O, sıradışı bir hekim. Tanzanyalı doktor Hamiduhamisi Gobeka. Geçtiğimiz yıl yolu Erzurum’la kesişti. Palandöken Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Servisinde görev yapan sempatik doktor hastalarına şifa dağıtırken ilginç hayat hikayesiyle de dikkat çekiyor. Hem hüzünlü hem de başarılarla dolu hayatı olan Gobeka, yaşadığı trajikomik anılarla da hem güldürdü hem de düşündürdü.
Röportaj: Doğa ALCA
Palandöken Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Servisinde alışılagelmişin dışında bir doktor. Tanzanyalı, Op. Dr. Hamiduhamisi Gobeka. Hüzünlü bir hikayesinin yanında on elinde on marifet denilecek başarılarla dolu bir geçmişi var. Türk bir kadınla evli, dünyalar tatlısı iki kız babası. Eşine olduğu gibi Türkiye’ye ve Türk insanına aşık, hastalarının vazgeçilmezi. Öksüz büyüdü, iki üniversite bitirdi, yetmedi, çocukken kansere kurban verdiği ablasını unutamadı ve doktor oldu. Başarılı doktorun yürek burkan hayat hikayesini ve birbirinden ilginç anılarını konuştuk…
Başarılarla dolu hikayesi Tanzanya’da başladı Hamiduhamisi Gobeka’nın. 1999 yılında okumak için İngiltere’ye gitti. Warwick Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Tekrar Tanzanya’ya döndü. Yeniden okumak için bursa başvurdu ve kazandı. Türkiye, Japonya ve Kanada’da burs kazanan Gobeka, Türkiye’yi tercih etmesini şöyle anlatıyor: “Okulumu dereceyle bitirdim, bursa başvurdum. Üç ülkede burs kazandım Türkiye, Japonya ve Kanada. Tercihim 2001 yılında Türkiye’ye gelmek oldu. Çünkü daha önceden Türkiye’de kalan, tanıştığım arkadaşlarım vardı. Bursla okumaya gelen arkadaşlar. Bana Türkiye ile ilgili eğitim kalitesi ile ilgili bilgiler verdiler. Geldim buraya o zaman ne Türkçe ne de başka bir şey biliyorum. Gazi Üniversitesi’ne geldim Türkçe öğrenme merkezinin oraya. Yaklaşık beş ay Türkçe kursu aldım. O zaman YÖS dedikleri Yabancı Öğrenciler Sınavı ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümünü kazandım. 2004 yılında da mezun oldum.”
Ablasını unutamadı, doktor oldu
İki üniversite bitirmişti Hamiduhamisi Gobeka. Elektrik-Elektronik mühendisi olarak mezun oldu ancak yıllar önce kansere kurban verdiği ablasını unutamadı. Yıllarca unutamadı ve ablası için yeniden okumaya, doktor olmaya karar verdi: “Hep doktorluk hayalim vardı. Bir ablam vardı Tanzanya’da. 35 yaşındayken kansere yakalandı. Tanısı geç konulduğu için hayatını kaybetti. O zaman o kadar üzüldüm ve huzursuz oldum ve kendime dedim ki; keşke doktor olup ablam ve onun gibi insanları sağlığına kavuştursam, şifa vermeye vesile olabilsem düşüncesi ile her şeyi bıraktım tekrar okumaya karar verdim. Hem ablam aklımdaydı her zaman hem de insanlara faydalı olabilmek içindi. Okulum biter bitmez 2004 yılında yeniden Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Hiç sınıfta kalmadan fakültemi bitirdikten sonra 2009 yılında uzmanlık sınavına girdim. Daha sonra Ege Üniversitesi Göz Hastalıkları servisinde asistan olarak çalışmaya başladım.”
