Ne o yazarın, ne bu yazarın. İlla ki Şeyda Talik’in bu kitabıdır bugünlerde en çok satılan kitap. Her ilde olduğu gibi Erzurum’da da en çok istenen kitaplardan birisi olan bu kitabın ismi de zaten alıcılarını, ya da bir başka deyişle okuyucularını belli ediyor. Elbette ki adı ‘’Seçim nasıl kazanılır’’ ise o kitabı en çok alanlar da doğal olarak aday olan siyasilerdir.
Sadece belediye başkan adaylarını değil, muhtar adaylarını da işin işine sokarsak niye çok sattığı da ortaya çıkar zaten. Adaylara seçim kazanmak için çoğu da birbirinden ilginç 101 nasihat da verilen kitap basit anlatımıyla aslında kazanmanın sanıldığından da zor olmadığını ortaya koyuyor. Kitapta ayrıca seçim propoğandalarında seçimi etkileyen hatalara da yer veriliyor ki illa ki ben de okunması lazım derim.
Metin Kara ve toprak!
Erzurum’da kıymeti çok da anlaşılmamış sevdiğim sanatçılardan birisidir Metin Kara. O’nu sadece şarkı söyleyen bir adam olarak değil, enstrüman çalan, beste yapan, şiir yazan bir adam olarak da tanır, önemser ve severim. Yıllardır çizgisini bozmadan, her gün kendisini yenileyen, herkes ile pozitif ilişkiye giren bu adama hayrandım zaten ama bu hayranlığım yeni bir parçasını keşfettiğimde daha da arttı. Müdavimi olduğu İbrahim Erkal Kültür Sanat Merkezi’nde Oktay Parlar’ın yönetimindeki Dadaşlar Grubu’nun bir organizasyonunda Toprak adlı bir parçayı söyledi ki bayıldım, bayıldım. Sadece tiyatro oyunculuğu ile değil, böyle müzik alanında da yetenekli olduğunu gösteren Oktay Parlar’ın darbukası eşliğinde kendi yazdığı Toprak şarkısını seslendiren Metin Kara, büyüledi adeta. Özellikle nakaratlarına bayıldığım parçayı o kadar güzel seslendirdi ki bir daha söylemesini istedim.
***
Yanımdaki Ziya Kibar’ı da çimdikledim o ilk söylerken bu parçayı, ‘’Süper değil mi Allah aşkına?’’ dedim. Vallahi kalktım, Oktay ile birlikte bu güzel parçayı söyleyen Metin’i ayakta alkışladım. Açıkçası hem sözlerine hem müziğine hayran kaldığım parçayı bu kadar güzel söylüyor olmasına da şaşırmıştım Metin Kara’nın. Niye şaşırdım, onu da anlamadım ya. Çünkü Metin bunu yapan bir sanatçı. Sanırım siz de İstanbul çok mu uzak toprak/Arada bir buluşak toprak/Etilerde oturup/Lafı belini kırak toprak diye nakaratlarını ve müzik kalitesini görseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. 12 Mart akşamı Nurullah Akçayır, Fatih Koçak gibi önemli sanatçılar ile 12 Mart konserinde sahne alacak olan Metin Kara’yı gidin seyredin, hele de söylerse eğer o parçayı ağzından bir dinleyin bana çok hak vereceksiniz, çok..
Muammer Ustaya da emir büyük yerden geldi!
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bıyık hassasiyetini artık bilmeyen yoktur. En son Milletvekili Mustafa Ilıcalı, İbrahim Aydemir, Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan ve Vali Okay Memiş, Erdoğan’ın talimat da kokan ricası üzerine bıyık bırakmışlardı. Geçtiğimiz günlerde Erzurum’a gelen Cumhurbaşkanı, yemek için girdiği Muammer Tanhaş’ın işletmesinde bir bıyık mevzusunu daha gündeme getirdi. Yakından tanıdığı Muammer ustayı bıyıksız gören Erdoğan, ondan bıyık bırakmasını istedi ve tıpkı Aziziye Belediye Başkanı Orhan’a dediği gibi ona da ‘’Dadaş bıyıksız olur mu?’’ diye de takıldı. Muammer ustanın, mesleği icabı çok önceleri bıyığını kesmek durumunda kaldığını söylese de Cumhurbaşkanını ikna edemediği görüldü.
