değişiyor, Yenihaber oluyor! Cahit Solakoğlu’nun yazıişleri müdürlüğünü yapan Devrim Gazetesi benim zamanımda çıkmıyordu ama sahadayken adını ve namını da sıklıkla duyardım. O dönemler AP’ye karşı sert ve sivri dilli bir muhalefet yaparmış, bir keresinde de bu sivri dilliliği yüzünden yazıişleri bürosu bombalı saldırıya uğramış. İşte o gazetenin, o haşarı yayın organının sahibi, paşazadelerden olduğunu öğrendiğim Dündar Özden geçen hafta vefat etti. Haberi ilk gazeteci arkadaşımız Orhan Bozkurt’un facebook’da ki bir paylaşımından öğrendim. Ankara’da yaşayan Dündar Özden 88 yaşındaydı ve 80 öncesi Erzurum’da yayınlanan yerel gazetelerin tek yaşayan sahibiydi. Mehmet Bilgin de Palandöken Beyazşehir dergisi adına Dündar ile konuşmuş, bu da onun son röportajı olmuş. Allah rahmet etsin, Devrim gazetesini ben farklı bir ses diye önemser ve o açıdan da değerli bulmuşumdur hep..
--
İMO’nun başkanı lütfen memur olmasın!
İnşaat Mühendisleri Odası’nı diğer sivil toplum örgütlerinden ayrı tuttuğumu daha önce söylemiştim. Hepsinin yeri ayrı, onunki apayrı! İnşaat Mühendislerinin bileceği iştir. Ben yine de diyeceğimi diyeyim. 18 Şubat tarihinde oda seçimi var. Arkadaşlarıyla oturup ayrılma kararı alan ve yenilenme fikrinde birleşen İlhan Tohumcu’nun, yeni dönem için görevi bıraktığını mailden öğrendim. Coşkulu 25.kuruluş yıldönümü ve odaya bir bina kavuşturmasıyla iz bırakan Tohumcu’nun bu şahsi tercihi, kararına saygı duyuyorum. Ve isterse bir dönem daha yapardı, eli de zayıf değildi, bırakmasını da onun kalitesine bağlıyor, bu kararından dolayı da tebrik ediyorum. Ancak.. Ay ortasındaki genel kurulda başkanlığa getirilecek kişinin memur olmamasına gayret edilmesi gerektiğine dikkatleri çekmek istiyorum. Baştan da kestireyim. Bu işe niyetli memur olan, kamu ile ilişki içindeki olası adayların önünü kesmek, onları sabote etme gibi bir düşüncem de yok. Kaldı ki kim aday, onu da bilmiyorum, çok da ilgilenmiyorum. Ama maksadım, böylesine önemli bir örgütün başına sivilden birinin getirilmesi. Bunun şehir için çok daha doğru olacağı kanaatindeyim. Bir yerde bu makam itiraz makamı, biat kültürüne uzak tutulması gereken bir makam. Memur bir oda başkanı ile çok yol alınacağını sanmıyorum, etki altında kalırlar, cesur olamazlar diye zannediyorum. Hadsizlik etmiş olmayayım ama baştan da dedim ya, İnşaat Mühendisleri Odası her yerde olduğu gibi burada, Erzurum’da çok çok önemli!
--
Vedat Murigi’ye bak yeter Bekamenga!
Bilindiği gibi BB Erzurumspor, forvette yaşanan sıkıntı yüzünden Bekamenga’yı transfer etti. Sezon sonuna kadar transfer edilen Bekamenga doğru tercih mi, bunu kuşkusuz zaman gösterecek. Her ne kadar daha imzayı atar atmaz apar topar Balıkesir’e götürülüp, orada ikinci yarıda sahaya çıktığı halde etkili olmadıysa da bunu ben son derece normal karşılıyorum. Daha birlikte oynadığı oyuncuların adlarını dahi bilemeyen bir oyuncudan elbette ki ikinci yarıda ki oyunuyla iyi oymamasını, gol atmasını beklemek hem abes hem de ayıp olur. Önümüzde bir Rize maçı var Erzurum’un! Play-off için bu maç bir nevi vize maçı! Asıl Bekamenga burada önemli! Bekamenga’dan bu maçta bir şeyler yapmasını istiyor ve bekliyoruz. Neden derseniz, canlı bir sebebi var ortada. Rizesporlu Vedat Murigi! Evet, daha önce Giresunspor ve Gençlerbirliği’nden tanıdığımız Vedat Murigi, transfer edildikten sonra çıktığı iki maçta da takımını sırtladı, aranan kan olduğunu gösterdi. Önce G.Antep, ardından Adanademirspor maçında attığı kritik golerle takımına 6 puan kazandırdı. İki maçta 3 gol! O yüzden Bekamenga’ya büyük görev düşüyor ve aranan kan olduğunu orta yerdeki Vedat Murigi örneğinde olduğu gibi göstermeli!
