Son günlerde o lafı sıkça duyuyorum.
Her takım atarak şampiyon olur ama Erzurum tutarak oldu diye..
Belki mantıken doğru, kulağa hoş gelen espritüel bir laftır ama bana göre yanlış oğlu yanlıştır.
Erzurum’un tutarak şampiyon olduğunu söylemek saçmalıktır, haksızlıktır.
Hele Erhan’a!
Sadece ayıp değil, ayıp oğlu ayıptır!
Şahsen ben Erhan Çelenk’in yerinde olsam daha ilk duyduğumda bu laftan alınır, kırılırım.
O Erhan ki takımını bir çok kez ipten almış, o yarışın içine sokmuştur.
O Erhan ki koca bir takımı ve şehri havaya sokmuş, ayağa kaldırmıştır.
Hoş sadece Erhan mı?
Nobre’si var bu işin, Burhan’ı var!
Hiçbir şey yoksa Taylan’ı var, Gökhan’ı var!
Eğer sen o şampiyonluğu sadece kaleci Hakan üzenden görürsen yanlış yapar, o kaleciyi kazanayım derken o çocukları kaybedersin.
Buna da hakkın olmasa gerek!
O açıdan ben derim ki, komik değil, adil olun!
Ve siz siz olun Erzurum sadece tutarak değil, atarak da şampiyon oldu deyiverin!
--
Korna çalmak kültür olmuş!
İnsanların giderek birbirine benzediği söylenir. Hele de insanın yaşadığı şehire benzediği söylenir ki, bunu ben çok doğru bulur ve hak veririm. Bunu niye söylüyorum. Şunun için. Erzurum’da son zamanlarda bir adet hasıl oldu. Erzurum’da derken, trafiğinde. Işıkların olduğu bir kavşakta daha sarı ışık yanar yanmaz arkadaki aracın öndeki araca hareket etmesi için korna çaldığını sanırım bilmeyen, görmeyen yok. Başka illerde pek görmediğim için acayip garip bir durum gibi duruyordu. Du diyorum, çünkü düne kadar benim için öyleydi! Gerçekten de arkadaki aracın sürücüsünün daha yeşil ışık yanmadan öndeki aracı korna ile uyarması hem hoş değil hem de abes. Eğitim Fakültesi kavşağında aynı şeyi dün ben yaptım. Öndeki araç yeşil yandığı halde hareket etmedi, ben de kornaya bastım! Belki bir 3 saniye daha bekleyebilirdim, ama beklemedim. Anladım ki bu bir kültür haline gelmiş ve ben de o kültüre dahil olmuşum! Trafikte çok yadırgardım o durumu. Artık ben de kendimi yadırgamaya başladım! Ve daha önce tekrarladığım sözü bir kere daha tekrarlıyorum. Yok aslında Erzurum’da sürücülerin birbirlerinden farkı! Erzurum’da trafikte herkese birbirine benziyor! Kabul ediyorum, ben dahil!
NOT: Gelişmiş hiçbir şehir ve ülkede korna sesi duyamazsın sözü doğru mu, değil mi bilmiyorum. Sadece öteden beri öyle duyar dururum! Bilenler beni bir aydınlatırsa mutlu olurum!
---
Bu danışmanın dediğini yabana atmayın!
Çocuğa sus demeyin!