Alt yapıya şaşı mı bakılıyor?
Belki yeri, belki zamanı değil ama BB Erzurumspor’da ters giden bir şey var ki o da mevcut yönetimin alt yapıya şaşı olduğu gerçeği! Düşünebiliyor musunuz, Basın Sözcüsü Ahmet Dal’a geçenlerde Öner Biricik’i, Sebati Öztürk’ü sordum, tanımadığını söyledi! Oysa o Öner Biricik ve Sebati Öztürk, alt yapıda antrenördürler ve her ikisi de Erzurumspor’da forma giymiş isimlerdir. Atik Palandöken’i sormadım daha, o da bir alt grubu çalıştırıyor, illa ki tanımıyordur. Kongreden bu yana onca zaman gelmesine rağmen ‘’tam bir spor adamı’’ dediğim ve çok da beğendiğim Ahmet Dal’ın kendi kulübünün alt yapı hocalarını tanımıyor olmasını, henüz tanışmamışlıklarını yadırgadığımı söylemeliyim. Doğrusu bu eksiklik sırf Ahmet Dal’ın değildir elbette. En azından işbaşına gelen yönetim bir şekilde alt yapı hocalarını da yöneticiler ile tanıştırmış olmalıydı. Hem de o kadar mali anlamda destekliyor olmalarına rağmen alt yapı hocalarının tanınmıyor olması büyük eksikliktir. Ha bu arada sanmam ki bir çok yönetici de alt yapı hocalarını da tanıyor olsun. Öylesine bir kopukluk var ki hayret ki ne hayret! Özellikle alt yapıdan sorumlu yönetici Yavuz Güney başta olmak üzere başkan ve yöneticiler bu ihmali bir an önce giderse iyi olur diye düşünüyorum. Nokta.
Ufukta yeni bir kongre mi var?
Hiç de hesapta olmayan Alanya mağlubiyetinden sonra huzursuzluğun gözlendiği BB Erzurumspor’da ligde kalınmasını sağlayacak olan hesaplar yapılırken, Mart sonrası bir kongre de konuşulmaya başlandı. Kongre derken henüz çok fazla dillendirilmiyor ama bazı isimlerin kafasında olmayan bir şey değil. Özellikle kırgın ve de kızgın ayrılan As Başkan Ünsal Kıraç’ın mevcut durumdan çok rahatsız olduğu, yeniden diriliş için bir kongre beklentisi içerisinde olduğu duyumlarını almıyor değilim. Hata başkan Hüseyin Üneş’e de özellikle Adem Çağlayan’ın tesislere çağrılıp görev için teklifte bulunması ile köprüleri atan Kıraç’ın özellikle de 31 Mart seçimlerinin akabinde bir kongre yapılmasını arzu ettiği ve mavi-beyazlı kulübün geleceği için bunu şart olduğunu yakın çevresine söylediğini işitiyorum. O açıdan Mart sonrası bir kongre olur mu, kendi adıma olmaz diye kestirip atanlardan değilimdir.
Tanfer o vefasızlığı hakeden biri değildir!
