Verdiğin sözler, kurduğun süslü cümleler hayatını abluka altına almış…
Sen artık bugünün sevileni değil yarın yapmayı vaat ettiklerinin oyuncağısın!
Gururla her hallederiz deyişin, şimdini geleceğin içinde kaybediyor.
‘Yarın’, ‘yakında’, ‘çok yakında’, ‘mutlaka üstesinden geleceğim’ sözlerinle, anı bilinmez bir zamana kurban veriyorsun.
Bilmediğin halde hem de; senin için yarın var mı?
Bildiğin halde, nice yarınlara verilmiş sözlerin bir anda sahipsiz kaldığını…
“Buna beni kimse inandıramaz”, “daha dün…” ile başlayan sözlerin biriktikçe biriktiği halde!
Gel sen kendine bir iyilik yap, bugün bile senin değilken yarına seninmiş gibi davranmaktan vaz geç!
Gel sen kendine de, yarının yüzü yere düşmüş uzun burunlu yalancıları arasında olma!
SUS
Kafanız karışık, ne söyleyeceğinizi bilemiyorsanız susun.
Susun ki, kafanızı karıştıracak yeni dertler edinmeyesiniz.
Susun ki, konuşmaya değer iki kelimeniz olduğunda dinleyenleriniz de bulunsun.
Acı sözlerle yürek dağlayacağınıza, anlamlı tebessümlerle acınızı yüceltin.
Sizi anlamak istemeyen de kaçamasın suskunluğunuzun aşılamaz çemberinden.
Gamzelenen çene boşluklarınız çıkılamaz gayya kuyuları olsun.
Siz susun ki, konuşmak zorunda kalan O olsun.
En derin acıları yanında alıp götürmek kolay, en sefil yoklukları sabır tezgâhında işleyip bir hale sokmak mümkün.
Ancak son karesi yıkıcı susuşlar olan pişmanlığı, yaşanası bir hayatın içinde eritmek mümkün değil.
Siz susun ki, öfkeden ne söyleyeceğini bilemeyen O olsun.
Hırçınlaşınca deniz, korunaklı limanlar aramaktan başka çare yoktur.
Siz susku limanının sakinliğine demir atın, kahredici deli dalgaların çaresizliğinde boğulan O olsun.
Durulunca utanıp, sizin dinginliğinizin duldasında huzur bulmak için susmadığına kahreden O olsun.
Öfke imparatorluğunun mağrur kralı olmak yerine, anlayış sokağının en yıkık hanesinde bulunmak yüceltir sizi.
Anlamsız kalabalıkların arasında gururun telaşına düşüp, kendinizi kaybetmek yerine, susmanın tenhalığında yalnız kalmayı seçin.
Bilin ki, kalabalıklar dağılacak, hırçınlaşan yürek dinginleşecek, konuşulan her sözcük ıstıraba dönüşecek.
Tam zamanında susun ki, konuştukça içinden çıkılamaz durumlara düşen O olsun.
Ve elbette bütün susanların konuşacağı gün geldiğinde, sustuklarınızın şerefiyle “affettim seni” deyin ki bu kadar sustuğunuza değsin.
Sen artık bugünün sevileni değil yarın yapmayı vaat ettiklerinin oyuncağısın!
Gururla her hallederiz deyişin, şimdini geleceğin içinde kaybediyor.
‘Yarın’, ‘yakında’, ‘çok yakında’, ‘mutlaka üstesinden geleceğim’ sözlerinle, anı bilinmez bir zamana kurban veriyorsun.
Bilmediğin halde hem de; senin için yarın var mı?
Bildiğin halde, nice yarınlara verilmiş sözlerin bir anda sahipsiz kaldığını…
“Buna beni kimse inandıramaz”, “daha dün…” ile başlayan sözlerin biriktikçe biriktiği halde!
Gel sen kendine bir iyilik yap, bugün bile senin değilken yarına seninmiş gibi davranmaktan vaz geç!
Gel sen kendine de, yarının yüzü yere düşmüş uzun burunlu yalancıları arasında olma!
SUS
Kafanız karışık, ne söyleyeceğinizi bilemiyorsanız susun.
Susun ki, kafanızı karıştıracak yeni dertler edinmeyesiniz.
Susun ki, konuşmaya değer iki kelimeniz olduğunda dinleyenleriniz de bulunsun.
Acı sözlerle yürek dağlayacağınıza, anlamlı tebessümlerle acınızı yüceltin.
Sizi anlamak istemeyen de kaçamasın suskunluğunuzun aşılamaz çemberinden.
Gamzelenen çene boşluklarınız çıkılamaz gayya kuyuları olsun.
Siz susun ki, konuşmak zorunda kalan O olsun.
En derin acıları yanında alıp götürmek kolay, en sefil yoklukları sabır tezgâhında işleyip bir hale sokmak mümkün.
Ancak son karesi yıkıcı susuşlar olan pişmanlığı, yaşanası bir hayatın içinde eritmek mümkün değil.
Siz susun ki, öfkeden ne söyleyeceğini bilemeyen O olsun.
Hırçınlaşınca deniz, korunaklı limanlar aramaktan başka çare yoktur.
Siz susku limanının sakinliğine demir atın, kahredici deli dalgaların çaresizliğinde boğulan O olsun.
Durulunca utanıp, sizin dinginliğinizin duldasında huzur bulmak için susmadığına kahreden O olsun.
Öfke imparatorluğunun mağrur kralı olmak yerine, anlayış sokağının en yıkık hanesinde bulunmak yüceltir sizi.
Anlamsız kalabalıkların arasında gururun telaşına düşüp, kendinizi kaybetmek yerine, susmanın tenhalığında yalnız kalmayı seçin.
Bilin ki, kalabalıklar dağılacak, hırçınlaşan yürek dinginleşecek, konuşulan her sözcük ıstıraba dönüşecek.
Tam zamanında susun ki, konuştukça içinden çıkılamaz durumlara düşen O olsun.
Ve elbette bütün susanların konuşacağı gün geldiğinde, sustuklarınızın şerefiyle “affettim seni” deyin ki bu kadar sustuğunuza değsin.