İspir ahalisi tabiri caizse oldukça uyanık bir ahalidir. Memleket sathına yayılmış başarılarıyla maruf pek çok İspirli vatandaşımız söz konusudur. Bu başarılı halk her ne hikmetse sıra etkinliklere gelince pek işe yarar bir etkinlik ortaya koyamıyor.
Şimdi bunu nereden mi çıkardık? 18 Eylül’de başlayan İspir Panayırından… Bu panayıra, anlamı nedir bilmiyorum, eskiden ‘deri’ derlerdi; ‘İspir Derisi.’ Erzurum merkezden, civar köylerden insanlar atla, arabayla İspir’e gider bu deriye katılır; satar ve alırdı. Hele kökeni İspirli olanlar için bu etkinlik aynı zamanda bir sılayı rahim etmek, hısım akrabayla, eşle dostla da bir araya gelmek anlamı taşıdığından ayrı bir anlam da kazanırdı.
Deri epey bir zamandır artık kullanılmıyor, şimdiki adı panayır. Panayır, belli bir zamanda ve genellikle küçük yerleşme birimlerinde kurulan, sergi niteliğini de taşıyan büyük Pazar demek.
Neyse, sözü uzatmayalım; çocukluğumdan beri namını işittiğim, fakat katılma fırsatını hiç bulamadığım bu etkinliğe hafta sonu ailecek İspir’e giderek katıldık. Aman ne panayır, ne panayır?! Rize’den, Trabzon’dan gelmiş salaş arabalarının önüne arkasına indirdikleri tenekeden plastik tabağa, çatal kaşıktan sırt kaşıma sopasına, kara lastikten ayakkabıya, nal mıhtan kesere, baltaya, tava tencereden takım elbiseye ve patiska bezine kadar, öteberi!..
İnsan sanır ki, İspir çarşılarında bu malzeme satılmıyor! Panayırda olup İspir çarşılarında olmayan ne var, ben göremedim!
İspir Panayırının yeri derseniz tam bir felaket. Bir yamaçta, eğri büğrü araziye serpilmiş satıcılar. Kimi de semt pazarlarındaki gibi, açmış çadırını, altında alış verişini yapıyor.
Müşteri mi kaynıyor ortalık, yok. Birkaç kişi geziniyor ve bir şeyler alınıp satılıyor. Bir iki satıcıyla konuştum, nereden geldiklerini ve işlerin nasıl olduğunu sordum. Satıcıların nerdeyse tamamı Doğu Karadeniz’den gelmiş. Kimi, ‘şükür,’ diyor; kimi ‘eh, işte!’ diyerek dudak büküyor.
Panayırın bir de hayvan pazarı varmış, fakat bu yıl şarbon tehlikesi nedeniyle, aktif edilememiş. Meydanda çelimsiz bir at, kuyruğunu sallayarak sineklerle mücadele ediyordu.
İspir Belediyesi, İspir Ziraat Odası galiba ev sahibiymiş. İşin içinde daha kimler var bilmiyorum, fakat ‘köylü-çerçi’ ilişkisine benzer İspir Panayırından hiç hazzetmediğimi ifade etmek isterim.
Başta, Türkiye genelinde şöhret sahibi olmuş İspir fasulyesi olmak üzere pek çok yöresel ürün bu pazarın temel konseptini oluşturmalı değil mi? İspir’in Çoruh nehri, raftingi, gölleri, tarihi dokusu, güzel köyleri, bu panayırın içine girmeli. Panayırda kendine ait bir şeyi satmayan, bir değerini tanıtmayan; aksine pırtı, lastik, nacak ihtiyacını karşılayan bir İspir Panayırı, ne İspir’e ne İspirliye hiç yakışmıyor.
Ey İspirli dostlar! Ya bu işe bir son verin ya da içini dolduracağınız, biraz festival havası da olan, bir panayır hazırlayın. İspirin tabiatını ve yöresel ürünlerini öne çıkarın. Lastik alacaksanız bunun için panayıra ne lüzum var, gidin lastiğinizi İspirli bir bakkaldan alın.
