Bir kelimenin ruhuna nüfuz etmek için o kelimenin artzamanlı aşamalarını bilmemiz gerekmektedir. Halkın söylemleri ile zenginleşen ve çağrışım alanları gittikçe genişleyen kelimelerin geçmişle bağlantıları, kelimelerin sihirli dünyasına adım atmayı kolaylaştırmakta, bireylerin dillerinden daha fazla zevk almasına ve dil bilinci yakalamasına imkân vermektedir.
Türkçe sözcüklerimizin değişim ve dönüşüme uğramamış ilk hâlleri geçmişin kültürel kodlarını bünyesinde barındırmaktadır.
Gebe- gebermek- sözcükleri de anlamsal bütünlük içindedir. Gebe sözcüğünün iri, şişkin anlamı vardır. Gebermek, şişmek anlamına gelir ki hayvanlar öldüğü zaman şiştikleri için onlara şişmiş manasında gebermiş denilmekteydi. Birisine geberesin denildiği zaman, edebiyatımızda sonucun söylenerek sebebin düşündürülmesi olan mecazı mürsel sanatının bir türü yapılmakta, söylenen kişinin hem ölmesi istenmekte, hem de hayvan olduğu ima edilmektedir.
Türkçenin sorunlu seslemlerinden birisi yumuşak (ğ) sesidir. Bu ses bulunduğu kelimelerin birçoğunda düşmektedir. Ağabey (büyük abi) ve ağabacı (büyük abla) sözcükleri de (ğ) sesinin düşmesi ile değişime uğraşım kelimeleredir. Ağabey sözcüğü -ğ- sesinin düşmesi ve Osmanlıca yazımı nedeni ile zamanla abi’ye dönüştüğü gibi ağa bacı kelimesi de abacıya dönüşmüştür.
Bela nereden geliyorsun? Ellimin köründen diye bir kullanım vardır. Ellimin körü söyleminin aslı elimin körü’dür. Elin ters tarafı ile insanlara vurulan ve Osmanlı tokadı etkisi yapan bir vuruş kişilerin başına bela açtığı için bu tanım kullanılmaktadır ki aynı zamanda Osmanlı tokadının gücünü göstermektedir.
Halk arasında çok konuşulan kullanıldığında ise söylenilen cümle ile pek uyuşturulamayan tabirlerden biri de eninde sonunda ifadesidir. Bu kelimenin aslının erinde sonunda, başında ve sonunda anlamı vardır.
Ödül kelimesinin öngdül, öğdül, öndül ödül, serüveni var. Geniz sesi ile öndül olarak da kullanılmış, daha sonra ödüle dönüşmüştür. Ög (us) ile bağlantılıdır. İlk başlarda at yarışlarında birinci gelen kişi için verilen mükâfat anlamında kullanılmıştır. Günümüzde yaygınca kullanılmakta olan Türkçe bir sözcüktür.
Yabana atmak, kelimesi de okçulukla ilgili durumdan dilimize kazandırdığımız bir tabirdir. Bugün futbolda hedefinden çok farklı yerlere gönderilen top için, dağlara taşlara vurmak tabirinin okçuluktaki anlamını karşılayan bir ifadedir. Okçulukta hedef atışında karavana atmak denir ki buna salkıya atmak ifadesi de kullanılmaktaydı. Salkı (ya) atmak ise menzil atışında okun ana taştan çok fazla sağa sola atılmasına, aykırı atmaya denirdi.
Yine halkımız arasında okunu atıp yayını asmak tabiri vardır. Bunun aslı yayını asmak değil yayını yasmaktır. Yayını yasmak, yayı boşaltmak, kiriş indirmek ve atışı bırakmak anlamlarını içermektedir.
Kemençe, Farsça yay anlamındaki kemân kelimesinden türemiş bir isimdir ki, yine Farsça küçültme ça-çe ekini alarak “ küçük yaylı” anlamında kemânçe, kemençeye dönüşmüştür.
Bahçe sözcüğünde aynı durum söz konusudur. Bahçe, bağ-çe (bahçemsi, bağ gibi) kelimesinin bahçeye dönüşmüş hâlidir.
Cıfıt kelimesi, uyuz köpek anlamında kullanılmaktadır. Onnik Jamgoçyan, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sarraflık adlı kitabında bu kelimenin Yahudiler için kullanıldığını beyan etmektedir. O dönemde milletlerin birbirlerine lakap taktığını anlatan Jamgoçyan’ın W. W.Eton’dan aktardığına göre Osmanlı’da Rumlar için tavşan, Ermeniler için bokçu, Hollandalılar için peynirci, İngilizler için dinsiz, Fransızlar için imansız, Arnavutlar için ciğerci, Tatarlar için leş yiyici lakaplarının kullanıldığını belirtmektedir.