Biri Tanzanyalı, biri Türk
Üç üniversite bitirdi, hayalini de gerçekleştirdi Gobeka. Bir gün yolu Duygu ile kesişti. Sıradan bir karşılaşma ve tanışmaydı ilk başta ancak birbirlerine gönül vermişlerdi bir kere. Günler günleri kovaladı, bu aşkı taçlandıracak bir evliliğin vakti geldi. Türkiye’de insanların neredeyse eften püften nedenlerle evliliklerine karşı çıkan, türlü türlü bahaneler üreten aileler vardı elbette. Hal böyleyken üstelik Hamiduhamisi Tanzanyalı, Duygu ise İzmirli bir Türk kızı idi. Çıktılar ailenin karşısına ve gerisini Hamiduhamisi’den dinleyelim: “Kolay değildi tabi ki. Türkiye bu konuda hala yabancılık yaşıyor. Sonuçta özellikle Afrika kökenli siyahi insanlarla çok iç içe yaşanmamış. Hele hele Anadolu’da desek daha daha yabancı olarak zorluk oluyor. İzmir, Ege bölgesinde insanlar daha açık bu konuda. Tanıştıktan sonra, kızı da beni sevdikten sonra ailesi de ne diyecek ki dedim. Biz gittik istemeye, babası bana baktı, gördü, ne kadar güvenilir bir insan olduğuma dair fikir geliştirdikten sonra, hiçbir tartışmaya gerek kalmadan ‘tamam’ dedi. Allah razı olsun biz de ellerini öptük, ‘tamam’ dedik. Kız isteme, kına gecesi gibi Türkiye geleneğine göre yapılan adetlerin hepsini yaptık. 2013 yılında birinci çocuğumuz Lina dünyaya geldi. 2016 yılında da ikinci kızımız Tatu Zeynep. Allah’a şükür hep anlayışlı bir ailemiz oldu.”
Sakın beni gavur doktora vermeyin!
Evlendikten üç sene sonra Türk vatandaşlığını alan Hamiduhamisi, zorunlu hizmet gereği Erzurum’a geldi. Palandöken Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Servisinde yaklaşık iki yıldır görev yapan Tanzanyalı hekimin, başından ilginç olaylar geçti. Hastaları Tanzanyalı doktorla ilk karşılaşmalarında büyük şaşkınlık yaşadı. Yeri geldi istemeyen oldu Hamiduhamisi hocayı. Onlardan en ilginç olanını ise şöyle anlatıyor başarılı doktor: “Erzurum’a geleli yaklaşık bir ay falan olmuştu. Teyzenin birisi muayene olmak için buraya geliyor. Bakıyor ismi Hamiduhamisi. Tam olarak anlayamıyor ve sekreterimize diyor ki: ‘Allah aşkına sekreter bey beni o gavur doktora sakın teslim etmeyin, ne olur’. Sekreterimiz de diyor ki: ‘Teyze, o Müslüman, Türkçe’de biliyor’ ve inatla teyzeyi bana doğru yönlendiriyor. Ve inanır mısınız o hastamının muayenesini yaptıktan sonra, teyze şoklar içerisinde bana ne diyeceğini bilemedi, sonra da bana dualar edip ayrıldı. Daha sonra sürekli buraya gelerek benim hastam oldu. Bu tür şeyler sürekli yaşanıyor, artık insanlar alıştı. Ben de mutluyum hastalar da mutlu. Hatta son zamanlarda bazı hastalar meraktan mı olsa gerek yplsa yaklaşımımdan dolayı mı bilemiyorum, daha fazla tercih etmeye başladı. Özellikle Erzurum ve Doğu Anadolu bölgesindeki insanlar veya hastalar doktorlarına olan ilgisi çok farklı ve güzel bir şey. Başka yerlerde böyle bir şey hiç görmedim. Buranın insanını ve Erzurum’u sevdik biraz daha kalmak istiyoruz.”