--
SEVDİĞİM BABA SÖZLER : İnsanlar yanlış yapabilir, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar ( F.Von Kotzebue)
Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar’ın yaptığı iyi işlerden biridir Beyazşehir Palandöken Dergisi. Başkanla her karşılaştığımda illa ki o dergiden övgü ile bahsetmişimdir, her buluşmamızda kendisine Erzurum’a böyle bir kültür hizmetinden dolayı teşekkür eder dururum.. Hoş Naci Elmalı ağabeyim olmasa o derginin hem bu kadar uzun soluklu hem de güzel olması düşünülemez, o da ayrı bir konu. Derginin 23’ncü sayısında rastladım Behçet Mahir ile ilgili bir bahise.. Saim Sakaoğlu hocamız yazmış, hocası Mehmet Kaplanlı Erzurum günlerinde Behçet Mahir’i. O Mehmet Kaplan ki edebiyat tarihinin duayenlerindendir. Zaten Mehmet Kaplan ile anılan bir isimdir Behçet Mahir! Kaplan’ın Behçet Mahir ile tanışmalarına, konuşmalarına ve bazı ilginç anılarına yer veren bir yazı dizisi, o güzel dergiye çok yakışmış. ‘’Son meddah ve Kaplan ikilisi’’ başlığı cuk oturmuş. Kaplan o yazıda asıl mesleği çorapçılık olan Behçet Mahir için ‘’AÜ açıldığı zaman benim bir buçuk yıl kadar kaldığım Erzurum’da en çok hoşuma giden yerler içkili yerler ve kumarhaneler değil, güzel halk hikayelerinin okunduğu halk kahveleri oldu. Asırların sözlü kültürünü bugüne taşıyan Behçet Mahir’i de burada tanıdım’’ diyor, Mahir’i dinlediğini, Köroğlu hikayesini onun ağzından teybe aldığını söylüyor.. Naci Elmalı ağabeye de dedim. Behçet Mahir ihmal edilen bir kıymet, mutlaka onunla ilgili yeni bilgiler, yazılar beklediğimi söyledim.
--
Hangi ara Taner’i futboldan soğuttuk?
Taner Aykut, dün itibariyle 50’nci yaşına giren Erzurumspor’un süper lige çıkan o efsane takımın oyuncularındandır. 1990’lı yılların sonlarında Türk futboluna damgasını vuran oyunculardan olan o Taner Aykut, bugün spordan ve dolayısıyla futboldan tamamen kopmuş şekilde yaşamını sürdürüyor. Halen Atatürk Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcılığı yapan Taner, futboldan o kadar uzak ki Erzurumspor’un maçlarını bile takip etmiyor. Sadece Erzurumspor’un maçı mı, süper lig maçları da onun için çok da tın! Önceki gün bir lokalde gördüm onu. Yıllar olmuştu görmeyeli. Arkadaşları masada kağıt oyunu oynarken o yanda onları seyrediyordu. Arkasında G.Saray’ın Osmanlı ile maçını TV veriyor, dikkat ediyorum zerre dönüp bakmıyor. O kadar futboldan soğumuş ki, anlamak mümkün değil. Sebat, Şeker, Hatay gibi takımlarda da oynamasına rağmen bu kadar futboldan kopmasını, koparılmış olmasını anlamış değilim. Biraz konuştuk, ‘’Şu an sadece işime motive olmuş durumdayım. Futbol benim için o gün başladı ve bitti!’’ dedi. Aslında ağzı doluydu, konuşacak çok şeyi vardı ama belli ki susmayı tercih ediyor, kimseyi kırmak istemiyor. Doğrusu 1.ligde Erzurum’u temsil eden bir takımımızın olmasına rağmen Taner gibi eski efsanelerin uzak durmasını, tutulmasını anlamadım, anlamam da mümkün görünmüyor. Burada sadece suçun Taner’de değil, kulüp yönetimlerinde de olduğunu düşünüyorum. Böylesine eğitimli ve değerli bir efsane oyuncunun bir şekilde o kulüple ilişkilendirilmiş olması gerekmez miydi?
