Etrafımızdakilerle başımız feci belada öyle değil mi?
Ne yapsak berbat bir yapışkan gibi her tarafımıza bulaşmış huzursuzluktan kendimizi kurtaramıyoruz. Ruhumuza dar gelen hapishanemizde özgür insanlar gibi davranmak hırpalıyor hepimizi.
Hayatın içerisinde göz kararı yolumuza devam etmeye çalışmanın gerçekçi bir tarafı olmadığını kabul edebilmemiz için, kaç kere daha dizlerimizi kanatmak zorunda kalacağız.
Düşe kalka yürüyoruz işte yalanını sürdürebilmek için, kalbimizi kıra kıra çıkmaz sokaklarda sürekli yitmenin, bizi tesadüfen doğru adrese ulaştıracağına inanmaya, daha ne kadar devam edeceğiz?
İnsanlar kendileri için en kıymetli olan varlıklarına- hayatlarına yani- son verebilecek kadar nasıl bıkabiliyorlar yaşamdan?
Kim onları, ancak berrak olduklarında işlerine yarayabilen beyinlerini dumanlandırarak hayata dayanabilecekleri kadar çaresiz bir hale düşürüyor sizce?
Başkaları mı?
Sizden başka herkes mi yani!
Böyle düşünüyorsanız kendinizi kandıracak kadar bile akılcı yalanlar üretemediğinizi hemen size bildirmeliyim!
Hayata karşı tarafsız durmanız mümkün değil.
Ya onu kirletenlerden ya da güzelleştirmeye çabalayandan biri olmaktan başka çareniz yok.
Siz kendinizi hangi tarafa yakıştırıyorsunuz?
Muhteşem yaşamlar ortaya çıkarmak için durmadan reçeteler üretildiğinin ve bunların neredeyse tamamının sizi hayal kırklığından başka bir sonuca götüremediğinin farkındayım.
Kişisel gelişimcilerin egonuza oynayan, ‘BEN’inizi büyütüp sizi mutlu ve başarılı kılmak uğruna, çevrenizdeki herkesi yıkıp dökmeye yönelik reçetelerini elinizin içinde iyice buruşturup fırlatın yüzlerine.
Bugün artık bireyin önem kazandığını söyleyerek, sizi yalnızlaştırmaya çalışanlara da anlamlı bakışlar fırlatarak uzaklaşın yanlarından.
Onların anlamadıkları, birey olmanın kimsesiz kalmaktan çok başka bir şey olduğu!
Bunu anlayınca hayatınızdaki değişiklerin peşinden hayranlıkla koşacaksınız.
Elbette bunu anlamanın ve yaşamınıza katmanın ilk şartı nasıl anlayacağınızı keşfetmek!
Akıl yoluyla, ya da akıllarına güvenenlerin gösterdikleri yollarla olmayacağını geçirdiğimiz toplumsal cinnet zaten düşünmeden anlamamızı sağlıyor.
O halde yol, kendi çıkarlarına bizi kurban etmeyecek kadar ihtiyaçsız olanın sırat-ı müstakim dediği dosdoğru yolu izlemekten başka bir yere çıkmıyor.
İndirin evlerin duvarlarına, kütüphanenin en üst rafına hapsedilmiş Kerim Kitabı…
Yöntem orada…
Çok kolay ve tam kalbinize göre!
Ne yapsak berbat bir yapışkan gibi her tarafımıza bulaşmış huzursuzluktan kendimizi kurtaramıyoruz. Ruhumuza dar gelen hapishanemizde özgür insanlar gibi davranmak hırpalıyor hepimizi.
Hayatın içerisinde göz kararı yolumuza devam etmeye çalışmanın gerçekçi bir tarafı olmadığını kabul edebilmemiz için, kaç kere daha dizlerimizi kanatmak zorunda kalacağız.
Düşe kalka yürüyoruz işte yalanını sürdürebilmek için, kalbimizi kıra kıra çıkmaz sokaklarda sürekli yitmenin, bizi tesadüfen doğru adrese ulaştıracağına inanmaya, daha ne kadar devam edeceğiz?
İnsanlar kendileri için en kıymetli olan varlıklarına- hayatlarına yani- son verebilecek kadar nasıl bıkabiliyorlar yaşamdan?
Kim onları, ancak berrak olduklarında işlerine yarayabilen beyinlerini dumanlandırarak hayata dayanabilecekleri kadar çaresiz bir hale düşürüyor sizce?
Başkaları mı?
Sizden başka herkes mi yani!
Böyle düşünüyorsanız kendinizi kandıracak kadar bile akılcı yalanlar üretemediğinizi hemen size bildirmeliyim!
Hayata karşı tarafsız durmanız mümkün değil.
Ya onu kirletenlerden ya da güzelleştirmeye çabalayandan biri olmaktan başka çareniz yok.
Siz kendinizi hangi tarafa yakıştırıyorsunuz?
Muhteşem yaşamlar ortaya çıkarmak için durmadan reçeteler üretildiğinin ve bunların neredeyse tamamının sizi hayal kırklığından başka bir sonuca götüremediğinin farkındayım.
Kişisel gelişimcilerin egonuza oynayan, ‘BEN’inizi büyütüp sizi mutlu ve başarılı kılmak uğruna, çevrenizdeki herkesi yıkıp dökmeye yönelik reçetelerini elinizin içinde iyice buruşturup fırlatın yüzlerine.
Bugün artık bireyin önem kazandığını söyleyerek, sizi yalnızlaştırmaya çalışanlara da anlamlı bakışlar fırlatarak uzaklaşın yanlarından.
Onların anlamadıkları, birey olmanın kimsesiz kalmaktan çok başka bir şey olduğu!
Bunu anlayınca hayatınızdaki değişiklerin peşinden hayranlıkla koşacaksınız.
Elbette bunu anlamanın ve yaşamınıza katmanın ilk şartı nasıl anlayacağınızı keşfetmek!
Akıl yoluyla, ya da akıllarına güvenenlerin gösterdikleri yollarla olmayacağını geçirdiğimiz toplumsal cinnet zaten düşünmeden anlamamızı sağlıyor.
O halde yol, kendi çıkarlarına bizi kurban etmeyecek kadar ihtiyaçsız olanın sırat-ı müstakim dediği dosdoğru yolu izlemekten başka bir yere çıkmıyor.
İndirin evlerin duvarlarına, kütüphanenin en üst rafına hapsedilmiş Kerim Kitabı…
Yöntem orada…
Çok kolay ve tam kalbinize göre!