Bayağı konuşulan bir isimdi aslında. AK Parti’nin eski İl Başkanlarından Hüseyin Tanfer’in oluşturulan meclis üyeleri listesinde yer alacağına bir çokları gibi ben de inanıyordum. Ama ne oldu, ne bitti, İl Seçim Kurulu’na verile listelerde ismi yeralmadı. Hem de Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in istemesine rağmen. Belli ki partide daha hatırı sayılı kişiler devreye girdi, Tanfer’in listelere girmesini engelledi. Parti cenahında bir çokları tarafından şaşkınlıkla karşılanan bu durum elbette ki özellikle Tanfer taraftarlarınca çok yadırgandı. Hüseyin Tanfer gibi bir ismin meclis üyeleri listesinde yeralmamasının parti adına büyük eksiklik olacağı iddiasında bulunulurken, ‘’Hüseyin Tanfer sevilen, sayılan bir isim. O’nun listede yeralması şehir adına bir kazanımdır. Hatta İl başkanlığı gibi önemli bir görevde bulunmuş, layıkıyla da o görevi yapmış birinin öyle bir listeye zorla yazmaları gerekirken hele reva görülen şeye bak? Tanfer’e bir de yetkililer meclis üyesi adayı olsun diye ricada bulunması gerekirken, liste dışında bırakılması tam bir hoyratlıktır, akıl işi değildir’’ deniliyor. Açıkçası ben de Tanfer gibi bir ismin hem de istemesine rağmen o listeye dahil edilmemiş olmasını yanlış oğlu yanlış buluyorum. Bu şehirde sevilen, sayılan, saygınlığı olan biridir o. Her daim de öyle kalmıştır, kalacaktır da. Hem vefa diye bir şey var. Burada vefanın İstanbul’da bir semt olduğu ortaya çıkmıştır. Bu benim son kararımdır.
İşte o ünlü kalemler!
Kuşkusuz Türk tarihi için Kazım Karabekir çok önemli isimlerden biridir. Hele milli mücadele döneminde yaptığı fedakarlıkları bilmeyen yoktur. Erzurum Gazeteciler Cemiyeti, arkadaşımız Neslihan Arzu Keteci aracılığı ile İstanbul’da Kazım Karabekir Paşa’nın yaşayan kızı Timsal Karabekir’e ulaştı ve 12 Mart gazetesi için röportaj gerçekleştirdi. Aynı zamanda Kadıköy Erzurumlular Vakfı Yönetim Kurulu üyesi de olan Neslihan, Timsal Karabekir ile EGC adına görüştü ve basın tarihinde bir ilk’i gerçekleştirdi, Kazım Karabekir’in Gümrü, Moskova ve Kars anlaşmalarında metinleri imzaladığı kalemleri konu aldı. Bugün çıkacak olan özel 12 Mart Gazetesi’nde hem bu kalemlerin fotoğrafları yeralacağı gibi hem de Timsal annenin babası ile ilgili duygu ve düşünceleri olacak..
Bir İsmail usta vardı…
Eskiden Erzurum’un kurtuluş günleri çok renkli geçerdi, çok. Hangi birini anlatsam bilmem ki. Bir defa ev ve işyerleri baştan aşağı Türk bayrakları ile donatılır, Hastaneler Caddesi’de törenler düzenlenir, geceleri fener alayları yapılırdı. Şehrin düşman işgalinden kurtuluşu yıldönümü münasebetiyle farklı farklı organizasyonlar olur, o gün bayram gibi bayram olurdu. O güne dair bir alışkanlığım daha vardı benim. Dr.Ali Gürcan’ın babası İsmail Gürcan dedeyi dinlemek, gazeteye haber etmek. Her 12 Mart günlerinde özellikle rahmetli Sayıl ağabey (Narmanlıoğlu) ile rutinimizdi Huzur Kahvehanesinde İsmail ustayla konuşmamız. Çok da güzel anlatımı vardı rahmetlinin. Tane tane anlatır, bazen Osmanlıca kelimeler söyler, her defasında da Türkçesini yine kendisinden öğrenirdik. Ermeni mezalimini yaşayan son canlıydı, anlattıkları ile bayağı da bir heyecanlanırdık. Hem de her defasında.. Bu vesile ile o İsmail Gürcan dedeyi de , kendisine plaket veren o dönemin valilerinden Vali Recep Birsin Özen’i de rahmetle analım. İkisi de bugün yok, Allah rahmet eylesin..
