Kar yağıyor; her yer sesiz.. Kar yağıyor; ağaçlar çıplak, üşüyor.. Kar yağıyor; şehir kuşları şaşkın, bekliyor.. Kar yağıyor; kediler, köpekler nasıl da sükûta bürünmüş öyle, beyaz sükûta.
Kar kesiyor, gök yorganını açıyor, ayaz dişlerini gösteriyor. Soğuğun de sesi var; her şeyi kıstırıyor iyice sessizlik. Şehir içine çekiliyor, bir nefes gibi, derine.
Sarıya bulanmış gri gün ışığı isteksizce parlıyor evlerin camlarında isli cadde ve sokaklarda…
“Kışın kuşlar mutsuz mudur?” Böyle olması için pek çok sebep var.
Bu kışın bahçedeki ağaçlarda hiç serçe görmedim. Ladinin koyu dalları arasında artık ötmeyen iki kumru, şurada burada zümrüdi kuyruklu cesur birkaç alacakarga ve biraz daha kalabalık karakargalar.
Ha, bir de evin alt kattaki günbatımı penceresine misafir kabarık sarı tüylü kedi.
Güneşe bakıyordu kedi, yanından geçtim de beni umursamadı. Canı sağ olsun!
Sanırım kargalar da biraz üşütmüş. Sesleri bana öksürüyorlarmış gibi geldi.
Bunu, evin köşesindeki çöp bidonunun üzerinde durup bana gakladıklarında anladım. Bilmiyorum, belki de bana gaklamamışlardır, donmuş poşetler canlarını sıkmıştır.
Rahatsız oluyorum…
Sürekli kendimizi konsolide ediyoruz. Sıcak ev, sıcak çorba, sıcak çay!
Konsolide olacaksak birlikte olmalı değil miyiz?
Anlayışımı artırmak için galiba meditasyon yapmalıyım.
Acaba kedinin yanında durup soğuk ve güneş meditasyonu mu yapsam?
Yoksa donmuş çöpün başına mı gitsem?
Hangisi meditasyon anlayışımı artırır bana huzur verir?
“Sahi, kışın insanlar mutlu mudur; mesela Erzurum’da?”
Ölü araba aküleriyle meşgulken aklımdan geçti şimdi.
Buzlu ön camların buzunu kazırken kime sorsam ki bu soruyu?
İstihbarat bilgilerine göre daha birkaç ay kadar sürecekmiş kış sessizliği.
Gece uyanıp, sonsuz beyaza ve sonsuz sessizliği camdan bakmak, kışa bakmaktır.
“Her şey yolunda!” diye düşünmek, sonra sallanan bir dalla irkilmek.
Nasıl başaracağım ki bu huzur meditasyonu nu?
‘Sallanan dal meditasyonu’ mu yapsam!
Sokak canlıları kışın olabildiğince sesizdir, belki derin düşündükleri için böyledir.
Camın bir yüzünde başka bir dünya öteki yüzünde başka bir dünya!
Dalı sallayan alacakarga bana küfretmiş olabilir mi?
Ona uyacak değilim. Bahçede olduklarını biliyorum. Camı açıp seslendim:
“Ey kaderlerinin efendisi kuşlar! Teşekkür ederim size. Şu derin kışta bana kaybolmuşluğumu unutturduğunuz için.”
Alacakarga efendi bir kuştu, kısa bir ses tonuyla güldü.
“Camı kapat da git yat, dedi, üşüteceksin!”
Kar kesiyor, gök yorganını açıyor, ayaz dişlerini gösteriyor. Soğuğun de sesi var; her şeyi kıstırıyor iyice sessizlik. Şehir içine çekiliyor, bir nefes gibi, derine.
Sarıya bulanmış gri gün ışığı isteksizce parlıyor evlerin camlarında isli cadde ve sokaklarda…
“Kışın kuşlar mutsuz mudur?” Böyle olması için pek çok sebep var.
Bu kışın bahçedeki ağaçlarda hiç serçe görmedim. Ladinin koyu dalları arasında artık ötmeyen iki kumru, şurada burada zümrüdi kuyruklu cesur birkaç alacakarga ve biraz daha kalabalık karakargalar.
Ha, bir de evin alt kattaki günbatımı penceresine misafir kabarık sarı tüylü kedi.
Güneşe bakıyordu kedi, yanından geçtim de beni umursamadı. Canı sağ olsun!
Sanırım kargalar da biraz üşütmüş. Sesleri bana öksürüyorlarmış gibi geldi.
Bunu, evin köşesindeki çöp bidonunun üzerinde durup bana gakladıklarında anladım. Bilmiyorum, belki de bana gaklamamışlardır, donmuş poşetler canlarını sıkmıştır.
Rahatsız oluyorum…
Sürekli kendimizi konsolide ediyoruz. Sıcak ev, sıcak çorba, sıcak çay!
Konsolide olacaksak birlikte olmalı değil miyiz?
Anlayışımı artırmak için galiba meditasyon yapmalıyım.
Acaba kedinin yanında durup soğuk ve güneş meditasyonu mu yapsam?
Yoksa donmuş çöpün başına mı gitsem?
Hangisi meditasyon anlayışımı artırır bana huzur verir?
“Sahi, kışın insanlar mutlu mudur; mesela Erzurum’da?”
Ölü araba aküleriyle meşgulken aklımdan geçti şimdi.
Buzlu ön camların buzunu kazırken kime sorsam ki bu soruyu?
İstihbarat bilgilerine göre daha birkaç ay kadar sürecekmiş kış sessizliği.
Gece uyanıp, sonsuz beyaza ve sonsuz sessizliği camdan bakmak, kışa bakmaktır.
“Her şey yolunda!” diye düşünmek, sonra sallanan bir dalla irkilmek.
Nasıl başaracağım ki bu huzur meditasyonu nu?
‘Sallanan dal meditasyonu’ mu yapsam!
Sokak canlıları kışın olabildiğince sesizdir, belki derin düşündükleri için böyledir.
Camın bir yüzünde başka bir dünya öteki yüzünde başka bir dünya!
Dalı sallayan alacakarga bana küfretmiş olabilir mi?
Ona uyacak değilim. Bahçede olduklarını biliyorum. Camı açıp seslendim:
“Ey kaderlerinin efendisi kuşlar! Teşekkür ederim size. Şu derin kışta bana kaybolmuşluğumu unutturduğunuz için.”
Alacakarga efendi bir kuştu, kısa bir ses tonuyla güldü.
“Camı kapat da git yat, dedi, üşüteceksin!”