Saadet Partisi son bir iki yıldır tabiri caizse uykudan uyanıp aktif siyaset denizinde dalgalar üretmeye başladı. En son, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte Hatay'a giden sanatçılara, muhalefet partileri gibi, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da tepki gösterdi. Sanatçılardan, aynı duyarlılığı, özelleştirilmek üzere olan şeker fabrikaları için de ortaya koymalarını istedi. Karamollaoğlu’nun, "İnşallah güzide sanatçılarımız aynı hassasiyeti şeker fabrikaları için de gösterirler. İşçilerimizle beraber emek türküleri söylerler. Böylece, 'Külliye’nin değil Türkiye’nin sanatçısı' olduklarını gösterme imkânı bulmuş olurlar!" sözleri tabii ki iktidarı ve iktidar yanlısı medyayı kızdırdı.
Bu türden çıkışlarıyla dikkatleri toplayan SP lideriyle bugünlerde çeşitli medya kuruluşları röportajlar yayınlıyor, köşe yazarları makaleler kaleme alıyor ve böylece onun sesini öne doğru çekiyorlar. AK Parti hükümetine muhalefetini gizlemeyen BBC Türk kanalı da geçenlerde, Karamollaoğlu’yla bir söyleşi yayınladı. BBC muhabirinin, "HDP vekillerinin tutuklu yargılanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Karamollaoğlu, "Milletvekilliği dokunulmazlığının önemli olduğu kanaatindeyiz. Bir milletvekili ceza görmeden tutuklanmamalıdır. Aslında kürsü dokunulmazlığı bizde mutlaktır, hiçbir zaman Meclis Başkanı milletvekillerinin sözünü kesemez," şeklinde bir cevap vererek, HDP’lilere sahip çıktı. Haliyle, bu ifadeleri de, SP liderinin ‘bombalanmasına!’ yetti.
SP’nin, AK Parti’yle seçim ittifakını ağırdan alması hem iktidarı hem de iktidarın ve ittifakın kuvvetli taraftarı MHP’yi de rahatsız ediyor. MHP Genel Başkanı Bahçeli, sadece CHP’lileri değil, SP’lileri de fena halde iğneliyor.
Sosyal medyada yer alan Temel Karamollaoğlu’yla ilgili haberlere yazılan eleştirilere bakılırsa, SP lideri, ürettiği siyasetle, çok fazla kişiyi kızdırıyor. Karamollaoğlu, bugünlerde, ‘İngiliz casusu’ suçlamasıyla karışık, ana avrat küfürlere muhatap; dinine imanına, soyuna sopuna kadar, her türlü yerginin odağında!
‘Saadet Partisi’nin başına keşke ihtiyarlamış Karamollaoğlu yerine genç bir başkan seçilseydi!’ diyenler, galiba yanıldılar; Karamollaoğlu, 2019 seçimlerinin baskısı altına girmiş Türkiye’de, oldukça etkili bir siyaset üretiyor gözüküyor. İktidar medyasının sövgüsüne, muhalif medyanın övgüsüne bakılırsa, Karamollaoğlu’nun etki alını genişlemeye devam edecek.
Ne var ki, Karamollaoğlu’nun karizması bir Erbakan Hoca karizması değil; Saadet Partisi’ni, o ‘altın günlerine’ döndürmesini ondan beklemek beyhude. Ancak, madem Türkiye bir demokrasidir ve demokrasinin en büyük siyasi ayağı partilerdir, o halde, SP’nin, iktidarı eleştirmesi ve bu yönde siyaset üretmesi, iktidar cephesinde kızgınlık yerine takdirle karşılanmalıdır. ‘Muhalefetsiz bir Türkiye!’ iyi olabilir! Lakin bu iyi, -murakabeden kaçmak anlamı taşıdığından-, demokratik bir iyi olamayacağına göre, ne iktidarın ne de Türkiye’nin lehinedir.
Kutsal ‘üç aylardayız!’ Türkiye, Müslümanların yaşadığı bir ülkedir. Atalarımız, ‘lisan, ayniyle insan!’ demiştir. İktidarın, muhalefetin üslubuna dikkat etmesi gerekir. Siyasette hakaretleşmenin hatta küfürleşmenin artmasının, yazılı basında ve özellikle sosyal medyada yer alan, dinî ve hukukî suç teşkil eden küfürleşmelerin engellenmemesinin, milletin, zaten kırılgan bir yapı arz eden ahlakî değerlerini iyice zayıflattığı görülmelidir. Her partinin ve her vatandaşın eleştirisini, hakaret boyutuna taşımadan yapması, vicdan hürriyetinin bir gereğidir. SP’li yahut şu partili bu partili, insanları tekfir etmekten ve onlara küfretmekten vaz geçip eleştiriye cevap vermek gerekir. Eleştiri ortamını korumak, iktidarın, muhalefetin ve tarafların baş görevi olmalıdır.
