PUSULA’da görselleriyle birlikte yer alan iki güzel haberden biri özetle şöyle idi: “Van’ın Başkale ilçesinde yaşayan 32 yaşındaki çiftçi Davut Öztürk, 5 yıl önce iş amaçlı gittiği Ordu’dan deneme amaçlı getirdiği 100 adet fındık ağacından bu sene hasat almaya başladı.”
İkinci haber de şu şekildeydi:” Bingöllü çiftçi Muhittin Polat’ın (66) evinin bahçesine diktiği kivi fidanları ilk meyvesini verdi. Polat, çevremdekiler ‘burada olmaz’ dediler, kivinin nemli yerlerde yetiştiğini söylediler. Ben denemek istedim ve yetiştirebileceğime inandım, kivi ağaçlarım 6 yıl sonra meyve verdi.”
Bu tecrübelerle bir kere daha ‘Dağa bakarsan bağ olur, bağa bakmazsan dağ olur!’ özlü sözü ispatlanmış oluyor.
Evliliğimin ilk yıllarıydı (yani 30 yıl evvel); Erzurum’un Şükrüpaşa Mahallesinde, Tortumlu yahut Uzundereli bir vatandaşımız bahçesine vişne ağcı dikmiş, ağaç tutmuş, büyümüş ve vişne vermiş, sonra da yerel gazetede haber olmuş! O yıllarda Erzurum’da evlerin bahçesinde meyve ağacı görmek nadirattandı. Müze’nin bahçesinde birkaç elma ağacı, İstasyon’un bahçesinde birkaç Armut ağacı vardı, bunları biliyordum. Yüksek duvarların arkasındaki gizli bahçelerde de meyve ağaçları olduğu söyleniyordu, fakat bunları dışardan kimse pek görmüyordu.
Bindik arabamıza ve hanımla bu mübarek vişne ağacını ziyarete gittik. Bin 800 rakımlı bir mahalledeki mütevazı bahçede ağaca baktık ve vişneleri dalda gördük. Hanımı bilmem de, ben, pek mutlu oldum. Gel zaman git zaman biz de Dadaşkent’teki bahçeli evimize taşındık. İlk işim, bahçeye meyve fidanları dikmek oldu. Elma, vişne, kiraz, kaysı, erik, armut, ceviz, iğde, dut… narenciye hariç, her meyve ağacını toprakla buluşturdum ve netice aldım. Şu an Erzurum’un Yenişehir’i, Yılıdzkent’i, Şükürüpaşa’sı vd. semtlerinde bahçeler meyve ağaçlarıyla doludur. Öyle ki elmalar, dutlar ağaç diplerine dökülüyor da kimse dönüp bakmıyor.
Bu bize şunu gösteriyor: Doğu Anadolu’nun her yöresine meyve ağacı dikilebilir. Bu konuda, üniversiteler, belediyeler, valilikler, tarım müdürlükleri.. şehirliye, ilçeliye, köylüye uygun meyve ağacı temininde rehberlik ederse, beş on yıla kalmaz, coğrafyamız meyve ağaçlarıyla dolar.
Bunun sayısız yararı bir yana, çevremizdeki çiçekli ve meyveli ağaçların yaşama sevincimize kattığı psikolojik etki, az şey midir?
İkinci haber de şu şekildeydi:” Bingöllü çiftçi Muhittin Polat’ın (66) evinin bahçesine diktiği kivi fidanları ilk meyvesini verdi. Polat, çevremdekiler ‘burada olmaz’ dediler, kivinin nemli yerlerde yetiştiğini söylediler. Ben denemek istedim ve yetiştirebileceğime inandım, kivi ağaçlarım 6 yıl sonra meyve verdi.”
Bu tecrübelerle bir kere daha ‘Dağa bakarsan bağ olur, bağa bakmazsan dağ olur!’ özlü sözü ispatlanmış oluyor.
Evliliğimin ilk yıllarıydı (yani 30 yıl evvel); Erzurum’un Şükrüpaşa Mahallesinde, Tortumlu yahut Uzundereli bir vatandaşımız bahçesine vişne ağcı dikmiş, ağaç tutmuş, büyümüş ve vişne vermiş, sonra da yerel gazetede haber olmuş! O yıllarda Erzurum’da evlerin bahçesinde meyve ağacı görmek nadirattandı. Müze’nin bahçesinde birkaç elma ağacı, İstasyon’un bahçesinde birkaç Armut ağacı vardı, bunları biliyordum. Yüksek duvarların arkasındaki gizli bahçelerde de meyve ağaçları olduğu söyleniyordu, fakat bunları dışardan kimse pek görmüyordu.
Bindik arabamıza ve hanımla bu mübarek vişne ağacını ziyarete gittik. Bin 800 rakımlı bir mahalledeki mütevazı bahçede ağaca baktık ve vişneleri dalda gördük. Hanımı bilmem de, ben, pek mutlu oldum. Gel zaman git zaman biz de Dadaşkent’teki bahçeli evimize taşındık. İlk işim, bahçeye meyve fidanları dikmek oldu. Elma, vişne, kiraz, kaysı, erik, armut, ceviz, iğde, dut… narenciye hariç, her meyve ağacını toprakla buluşturdum ve netice aldım. Şu an Erzurum’un Yenişehir’i, Yılıdzkent’i, Şükürüpaşa’sı vd. semtlerinde bahçeler meyve ağaçlarıyla doludur. Öyle ki elmalar, dutlar ağaç diplerine dökülüyor da kimse dönüp bakmıyor.
Bu bize şunu gösteriyor: Doğu Anadolu’nun her yöresine meyve ağacı dikilebilir. Bu konuda, üniversiteler, belediyeler, valilikler, tarım müdürlükleri.. şehirliye, ilçeliye, köylüye uygun meyve ağacı temininde rehberlik ederse, beş on yıla kalmaz, coğrafyamız meyve ağaçlarıyla dolar.
Bunun sayısız yararı bir yana, çevremizdeki çiçekli ve meyveli ağaçların yaşama sevincimize kattığı psikolojik etki, az şey midir?