8 yaşındaki Eylül Yağlıkara cinayeti ile ilgili sanmam ki bir Allahın kulu da öfke duymamuş, rahatsız olmamış olsun. Tabi bu dediğim kendini insan hissedenler için. Yoksa insanlıktan nasibini almamış olanlar ne Eylül’e ne de diğer olaylara biliriz ki tepkisizidir. Son yıllarda sıkça duyduğumuz bu çocuk istismarı konusunda siyasilerin de ard arda beyanatları geliyor ve önüne geçilmesinin yolları aranıyor. Bu konuda en önemli bir tesbiti Erzurumlu psikolojik danışman Yasemin Birlik yaptı. Feyza Yılmaz’ın yapımcısı olduğu TRT Erzurum Radyosu’ndaki ‘Doğu’nun Sesi’ proğramına katılan Feyza Birlik, çocuk istismarı konusunda biraz da velilerin sebep olduğunu öne sürdü. Ömer Ergedik’in sorularını yanıtladığı programdan sonra sohbet ettiğim Feyza Yılmaz, ‘’Daha anneler, babalar küçükken çocuklara susmayı öğretiyor. Sesini yükseltmemesini, bağırmamasını veliler istiyor çocuktan. Çocuğa daha küçükken susmasını aslında biz öğretiyoruz. Çocuk bizden daha akıllı olmasına rağmen bizler çocuğu susması ve bağırmamasını istiyoruz. Çocukları insanlara yaklaştırmaya özendiriyoruz. Çocuk geri çekilirken, bırak amca öpsün seni filan diyoruz. Bunun mutlaka önüne geçilmesi lazım. Büyükşehir Belediyesi’nden velilere yönelik bu konuda bir eğitim semineri vermesini talep ediyorum’’ dedi ki, çok haklıydı.. Sizce de öyle değil mi?
---
Foto muhabiri asla bir fotoğrafçı değildir!
Fotoğraf üstadı Ara Güler, ‘’Bir patlama olduğunda olay yerine doğru koşan foto muhabirdir, oradan kaçan ise fotoğrafçıdır’’ der. Foto muhabirliği basın sektöründe bu önemli bir meslektir, kıymetini sektördekiler çok iyi bilir. Aynı makine ile çalışırlar ama bir fotoğrafçıdan çok daha fazlasıdır. Fikret Dadaş, Ali Kılıç, Cem Bakırcı, Turgay İpek, Onur Sağsöz, Erzurum’da iz bırakan foto muhabirlerden bazılarıdır. Erzurum’da ki 35 yıllık Güzelyurt Restaurant’ın işletmecisi Ruşen Yıldırım’ın işte bu fotoğrafı geçtiğimiz günler bir foto muhabiri tarafından çekildi. Röportaj için ulusal bir gazetenin İstanbul Bürosundaki bir foto muhabiri çekmiş bu fotoğrafı, sizlerle de paylaşayım istedim! Ne kadar farkındalık oluşturmuş, farkındasınız değil mi?
--
Erzurum’u bilmiyorum ama bu OVİT İspir’e bayağı bir yaramış!
Bünyamin Aydemir, Ayhan Türkez ve Naci Ergen ile boğa güreşlerini izlemek üzere hafta sonunda gittiğimiz Artvin’den dönerken Rize üzerinden OVİT yolunu tercih ettik. İyi ki de o tercihi yapmışız. O çoğu kişinin yapımı hayaldir denilen OVİT tünelinden geçmesek bir eksiklik olurdu diye düşündük. Ben gibi o arkadaşlarım da 14 kilometre uzunluğundaki bir tünelden ilk defa geçiyorduk. Magazin gazetelerinde her gün haberi yayınlanan bir ünlü ile karşılaşmış, onunla selfi çekmiş gibi bir şeydi! Ne yalan söyleyeyim, içinden araçla geçerken de, önünde resim çekilirken de heyecanlıydık. Gerçi biraz içinin dar, havasız ve ışıklandırmasının az olmasına rağmen ideal bir yatırımdır, yayında ve yapımda emeği geçenlere teşekkür ettik. Ancak.. Bir gözlemimi buradan duyurmak istiyorum. Tünelden çıktıktan sonra tamamen ‘kel’ bir coğrafyayı aşıp da Erzurum’a giriş yaptığımızda yolda fazla miktarda araç filan görmedik! En azından tünel girişine kadarki araç yoğunluğu, Erzurum yolunda yoktu. Ama derseniz ki OVİT İspir’e yaramış mı, hem de çok! İspir-OVİT yolu vızır vızır! Her ne kadar İspir Erzurum’un ilçesi ama Rize ile bu OVİT sayesnde bayağı bir sıkı fıkı olmuş, benden söylemesi!
DUVARIN DİLİ: Yanlış kapıda anahtarsınız. Zorlamayın kırılırsınız!
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Sormaz ki bilsin/Sorsa bilirdi/ Bilmez ki sorsun/ Bilse sorardı! (Sadi Şirazi)
***
Her takım atarak şampiyon olur ama Erzurum tutarak oldu diye..