--
Esnafın yeni alışkanlığı: Borcu borçla kapatmak!
Erzurum Kazım Karabekir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifi Başkanı Seyfettin Saka anlatmasa inanacağım yoktu. Erzurum’da kooperatife üye olan esnafın çoğu kredi çekiyor ama bu krediyi üretime yönelik değil, mevcut borcunu kapatmak için kullanıyor. Kooperatifi ‘tutulacak bir el’ diye bilen esnaf farklı limitlerde kredi kullanarak ya SSK ya da maliye borcunu ödüyor. Kamu kurumu hüviyetindeki kooperatif, kredi talebinde bulunan esnafı, borcu borçla kapatacağını bilmesine rağmen geri çevirmiyor. ‘’Bir şekilde esnaf biriken borcunu daha fazla zarara uğramasın diye krediye başvuruyor, biz de hayır demiyoruz. Zaman zaman işe yarasa da bir çok esnafımızı da bu durum daha da çıkmaza sokuyor’’ diyen Kooperatif Başkanı Seyfettin Saka, faiz oranlarının düşüklüğünün de bu kredi kullanımında etkili olduğuna işaret etti. Yapılan bir araştırmaya göre borcu borçla kapatmak da bir sanatmış. Her ne kadar bunu yapan Erzurum’da ki o esnaf işin sanat yönüne bakmasa da netice de zorunlu sanatçı statüsüne girmişler bile!
--
Erzurum’da ‘Devrim’ yapmak!
Ben 80’li yılların başlarında basın yayın hayatına başlarken bir gazete vardı, dikkatimi çok çeken. O Gazete CHP’nin çizgisinde yayın yapan Devri Gazetesi’nden başkası değildi. CHP’de İl ve merkez ilçe başkanlığı da yapan Dündar Özden de o gazetenin sahibiydi ama ne o Devrim gazetesi yayınlanıyor ne de sahibi ortalıkta yoktu. Şimdiki SGK’nın olduğu binanın zemin katında, Matbaacılar Çarşısı’nda bürosu olan Devrim Gazetesi ile benim çalıştığım Milletin Sesi Gazetesi’nin büroları yan yanaydı. Sanırım Dündar Özden’i iki defa gördüm o büroda, başka zamanda da ne gördüm, ne konuştum. 1965 yılında yayın hayatına geçen ve Erzurum’da mahalli gazeteler arasında hatırı sayılı bir yer edinen o Devrim Gazetesi,80 ihtilalinden sonra çıkmıyordu ve o yüzden de şehrin gündeminden uzaktaydı artık. 9 Mart 1982 tarihinden itibaren gazetenin yayın hakları Sevgi Bilrdönmez’e geçiyor, ismi de değişiyor, Yenihaber oluyor! Cahit Solakoğlu’nun yazıişleri müdürlüğünü yapan Devrim Gazetesi benim zamanımda çıkmıyordu ama sahadayken adını ve namını da sıklıkla duyardım. O dönemler AP’ye karşı sert ve sivri dilli bir muhalefet yaparmış, bir keresinde de bu sivri dilliliği yüzünden yazıişleri bürosu bombalı saldırıya uğramış. İşte o gazetenin, o haşarı yayın organının sahibi, paşazadelerden olduğunu öğrendiğim Dündar Özden geçen hafta vefat etti. Haberi ilk gazeteci arkadaşımız Orhan Bozkurt’un facebook’da ki bir paylaşımından öğrendim. Ankara’da yaşayan Dündar Özden 88 yaşındaydı ve 80 öncesi Erzurum’da yayınlanan yerel gazetelerin tek yaşayan sahibiydi. Mehmet Bilgin de Palandöken Beyazşehir dergisi adına Dündar ile konuşmuş, bu da onun son röportajı olmuş. Allah rahmet etsin, Devrim gazetesini ben farklı bir ses diye önemser ve o açıdan da değerli bulmuşumdur hep..
