Şehirlerimizi ilçe ve köylerimizi yönetecek insanları seçtik. Partiler, bu ülkenin partileri, seçilenler bu ülkenin insanları. İnşallah seçilenler yalana talana kapılıp hırslarının kurbanı olmazlar ve Hak için halka hizmet ederler.
Bu meseleyi geçelim…
Biz asıl şuna bakalım: Türkiye’nin de içinde bulunduğu İslam milletinin beka sorunu ağırlaşmaktadır. Müslümanlar, bu tehlikenin ne derece farkındadır, bilinmiyor, farkında olanlar ne yapmaktadır o da meçhuldür!
Müslümanlar şunu anlamalıdır: Batılı siyasetçi ve bilim insanları iki medeniyetten söz ediyor. Doğu ve Batı medeniyeti. Doğu medeniyetinden kastettikleri de daha çok İslam dünyası. Fakat Batı ile hiçbir alanda rekabet edemeyen İslam dünyası Batı medeniyetiyle neyin çatışması içinde olabilir ki?
Eskiden bir İslam Medeniyeti vardı, evet, böylece iki medeniyetten ve bu iki medeniyet arasındaki etkileşim ve çatışmadan söz edilebilirdi.
Şimdi dünya tek kutupludur: Batı!
Kadim İslam Medeniyeti sevgiyi, barışı ve çoğulculuğu kabul etmeseydi, İslam dünyasında, 1400 yıldır varlıklarını koruyan Hristiyanlar ve Yahudiler, nasıl can, mal ve ırz emniyetine, dinî ve kültürel özgürlüğe sahip milletler olarak yaşayabilirlerdi?
Bu gerçek görülmek istenmiyor… Aksine İslam, nefretle ilişkili gösterilip düşman kılınıyor!
Oysa ne kaynakları ne de tarihsel bakımdan nefret ideolojisi Müslüman Medeniyetine ait değildir, Haçlı Seferlerine dayanan Batı Medeniyetine aittir. Bugün nefret ideolojisini benimsemiş El-Kaide ve DEAŞ gibi radikal suç örgütlerinin, İslam'ın eli ve sesi olmadığı, sömürge durumundaki İslam dünyasına hükmeden Batı'nın eli ve sesi olduğu, bu örgütlerin sahipleri tarafından defalarca açıklanmıştır.
Avrupa’da, Amerika’da kök salmış, son örneği Yeni Zelanda’da karşımıza çıkan ve altın çağını yaşayan İslam Karşıtlığı (İslamofobi) Batı emperyalizminin Doğu’ya hükmetme ve kanlı eylemlerini meşrulaştırma aracı olarak iş görmektedir. Batı’da Türkler, Araplar, İranlılar ve göçmenler ekseninde yürütülen Müslüman düşmanlığının kaynağı İslamofobi’dir. ABD öncülüğündeki Batı, kuvvet kullanarak, İslam ülkelerinin egemenliğini çiğniyor ve onları alaya alıyor. Filistin toprağı Kudüs’ü, Suriye toprağı Golan Tepelerini, çekinmeden İsrail adına gasp ettiğini açıklayabiliyor!
Irak’ı, Suriye’yi kafasına göre bölüp şehir hükümetleri kurmaya çalışıyor.
Türkiye’ye, İran’a ölümcül darbeler vurmak için kumpaslar kuruyor!
Mısır’ı, Suudi Arabistan’ı, petrol ülkelerini arka bahçesi olarak doğrudan yönetiyor!
Mağrip ülkelerinde ise yemediği halt yok!
George W. Bush, İslam dünyasındaki ABD askeri varlığını kendi icatları olan terörle mücadele bağlamında, Haçlı Seferleri’ne benzetmişti ve yine kendi icatları olan İslamofobi’yle iltisaklı göstermişti. O gün bugün İslam dünyası bu algıya karşı çıkamadı. Çünkü milli ve evrensel standardı olan bir İslam Medeniyeti kurma çabası içinde olunamadı.
Batı medeniyetin gelip dayandığı çıkmaz ise şudur: İslamofobi ve buna bağlı aşırı sağcılık, ırkçılık, ötekileştirme, nefret söylemi, terör, sömürü, ülkeleri parçalama, terör örgütleri kurup silahlandırma, ayni ülke halkını birbirine kırdırma, ulus devletleri bölüp uyduruk şehir hükümetleri kurma, böylece onların maddi ve manevi varlığını yok etme ve medeniyet tasavvurundan uzaklaştırıp tam olarak mankurtlaştırma!
Hiçbir şekilde tevil edilemeyecek düzeyde aleniyet kazanmış bu iğrenç saldırı Batı medeniyetinin sonudur. ‘İslam aklı’ ‘belediyeyi ben yöneteceğim!’ kavgasının ötesine geçip insanlığa son bir altın çağ yaşatabilecek olan İslam Medeniyetini kurabilir. Milli enerjimiz böyle bir ilahi ülküye kanalize edilmelidir. Ne var ki iş zordur: Hristiyan Batı medeniyeti ve İsrailiyat, Müslüman memleketlerinde birçok alana hâkimdir. Önce bu durum sorgulanmalı ve İslam medeniyetine bir alan açılmalıdır.
Tekraren söylüyoruz ki: Büyük devlet, medeniyet tasavvuru olan devlettir. Türkiye büyüyen bir devlettir, fakat İslam’ın evrensel ilkelerini temel yapıp milli-küresel bir medeniyet tasavvuru oluşturup gerçekleştiremezse asla büyük bir devlet olamayacak, üçüncü sınıf bir Batı müstemlekesi kalacaktır; o da kalabilirse!