Rap müzik yapıyor
Başarılı diyoruz da marifetleri başarısından ibaret değil Hamiduhamisi’nin. Sempatik doktor bir yandan da rap müziğe ilgili. Röportajımız esnasında da telefonu çalıyor, rap müzik eşliğinde. Uzun yıllar rap müziğe ilgisi olduğunu söyleyen Gobeka, “Önceleri yapıyordum ama artık özellikle tıp fakültesi ve asistanlık dönemindeki yoğunluktan dolayı biraz uzaklaştık. Birçok bestelerim vardı benim önceden ama neredeyse hepsini unuttum diyebilirim. Aslında hala daha ilgim var seviyorum ama yoğunluktan dolayı arka planda kaldı denilebilir. Bunun dışında spor yapıyorum basketbol oynuyorum, tekvando ve kick boks yapıyorum. Boş zamanlarda bunlarla uğraşıyorum.”
Göz dolduran içten cümleler
Son olarak Gobeka, öyle içten ve güzel bir noktaya vurgu yapıyor ki; insanımızla gurur duymamak elde değil. Yaşadığı bir olaydan yola çıkarak her sözünün altına imza atılası cümleler kuruyor: “İnsan olduktan sonra her yerde yaşarsın her yerde uyum sağlarsın her yerde arkadaşlar, dostlar olur. Özellikle Erzurum olsun, Doğu Anadolu bölgesi olsun gayet rahat ediyorum. Tanıştığım arkadaşlar, dostlar ortamım gayet güzel. Bir örnek daha vereyim sana. Ankara’ya geldiğim dönemden. Ankara’ya geldiğimde Kızılay meydanında geziyordum, Ramazan ayındaydık. Ezan okunuyor, oruçluyum o zaman. Kar yağmaya başladı. Hayatımda ilk defa kar görüyorum, daha önce böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Tam oraya dalmışım biri beni kolumdan çekmeye başladı, ‘Gel dostum otur burada’ diye. Sonra bir baktım ki çay geliyor, çorba geliyor. Anaa bunlar beni tanımıyor, herhangi bir yakınlığımız, dostluğumuz yok. Böyle bir şeyi ne İngiltere’de ne de başka yerde yaşadım. Böyle bir yakınlık görünce şaşırdım. İşte bu önemli bir nokta, insanlık işte bu. İlla Müslüman olması, siyah veya beyaz olmasının önemi yok. Hiçbir fark yok, önemli olan insanlık ve anlayış dayanışma içerisinde yaşayabilmek. Ben bunu gördüğüm için Türkiye’yi öyle bir sevdim ki ayrılamadım bir türlü.”
Röportaj: Doğa ALCA
Palandöken Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Servisinde alışılagelmişin dışında bir doktor. Tanzanyalı, Op. Dr. Hamiduhamisi Gobeka. Hüzünlü bir hikayesinin yanında on elinde on marifet denilecek başarılarla dolu bir geçmişi var. Türk bir kadınla evli, dünyalar tatlısı iki kız babası. Eşine olduğu gibi Türkiye’ye ve Türk insanına aşık, hastalarının vazgeçilmezi. Öksüz büyüdü, iki üniversite bitirdi, yetmedi, çocukken kansere kurban verdiği ablasını unutamadı ve doktor oldu. Başarılı doktorun yürek burkan hayat hikayesini ve birbirinden ilginç anılarını konuştuk…
Başarılarla dolu hikayesi Tanzanya’da başladı Hamiduhamisi Gobeka’nın. 1999 yılında okumak için İngiltere’ye gitti. Warwick Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Tekrar Tanzanya’ya döndü. Yeniden okumak için bursa başvurdu ve kazandı. Türkiye, Japonya ve Kanada’da burs kazanan Gobeka, Türkiye’yi tercih etmesini şöyle anlatıyor: “Okulumu dereceyle bitirdim, bursa başvurdum. Üç ülkede burs kazandım Türkiye, Japonya ve Kanada. Tercihim 2001 yılında Türkiye’ye gelmek oldu. Çünkü daha önceden Türkiye’de kalan, tanıştığım arkadaşlarım vardı. Bursla okumaya gelen arkadaşlar. Bana Türkiye ile ilgili eğitim kalitesi ile ilgili bilgiler verdiler. Geldim buraya o zaman ne Türkçe ne de başka bir şey biliyorum. Gazi Üniversitesi’ne geldim Türkçe öğrenme merkezinin oraya. Yaklaşık beş ay Türkçe kursu aldım. O zaman YÖS dedikleri Yabancı Öğrenciler Sınavı ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümünü kazandım. 2004 yılında da mezun oldum.”
