Tohum için tarla, nutfe için rahim, göz için ışık, ışık için güneş yapan, mide için tabiatı sofra kılan, ciğer için havayı oksijenle dolduran, balık için deniz, göğüs için yürek yaratan; itaat ettiriyor tarlayı tohuma,
rahimi nutfeye, güneşi göze, gıdayı mideye, dili söze, bedeni yüreğe! Nerden geldik gidiyoruz nereye?
***
Rahmet sıfatının tecellisi hayat, her tür şahit… Gayet açık, görürsün sende, değilsen kaçık!
Varlıkta yok zarlık; aksine şecaatli, enerjik! İri yahut mini, var mı bir darlık? Ben’i yaratan dünyayı yarattı, dünyayı yaratan güneşi, güneşi yaratan yıldızı… Güneş, ısı ve ışık sunar, her gün arzla alış-veriş kurar, her bir şeyle beraber, selam verir, n’aber! Söyler böyle, böyle; halikımız bir, razıkımız bir, musavvrimiz bir, bir, bir…
***
Ağaca ve meyveye bak; Yaradan’a yaratmak kolay; gör; kör!
El bir, kanun bir, terbiye görmemiş mi varlık? Darlık! Nerede darlık? Terbiyesiz olsaydı su, yaşar mıydı balık, ha, ey alık! Kök, gövde, dal, yaprak, kapmazsan bir şey, saç başına toprak! Bırak dervişi ermişi, erkek ve dişi, kimin işi? Mensucat fabrikaya uygun; çark dönüyor tıkır, tıkır; her hücre neşe içinde; fıkır fıkır; işliyor, parlıyor, hülyalara salıyor! Melek felek, Cin ve İns dokunuyor; sana bakıyor, bir bak. Toprak, su, hava, ateş; bir iş, bir gidiş, bir finiş! Var mı bir itiş, var mı bir kakış!
***
Unsurlardan inşa; sudan, topraktan, bunca ifşa!
Her canlının eli yerinde, kolu yerinde, gözü yerinde, bir de akıl var, serde ki dava derde.
Çek fişi, tak fişi; bozulmaz düzeni, değişmez işleyişi!
Göz, ayak, kol, diş, dil, kulak; haydi gel, vücutta yeni yer bulak!
Hamsi de balina mı olmak istiyor, ya da fil, sıçan! Memnunlar; her biri kıymetli, heybetli, ziynetli! Zillet sende; varlık, apaydınlık, körlüğünden geliyor insana baygınlık, akledersen hakkın elbet saygınlık..
***
Yok, var oluyor; var, yok; her varın karnı tok, her şeyin her şeyi çok. Zerreden kürreye intizam, Hakk’a bağlı nizam, etme sakın suizan; çekersin ahüzar! Mahlûkun Hâlık’ına karışmak ne haddine! Parmaklar elde, ayaklar altta, kafa üstte bitti... Fesat yok var oluşta ve yok oluşta; kanun var, çekme zar, hepsi kâr.
***
Hayatın evveli, ahiri, zahiri, batını O; hayatın sahibi kimse ölümün sahibi de O. Hayat esas, her ne var araz; aklet biraz. Bütün sayıları yaratan bir; ikiden sonsuza kadar böyle bil! Bir varsa iki var; üç de üç tane bir! Sayısın sende, fakat aslın Bir; Tevhide gir; görme kendin, her şeyi bir gör; Bir de gör! Düşme canın derdine, paye çıkarma kendine, sen bak Bir’in fendine, teslim ol Efendi’ne. Baki ile bekan var, Bir’siz dünya cana dar! Her ne ki var, bir Kadir’in eseri, anlayıp görmedinse, vücudu kıldın odun, özün ettin serseri.
Hatime: Nefs verdikçe vesvese, zikirle, fikirle örsele. Hayat, Hay’dan geliyor, Hu’ya dönüyor; dünya, güneş, nizam ile dönüyor; sönen, nizam ile sönüyor! Göz görüyor, fakat yürek hâlâ ‘bana ne olacak?’ diyor. Fiilinde kemal olanın Zât’ında noksan olur mu? Kulak ver, zerreden kürreye, bak her şey bağırıyor, haşa, haşa! Kapatma iç dış gözün; başın vurursun taşa! Öğren artık Kemali, Cemali, Celali; bakıp seyret varlığa, düşme sakın darlığa, düşün esma-ı ilâhi’yi; kusursuz âlem yaratan kusurlu ölüm yaratır mı? Ömür nedir? Yanmış kömür! Ölmek, değil ki yok olmak; şahsındaki tebdile tağyire bak; korkma! Halden hale girersin, fena evinden çıkıp beka evine girersin. Tevhid et, teslim ol, başka ne var, yanlış yol!
rahimi nutfeye, güneşi göze, gıdayı mideye, dili söze, bedeni yüreğe! Nerden geldik gidiyoruz nereye?