Belki mantıken doğru, kulağa hoş gelen espritüel bir laftır ama bana göre yanlış oğlu yanlıştır.
Erzurum’un tutarak şampiyon olduğunu söylemek saçmalıktır, haksızlıktır.
Hele Erhan’a!
Sadece ayıp değil, ayıp oğlu ayıptır!
Şahsen ben Erhan Çelenk’in yerinde olsam daha ilk duyduğumda bu laftan alınır, kırılırım.
O Erhan ki takımını bir çok kez ipten almış, o yarışın içine sokmuştur.
O Erhan ki koca bir takımı ve şehri havaya sokmuş, ayağa kaldırmıştır.
Hoş sadece Erhan mı?
Nobre’si var bu işin, Burhan’ı var!
Hiçbir şey yoksa Taylan’ı var, Gökhan’ı var!
Eğer sen o şampiyonluğu sadece kaleci Hakan üzenden görürsen yanlış yapar, o kaleciyi kazanayım derken o çocukları kaybedersin.
Buna da hakkın olmasa gerek!
O açıdan ben derim ki, komik değil, adil olun!
Ve siz siz olun Erzurum sadece tutarak değil, atarak da şampiyon oldu deyiverin!
--
Korna çalmak kültür olmuş!
İnsanların giderek birbirine benzediği söylenir. Hele de insanın yaşadığı şehire benzediği söylenir ki, bunu ben çok doğru bulur ve hak veririm. Bunu niye söylüyorum. Şunun için. Erzurum’da son zamanlarda bir adet hasıl oldu. Erzurum’da derken, trafiğinde. Işıkların olduğu bir kavşakta daha sarı ışık yanar yanmaz arkadaki aracın öndeki araca hareket etmesi için korna çaldığını sanırım bilmeyen, görmeyen yok. Başka illerde pek görmediğim için acayip garip bir durum gibi duruyordu. Du diyorum, çünkü düne kadar benim için öyleydi! Gerçekten de arkadaki aracın sürücüsünün daha yeşil ışık yanmadan öndeki aracı korna ile uyarması hem hoş değil hem de abes. Eğitim Fakültesi kavşağında aynı şeyi dün ben yaptım. Öndeki araç yeşil yandığı halde hareket etmedi, ben de kornaya bastım! Belki bir 3 saniye daha bekleyebilirdim, ama beklemedim. Anladım ki bu bir kültür haline gelmiş ve ben de o kültüre dahil olmuşum! Trafikte çok yadırgardım o durumu. Artık ben de kendimi yadırgamaya başladım! Ve daha önce tekrarladığım sözü bir kere daha tekrarlıyorum. Yok aslında Erzurum’da sürücülerin birbirlerinden farkı! Erzurum’da trafikte herkese birbirine benziyor! Kabul ediyorum, ben dahil!
NOT: Gelişmiş hiçbir şehir ve ülkede korna sesi duyamazsın sözü doğru mu, değil mi bilmiyorum. Sadece öteden beri öyle duyar dururum! Bilenler beni bir aydınlatırsa mutlu olurum!
---
Bu danışmanın dediğini yabana atmayın!
Çocuğa sus demeyin!
