Marka şehir kavramı, en nihayetinde, şehri bir ürün kabul edip şehre dış talebi ifade etmektedir. Marka değeri kazanmış, bu bağlamda müşterisi olan şehirlerden, mesela Paris romantizmin başkentidir; Cannes, film festivaliyle bilinir; Milano, dünya moda merkezidir; Atlantic City-Las Vegas kumara ev sahipliği yapar; Rio de Janeiro, karnavallar ve sayısız eğlenceleriyle tanınır; Mekke, Medine, Kudüs ve Vatikan inançların başkentidir… Marka şehirler, dünya ölçeğinde bilinen şehirlerdir. Bu şehirler öyle kuvvetli bir bilinirlik elde etmişlerdir ki, bazı insanlar, hangi ülkeye ait şehirler olduklarını bile hatırlamaz, marka şehirlerin isimleri ülke isimlerinin önüne geçmiştir. İnsanlar, Fransa’ya değil, Paris’e; Türkiye’ye değil, İstanbul’a ya da Antalya’ya giderler! Hacılarımız ve umrecilerimiz ise Mekke ve Medine’ye gitmektedir, Suudi Arabistan’a değil...
Türkiye’de, ismi anılınca dünya milletlerince bilinen, “marka şehir” değeri kazanmış, kaç ilimiz ya da ören yerimiz var, elimde bir veri olmadığından, bilemeyeceğim. Fakat herkesin bildiği gibi, İstanbul ve Antalya marka şehir değeri kazanmıştır; son yıllarda Arap dünyası tarafından Bursa ve bazı Karadeniz şehirlerimizin tanınırlığı da artmaktadır.
‘Doğu’nun başkenti (Parisi!) kadim şehir Erzurum’un’ uluslararası bilinirliliği nedir, kentimiz bir marka değerine sahip midir? diye bir soru soracak olursak, bu soruya ‘evet’ demek, ‘ben, Kafdağı’na gidip geldim!’ demekten farksızdır. Gerçekçi olmak zorundayız: Erzurum, bırakın uluslararası tanınırlığı, 80 milyon Türkiye nüfusunun çok az bir oranın gelip gördüğü bir şehirdir. 1957’de kurulan Atatürk Üniversitesi’nde okuyan yüz binlerce öğrenci, şehrin, ülke içinde tanınmasında büyük bir rol oynamıştır. ETÜ de ilave edilirse Erzurum’un tanınmasında etkili olan en önemli iki kuruluşun hâlâ üniversiteler olduğunu görülür.
Erzurum’un tanınmasında kayda değer ikinci faktör Palandöken Kayak Merkezi’dir. Yurt dışında çok ünlü kayak merkezleri var, ancak Erzurum bunların arasında yer almıyor. Palandöken’in yabancı misafiri sınırlıdır, Avrupalı kayakçı zaten Palandöken’i tercih etmemektedir. Yurtiçinde ise, Palandöken Kayak Merkezi bilinmekte, fakat kış aylarında dağa bir talep oluşmamaktadır. Sezon sırasında bir iki ünlünün zuhur etmesi bir marka değeri elde etmeye yetmiyor.
Konaklı Kayak Merkezi, bir erken doğumdur, akıbeti meçhuldür. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Konaklı’da otel yapma sözü veren on babayiğit işadamı, sözünde duramamış, arsa tahsislerini iptal etmiştir. ERÇİMSAN gibi, bir holding olsun, şehir adına ortaya çıkıp, hiç olmazsa bir iki milyon TL harcayıp bir otel yaparak, Konaklı’daki kayak tesislerine sahip çıkamamıştır. Erzurum’un Konaklı’daki bacasız sanayii de, şimdilerde rüzgârlarla söyleşmektedir!
Oysa Erzurum’u marka şehir yapacak en kuvvetli imkân, uzun kışı ve kayak merkezleridir. Fakat eğer kar-kış ve kayak merkezleri birer ürünse, bu ürünlere, içte ve dışta, gereken talebin yaratılamadığı ortadadır. Her işini hükümetten bekleyen, “ga!” deyince ete, “gı!” deyince süte alıştırılmış bir dağ kenti insan profilinin, bu şehri bir marka şehir yapması oldukça zordur.