Ablasını unutamadı, doktor oldu
İki üniversite bitirmişti Hamiduhamisi Gobeka. Elektrik-Elektronik mühendisi olarak mezun oldu ancak yıllar önce kansere kurban verdiği ablasını unutamadı. Yıllarca unutamadı ve ablası için yeniden okumaya, doktor olmaya karar verdi: “Hep doktorluk hayalim vardı. Bir ablam vardı Tanzanya’da. 35 yaşındayken kansere yakalandı. Tanısı geç konulduğu için hayatını kaybetti. O zaman o kadar üzüldüm ve huzursuz oldum ve kendime dedim ki; keşke doktor olup ablam ve onun gibi insanları sağlığına kavuştursam, şifa vermeye vesile olabilsem düşüncesi ile her şeyi bıraktım tekrar okumaya karar verdim. Hem ablam aklımdaydı her zaman hem de insanlara faydalı olabilmek içindi. Okulum biter bitmez 2004 yılında yeniden Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. Hiç sınıfta kalmadan fakültemi bitirdikten sonra 2009 yılında uzmanlık sınavına girdim. Daha sonra Ege Üniversitesi Göz Hastalıkları servisinde asistan olarak çalışmaya başladım.”
Biri Tanzanyalı, biri Türk
Üç üniversite bitirdi, hayalini de gerçekleştirdi Gobeka. Bir gün yolu Duygu ile kesişti. Sıradan bir karşılaşma ve tanışmaydı ilk başta ancak birbirlerine gönül vermişlerdi bir kere. Günler günleri kovaladı, bu aşkı taçlandıracak bir evliliğin vakti geldi. Türkiye’de insanların neredeyse eften püften nedenlerle evliliklerine karşı çıkan, türlü türlü bahaneler üreten aileler vardı elbette. Hal böyleyken üstelik Hamiduhamisi Tanzanyalı, Duygu ise İzmirli bir Türk kızı idi. Çıktılar ailenin karşısına ve gerisini Hamiduhamisi’den dinleyelim: “Kolay değildi tabi ki. Türkiye bu konuda hala yabancılık yaşıyor. Sonuçta özellikle Afrika kökenli siyahi insanlarla çok iç içe yaşanmamış. Hele hele Anadolu’da desek daha daha yabancı olarak zorluk oluyor. İzmir, Ege bölgesinde insanlar daha açık bu konuda. Tanıştıktan sonra, kızı da beni sevdikten sonra ailesi de ne diyecek ki dedim. Biz gittik istemeye, babası bana baktı, gördü, ne kadar güvenilir bir insan olduğuma dair fikir geliştirdikten sonra, hiçbir tartışmaya gerek kalmadan ‘tamam’ dedi. Allah razı olsun biz de ellerini öptük, ‘tamam’ dedik. Kız isteme, kına gecesi gibi Türkiye geleneğine göre yapılan adetlerin hepsini yaptık. 2013 yılında birinci çocuğumuz Lina dünyaya geldi. 2016 yılında da ikinci kızımız Tatu Zeynep. Allah’a şükür hep anlayışlı bir ailemiz oldu.”
Sakın beni gavur doktora vermeyin!