8 yaşındaki Eylül Yağlıkara cinayeti ile ilgili sanmam ki bir Allahın kulu da öfke duymamuş, rahatsız olmamış olsun. Tabi bu dediğim kendini insan hissedenler için. Yoksa insanlıktan nasibini almamış olanlar ne Eylül’e ne de diğer olaylara biliriz ki tepkisizidir. Son yıllarda sıkça duyduğumuz bu çocuk istismarı konusunda siyasilerin de ard arda beyanatları geliyor ve önüne geçilmesinin yolları aranıyor. Bu konuda en önemli bir tesbiti Erzurumlu psikolojik danışman Yasemin Birlik yaptı. Feyza Yılmaz’ın yapımcısı olduğu TRT Erzurum Radyosu’ndaki ‘Doğu’nun Sesi’ proğramına katılan Feyza Birlik, çocuk istismarı konusunda biraz da velilerin sebep olduğunu öne sürdü. Ömer Ergedik’in sorularını yanıtladığı programdan sonra sohbet ettiğim Feyza Yılmaz, ‘’Daha anneler, babalar küçükken çocuklara susmayı öğretiyor. Sesini yükseltmemesini, bağırmamasını veliler istiyor çocuktan. Çocuğa daha küçükken susmasını aslında biz öğretiyoruz. Çocuk bizden daha akıllı olmasına rağmen bizler çocuğu susması ve bağırmamasını istiyoruz. Çocukları insanlara yaklaştırmaya özendiriyoruz. Çocuk geri çekilirken, bırak amca öpsün seni filan diyoruz. Bunun mutlaka önüne geçilmesi lazım. Büyükşehir Belediyesi’nden velilere yönelik bu konuda bir eğitim semineri vermesini talep ediyorum’’ dedi ki, çok haklıydı.. Sizce de öyle değil mi?
---
Foto muhabiri asla bir fotoğrafçı değildir!
Fotoğraf üstadı Ara Güler, ‘’Bir patlama olduğunda olay yerine doğru koşan foto muhabirdir, oradan kaçan ise fotoğrafçıdır’’ der. Foto muhabirliği basın sektöründe bu önemli bir meslektir, kıymetini sektördekiler çok iyi bilir. Aynı makine ile çalışırlar ama bir fotoğrafçıdan çok daha fazlasıdır. Fikret Dadaş, Ali Kılıç, Cem Bakırcı, Turgay İpek, Onur Sağsöz, Erzurum’da iz bırakan foto muhabirlerden bazılarıdır. Erzurum’da ki 35 yıllık Güzelyurt Restaurant’ın işletmecisi Ruşen Yıldırım’ın işte bu fotoğrafı geçtiğimiz günler bir foto muhabiri tarafından çekildi. Röportaj için ulusal bir gazetenin İstanbul Bürosundaki bir foto muhabiri çekmiş bu fotoğrafı, sizlerle de paylaşayım istedim! Ne kadar farkındalık oluşturmuş, farkındasınız değil mi?
--
Erzurum’u bilmiyorum ama bu OVİT İspir’e bayağı bir yaramış!
Bünyamin Aydemir, Ayhan Türkez ve Naci Ergen ile boğa güreşlerini izlemek üzere hafta sonunda gittiğimiz Artvin’den dönerken Rize üzerinden OVİT yolunu tercih ettik. İyi ki de o tercihi yapmışız. O çoğu kişinin yapımı hayaldir denilen OVİT tünelinden geçmesek bir eksiklik olurdu diye düşündük. Ben gibi o arkadaşlarım da 14 kilometre uzunluğundaki bir tünelden ilk defa geçiyorduk. Magazin gazetelerinde her gün haberi yayınlanan bir ünlü ile karşılaşmış, onunla selfi çekmiş gibi bir şeydi! Ne yalan söyleyeyim, içinden araçla geçerken de, önünde resim çekilirken de heyecanlıydık. Gerçi biraz içinin dar, havasız ve ışıklandırmasının az olmasına rağmen ideal bir yatırımdır, yayında ve yapımda emeği geçenlere teşekkür ettik. Ancak.. Bir gözlemimi buradan duyurmak istiyorum. Tünelden çıktıktan sonra tamamen ‘kel’ bir coğrafyayı aşıp da Erzurum’a giriş yaptığımızda yolda fazla miktarda araç filan görmedik! En azından tünel girişine kadarki araç yoğunluğu, Erzurum yolunda yoktu. Ama derseniz ki OVİT İspir’e yaramış mı, hem de çok! İspir-OVİT yolu vızır vızır! Her ne kadar İspir Erzurum’un ilçesi ama Rize ile bu OVİT sayesnde bayağı bir sıkı fıkı olmuş, benden söylemesi!
DUVARIN DİLİ: Yanlış kapıda anahtarsınız. Zorlamayın kırılırsınız!
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Sormaz ki bilsin/Sorsa bilirdi/ Bilmez ki sorsun/ Bilse sorardı! (Sadi Şirazi)
***