“…Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl
göğüslerin içindeki kalpler kör olur.” Hacc Suresi/46
Çok koşunca tıkanır insan, çok yürüyünce yorulur, dikkatli bakınca bulanır gözleri.
Azmi ihtirasla değiştirince aklı karışır insanın. İyi şeyler fenaya dönüşür. Yeten yetmez olur.
Hırsla saldırınca elindekini büyütmek telaşına, varolan önemsiz kalır. En çoğu bulmadan işi tamama erdiremez. İş hiç tamama ermez ya zaten.
Ben demeye başlayınca insan, birlikten doğan bereket onun yanına uğramaz olur. Her şeyin sahibi sanmaya başlayınca zatını, emaneten verilmiş olanlarda haram olur.
Dünyada az şey vardır kalbi parlatan ve çok şey durmadan karartan.
Bir çocuğun karşısında hürmetle dikilebilmek mesela.
Ya da bir köpeğin çaresizliğine kuyudan su çekebilmek, ayakkabının ıslanmasına aldırmadan.
Belki tatlı bir sözle, sevdadan başı dumanlanmış bir delişmeni ferahlatabilmek.
Yiter karşılık beklenince, kalbi parlak kılan güzellikler.
Bir de zor olanı başarabilenler var. Kötülük kanatlarıyla dünyayı çekilmez kılan yürek âmâları.
Sürekli aklı hesapta olanlar. Durmadan kendi hesaplarına ekleyecekleri, başkalarının haklarını düşünüp duranlar. Haramzadeler az sayılmaz sokakta.
Çocuk olmayı unutmuş topal kalplilerle karşılaşınca bir kavşakta, hemen tanırsın; kararmış suratları, tebessümden nasipsiz çehreleriyle, tanımamak mümkün olmaz onları.
Önce acırsın. Sonra susarsın. İncecik bir sızı kaplar kalbini.
Yaşamı kirletenlerle aynı havayı solumaktan yorgun düşer bedenin.
Yüzün tebessüm kırışıklarına denk gelmeyen surat asışlarına bürünür.
Aynaya baksan kendi halinden korkarsın.
İnsan bu dünyadayken de varlığının ana yurdunu özler anlamadan.
Kesmez onu dünya saadetleriyle bezeli bir uzamda sıkışmak.
Ruh açılmak ister, gönül ferahlık arzu eder. Anlarsan, bir güzellikle sonsuza salı verirsin ruhu. Anlamazsan sıkıldıkça sıkıldıklarına dalarsın.
Faize, binaya, zinaya; kandıkça kanarsın.
Kalp kapanmaya görsün hakikate, ancak sorgular başlayınca nerede hata yaptığını anlarsın.
Sayın gafil; telaşın yükselmekse senin, bilesin her gece semayı dolduran milyarlarca yıldızdan daha yükseğe erişemezsin.
En zengin olmak budalalığına kapılmışsa ihtirasın, Karun var senden önce, nam salmış dünyaya. Onun servetine ne etsen erişemezsin.
Korku salmaksa emelin, şimdiden yanlış yoldasın derim. Tarih Firavunlar yazmış bilesin. Zalimlik sıralamasında onları geçmeye yetmez nefesin.
Üstelik zalim gitmiş adı kalmış yadigâr, zengin göçmüş servetinden bihaber, Şöhreti dünyada olan savurganlar nerdeler?
Kalp kör olunca, özlemler aymazlaşır.
Dünyanın bir arayış yeri olduğunu sanıyorsan, yanıldın.
Bu âlem buluşlara gebedir. Bulmak için geldiklerini bulamazsan, dönmek için geldiğin yerler sana fenadır.
Kapalıysa eğer göğüslerin içindeki kalpler, aramanın sonunda bulunacak olan beladır.
En önce Rabbini bul. Sonrası âlâ üstü âlâdır.
Sonra şükret, sana emaneten verilen servetlere.
Aklına… eline… ayağına… gözüne… kulağına…
Şükret ki, bereket bulaşsın yüreğine.
Ve Efendinin seni kurtarmak için söylediklerine kulak ver.
Bil onun gerek dediğinden başka ihtiyacın olmayacağına.
Dikkat et, kaybetme mükâfatı sonsuzluk olan imtihanı.
Zenginlik arzunu sonsuz olana bırak.
En kudretli olandan korkarak, korkusuzluğa eriş.
Seni, sevilmeye en layık olanı sevmen yüceleştirsin.
Göğüs kafesinin içindeki yüreği, kör bırakma sakın.
Her saniye kulak ver Rabbine.
“…Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.”
Sığın duaya, emin ol yakarışla dolu olan kalpler asla sönmez.