İslamcılığın 50 yılı geçen tarihi vardır. Bu süre içerisinde hem İslamcılara, hem toplumumuza, hem dünya Müslümanlarına, hem de insanlığa kazandırdıkları vardır. Biz bu yazılarımızda bu konuyu ele alacağız. Önce, İslamcıların siyaset sahnesine çıktıklarında Ülkemiz ne halde idi, onunla başlayalım:
1970’li Yıllarda Ülkemizin Siyasi Görünümü:
1960’lı yılların sonu, 70’li yılların başında, İslamcılar siyaset sahnesine çıktıklarında, Ülkemizde iki dünya görüşü ve üç siyasal akım vardı. Bunlar:
1- Solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş,
2- Fikri bir altyapısı olmayan, sağcı, liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüş,
3- Türkçü-Milliyetçi akım idi.
Solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş, yani Milletin tarihinden, kültüründen ve kimliğinden kopmuş CHP; demokrasi doktrini içinde, bir parti olmaktan ziyade, Türk Halkını, kendi ruh kökünden koparmayı, değiştirmeyi ve bozmayı kendisine misyon edinmiş ve bunun için var olduğunu düşünen bir siyasal örgüt idi. Devleti kendisinin kurduğunu düşünmenin verdiği, aşırı özgüvenle de herkese tepeden bakan bir tavrı vardı. İttihat ve Terakki Partisi ile beraber yaklaşık 40 yıllık tek parti iktidarı döneminde yer yer halkımıza büyük zulüm ve zorluklar yaşatmıştır. Bu parti, Halkımız tarafından hiç tutulmadı ve eline geçen ilk fırsatta onu iktidardan uzaklaştırdı. Bununla beraber, 40 yıllık tek parti döneminde yetiştirip yerleştirdiği kadrolarla, 1950’den sonra da, Ülkeyi aslında O yönetiyordu. Ayrıca halen kültürel, sanatsal ve eğitimsel olarak ta hâkimiyetini ciddi anlamda sürdürmektedir. İnsanların kendi özünden kültüründen, inancından ve tarihinden yansızlaşması, uzaklaşması ve kopması, hep onun işine gelmekte idi, onun lehine yazılmakta idi, bugün de öyledir. O yüzden aslında CHP ile mücadele etmek demek, Halkımızın kendi inancını tarihini ve kültürünü öğrenmesine ön ayak ve yardımcı olmak demektir. Nitekim CHP de bunu bildiği için, bütün gücüyle, bu gerçeğin karşısında konumlanmıştır.
Halktan kopuk, fikri bir altyapısı olmayan, sağcı-liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüş, siyaseten CHP ile kavga içerisindeymiş gibi görünse de, özde birbirlerine yakın ve aynı dünya görüşüne mensup iki görüştür.. Ancak ona destek veren Halk, öyle değildir. Hatta halkımız, O’nu, istediği ve beğendiği için değil, CHP iktidar olmasın diye, onu hep ehven-i şer olarak görür, öylece ‘ona sarılırdı’. O görüştekiler için önemli olan, girdiği seçimi kazanmak ve siyasal iktidarı elde etmekti. Bunun için ne lazımsa yapardı. CHP’nin, belirttiğimiz misyonuna yönelik ciddi bir karşı duruşu asla olmazdı. O, hep günlük yaşardı.
Bu iki partinin, yaklaşık 60 yıllık iktidarı döneminde ülkemizde devlet millet zıtlaşması had safhada; bilim-teknoloji ve sanayi yok denecek düzeyde; ekonomi dışa bağımlı, hem yardım alıyor, hem de emir; üretim diye bir şey yok ya da çok az, ihracat ise, zaten yok denecek kadar az. İçeriye ve dışarıya yönelik bir hedeften yoksun; halk ta devle te perişan ve yokluk içerisinde idi.
Türkçü-Milliyetçi akım ise, o gün için söylüyorum, siyasette zayıf olmakla beraber, fikirde Kemalistlere daha yakın, solculardan uzak, hatta kavgalı; pratikte ise daha çok sağcı, liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüşe yakın, giderek Anadolu gençliğinin yöneldiği akım.
Görünüşte üçüncü bir görüş olarak siyasete Necmettin Erbakan Başkanlığında giren İslamcı-Milli ve yerli görüş, MSP, bir siyasal parti olarak sahaya girdiğinde, asırlarca İslam’a hizmet etmiş olan Halkımız, Müslüman, ancak İslam hakkındaki bilgi ve yaşama düzeyi nötr olmaya yaklaşmıştı. Ayrıca yukarıda saydığımız durumların yanında, halk, sağcı ve solcu; gençlik te Milliyetçi ve komünist diye ikiye bölünmüştü. Özellikle gençlikte çok ciddi bir terör dehşeti yaşanmakta idi. Halk desteğinin dışında bütün psikolojik ve sosyolojik üstünlükler solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş sahiplerinin ellerinde idi. Devlette, bürokraside, iş dünyasında, basında, sendikal düzlemde, her kademedeki yargı düzeyinde, eğitimde, sanatta solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş egemendi. Sadece siyasal üstünlük, o da sadece sayısal olarak sağcı, liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüşün elinde idi.
