Savaşla barışın fotoğrafıdır bu.
Gezegenlerin gözü böyle görüyor yukarıdan bizi.
Allah lâmekândır, amenna, demek ki yukarıdan baktığında O da bizi böyle görüyor...
Kullarının eserini…
İnsanların doyumsuzluğunun fotoğrafıdır.
Güzelim dünyanın heba edilişinin fotoğrafı.
Aynı anda yıkılmakta olan farklı medeniyetlerin fotoğrafı.
Ortadan ikiye bölünmüş şehrin fotoğrafı…
Berlin gibi bir şehrin fotoğrafı…
Johannesburg gibi bir şehrin fotoğrafı…
Beyrut gibi, Bağdat gibi, Kabil gibi bir şehrin fotoğrafı…
Karabağ gibi bir yerin fotoğrafı…
Gözümle gördüğüm, kıyısında yaşadığım Mağusa-Maraş gibi bir şehrin fotoğrafı…
Nasıl doyumsuz bir iştahla çoğaltıyoruz böyle şehirleri, nasıl?
Ve tabii dünya gerçeğini Londra’dan, Paris’ten, Milano’dan, New York’tan çok daha iyi anlatan yeni bir yıkıntının, harabeye dönmüş bir başka şehrin fotoğrafı…
İkilemler, riya nöbetleri ve çifte standartlar arasında ufalanan insanlığın fotoğrafı bu.
Bir şehirden daha çok yekpâre insanın fotoğrafı…
Yağmur getiren merhametli bulutlar işte böyle görüyor bizi yukarıdan:
Yolun batısında varlık ve esenlik, gözle görülür biçimde;
doğusundaysa yokluk ve ölüm kol geziyor. Kulakları sağır, gözleri kör eden zehirli gaz gibi işliyor bu fotoğraf derûnumuza...
..
Guta…
Orijinal yazımı ‘Goutha’…
Tıpkı Guernica gibi bu şehrin adı da ‘G’ ile başlıyor…
Gecenin G’siyle…
Göçün G’siyle…
Gerilimin G’siyle…
Geçen hafta modern dünyanın gözü önünde günlerce bombalanan, taş üstünde taş bırakılmayan Doğu Guta, insansız hava aracından böyle görüntülenmiş…
Ve fakat 'insansız' olan sadece hava aracı mı?
Dünyanın geleceğine karar verenlerin toplantı masaları gibi
Birleşmiş Milletler'in karar komisyonları gibi
Ve artık silah yükleyebildiğimiz insansız hava araçları gibi
Guta şehrinin doğu yakası da insansız...
Tuhaf olan, burası da insan eliyle insansızlaştırılmış
İnsandan 'arındırılmış'!
Ve yani yakılmış
Yıkılmış
Ve yani soğumuş
Buz kesmiş
Aileler, dostlar, dostluklar darmadağın olmuş burada.
Bir tarafta toprak ölümle
Öbür tarafta toprak insansız hayatla
Baş başa kalmış...
İnsan uğultusu, çocuk cıvıltısı çekilmiş şehirden
Kayalıkların arasından açığa sürüklenen ölümcül cezir dalgası gibi..
Geri dönmemek üzere...
Dinleri farklı olan insanlar arasına yıkılmaz duvarlar örülmüş doğudaki evlerin yıkıntılarından toplanan beyaz taşlarla.
On bin yıl sürecek yeni bir kan davası.
Rüzgâr ektiğimizin ve fırtına biçeceğimizin fotoğrafı.
Savaşın barışa dönüştüğü yerin değil, İkisinin karşılaşıp kafa kafaya çarpıştığı, tozu dumana kattığı o yerin fotoğrafı.
Savaşla barışın keskin bir çizgiyle ayrıldığı yerin fotoğrafı bu.
Batının doğudan -hani belki azıcık- utandığı, doğunun ise Kaknus gibi kim bilir kaçıncı kez yanıp kül olduğu yerin fotoğrafı...
Ve bilinir mi, belki de doğunun kendi küllerinden yeniden, bir kez daha doğacağı yerin fotoğrafıdır bu…
Görsel alıntı (kaynak):
ttps://twitter.com/StanteaR_/status/967357568938053632
Gezegenlerin gözü böyle görüyor yukarıdan bizi.