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Tabağına yiyebileceğin kadar yemek, hayatına sevebileceğin kadar insan al. İsrafa gerek yok! (Anonim)
DUVARIN DİLİ : Yanaklarım duruyoken canımı sıkman çok saçma..
Sadece belediye başkan adaylarını değil, muhtar adaylarını da işin işine sokarsak niye çok sattığı da ortaya çıkar zaten. Adaylara seçim kazanmak için çoğu da birbirinden ilginç 101 nasihat da verilen kitap basit anlatımıyla aslında kazanmanın sanıldığından da zor olmadığını ortaya koyuyor. Kitapta ayrıca seçim propoğandalarında seçimi etkileyen hatalara da yer veriliyor ki illa ki ben de okunması lazım derim.
Metin Kara ve toprak!
Erzurum’da kıymeti çok da anlaşılmamış sevdiğim sanatçılardan birisidir Metin Kara. O’nu sadece şarkı söyleyen bir adam olarak değil, enstrüman çalan, beste yapan, şiir yazan bir adam olarak da tanır, önemser ve severim. Yıllardır çizgisini bozmadan, her gün kendisini yenileyen, herkes ile pozitif ilişkiye giren bu adama hayrandım zaten ama bu hayranlığım yeni bir parçasını keşfettiğimde daha da arttı. Müdavimi olduğu İbrahim Erkal Kültür Sanat Merkezi’nde Oktay Parlar’ın yönetimindeki Dadaşlar Grubu’nun bir organizasyonunda Toprak adlı bir parçayı söyledi ki bayıldım, bayıldım. Sadece tiyatro oyunculuğu ile değil, böyle müzik alanında da yetenekli olduğunu gösteren Oktay Parlar’ın darbukası eşliğinde kendi yazdığı Toprak şarkısını seslendiren Metin Kara, büyüledi adeta. Özellikle nakaratlarına bayıldığım parçayı o kadar güzel seslendirdi ki bir daha söylemesini istedim.
***
Yanımdaki Ziya Kibar’ı da çimdikledim o ilk söylerken bu parçayı, ‘’Süper değil mi Allah aşkına?’’ dedim. Vallahi kalktım, Oktay ile birlikte bu güzel parçayı söyleyen Metin’i ayakta alkışladım. Açıkçası hem sözlerine hem müziğine hayran kaldığım parçayı bu kadar güzel söylüyor olmasına da şaşırmıştım Metin Kara’nın. Niye şaşırdım, onu da anlamadım ya. Çünkü Metin bunu yapan bir sanatçı. Sanırım siz de İstanbul çok mu uzak toprak/Arada bir buluşak toprak/Etilerde oturup/Lafı belini kırak toprak diye nakaratlarını ve müzik kalitesini görseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. 12 Mart akşamı Nurullah Akçayır, Fatih Koçak gibi önemli sanatçılar ile 12 Mart konserinde sahne alacak olan Metin Kara’yı gidin seyredin, hele de söylerse eğer o parçayı ağzından bir dinleyin bana çok hak vereceksiniz, çok..
Muammer Ustaya da emir büyük yerden geldi!
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bıyık hassasiyetini artık bilmeyen yoktur. En son Milletvekili Mustafa Ilıcalı, İbrahim Aydemir, Aziziye Belediye Başkanı Muhammet Cevdet Orhan ve Vali Okay Memiş, Erdoğan’ın talimat da kokan ricası üzerine bıyık bırakmışlardı. Geçtiğimiz günlerde Erzurum’a gelen Cumhurbaşkanı, yemek için girdiği Muammer Tanhaş’ın işletmesinde bir bıyık mevzusunu daha gündeme getirdi. Yakından tanıdığı Muammer ustayı bıyıksız gören Erdoğan, ondan bıyık bırakmasını istedi ve tıpkı Aziziye Belediye Başkanı Orhan’a dediği gibi ona da ‘’Dadaş bıyıksız olur mu?’’ diye de takıldı. Muammer ustanın, mesleği icabı çok önceleri bıyığını kesmek durumunda kaldığını söylese de Cumhurbaşkanını ikna edemediği görüldü.
