Çanakkale; Haç ile Hilal’in Savaşıdır
Çanakkale Savaşları, Türk ve dünya savaş tarihi açısından büyük öneme sahiptir. Endülüs’te kurulan müthiş medeniyetin Haçlı zihninde yarattığı travmanın sonucudur Çanakkale. Çanakkale savaşları iki zihniyetin kaçınılmaz karşılaşmasıdır.
Hz. Peygamber’e ilk vahyin inişi 610 ve Hz. Peygamber (SAV) vefatı 8 Haziran 632 tarihleri arasıdır. 4 büyük halife dönemi 632-661’dir. 711 yılında Müslümanlar İspanya’yı fethederek Endülüs medeniyetini yeşerttiler. Temelinde yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek olan, adalet ve eşitlikle dünyayı müjdeleyen bir medeniyet, karanlık içindeki bir dünyanın aydınlatılmasıyla devam etti.
Karanlığın içerisinde hüküm süren Haçlı dünyası egemenleri, yeni gelen medeniyet karşısında dehşete kapıldılar. İşte Çanakkale savaşı İslam medeniyeti karşısında dehşete düşen (vahşi medeni) batının üzerimize çullanışıydı.
Hristiyan dünya, Orta Doğu’da adeta putların birer birer devrilmesi gibi kalelerini kaybediyordu. Bu onlar için müthiş bir travmaydı. Kilise öncülüğünde başlayan Haçlı savaşları, aslında İslam medeniyeti ile Kilise, zenginler, egemenler üçgenindeki vahşi batının bir karşılaşmasıydı.
Çok hızlı biçimde dünyayı etkisi altına alan İslam medeniyetini durdurmak, yok etmek kapitalist batı için var olma yok olma mücadelesine dönüştü. Bütün sistemleri bunun üzerine kuruldu.
Siz sanıyor musunuz ki, Çanakkale savaşları 1. Harpteki yalnızca bir cephenin adıdır. Orada Hilal ile Haçın kavgası vardır. Ve Türk Ordusu, Haçı bir daha parçalayarak emperyalist hayalleri yok etmeyi başarmıştır.
Ve siz sanıyor musunuz ki, Türkiye’nin başına sarılan türlü terör belaları (Asalası, fetö’sü, pkk’sı, pyd’si vs.) sebepsizdir. Öyle sanmayın, sebep aynıdır.
İşin mahiyetini daha iyi anlamak için Mehmet Akif’e kulak verin, Akif şöyle sesleniyor;
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,/ Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, / Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; / Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ.../ Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl, / Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,/
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; /Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... /Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Şimdi Çanakkale’yi bir daha düşünmek, idrak etmek zorunda olduğumuzu anlama zamanıdır…
Çanakkale Savaşları, Türk ve dünya savaş tarihi açısından büyük öneme sahiptir. Endülüs’te kurulan müthiş medeniyetin Haçlı zihninde yarattığı travmanın sonucudur Çanakkale. Çanakkale savaşları iki zihniyetin kaçınılmaz karşılaşmasıdır.
Hz. Peygamber’e ilk vahyin inişi 610 ve Hz. Peygamber (SAV) vefatı 8 Haziran 632 tarihleri arasıdır. 4 büyük halife dönemi 632-661’dir. 711 yılında Müslümanlar İspanya’yı fethederek Endülüs medeniyetini yeşerttiler. Temelinde yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek olan, adalet ve eşitlikle dünyayı müjdeleyen bir medeniyet, karanlık içindeki bir dünyanın aydınlatılmasıyla devam etti.
Karanlığın içerisinde hüküm süren Haçlı dünyası egemenleri, yeni gelen medeniyet karşısında dehşete kapıldılar. İşte Çanakkale savaşı İslam medeniyeti karşısında dehşete düşen (vahşi medeni) batının üzerimize çullanışıydı.
Hristiyan dünya, Orta Doğu’da adeta putların birer birer devrilmesi gibi kalelerini kaybediyordu. Bu onlar için müthiş bir travmaydı. Kilise öncülüğünde başlayan Haçlı savaşları, aslında İslam medeniyeti ile Kilise, zenginler, egemenler üçgenindeki vahşi batının bir karşılaşmasıydı.
Çok hızlı biçimde dünyayı etkisi altına alan İslam medeniyetini durdurmak, yok etmek kapitalist batı için var olma yok olma mücadelesine dönüştü. Bütün sistemleri bunun üzerine kuruldu.
Siz sanıyor musunuz ki, Çanakkale savaşları 1. Harpteki yalnızca bir cephenin adıdır. Orada Hilal ile Haçın kavgası vardır. Ve Türk Ordusu, Haçı bir daha parçalayarak emperyalist hayalleri yok etmeyi başarmıştır.
Ve siz sanıyor musunuz ki, Türkiye’nin başına sarılan türlü terör belaları (Asalası, fetö’sü, pkk’sı, pyd’si vs.) sebepsizdir. Öyle sanmayın, sebep aynıdır.
İşin mahiyetini daha iyi anlamak için Mehmet Akif’e kulak verin, Akif şöyle sesleniyor;
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,/ Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, / Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; / Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ.../ Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl, / Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,/
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; /Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... /Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Şimdi Çanakkale’yi bir daha düşünmek, idrak etmek zorunda olduğumuzu anlama zamanıdır…