Batı’da medeniyetin iflası, Modern zamanda Türk katliamı
Hollanda Meclisi 22 Şubat günü 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan tasarıyı kabul etti. Medeni Batı’nın iflasını ilan ettiler. Yalan üzerine medeniyet inşa edilmez. Doğu’yu sömürerek yükselen, yükseldikçe emdiği kanları medeniyet rolüyle gizlemeye çalışan Batı, bugün iflasın eşiğine gelmiştir.
TSK’nın Afrin’e girmesiyle batağa saplanacağını söyleyenler, muhteşem ilerleyiş karşısında şaşkındır.
Hollanda, önce Avrupa’da Türk düşmanlığını körükleyen piyon ülke olmuştur. Türk Devletinin Batı’nın çıkarlarını tuzla buz edecek adımları Elbab ile geldi. İdlip ve Afrin ile sürüyor. Peki Batı, medeni batı ne kadar medeni.. 1900’lerde Anadolu’nun her yerinde, Kafkaslar’da Türklerin uğradığı kıyımları neden hiç aklına getirmiyor. 19 -20 asır soykırımlarını hatırlamayan Batı, 21. Yy. ‘da Karabağ’da yapılan soykırımı nasıl göremez. Görmez, çünkü o sağırdır.. Biz vicdanlı Ermenilerin, birkaç vicdan sahibi Batılı gazetecinin kaleminden verilim? İşte Dağlık Karabağ’ın Türk şehirlerinde 1992’de yaşanan soykırımın belgeleri.
Tarihi kaynaklara göre 1828 yıllarında 200 bin civarında nüfusa sahip şehrin yüzde 95'i Türk'tü. Karabağ kenti olan Hocalı, asırlarca “Sadık Millet” olarak ifade edilen Ermenilerin vahşi katliamlarına sahne oldu. 1992 yılının Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece yaşanan vahşeti bütün dünya gördü ama görmemeyi yeğlediler.
Hocalı’da o gece ne oldu... 613 Azerbaycan Türkü o gece öldürüldü. 106 kadın, 63 çocuk ve 70 ihtiyarın başları kesildi, gözleri çıkarıldı, derileri soyuldu. Hamile kadınlar, süngüyle delik deşik edildi. Azerbaycan Kenti Hocalı, adeta yeryüzünden silinmişti.
O vahşeti yaşayan ve sonra Beyrut'a yerleşen Ermeni Gazeteci DaudKheyriyan "Haç'ın Hatırı İçin" isimli kitabının 62 ve 63 üncü sayfalarında şunları aktarıyor:
"…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere, 2 Mart günü, 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı, yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada, Tigranyan isimli bir asker, onu, tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra, tüm cesetleri yaktılar. Bana, sanki, yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa'ya döndüm, onlar, haçın hatırı için savaşa devam ettiler."
Soykırımın ilk günlerinde, 2 martta Hocalı’nın adını ilk kez duyan, bu şehrin masum ahalisinin başına getirilen felaketleri kaleme alıp, yayınlamak isteyen yabancı gazeteciler olay yerine gelmeye başladılar. Onlara cesur gazeteci, Hocalı felaketini ilk kez dünyaya duyuran Cengiz Mustafayev eşlik ediyordu. Cengiz ikinci kez Ketik ormanında, Nahçivanik yolundan üst üste yığılmış cesetleri, başının yarısı soyulmuş bebekleri, gözleri çıkarılmış çocukların resimlerini çekiyordu.
Hocalıyı ölüm sessizliği sarmıştı, kar üstünde yatan cesetler vahim bir durum arz ediyordu. Her yerden kan kokusu geliyordu. Vahşiliğe, gaddarlığa bakıldığında Daşnakları bile geride bırakan Ermeni-Rus askeri birliklerinin uyguladıkları katliam yabancı gazetecilerin dehşete kapılmasına yol açmıştı, bazıları elleriyle gözlerini kapamış, helikoptere doğru kaçmışlardı. Kendini kaybeden gözyaşlarını tutamayanlar vardı.