Bu türden çıkışlarıyla dikkatleri toplayan SP lideriyle bugünlerde çeşitli medya kuruluşları röportajlar yayınlıyor, köşe yazarları makaleler kaleme alıyor ve böylece onun sesini öne doğru çekiyorlar. AK Parti hükümetine muhalefetini gizlemeyen BBC Türk kanalı da geçenlerde, Karamollaoğlu’yla bir söyleşi yayınladı. BBC muhabirinin, "HDP vekillerinin tutuklu yargılanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Karamollaoğlu, "Milletvekilliği dokunulmazlığının önemli olduğu kanaatindeyiz. Bir milletvekili ceza görmeden tutuklanmamalıdır. Aslında kürsü dokunulmazlığı bizde mutlaktır, hiçbir zaman Meclis Başkanı milletvekillerinin sözünü kesemez," şeklinde bir cevap vererek, HDP’lilere sahip çıktı. Haliyle, bu ifadeleri de, SP liderinin ‘bombalanmasına!’ yetti.
SP’nin, AK Parti’yle seçim ittifakını ağırdan alması hem iktidarı hem de iktidarın ve ittifakın kuvvetli taraftarı MHP’yi de rahatsız ediyor. MHP Genel Başkanı Bahçeli, sadece CHP’lileri değil, SP’lileri de fena halde iğneliyor.
Sosyal medyada yer alan Temel Karamollaoğlu’yla ilgili haberlere yazılan eleştirilere bakılırsa, SP lideri, ürettiği siyasetle, çok fazla kişiyi kızdırıyor. Karamollaoğlu, bugünlerde, ‘İngiliz casusu’ suçlamasıyla karışık, ana avrat küfürlere muhatap; dinine imanına, soyuna sopuna kadar, her türlü yerginin odağında!
‘Saadet Partisi’nin başına keşke ihtiyarlamış Karamollaoğlu yerine genç bir başkan seçilseydi!’ diyenler, galiba yanıldılar; Karamollaoğlu, 2019 seçimlerinin baskısı altına girmiş Türkiye’de, oldukça etkili bir siyaset üretiyor gözüküyor. İktidar medyasının sövgüsüne, muhalif medyanın övgüsüne bakılırsa, Karamollaoğlu’nun etki alını genişlemeye devam edecek.
Ne var ki, Karamollaoğlu’nun karizması bir Erbakan Hoca karizması değil; Saadet Partisi’ni, o ‘altın günlerine’ döndürmesini ondan beklemek beyhude. Ancak, madem Türkiye bir demokrasidir ve demokrasinin en büyük siyasi ayağı partilerdir, o halde, SP’nin, iktidarı eleştirmesi ve bu yönde siyaset üretmesi, iktidar cephesinde kızgınlık yerine takdirle karşılanmalıdır. ‘Muhalefetsiz bir Türkiye!’ iyi olabilir! Lakin bu iyi, -murakabeden kaçmak anlamı taşıdığından-, demokratik bir iyi olamayacağına göre, ne iktidarın ne de Türkiye’nin lehinedir.
Kutsal ‘üç aylardayız!’ Türkiye, Müslümanların yaşadığı bir ülkedir. Atalarımız, ‘lisan, ayniyle insan!’ demiştir. İktidarın, muhalefetin üslubuna dikkat etmesi gerekir. Siyasette hakaretleşmenin hatta küfürleşmenin artmasının, yazılı basında ve özellikle sosyal medyada yer alan, dinî ve hukukî suç teşkil eden küfürleşmelerin engellenmemesinin, milletin, zaten kırılgan bir yapı arz eden ahlakî değerlerini iyice zayıflattığı görülmelidir. Her partinin ve her vatandaşın eleştirisini, hakaret boyutuna taşımadan yapması, vicdan hürriyetinin bir gereğidir. SP’li yahut şu partili bu partili, insanları tekfir etmekten ve onlara küfretmekten vaz geçip eleştiriye cevap vermek gerekir. Eleştiri ortamını korumak, iktidarın, muhalefetin ve tarafların baş görevi olmalıdır.