Diğer Müslüman ülkelerin durumu zaten hepten perişanlıktır!
Bu meseleyi geçelim…
Biz asıl şuna bakalım: Türkiye’nin de içinde bulunduğu İslam milletinin beka sorunu ağırlaşmaktadır. Müslümanlar, bu tehlikenin ne derece farkındadır, bilinmiyor, farkında olanlar ne yapmaktadır o da meçhuldür!
Müslümanlar şunu anlamalıdır: Batılı siyasetçi ve bilim insanları iki medeniyetten söz ediyor. Doğu ve Batı medeniyeti. Doğu medeniyetinden kastettikleri de daha çok İslam dünyası. Fakat Batı ile hiçbir alanda rekabet edemeyen İslam dünyası Batı medeniyetiyle neyin çatışması içinde olabilir ki?
Eskiden bir İslam Medeniyeti vardı, evet, böylece iki medeniyetten ve bu iki medeniyet arasındaki etkileşim ve çatışmadan söz edilebilirdi.
Şimdi dünya tek kutupludur: Batı!
Kadim İslam Medeniyeti sevgiyi, barışı ve çoğulculuğu kabul etmeseydi, İslam dünyasında, 1400 yıldır varlıklarını koruyan Hristiyanlar ve Yahudiler, nasıl can, mal ve ırz emniyetine, dinî ve kültürel özgürlüğe sahip milletler olarak yaşayabilirlerdi?
Bu gerçek görülmek istenmiyor… Aksine İslam, nefretle ilişkili gösterilip düşman kılınıyor!
Oysa ne kaynakları ne de tarihsel bakımdan nefret ideolojisi Müslüman Medeniyetine ait değildir, Haçlı Seferlerine dayanan Batı Medeniyetine aittir. Bugün nefret ideolojisini benimsemiş El-Kaide ve DEAŞ gibi radikal suç örgütlerinin, İslam'ın eli ve sesi olmadığı, sömürge durumundaki İslam dünyasına hükmeden Batı'nın eli ve sesi olduğu, bu örgütlerin sahipleri tarafından defalarca açıklanmıştır.
Avrupa’da, Amerika’da kök salmış, son örneği Yeni Zelanda’da karşımıza çıkan ve altın çağını yaşayan İslam Karşıtlığı (İslamofobi) Batı emperyalizminin Doğu’ya hükmetme ve kanlı eylemlerini meşrulaştırma aracı olarak iş görmektedir. Batı’da Türkler, Araplar, İranlılar ve göçmenler ekseninde yürütülen Müslüman düşmanlığının kaynağı İslamofobi’dir. ABD öncülüğündeki Batı, kuvvet kullanarak, İslam ülkelerinin egemenliğini çiğniyor ve onları alaya alıyor. Filistin toprağı Kudüs’ü, Suriye toprağı Golan Tepelerini, çekinmeden İsrail adına gasp ettiğini açıklayabiliyor!
Irak’ı, Suriye’yi kafasına göre bölüp şehir hükümetleri kurmaya çalışıyor.
Türkiye’ye, İran’a ölümcül darbeler vurmak için kumpaslar kuruyor!
Mısır’ı, Suudi Arabistan’ı, petrol ülkelerini arka bahçesi olarak doğrudan yönetiyor!
Mağrip ülkelerinde ise yemediği halt yok!
George W. Bush, İslam dünyasındaki ABD askeri varlığını kendi icatları olan terörle mücadele bağlamında, Haçlı Seferleri’ne benzetmişti ve yine kendi icatları olan İslamofobi’yle iltisaklı göstermişti. O gün bugün İslam dünyası bu algıya karşı çıkamadı. Çünkü milli ve evrensel standardı olan bir İslam Medeniyeti kurma çabası içinde olunamadı.
Batı medeniyetin gelip dayandığı çıkmaz ise şudur: İslamofobi ve buna bağlı aşırı sağcılık, ırkçılık, ötekileştirme, nefret söylemi, terör, sömürü, ülkeleri parçalama, terör örgütleri kurup silahlandırma, ayni ülke halkını birbirine kırdırma, ulus devletleri bölüp uyduruk şehir hükümetleri kurma, böylece onların maddi ve manevi varlığını yok etme ve medeniyet tasavvurundan uzaklaştırıp tam olarak mankurtlaştırma!
Hiçbir şekilde tevil edilemeyecek düzeyde aleniyet kazanmış bu iğrenç saldırı Batı medeniyetinin sonudur. ‘İslam aklı’ ‘belediyeyi ben yöneteceğim!’ kavgasının ötesine geçip insanlığa son bir altın çağ yaşatabilecek olan İslam Medeniyetini kurabilir. Milli enerjimiz böyle bir ilahi ülküye kanalize edilmelidir. Ne var ki iş zordur: Hristiyan Batı medeniyeti ve İsrailiyat, Müslüman memleketlerinde birçok alana hâkimdir. Önce bu durum sorgulanmalı ve İslam medeniyetine bir alan açılmalıdır.
Tekraren söylüyoruz ki: Büyük devlet, medeniyet tasavvuru olan devlettir. Türkiye büyüyen bir devlettir, fakat İslam’ın evrensel ilkelerini temel yapıp milli-küresel bir medeniyet tasavvuru oluşturup gerçekleştiremezse asla büyük bir devlet olamayacak, üçüncü sınıf bir Batı müstemlekesi kalacaktır; o da kalabilirse!
Diğer Müslüman ülkelerin durumu zaten hepten perişanlıktır!