(devamı yarın )
Hollanda Meclisi 22 Şubat günü 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan tasarıyı kabul etti. Medeni Batı’nın iflasını ilan ettiler. Yalan üzerine medeniyet inşa edilmez. Doğu’yu sömürerek yükselen, yükseldikçe emdiği kanları medeniyet rolüyle gizlemeye çalışan Batı, bugün iflasın eşiğine gelmiştir.
TSK’nın Afrin’e girmesiyle batağa saplanacağını söyleyenler, muhteşem ilerleyiş karşısında şaşkındır.
Hollanda, önce Avrupa’da Türk düşmanlığını körükleyen piyon ülke olmuştur. Türk Devletinin Batı’nın çıkarlarını tuzla buz edecek adımları Elbab ile geldi. İdlip ve Afrin ile sürüyor. Peki Batı, medeni batı ne kadar medeni.. 1900’lerde Anadolu’nun her yerinde, Kafkaslar’da Türklerin uğradığı kıyımları neden hiç aklına getirmiyor. 19 -20 asır soykırımlarını hatırlamayan Batı, 21. Yy. ‘da Karabağ’da yapılan soykırımı nasıl göremez. Görmez, çünkü o sağırdır.. Biz vicdanlı Ermenilerin, birkaç vicdan sahibi Batılı gazetecinin kaleminden verilim? İşte Dağlık Karabağ’ın Türk şehirlerinde 1992’de yaşanan soykırımın belgeleri.
Tarihi kaynaklara göre 1828 yıllarında 200 bin civarında nüfusa sahip şehrin yüzde 95'i Türk'tü. Karabağ kenti olan Hocalı, asırlarca “Sadık Millet” olarak ifade edilen Ermenilerin vahşi katliamlarına sahne oldu. 1992 yılının Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece yaşanan vahşeti bütün dünya gördü ama görmemeyi yeğlediler.
Hocalı’da o gece ne oldu... 613 Azerbaycan Türkü o gece öldürüldü. 106 kadın, 63 çocuk ve 70 ihtiyarın başları kesildi, gözleri çıkarıldı, derileri soyuldu. Hamile kadınlar, süngüyle delik deşik edildi. Azerbaycan Kenti Hocalı, adeta yeryüzünden silinmişti.
O vahşeti yaşayan ve sonra Beyrut'a yerleşen Ermeni Gazeteci DaudKheyriyan "Haç'ın Hatırı İçin" isimli kitabının 62 ve 63 üncü sayfalarında şunları aktarıyor:
"…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere, 2 Mart günü, 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı, yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada, Tigranyan isimli bir asker, onu, tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra, tüm cesetleri yaktılar. Bana, sanki, yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa'ya döndüm, onlar, haçın hatırı için savaşa devam ettiler."
Soykırımın ilk günlerinde, 2 martta Hocalı’nın adını ilk kez duyan, bu şehrin masum ahalisinin başına getirilen felaketleri kaleme alıp, yayınlamak isteyen yabancı gazeteciler olay yerine gelmeye başladılar. Onlara cesur gazeteci, Hocalı felaketini ilk kez dünyaya duyuran Cengiz Mustafayev eşlik ediyordu. Cengiz ikinci kez Ketik ormanında, Nahçivanik yolundan üst üste yığılmış cesetleri, başının yarısı soyulmuş bebekleri, gözleri çıkarılmış çocukların resimlerini çekiyordu.
Hocalıyı ölüm sessizliği sarmıştı, kar üstünde yatan cesetler vahim bir durum arz ediyordu. Her yerden kan kokusu geliyordu. Vahşiliğe, gaddarlığa bakıldığında Daşnakları bile geride bırakan Ermeni-Rus askeri birliklerinin uyguladıkları katliam yabancı gazetecilerin dehşete kapılmasına yol açmıştı, bazıları elleriyle gözlerini kapamış, helikoptere doğru kaçmışlardı. Kendini kaybeden gözyaşlarını tutamayanlar vardı.
(devamı yarın )