Yarın devam edelim.
1970’li Yıllarda Ülkemizin Siyasi Görünümü:
1960’lı yılların sonu, 70’li yılların başında, İslamcılar siyaset sahnesine çıktıklarında, Ülkemizde iki dünya görüşü ve üç siyasal akım vardı. Bunlar:
1- Solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş,
2- Fikri bir altyapısı olmayan, sağcı, liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüş,
3- Türkçü-Milliyetçi akım idi.
Solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş, yani Milletin tarihinden, kültüründen ve kimliğinden kopmuş CHP; demokrasi doktrini içinde, bir parti olmaktan ziyade, Türk Halkını, kendi ruh kökünden koparmayı, değiştirmeyi ve bozmayı kendisine misyon edinmiş ve bunun için var olduğunu düşünen bir siyasal örgüt idi. Devleti kendisinin kurduğunu düşünmenin verdiği, aşırı özgüvenle de herkese tepeden bakan bir tavrı vardı. İttihat ve Terakki Partisi ile beraber yaklaşık 40 yıllık tek parti iktidarı döneminde yer yer halkımıza büyük zulüm ve zorluklar yaşatmıştır. Bu parti, Halkımız tarafından hiç tutulmadı ve eline geçen ilk fırsatta onu iktidardan uzaklaştırdı. Bununla beraber, 40 yıllık tek parti döneminde yetiştirip yerleştirdiği kadrolarla, 1950’den sonra da, Ülkeyi aslında O yönetiyordu. Ayrıca halen kültürel, sanatsal ve eğitimsel olarak ta hâkimiyetini ciddi anlamda sürdürmektedir. İnsanların kendi özünden kültüründen, inancından ve tarihinden yansızlaşması, uzaklaşması ve kopması, hep onun işine gelmekte idi, onun lehine yazılmakta idi, bugün de öyledir. O yüzden aslında CHP ile mücadele etmek demek, Halkımızın kendi inancını tarihini ve kültürünü öğrenmesine ön ayak ve yardımcı olmak demektir. Nitekim CHP de bunu bildiği için, bütün gücüyle, bu gerçeğin karşısında konumlanmıştır.
Halktan kopuk, fikri bir altyapısı olmayan, sağcı-liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüş, siyaseten CHP ile kavga içerisindeymiş gibi görünse de, özde birbirlerine yakın ve aynı dünya görüşüne mensup iki görüştür.. Ancak ona destek veren Halk, öyle değildir. Hatta halkımız, O’nu, istediği ve beğendiği için değil, CHP iktidar olmasın diye, onu hep ehven-i şer olarak görür, öylece ‘ona sarılırdı’. O görüştekiler için önemli olan, girdiği seçimi kazanmak ve siyasal iktidarı elde etmekti. Bunun için ne lazımsa yapardı. CHP’nin, belirttiğimiz misyonuna yönelik ciddi bir karşı duruşu asla olmazdı. O, hep günlük yaşardı.
Bu iki partinin, yaklaşık 60 yıllık iktidarı döneminde ülkemizde devlet millet zıtlaşması had safhada; bilim-teknoloji ve sanayi yok denecek düzeyde; ekonomi dışa bağımlı, hem yardım alıyor, hem de emir; üretim diye bir şey yok ya da çok az, ihracat ise, zaten yok denecek kadar az. İçeriye ve dışarıya yönelik bir hedeften yoksun; halk ta devle te perişan ve yokluk içerisinde idi.
Türkçü-Milliyetçi akım ise, o gün için söylüyorum, siyasette zayıf olmakla beraber, fikirde Kemalistlere daha yakın, solculardan uzak, hatta kavgalı; pratikte ise daha çok sağcı, liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüşe yakın, giderek Anadolu gençliğinin yöneldiği akım.
Görünüşte üçüncü bir görüş olarak siyasete Necmettin Erbakan Başkanlığında giren İslamcı-Milli ve yerli görüş, MSP, bir siyasal parti olarak sahaya girdiğinde, asırlarca İslam’a hizmet etmiş olan Halkımız, Müslüman, ancak İslam hakkındaki bilgi ve yaşama düzeyi nötr olmaya yaklaşmıştı. Ayrıca yukarıda saydığımız durumların yanında, halk, sağcı ve solcu; gençlik te Milliyetçi ve komünist diye ikiye bölünmüştü. Özellikle gençlikte çok ciddi bir terör dehşeti yaşanmakta idi. Halk desteğinin dışında bütün psikolojik ve sosyolojik üstünlükler solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş sahiplerinin ellerinde idi. Devlette, bürokraside, iş dünyasında, basında, sendikal düzlemde, her kademedeki yargı düzeyinde, eğitimde, sanatta solcu, sosyalizm hayranı-Kemalist görüş egemendi. Sadece siyasal üstünlük, o da sadece sayısal olarak sağcı, liberal-kapitalizmin bozulmuş hali olan görüşün elinde idi.
Yarın devam edelim.