Komik (Comique), Latince eğlence tanrısı manasına gelen Komos (comos) kelimesinden türetilmiştir. Eğlence tanrısına mensup yani eğlenceye ait demektir. Aynı kökten türeyen komedi sözüyse (com- oidia) eğlenceli şarkı anlamına gelmektedir.
Türkçe sözcüklerimizin değişim ve dönüşüme uğramamış ilk hâlleri geçmişin kültürel kodlarını bünyesinde barındırmaktadır.
Gebe- gebermek- sözcükleri de anlamsal bütünlük içindedir. Gebe sözcüğünün iri, şişkin anlamı vardır. Gebermek, şişmek anlamına gelir ki hayvanlar öldüğü zaman şiştikleri için onlara şişmiş manasında gebermiş denilmekteydi. Birisine geberesin denildiği zaman, edebiyatımızda sonucun söylenerek sebebin düşündürülmesi olan mecazı mürsel sanatının bir türü yapılmakta, söylenen kişinin hem ölmesi istenmekte, hem de hayvan olduğu ima edilmektedir.
Türkçenin sorunlu seslemlerinden birisi yumuşak (ğ) sesidir. Bu ses bulunduğu kelimelerin birçoğunda düşmektedir. Ağabey (büyük abi) ve ağabacı (büyük abla) sözcükleri de (ğ) sesinin düşmesi ile değişime uğraşım kelimeleredir. Ağabey sözcüğü -ğ- sesinin düşmesi ve Osmanlıca yazımı nedeni ile zamanla abi’ye dönüştüğü gibi ağa bacı kelimesi de abacıya dönüşmüştür.
Bela nereden geliyorsun? Ellimin köründen diye bir kullanım vardır. Ellimin körü söyleminin aslı elimin körü’dür. Elin ters tarafı ile insanlara vurulan ve Osmanlı tokadı etkisi yapan bir vuruş kişilerin başına bela açtığı için bu tanım kullanılmaktadır ki aynı zamanda Osmanlı tokadının gücünü göstermektedir.
Halk arasında çok konuşulan kullanıldığında ise söylenilen cümle ile pek uyuşturulamayan tabirlerden biri de eninde sonunda ifadesidir. Bu kelimenin aslının erinde sonunda, başında ve sonunda anlamı vardır.
Ödül kelimesinin öngdül, öğdül, öndül ödül, serüveni var. Geniz sesi ile öndül olarak da kullanılmış, daha sonra ödüle dönüşmüştür. Ög (us) ile bağlantılıdır. İlk başlarda at yarışlarında birinci gelen kişi için verilen mükâfat anlamında kullanılmıştır. Günümüzde yaygınca kullanılmakta olan Türkçe bir sözcüktür.
Yabana atmak, kelimesi de okçulukla ilgili durumdan dilimize kazandırdığımız bir tabirdir. Bugün futbolda hedefinden çok farklı yerlere gönderilen top için, dağlara taşlara vurmak tabirinin okçuluktaki anlamını karşılayan bir ifadedir. Okçulukta hedef atışında karavana atmak denir ki buna salkıya atmak ifadesi de kullanılmaktaydı. Salkı (ya) atmak ise menzil atışında okun ana taştan çok fazla sağa sola atılmasına, aykırı atmaya denirdi.
Yine halkımız arasında okunu atıp yayını asmak tabiri vardır. Bunun aslı yayını asmak değil yayını yasmaktır. Yayını yasmak, yayı boşaltmak, kiriş indirmek ve atışı bırakmak anlamlarını içermektedir.
Kemençe, Farsça yay anlamındaki kemân kelimesinden türemiş bir isimdir ki, yine Farsça küçültme ça-çe ekini alarak “ küçük yaylı” anlamında kemânçe, kemençeye dönüşmüştür.
Bahçe sözcüğünde aynı durum söz konusudur. Bahçe, bağ-çe (bahçemsi, bağ gibi) kelimesinin bahçeye dönüşmüş hâlidir.
Cıfıt kelimesi, uyuz köpek anlamında kullanılmaktadır. Onnik Jamgoçyan, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sarraflık adlı kitabında bu kelimenin Yahudiler için kullanıldığını beyan etmektedir. O dönemde milletlerin birbirlerine lakap taktığını anlatan Jamgoçyan’ın W. W.Eton’dan aktardığına göre Osmanlı’da Rumlar için tavşan, Ermeniler için bokçu, Hollandalılar için peynirci, İngilizler için dinsiz, Fransızlar için imansız, Arnavutlar için ciğerci, Tatarlar için leş yiyici lakaplarının kullanıldığını belirtmektedir.
Komik (Comique), Latince eğlence tanrısı manasına gelen Komos (comos) kelimesinden türetilmiştir. Eğlence tanrısına mensup yani eğlenceye ait demektir. Aynı kökten türeyen komedi sözüyse (com- oidia) eğlenceli şarkı anlamına gelmektedir.