Hemen başta ifade edeyim; bu yazı bir Türk-Kürt karşıtlığı yazısı değildir. Çünkü bu köşenin yazarı, eğer Müslümanlarsa, Türkün ve Kürt’ün Allah tarafından kardeş kılındığına inanmaktadır. Haliyle Türk’ün hangi hakları varsa Kürt’ün de o hakları vardır; Kürt’ün hangi hakları varsa Türk’ün de o hakları vardır. Bu haklar nelerdir; ortak vatanda inanç başta olmak üzere, kültürel hakların kullanılmasının yanı sıra can-mal ve ırz emniyetine sahip olmak, ticarette, ziraatta hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan hür bir şekilde hareket edip memleketin dört bir yanında insanca yaşamaktır. Bu haklara şu an herkes sahip midir, evet sahiptir.
Fakat bu zemini hırpalayan bir sorun var ki o da şudur: Bölücü örgüte sempati duyan yahut doğrudan bir militanı gibi hareket eden, örgütün talimatları doğrultusunda davranan, özde değil, sözde vatandaş durumunda kimseler de maalesef söz konusudur. Bu insanlar, bölücü örgütün sahip olmaya çalıştığı, göçler nedeniyle nüfusu azalan Türk köylerine yerleşmekte veya yerleştirilmektedir. Yüksek paralar ödenerek, köylerde ev ve arazi alınıp, köylerin arazileri, meraları hayvancılıkta kullanıldığı gibi, yerleşmek için tercih edilen dağ köylerinin dağları ve geçitleri de kontrol altına alınmaktadır. Diğer olumsuz etkilerin yanı sıra bölgede yaygınlaşan hayvan hırsızlığı ve kaçakçılık olaylarında bu lojistiğin etkisi iyice değerlendirilmelidir.
1. Dünya Harbi’nde Türk ismi alarak, Tehcir dışı kalan bir miktar Ermeni nüfusun, Doğu ve Kuzey Doğu Anadolu’da, görünüşte Kürtleşerek yahut Türkleşerek, bugüne kadar geldiği de yine bilinmektedir. Doğu ve Kuzey Doğu Anadolu topraklarında Ermeni iddiaları ise herkesin malumudur; bölücü örgütün yönetici ve örgütsel yapısı içinde, Ermenilerin varlığı yine kamuoyunun ve yöneticilerin bildiği gerçeklerdir.
Şimdi şu soruları sormamız gerekmektedir: Dış emellerin hedefi olan bölgemizdeki nüfus hareketliliği acaba ne ölçüde masum bir haraketliliktir? Bu çabanın örgütsel bir niteliği var mıdır? Türk köylerine yerleşenlerin seçimlerde siyasi tercihlerini bölücü örgütün siyasi partisi yönünde kullanması normal midir? Son on yahut yirmi yılda, Türk köylerine ne kadar yeni nüfus eklenmiştir? Bu nüfusun coğrafî ve etnik kökeni, nüfus kayıtları üzerinden sorgulanmış mıdır? Köylerdeki bu yeni yerleşimciler, bir strateji gereği mi yerleşmektedirler yoksa sadece Türk nüfustan boşalan meralara ulaşmak, arazilere ve yaylalara sahip çıkıp değerlendirmek gayesi mi gütmektedirler? Vb.
Geçtiğimiz hafta merkeze bağlı Uzunyayla mahallesinde, yerli halkla sonradan köye yerleşen iki aile arasında meydana gelen ve insanların yaralandığı hadiseler ve benzer hadiselerin daha önce de yaşanması, muhtarın dövülmesi, bir azanın silahla yaralanıp sakat kalması, bu olayların diğer bazı köylerde de ortaya çıkması ve çıkma eğiliminin artması, yetkililerin konu üzerinde hassasiyetle durmasını gerektirecek bir düzeye ulaşmış gözükmektedir.
