Şehirde yaşayan herkes Erzurum’un neden kalkınamadığını söyler durur. Çiftçisinden esnafına, işsizinden profesörüne her kesimden tespitler yapılır birbirine paralel.
Üstelik bu sorun sadece Erzurum’un sorunu da değil. Beş on yıl öncesine kadar Doğu ile Batı arasındaki kalkınmışlık farkı her siyasetçinin, ekonomistin ve iş dünyasının gündemini oluştururdu. Öyle ya da böyle gerçekler göz ardı edilmezdi.
Oysa bugüne bakınca sanki Erzurum İstanbul’la, Bayburt Bursa ile yarışıyor havası esiyor. Sanki Doğu ile Batı arasındaki makas kapanmış gibi bir tablo var ortada. Oysa o makas açıldıkça açılıyor, Doğu illeri her yıl eridikçe ediyor. Beyin göçü başta olmak üzere sermaye ve insan göçü arttıkça artıyor.
Her şehir şüphesiz kendi derdine çare arıyor. Ancak Ankara’nın gündeminde Doğu’nun geri kalmışlığı neredeyse en alt sıralarda yer alıyor.
Belki eskiden beri durum böyleydi ama en azından hükümetlerin söylemlerinde bu adaletsizlik yer alır, bizde hiç değilse biliniyor diye teselli bulurduk.
Devletin bu illere yatırım getirilmesi ile ilgili sayısız kuruluşları var. Merak ediyorum o kuruluşlardan biri acaba Doğu için bir eylem programı hazırlamış mıdır?
Acil, orta ve uzun vadede yapılacaklar diye bir rapor var mıdır Ankara’nın elinde?
Hiç sanmıyorum. Zira öyle olsa bir şekilde acil kısmına dair bir iki adım görürdük.
Eğer öyle olsa Doğu’da, Güneydoğu’da işsizlik ve sosyal patlamalar bu düzeyde olamazdı.
Eğer öyle olsa bu kadar insan doğduğu toprakları bırakıp doymak için göç etmezdi.
Eğer öyle olsa tek bir yatırım geliyor diye neredeyse zil takıp oynayacak hale gelmezdik.
Eğer öyle olsa bu eylem planlarının pozitif etkilerini insanlar üzerinde görürdük.
Ülkede ciddi ekonomik kalkınma var, gelişmişlik farkımız her geçen gün büyüyor. Büyüyen ülkeler sıralamasında hızla yükseliyoruz. Peki, ülkenin doğusu bu büyümeden neden nasibini almıyor? Biz nerede hata yapıyoruz? Ne yaptık da bunun bedelini ödüyoruz? Biz niye kendi ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz? Neden tek ses olamıyoruz?
Doğu Anadolu için sadece Erzurum’u örnek vereyim. Eğer bu ekonomik nedenlere bağlı gelişen göçü önleyemezsek kalitesiz göç alan şehrin yakın bir gelecekle neyin kalesi olacağını kestirmek güç olmayacak…
Üstelik bu sorun sadece Erzurum’un sorunu da değil. Beş on yıl öncesine kadar Doğu ile Batı arasındaki kalkınmışlık farkı her siyasetçinin, ekonomistin ve iş dünyasının gündemini oluştururdu. Öyle ya da böyle gerçekler göz ardı edilmezdi.
Oysa bugüne bakınca sanki Erzurum İstanbul’la, Bayburt Bursa ile yarışıyor havası esiyor. Sanki Doğu ile Batı arasındaki makas kapanmış gibi bir tablo var ortada. Oysa o makas açıldıkça açılıyor, Doğu illeri her yıl eridikçe ediyor. Beyin göçü başta olmak üzere sermaye ve insan göçü arttıkça artıyor.
Her şehir şüphesiz kendi derdine çare arıyor. Ancak Ankara’nın gündeminde Doğu’nun geri kalmışlığı neredeyse en alt sıralarda yer alıyor.
Belki eskiden beri durum böyleydi ama en azından hükümetlerin söylemlerinde bu adaletsizlik yer alır, bizde hiç değilse biliniyor diye teselli bulurduk.
Devletin bu illere yatırım getirilmesi ile ilgili sayısız kuruluşları var. Merak ediyorum o kuruluşlardan biri acaba Doğu için bir eylem programı hazırlamış mıdır?
Acil, orta ve uzun vadede yapılacaklar diye bir rapor var mıdır Ankara’nın elinde?
Hiç sanmıyorum. Zira öyle olsa bir şekilde acil kısmına dair bir iki adım görürdük.
Eğer öyle olsa Doğu’da, Güneydoğu’da işsizlik ve sosyal patlamalar bu düzeyde olamazdı.
Eğer öyle olsa bu kadar insan doğduğu toprakları bırakıp doymak için göç etmezdi.
Eğer öyle olsa tek bir yatırım geliyor diye neredeyse zil takıp oynayacak hale gelmezdik.
Eğer öyle olsa bu eylem planlarının pozitif etkilerini insanlar üzerinde görürdük.
Ülkede ciddi ekonomik kalkınma var, gelişmişlik farkımız her geçen gün büyüyor. Büyüyen ülkeler sıralamasında hızla yükseliyoruz. Peki, ülkenin doğusu bu büyümeden neden nasibini almıyor? Biz nerede hata yapıyoruz? Ne yaptık da bunun bedelini ödüyoruz? Biz niye kendi ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz? Neden tek ses olamıyoruz?
Doğu Anadolu için sadece Erzurum’u örnek vereyim. Eğer bu ekonomik nedenlere bağlı gelişen göçü önleyemezsek kalitesiz göç alan şehrin yakın bir gelecekle neyin kalesi olacağını kestirmek güç olmayacak…