Alt yapıya şaşı mı bakılıyor?
Belki yeri, belki zamanı değil ama BB Erzurumspor’da ters giden bir şey var ki o da mevcut yönetimin alt yapıya şaşı olduğu gerçeği! Düşünebiliyor musunuz, Basın Sözcüsü Ahmet Dal’a geçenlerde Öner Biricik’i, Sebati Öztürk’ü sordum, tanımadığını söyledi! Oysa o Öner Biricik ve Sebati Öztürk, alt yapıda antrenördürler ve her ikisi de Erzurumspor’da forma giymiş isimlerdir. Atik Palandöken’i sormadım daha, o da bir alt grubu çalıştırıyor, illa ki tanımıyordur. Kongreden bu yana onca zaman gelmesine rağmen ‘’tam bir spor adamı’’ dediğim ve çok da beğendiğim Ahmet Dal’ın kendi kulübünün alt yapı hocalarını tanımıyor olmasını, henüz tanışmamışlıklarını yadırgadığımı söylemeliyim. Doğrusu bu eksiklik sırf Ahmet Dal’ın değildir elbette. En azından işbaşına gelen yönetim bir şekilde alt yapı hocalarını da yöneticiler ile tanıştırmış olmalıydı. Hem de o kadar mali anlamda destekliyor olmalarına rağmen alt yapı hocalarının tanınmıyor olması büyük eksikliktir. Ha bu arada sanmam ki bir çok yönetici de alt yapı hocalarını da tanıyor olsun. Öylesine bir kopukluk var ki hayret ki ne hayret! Özellikle alt yapıdan sorumlu yönetici Yavuz Güney başta olmak üzere başkan ve yöneticiler bu ihmali bir an önce giderse iyi olur diye düşünüyorum. Nokta.
Ufukta yeni bir kongre mi var?
Hiç de hesapta olmayan Alanya mağlubiyetinden sonra huzursuzluğun gözlendiği BB Erzurumspor’da ligde kalınmasını sağlayacak olan hesaplar yapılırken, Mart sonrası bir kongre de konuşulmaya başlandı. Kongre derken henüz çok fazla dillendirilmiyor ama bazı isimlerin kafasında olmayan bir şey değil. Özellikle kırgın ve de kızgın ayrılan As Başkan Ünsal Kıraç’ın mevcut durumdan çok rahatsız olduğu, yeniden diriliş için bir kongre beklentisi içerisinde olduğu duyumlarını almıyor değilim. Hata başkan Hüseyin Üneş’e de özellikle Adem Çağlayan’ın tesislere çağrılıp görev için teklifte bulunması ile köprüleri atan Kıraç’ın özellikle de 31 Mart seçimlerinin akabinde bir kongre yapılmasını arzu ettiği ve mavi-beyazlı kulübün geleceği için bunu şart olduğunu yakın çevresine söylediğini işitiyorum. O açıdan Mart sonrası bir kongre olur mu, kendi adıma olmaz diye kestirip atanlardan değilimdir.
Tanfer o vefasızlığı hakeden biri değildir!