Uzunyayla’daki hadiselere, hafta sonu olmasına rağmen, Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu zamanında müdahil olmuş ve büyüme eğilimi gösteren olayları önlemiştir. Uzunyayla örneğinden yola çıkıp söz konusu ettiğimiz bölgelerde gerekli çalışmalar yapılmaz ve önlemler alınmazsa, pek masum gözükmeyen süren bu göç dalgasının ağır sonuçlar ortaya çıkarma potansiyeli taşıdığının bilinmesi gerekmektedir.
Fakat bu zemini hırpalayan bir sorun var ki o da şudur: Bölücü örgüte sempati duyan yahut doğrudan bir militanı gibi hareket eden, örgütün talimatları doğrultusunda davranan, özde değil, sözde vatandaş durumunda kimseler de maalesef söz konusudur. Bu insanlar, bölücü örgütün sahip olmaya çalıştığı, göçler nedeniyle nüfusu azalan Türk köylerine yerleşmekte veya yerleştirilmektedir. Yüksek paralar ödenerek, köylerde ev ve arazi alınıp, köylerin arazileri, meraları hayvancılıkta kullanıldığı gibi, yerleşmek için tercih edilen dağ köylerinin dağları ve geçitleri de kontrol altına alınmaktadır. Diğer olumsuz etkilerin yanı sıra bölgede yaygınlaşan hayvan hırsızlığı ve kaçakçılık olaylarında bu lojistiğin etkisi iyice değerlendirilmelidir.
1. Dünya Harbi’nde Türk ismi alarak, Tehcir dışı kalan bir miktar Ermeni nüfusun, Doğu ve Kuzey Doğu Anadolu’da, görünüşte Kürtleşerek yahut Türkleşerek, bugüne kadar geldiği de yine bilinmektedir. Doğu ve Kuzey Doğu Anadolu topraklarında Ermeni iddiaları ise herkesin malumudur; bölücü örgütün yönetici ve örgütsel yapısı içinde, Ermenilerin varlığı yine kamuoyunun ve yöneticilerin bildiği gerçeklerdir.
Şimdi şu soruları sormamız gerekmektedir: Dış emellerin hedefi olan bölgemizdeki nüfus hareketliliği acaba ne ölçüde masum bir haraketliliktir? Bu çabanın örgütsel bir niteliği var mıdır? Türk köylerine yerleşenlerin seçimlerde siyasi tercihlerini bölücü örgütün siyasi partisi yönünde kullanması normal midir? Son on yahut yirmi yılda, Türk köylerine ne kadar yeni nüfus eklenmiştir? Bu nüfusun coğrafî ve etnik kökeni, nüfus kayıtları üzerinden sorgulanmış mıdır? Köylerdeki bu yeni yerleşimciler, bir strateji gereği mi yerleşmektedirler yoksa sadece Türk nüfustan boşalan meralara ulaşmak, arazilere ve yaylalara sahip çıkıp değerlendirmek gayesi mi gütmektedirler? Vb.
Geçtiğimiz hafta merkeze bağlı Uzunyayla mahallesinde, yerli halkla sonradan köye yerleşen iki aile arasında meydana gelen ve insanların yaralandığı hadiseler ve benzer hadiselerin daha önce de yaşanması, muhtarın dövülmesi, bir azanın silahla yaralanıp sakat kalması, bu olayların diğer bazı köylerde de ortaya çıkması ve çıkma eğiliminin artması, yetkililerin konu üzerinde hassasiyetle durmasını gerektirecek bir düzeye ulaşmış gözükmektedir.
Uzunyayla’daki hadiselere, hafta sonu olmasına rağmen, Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu zamanında müdahil olmuş ve büyüme eğilimi gösteren olayları önlemiştir. Uzunyayla örneğinden yola çıkıp söz konusu ettiğimiz bölgelerde gerekli çalışmalar yapılmaz ve önlemler alınmazsa, pek masum gözükmeyen süren bu göç dalgasının ağır sonuçlar ortaya çıkarma potansiyeli taşıdığının bilinmesi gerekmektedir.