Şimdi bunu nereden mi çıkardık? 18 Eylül’de başlayan İspir Panayırından… Bu panayıra, anlamı nedir bilmiyorum, eskiden ‘deri’ derlerdi; ‘İspir Derisi.’ Erzurum merkezden, civar köylerden insanlar atla, arabayla İspir’e gider bu deriye katılır; satar ve alırdı. Hele kökeni İspirli olanlar için bu etkinlik aynı zamanda bir sılayı rahim etmek, hısım akrabayla, eşle dostla da bir araya gelmek anlamı taşıdığından ayrı bir anlam da kazanırdı.
Deri epey bir zamandır artık kullanılmıyor, şimdiki adı panayır. Panayır, belli bir zamanda ve genellikle küçük yerleşme birimlerinde kurulan, sergi niteliğini de taşıyan büyük Pazar demek.
Neyse, sözü uzatmayalım; çocukluğumdan beri namını işittiğim, fakat katılma fırsatını hiç bulamadığım bu etkinliğe hafta sonu ailecek İspir’e giderek katıldık. Aman ne panayır, ne panayır?! Rize’den, Trabzon’dan gelmiş salaş arabalarının önüne arkasına indirdikleri tenekeden plastik tabağa, çatal kaşıktan sırt kaşıma sopasına, kara lastikten ayakkabıya, nal mıhtan kesere, baltaya, tava tencereden takım elbiseye ve patiska bezine kadar, öteberi!..
İnsan sanır ki, İspir çarşılarında bu malzeme satılmıyor! Panayırda olup İspir çarşılarında olmayan ne var, ben göremedim!
İspir Panayırının yeri derseniz tam bir felaket. Bir yamaçta, eğri büğrü araziye serpilmiş satıcılar. Kimi de semt pazarlarındaki gibi, açmış çadırını, altında alış verişini yapıyor.
Müşteri mi kaynıyor ortalık, yok. Birkaç kişi geziniyor ve bir şeyler alınıp satılıyor. Bir iki satıcıyla konuştum, nereden geldiklerini ve işlerin nasıl olduğunu sordum. Satıcıların nerdeyse tamamı Doğu Karadeniz’den gelmiş. Kimi, ‘şükür,’ diyor; kimi ‘eh, işte!’ diyerek dudak büküyor.
Panayırın bir de hayvan pazarı varmış, fakat bu yıl şarbon tehlikesi nedeniyle, aktif edilememiş. Meydanda çelimsiz bir at, kuyruğunu sallayarak sineklerle mücadele ediyordu.
İspir Belediyesi, İspir Ziraat Odası galiba ev sahibiymiş. İşin içinde daha kimler var bilmiyorum, fakat ‘köylü-çerçi’ ilişkisine benzer İspir Panayırından hiç hazzetmediğimi ifade etmek isterim.
Başta, Türkiye genelinde şöhret sahibi olmuş İspir fasulyesi olmak üzere pek çok yöresel ürün bu pazarın temel konseptini oluşturmalı değil mi? İspir’in Çoruh nehri, raftingi, gölleri, tarihi dokusu, güzel köyleri, bu panayırın içine girmeli. Panayırda kendine ait bir şeyi satmayan, bir değerini tanıtmayan; aksine pırtı, lastik, nacak ihtiyacını karşılayan bir İspir Panayırı, ne İspir’e ne İspirliye hiç yakışmıyor.
Ey İspirli dostlar! Ya bu işe bir son verin ya da içini dolduracağınız, biraz festival havası da olan, bir panayır hazırlayın. İspirin tabiatını ve yöresel ürünlerini öne çıkarın. Lastik alacaksanız bunun için panayıra ne lüzum var, gidin lastiğinizi İspirli bir bakkaldan alın.