***
Rahmet sıfatının tecellisi hayat, her tür şahit… Gayet açık, görürsün sende, değilsen kaçık!
Varlıkta yok zarlık; aksine şecaatli, enerjik! İri yahut mini, var mı bir darlık? Ben’i yaratan dünyayı yarattı, dünyayı yaratan güneşi, güneşi yaratan yıldızı… Güneş, ısı ve ışık sunar, her gün arzla alış-veriş kurar, her bir şeyle beraber, selam verir, n’aber! Söyler böyle, böyle; halikımız bir, razıkımız bir, musavvrimiz bir, bir, bir…
***
Ağaca ve meyveye bak; Yaradan’a yaratmak kolay; gör; kör!
El bir, kanun bir, terbiye görmemiş mi varlık? Darlık! Nerede darlık? Terbiyesiz olsaydı su, yaşar mıydı balık, ha, ey alık! Kök, gövde, dal, yaprak, kapmazsan bir şey, saç başına toprak! Bırak dervişi ermişi, erkek ve dişi, kimin işi? Mensucat fabrikaya uygun; çark dönüyor tıkır, tıkır; her hücre neşe içinde; fıkır fıkır; işliyor, parlıyor, hülyalara salıyor! Melek felek, Cin ve İns dokunuyor; sana bakıyor, bir bak. Toprak, su, hava, ateş; bir iş, bir gidiş, bir finiş! Var mı bir itiş, var mı bir kakış!
***
Unsurlardan inşa; sudan, topraktan, bunca ifşa!
Her canlının eli yerinde, kolu yerinde, gözü yerinde, bir de akıl var, serde ki dava derde.
Çek fişi, tak fişi; bozulmaz düzeni, değişmez işleyişi!
Göz, ayak, kol, diş, dil, kulak; haydi gel, vücutta yeni yer bulak!
Hamsi de balina mı olmak istiyor, ya da fil, sıçan! Memnunlar; her biri kıymetli, heybetli, ziynetli! Zillet sende; varlık, apaydınlık, körlüğünden geliyor insana baygınlık, akledersen hakkın elbet saygınlık..
***
Yok, var oluyor; var, yok; her varın karnı tok, her şeyin her şeyi çok. Zerreden kürreye intizam, Hakk’a bağlı nizam, etme sakın suizan; çekersin ahüzar! Mahlûkun Hâlık’ına karışmak ne haddine! Parmaklar elde, ayaklar altta, kafa üstte bitti... Fesat yok var oluşta ve yok oluşta; kanun var, çekme zar, hepsi kâr.
***
Hayatın evveli, ahiri, zahiri, batını O; hayatın sahibi kimse ölümün sahibi de O. Hayat esas, her ne var araz; aklet biraz. Bütün sayıları yaratan bir; ikiden sonsuza kadar böyle bil! Bir varsa iki var; üç de üç tane bir! Sayısın sende, fakat aslın Bir; Tevhide gir; görme kendin, her şeyi bir gör; Bir de gör! Düşme canın derdine, paye çıkarma kendine, sen bak Bir’in fendine, teslim ol Efendi’ne. Baki ile bekan var, Bir’siz dünya cana dar! Her ne ki var, bir Kadir’in eseri, anlayıp görmedinse, vücudu kıldın odun, özün ettin serseri.
Hatime: Nefs verdikçe vesvese, zikirle, fikirle örsele. Hayat, Hay’dan geliyor, Hu’ya dönüyor; dünya, güneş, nizam ile dönüyor; sönen, nizam ile sönüyor! Göz görüyor, fakat yürek hâlâ ‘bana ne olacak?’ diyor. Fiilinde kemal olanın Zât’ında noksan olur mu? Kulak ver, zerreden kürreye, bak her şey bağırıyor, haşa, haşa! Kapatma iç dış gözün; başın vurursun taşa! Öğren artık Kemali, Cemali, Celali; bakıp seyret varlığa, düşme sakın darlığa, düşün esma-ı ilâhi’yi; kusursuz âlem yaratan kusurlu ölüm yaratır mı? Ömür nedir? Yanmış kömür! Ölmek, değil ki yok olmak; şahsındaki tebdile tağyire bak; korkma! Halden hale girersin, fena evinden çıkıp beka evine girersin. Tevhid et, teslim ol, başka ne var, yanlış yol!