--
İMO’nun başkanı lütfen memur olmasın!
İnşaat Mühendisleri Odası’nı diğer sivil toplum örgütlerinden ayrı tuttuğumu daha önce söylemiştim. Hepsinin yeri ayrı, onunki apayrı! İnşaat Mühendislerinin bileceği iştir. Ben yine de diyeceğimi diyeyim. 18 Şubat tarihinde oda seçimi var. Arkadaşlarıyla oturup ayrılma kararı alan ve yenilenme fikrinde birleşen İlhan Tohumcu’nun, yeni dönem için görevi bıraktığını mailden öğrendim. Coşkulu 25.kuruluş yıldönümü ve odaya bir bina kavuşturmasıyla iz bırakan Tohumcu’nun bu şahsi tercihi, kararına saygı duyuyorum. Ve isterse bir dönem daha yapardı, eli de zayıf değildi, bırakmasını da onun kalitesine bağlıyor, bu kararından dolayı da tebrik ediyorum. Ancak.. Ay ortasındaki genel kurulda başkanlığa getirilecek kişinin memur olmamasına gayret edilmesi gerektiğine dikkatleri çekmek istiyorum. Baştan da kestireyim. Bu işe niyetli memur olan, kamu ile ilişki içindeki olası adayların önünü kesmek, onları sabote etme gibi bir düşüncem de yok. Kaldı ki kim aday, onu da bilmiyorum, çok da ilgilenmiyorum. Ama maksadım, böylesine önemli bir örgütün başına sivilden birinin getirilmesi. Bunun şehir için çok daha doğru olacağı kanaatindeyim. Bir yerde bu makam itiraz makamı, biat kültürüne uzak tutulması gereken bir makam. Memur bir oda başkanı ile çok yol alınacağını sanmıyorum, etki altında kalırlar, cesur olamazlar diye zannediyorum. Hadsizlik etmiş olmayayım ama baştan da dedim ya, İnşaat Mühendisleri Odası her yerde olduğu gibi burada, Erzurum’da çok çok önemli!
--
Vedat Murigi’ye bak yeter Bekamenga!
Bilindiği gibi BB Erzurumspor, forvette yaşanan sıkıntı yüzünden Bekamenga’yı transfer etti. Sezon sonuna kadar transfer edilen Bekamenga doğru tercih mi, bunu kuşkusuz zaman gösterecek. Her ne kadar daha imzayı atar atmaz apar topar Balıkesir’e götürülüp, orada ikinci yarıda sahaya çıktığı halde etkili olmadıysa da bunu ben son derece normal karşılıyorum. Daha birlikte oynadığı oyuncuların adlarını dahi bilemeyen bir oyuncudan elbette ki ikinci yarıda ki oyunuyla iyi oymamasını, gol atmasını beklemek hem abes hem de ayıp olur. Önümüzde bir Rize maçı var Erzurum’un! Play-off için bu maç bir nevi vize maçı! Asıl Bekamenga burada önemli! Bekamenga’dan bu maçta bir şeyler yapmasını istiyor ve bekliyoruz. Neden derseniz, canlı bir sebebi var ortada. Rizesporlu Vedat Murigi! Evet, daha önce Giresunspor ve Gençlerbirliği’nden tanıdığımız Vedat Murigi, transfer edildikten sonra çıktığı iki maçta da takımını sırtladı, aranan kan olduğunu gösterdi. Önce G.Antep, ardından Adanademirspor maçında attığı kritik golerle takımına 6 puan kazandırdı. İki maçta 3 gol! O yüzden Bekamenga’ya büyük görev düşüyor ve aranan kan olduğunu orta yerdeki Vedat Murigi örneğinde olduğu gibi göstermeli!
--
SEVDİĞİM BABA SÖZLER : İnsanlar yanlış yapabilir, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar ( F.Von Kotzebue)