Somali atmosfere hiç karbon salmasa ne olur?
ABD-Florida’da, Cape Canaveral Uzay Üssü’nde 12 milyon beygir gücündeki motorları ateşlenen bir uzay mekiği, on Somali, on Kenya, on Nijer, on Sudan kadar zararlı gaz salmıyor mu atmosfere?
Çin’e nasıl dur denecek? Her şeyin, her türlüsünü üretme ve dünya piyasalarını ele geçirme ideası, bu dev ülkeyi sanayi-çevre uyumu ve ekolojik gerçekleri görme açısından son derece acımasız ve kural tanımaz yapıyor…
Çin’i kim engelleyecek peki? Libya mı?..
Bilgimiz sığdır dediysek, bunları da bilmiyor değiliz ya!
Peki o hükumetler, denizin bittiğini fark etmiyorlar mı?
Yoksa fark ediyorlar ve o yüzden mi kaçacak, işgal edecek başka gezegenler arıyorlar?
Başka gezegene kaçıp gitme ihtimali olmayan biz sıradan dünyalılar, ne olacağız?..
***
Medeniyeti ve bilimi sevmediğimiz ya da batılı ülkelerden ve onların şimdiki hükûmetlerinden nefret ettiğimiz için böyle düşünmeyiz biz.
Dünyayla, dünyalılarla, kültürlerle, dinlerle derdimiz yok.
Hem zaten liderler, hükumetler, kurumlar gelip geçici. Biliriz…
Biz, sıradan insanlar, küçük dünyalarımızın odağına, tıpkı tavandan sarkan yüz mumluk lamba gibi koymuşuz bu gerçeği. Fani olmayı hazmetmişiz, o duyguyla aydınlanmışız zaten…
De…
Mesele dünyanın bütün zenginliklerini, güzelliklerini sahiplenmiş azınlığın, her şeye sahip olma savaşını bir yana bırakıp dünyanın acılarını hissedebilmesinde. Esas mesele ya da olabilecek en iyi mucize bu…
Birleşmiş Milletler’in (BM’nin) ‘birleşmeyi gerçekten başarabilmiş milletler’ (BGBM) olabilmesidir esas mesele…
Uluslararası hukukun, devletler hukukunun, her koşulda adil biçimde işlemesi, işletilmesi esas mesele…
Çünkü bu meseleler hallolduğunda dünyada şimdi sistematikleşen eşitsizlik ve adaletsizlik sona erer; küresel düzeyde açlık ve susuzlukla başa çıkılır; hoşgörüsüzlük, bağnazlık, savaşlar ve terör bitirilebilir…
Adaleti önce başkalarının, açların ve mazlumların iyiliği için, kurtuluşu için arzuladığımızda ve bunun için mücadele ettiğimizde dünyadaki adaletsiz gidiş sona erer…
Bu bir ütopya olabilir. Olsun!
Dünya hep berbat bir yer değildi ki…
Ne diyorduk biz, hatırlayın:
‘Acı duyabiliyorsan canlısın ama başkalarının acısını duyabiliyorsan o zaman insansın…’
İş olsun diye mi söylüyorduk bu sözü?
Eğer öyleyse Tolstoy’un kemikleri sızlıyordur.
Ama eğer daha iyi insanlar olabileceğimize inandığımız için söylüyorduysak bu sözü ve hâlâ aynı inanca sahipsek…
O zaman son nefese kadar söylemeye devam edelim.
Böyle yaşamış ve böyle ölmüş olalım…
ABD-Florida’da, Cape Canaveral Uzay Üssü’nde 12 milyon beygir gücündeki motorları ateşlenen bir uzay mekiği, on Somali, on Kenya, on Nijer, on Sudan kadar zararlı gaz salmıyor mu atmosfere?
Çin’e nasıl dur denecek? Her şeyin, her türlüsünü üretme ve dünya piyasalarını ele geçirme ideası, bu dev ülkeyi sanayi-çevre uyumu ve ekolojik gerçekleri görme açısından son derece acımasız ve kural tanımaz yapıyor…
Çin’i kim engelleyecek peki? Libya mı?..
Bilgimiz sığdır dediysek, bunları da bilmiyor değiliz ya!
Peki o hükumetler, denizin bittiğini fark etmiyorlar mı?
Yoksa fark ediyorlar ve o yüzden mi kaçacak, işgal edecek başka gezegenler arıyorlar?
Başka gezegene kaçıp gitme ihtimali olmayan biz sıradan dünyalılar, ne olacağız?..
***
Medeniyeti ve bilimi sevmediğimiz ya da batılı ülkelerden ve onların şimdiki hükûmetlerinden nefret ettiğimiz için böyle düşünmeyiz biz.
Dünyayla, dünyalılarla, kültürlerle, dinlerle derdimiz yok.
Hem zaten liderler, hükumetler, kurumlar gelip geçici. Biliriz…
Biz, sıradan insanlar, küçük dünyalarımızın odağına, tıpkı tavandan sarkan yüz mumluk lamba gibi koymuşuz bu gerçeği. Fani olmayı hazmetmişiz, o duyguyla aydınlanmışız zaten…
De…
Mesele dünyanın bütün zenginliklerini, güzelliklerini sahiplenmiş azınlığın, her şeye sahip olma savaşını bir yana bırakıp dünyanın acılarını hissedebilmesinde. Esas mesele ya da olabilecek en iyi mucize bu…
Birleşmiş Milletler’in (BM’nin) ‘birleşmeyi gerçekten başarabilmiş milletler’ (BGBM) olabilmesidir esas mesele…
Uluslararası hukukun, devletler hukukunun, her koşulda adil biçimde işlemesi, işletilmesi esas mesele…
Çünkü bu meseleler hallolduğunda dünyada şimdi sistematikleşen eşitsizlik ve adaletsizlik sona erer; küresel düzeyde açlık ve susuzlukla başa çıkılır; hoşgörüsüzlük, bağnazlık, savaşlar ve terör bitirilebilir…
Adaleti önce başkalarının, açların ve mazlumların iyiliği için, kurtuluşu için arzuladığımızda ve bunun için mücadele ettiğimizde dünyadaki adaletsiz gidiş sona erer…
Bu bir ütopya olabilir. Olsun!
Dünya hep berbat bir yer değildi ki…
Ne diyorduk biz, hatırlayın:
‘Acı duyabiliyorsan canlısın ama başkalarının acısını duyabiliyorsan o zaman insansın…’
İş olsun diye mi söylüyorduk bu sözü?
Eğer öyleyse Tolstoy’un kemikleri sızlıyordur.
Ama eğer daha iyi insanlar olabileceğimize inandığımız için söylüyorduysak bu sözü ve hâlâ aynı inanca sahipsek…
O zaman son nefese kadar söylemeye devam edelim.
Böyle yaşamış ve böyle ölmüş olalım…