Yine de umutsuz olmamak gerekir: Belediyeler, üniversiteler, valilik, bakanlık kuruluşları ve bazı sivil toplum kuruluşları, el ele vererek, Erzurum’un sahip olduğu kış turizmi potansiyelinin yanı sıra, kültürel, tarihi, doğal ve sosyal karakteristliği ile ürün, hizmet, imkân ve diğer avantajlarını bir bütünlük içinde değerlendirip Erzurum için uzun vadeli bir “tanıtım ve imaj projesi” yürütmelidirler.
Türkiye’de, ismi anılınca dünya milletlerince bilinen, “marka şehir” değeri kazanmış, kaç ilimiz ya da ören yerimiz var, elimde bir veri olmadığından, bilemeyeceğim. Fakat herkesin bildiği gibi, İstanbul ve Antalya marka şehir değeri kazanmıştır; son yıllarda Arap dünyası tarafından Bursa ve bazı Karadeniz şehirlerimizin tanınırlığı da artmaktadır.
‘Doğu’nun başkenti (Parisi!) kadim şehir Erzurum’un’ uluslararası bilinirliliği nedir, kentimiz bir marka değerine sahip midir? diye bir soru soracak olursak, bu soruya ‘evet’ demek, ‘ben, Kafdağı’na gidip geldim!’ demekten farksızdır. Gerçekçi olmak zorundayız: Erzurum, bırakın uluslararası tanınırlığı, 80 milyon Türkiye nüfusunun çok az bir oranın gelip gördüğü bir şehirdir. 1957’de kurulan Atatürk Üniversitesi’nde okuyan yüz binlerce öğrenci, şehrin, ülke içinde tanınmasında büyük bir rol oynamıştır. ETÜ de ilave edilirse Erzurum’un tanınmasında etkili olan en önemli iki kuruluşun hâlâ üniversiteler olduğunu görülür.
Erzurum’un tanınmasında kayda değer ikinci faktör Palandöken Kayak Merkezi’dir. Yurt dışında çok ünlü kayak merkezleri var, ancak Erzurum bunların arasında yer almıyor. Palandöken’in yabancı misafiri sınırlıdır, Avrupalı kayakçı zaten Palandöken’i tercih etmemektedir. Yurtiçinde ise, Palandöken Kayak Merkezi bilinmekte, fakat kış aylarında dağa bir talep oluşmamaktadır. Sezon sırasında bir iki ünlünün zuhur etmesi bir marka değeri elde etmeye yetmiyor.
Konaklı Kayak Merkezi, bir erken doğumdur, akıbeti meçhuldür. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Konaklı’da otel yapma sözü veren on babayiğit işadamı, sözünde duramamış, arsa tahsislerini iptal etmiştir. ERÇİMSAN gibi, bir holding olsun, şehir adına ortaya çıkıp, hiç olmazsa bir iki milyon TL harcayıp bir otel yaparak, Konaklı’daki kayak tesislerine sahip çıkamamıştır. Erzurum’un Konaklı’daki bacasız sanayii de, şimdilerde rüzgârlarla söyleşmektedir!
Oysa Erzurum’u marka şehir yapacak en kuvvetli imkân, uzun kışı ve kayak merkezleridir. Fakat eğer kar-kış ve kayak merkezleri birer ürünse, bu ürünlere, içte ve dışta, gereken talebin yaratılamadığı ortadadır. Her işini hükümetten bekleyen, “ga!” deyince ete, “gı!” deyince süte alıştırılmış bir dağ kenti insan profilinin, bu şehri bir marka şehir yapması oldukça zordur.
Yine de umutsuz olmamak gerekir: Belediyeler, üniversiteler, valilik, bakanlık kuruluşları ve bazı sivil toplum kuruluşları, el ele vererek, Erzurum’un sahip olduğu kış turizmi potansiyelinin yanı sıra, kültürel, tarihi, doğal ve sosyal karakteristliği ile ürün, hizmet, imkân ve diğer avantajlarını bir bütünlük içinde değerlendirip Erzurum için uzun vadeli bir “tanıtım ve imaj projesi” yürütmelidirler.