Allah lâmekândır, amenna, demek ki yukarıdan baktığında O da bizi böyle görüyor...
Kullarının eserini…
İnsanların doyumsuzluğunun fotoğrafıdır.
Güzelim dünyanın heba edilişinin fotoğrafı.
Aynı anda yıkılmakta olan farklı medeniyetlerin fotoğrafı.
Ortadan ikiye bölünmüş şehrin fotoğrafı…
Berlin gibi bir şehrin fotoğrafı…
Johannesburg gibi bir şehrin fotoğrafı…
Beyrut gibi, Bağdat gibi, Kabil gibi bir şehrin fotoğrafı…
Karabağ gibi bir yerin fotoğrafı…
Gözümle gördüğüm, kıyısında yaşadığım Mağusa-Maraş gibi bir şehrin fotoğrafı…
Nasıl doyumsuz bir iştahla çoğaltıyoruz böyle şehirleri, nasıl?
Ve tabii dünya gerçeğini Londra’dan, Paris’ten, Milano’dan, New York’tan çok daha iyi anlatan yeni bir yıkıntının, harabeye dönmüş bir başka şehrin fotoğrafı…
İkilemler, riya nöbetleri ve çifte standartlar arasında ufalanan insanlığın fotoğrafı bu.
Bir şehirden daha çok yekpâre insanın fotoğrafı…
Yağmur getiren merhametli bulutlar işte böyle görüyor bizi yukarıdan:
Yolun batısında varlık ve esenlik, gözle görülür biçimde;
doğusundaysa yokluk ve ölüm kol geziyor. Kulakları sağır, gözleri kör eden zehirli gaz gibi işliyor bu fotoğraf derûnumuza...
..
Guta…
Orijinal yazımı ‘Goutha’…
Tıpkı Guernica gibi bu şehrin adı da ‘G’ ile başlıyor…
Gecenin G’siyle…
Göçün G’siyle…
Gerilimin G’siyle…
Geçen hafta modern dünyanın gözü önünde günlerce bombalanan, taş üstünde taş bırakılmayan Doğu Guta, insansız hava aracından böyle görüntülenmiş…
Ve fakat 'insansız' olan sadece hava aracı mı?
Dünyanın geleceğine karar verenlerin toplantı masaları gibi
Birleşmiş Milletler'in karar komisyonları gibi
Ve artık silah yükleyebildiğimiz insansız hava araçları gibi
Guta şehrinin doğu yakası da insansız...
Tuhaf olan, burası da insan eliyle insansızlaştırılmış
İnsandan 'arındırılmış'!
Ve yani yakılmış
Yıkılmış
Ve yani soğumuş
Buz kesmiş
Aileler, dostlar, dostluklar darmadağın olmuş burada.
Bir tarafta toprak ölümle
Öbür tarafta toprak insansız hayatla
Baş başa kalmış...
İnsan uğultusu, çocuk cıvıltısı çekilmiş şehirden
Kayalıkların arasından açığa sürüklenen ölümcül cezir dalgası gibi..
Geri dönmemek üzere...
Dinleri farklı olan insanlar arasına yıkılmaz duvarlar örülmüş doğudaki evlerin yıkıntılarından toplanan beyaz taşlarla.
On bin yıl sürecek yeni bir kan davası.
Rüzgâr ektiğimizin ve fırtına biçeceğimizin fotoğrafı.
Savaşın barışa dönüştüğü yerin değil, İkisinin karşılaşıp kafa kafaya çarpıştığı, tozu dumana kattığı o yerin fotoğrafı.
Savaşla barışın keskin bir çizgiyle ayrıldığı yerin fotoğrafı bu.
Batının doğudan -hani belki azıcık- utandığı, doğunun ise Kaknus gibi kim bilir kaçıncı kez yanıp kül olduğu yerin fotoğrafı...
Ve bilinir mi, belki de doğunun kendi küllerinden yeniden, bir kez daha doğacağı yerin fotoğrafıdır bu…
Görsel alıntı (kaynak):
ttps://twitter.com/StanteaR_/status/967357568938053632