Bayağı konuşulan bir isimdi aslında. AK Parti’nin eski İl Başkanlarından Hüseyin Tanfer’in oluşturulan meclis üyeleri listesinde yer alacağına bir çokları gibi ben de inanıyordum. Ama ne oldu, ne bitti, İl Seçim Kurulu’na verile listelerde ismi yeralmadı. Hem de Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in istemesine rağmen. Belli ki partide daha hatırı sayılı kişiler devreye girdi, Tanfer’in listelere girmesini engelledi. Parti cenahında bir çokları tarafından şaşkınlıkla karşılanan bu durum elbette ki özellikle Tanfer taraftarlarınca çok yadırgandı. Hüseyin Tanfer gibi bir ismin meclis üyeleri listesinde yeralmamasının parti adına büyük eksiklik olacağı iddiasında bulunulurken, ‘’Hüseyin Tanfer sevilen, sayılan bir isim. O’nun listede yeralması şehir adına bir kazanımdır. Hatta İl başkanlığı gibi önemli bir görevde bulunmuş, layıkıyla da o görevi yapmış birinin öyle bir listeye zorla yazmaları gerekirken hele reva görülen şeye bak? Tanfer’e bir de yetkililer meclis üyesi adayı olsun diye ricada bulunması gerekirken, liste dışında bırakılması tam bir hoyratlıktır, akıl işi değildir’’ deniliyor. Açıkçası ben de Tanfer gibi bir ismin hem de istemesine rağmen o listeye dahil edilmemiş olmasını yanlış oğlu yanlış buluyorum. Bu şehirde sevilen, sayılan, saygınlığı olan biridir o. Her daim de öyle kalmıştır, kalacaktır da. Hem vefa diye bir şey var. Burada vefanın İstanbul’da bir semt olduğu ortaya çıkmıştır. Bu benim son kararımdır.
İşte o ünlü kalemler!
Kuşkusuz Türk tarihi için Kazım Karabekir çok önemli isimlerden biridir. Hele milli mücadele döneminde yaptığı fedakarlıkları bilmeyen yoktur. Erzurum Gazeteciler Cemiyeti, arkadaşımız Neslihan Arzu Keteci aracılığı ile İstanbul’da Kazım Karabekir Paşa’nın yaşayan kızı Timsal Karabekir’e ulaştı ve 12 Mart gazetesi için röportaj gerçekleştirdi. Aynı zamanda Kadıköy Erzurumlular Vakfı Yönetim Kurulu üyesi de olan Neslihan, Timsal Karabekir ile EGC adına görüştü ve basın tarihinde bir ilk’i gerçekleştirdi, Kazım Karabekir’in Gümrü, Moskova ve Kars anlaşmalarında metinleri imzaladığı kalemleri konu aldı. Bugün çıkacak olan özel 12 Mart Gazetesi’nde hem bu kalemlerin fotoğrafları yeralacağı gibi hem de Timsal annenin babası ile ilgili duygu ve düşünceleri olacak..
Bir İsmail usta vardı…
Eskiden Erzurum’un kurtuluş günleri çok renkli geçerdi, çok. Hangi birini anlatsam bilmem ki. Bir defa ev ve işyerleri baştan aşağı Türk bayrakları ile donatılır, Hastaneler Caddesi’de törenler düzenlenir, geceleri fener alayları yapılırdı. Şehrin düşman işgalinden kurtuluşu yıldönümü münasebetiyle farklı farklı organizasyonlar olur, o gün bayram gibi bayram olurdu. O güne dair bir alışkanlığım daha vardı benim. Dr.Ali Gürcan’ın babası İsmail Gürcan dedeyi dinlemek, gazeteye haber etmek. Her 12 Mart günlerinde özellikle rahmetli Sayıl ağabey (Narmanlıoğlu) ile rutinimizdi Huzur Kahvehanesinde İsmail ustayla konuşmamız. Çok da güzel anlatımı vardı rahmetlinin. Tane tane anlatır, bazen Osmanlıca kelimeler söyler, her defasında da Türkçesini yine kendisinden öğrenirdik. Ermeni mezalimini yaşayan son canlıydı, anlattıkları ile bayağı da bir heyecanlanırdık. Hem de her defasında.. Bu vesile ile o İsmail Gürcan dedeyi de , kendisine plaket veren o dönemin valilerinden Vali Recep Birsin Özen’i de rahmetle analım. İkisi de bugün yok, Allah rahmet eylesin..
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Tabağına yiyebileceğin kadar yemek, hayatına sevebileceğin kadar insan al. İsrafa gerek yok! (Anonim)
DUVARIN DİLİ : Yanaklarım duruyoken canımı sıkman çok saçma..