Evlendikten üç sene sonra Türk vatandaşlığını alan Hamiduhamisi, zorunlu hizmet gereği Erzurum’a geldi. Palandöken Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Servisinde yaklaşık iki yıldır görev yapan Tanzanyalı hekimin, başından ilginç olaylar geçti. Hastaları Tanzanyalı doktorla ilk karşılaşmalarında büyük şaşkınlık yaşadı. Yeri geldi istemeyen oldu Hamiduhamisi hocayı. Onlardan en ilginç olanını ise şöyle anlatıyor başarılı doktor: “Erzurum’a geleli yaklaşık bir ay falan olmuştu. Teyzenin birisi muayene olmak için buraya geliyor. Bakıyor ismi Hamiduhamisi. Tam olarak anlayamıyor ve sekreterimize diyor ki: ‘Allah aşkına sekreter bey beni o gavur doktora sakın teslim etmeyin, ne olur’. Sekreterimiz de diyor ki: ‘Teyze, o Müslüman, Türkçe’de biliyor’ ve inatla teyzeyi bana doğru yönlendiriyor. Ve inanır mısınız o hastamının muayenesini yaptıktan sonra, teyze şoklar içerisinde bana ne diyeceğini bilemedi, sonra da bana dualar edip ayrıldı. Daha sonra sürekli buraya gelerek benim hastam oldu. Bu tür şeyler sürekli yaşanıyor, artık insanlar alıştı. Ben de mutluyum hastalar da mutlu. Hatta son zamanlarda bazı hastalar meraktan mı olsa gerek yplsa yaklaşımımdan dolayı mı bilemiyorum, daha fazla tercih etmeye başladı. Özellikle Erzurum ve Doğu Anadolu bölgesindeki insanlar veya hastalar doktorlarına olan ilgisi çok farklı ve güzel bir şey. Başka yerlerde böyle bir şey hiç görmedim. Buranın insanını ve Erzurum’u sevdik biraz daha kalmak istiyoruz.”
Rap müzik yapıyor
Başarılı diyoruz da marifetleri başarısından ibaret değil Hamiduhamisi’nin. Sempatik doktor bir yandan da rap müziğe ilgili. Röportajımız esnasında da telefonu çalıyor, rap müzik eşliğinde. Uzun yıllar rap müziğe ilgisi olduğunu söyleyen Gobeka, “Önceleri yapıyordum ama artık özellikle tıp fakültesi ve asistanlık dönemindeki yoğunluktan dolayı biraz uzaklaştık. Birçok bestelerim vardı benim önceden ama neredeyse hepsini unuttum diyebilirim. Aslında hala daha ilgim var seviyorum ama yoğunluktan dolayı arka planda kaldı denilebilir. Bunun dışında spor yapıyorum basketbol oynuyorum, tekvando ve kick boks yapıyorum. Boş zamanlarda bunlarla uğraşıyorum.”
Göz dolduran içten cümleler
Son olarak Gobeka, öyle içten ve güzel bir noktaya vurgu yapıyor ki; insanımızla gurur duymamak elde değil. Yaşadığı bir olaydan yola çıkarak her sözünün altına imza atılası cümleler kuruyor: “İnsan olduktan sonra her yerde yaşarsın her yerde uyum sağlarsın her yerde arkadaşlar, dostlar olur. Özellikle Erzurum olsun, Doğu Anadolu bölgesi olsun gayet rahat ediyorum. Tanıştığım arkadaşlar, dostlar ortamım gayet güzel. Bir örnek daha vereyim sana. Ankara’ya geldiğim dönemden. Ankara’ya geldiğimde Kızılay meydanında geziyordum, Ramazan ayındaydık. Ezan okunuyor, oruçluyum o zaman. Kar yağmaya başladı. Hayatımda ilk defa kar görüyorum, daha önce böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Tam oraya dalmışım biri beni kolumdan çekmeye başladı, ‘Gel dostum otur burada’ diye. Sonra bir baktım ki çay geliyor, çorba geliyor. Anaa bunlar beni tanımıyor, herhangi bir yakınlığımız, dostluğumuz yok. Böyle bir şeyi ne İngiltere’de ne de başka yerde yaşadım. Böyle bir yakınlık görünce şaşırdım. İşte bu önemli bir nokta, insanlık işte bu. İlla Müslüman olması, siyah veya beyaz olmasının önemi yok. Hiçbir fark yok, önemli olan insanlık ve anlayış dayanışma içerisinde yaşayabilmek. Ben bunu gördüğüm için Türkiye’yi öyle bir sevdim ki ayrılamadım bir türlü.”