Bazı okuyucular, Türkiye’nin ekonomik krizinde iktidarca yapılan israfın daha etkin olduğunu, dış müdahalenin bahaneden ibaret olduğu görüşünü iletmişler. Birde Erdoğan yağcılığı yaptığım hükmüne varmışlar.
Şayet Erzurum’da kamuda yapılan bir israfa şahit olduysanız, mümkün ise görsel belgeleriyle Ak Parti, Cumhurbaşkanlığı, ilgili bakanlıklara iletilmeniz çözüm olabilir.
Birbiri ardına yazdığım yazıların gerçeği görmemek veya yağcılık ile ilgisi kabul edilemez. Aynı köşede Erdoğan’ın heybesini pervasızca tüketmek, Erdoğan adına hareket ederek kamuda, çok alanda bir grubun menfaatine kullanan kesimlerle ilgili eleştirilerim oldu. Bu kesimler arasında yerelde siyasi figürleri, sendikaları sayarken, sivil örgüt görünümlü kişisel çıkarcı dernek veya başka ad altında toplananları saydığımı hatırlıyorum.
Ak Partili olduğum için Ak Partili belediyelerde veya diğer kamu kurumlarında ezildiğini anlata anlata bitiremeyenleri sayıp durdum. Bir siyasi hesabımın olmadığı da açıktır.
Alternatif
Ak Parti olarak bakmıyorum, gözlemlerim Erdoğan’ın bir alternatifinin olmadığı noktasındadır. Suriye’deki gelişmeler Türkiye için hayati önem taşıyor. Doğu Akdeniz ve bağlı olarak Libya’daki durduğumuz yer bizim için hayatidir.
Türkiye, Suriye’de DEAŞ ve PKK/PYD tehdidini önlemek amacıyla Elbab ve Zeytindalı harekatını düzenledi. Özellikle Zeytindalı Harekatı ile ilgili Cumhur İttifakı dışındaki partilerin liderlerin tavırlarını unuttuk mu? Unutabilecek miyiz?
Millet ittifakının liderleri Zeytindalı’na ABD ve Batının tepkisine yakın bir tavır sergilerken, halkın böylesi liderlere güveninin nasıl sağlanacağını sorgulamak gerekmiyor mu?
Daha yakın ve taze örnek verelim! S 400 ile ilgili muhalefet liderlerinin açıklamalarına bir bakın! Bir hanımefendi, önce “aldığım bir duyuma göre” diye başlayan cümlesini ‘Sarayın güvenliği için alınıyor’ diyebildi. Ardından, S 400’ler alınacak ama hangarda çürümeye terkedilecek açıklamasını rahatlıkla yapabildi. CHP’nin S 400 tavrı da evlere şenlik değil mi?
Türk milleti, siyaseti böyle okuyabilen liderlere nasıl güvenecek. Güvenmeli mi? Hatırlayın yakın zamanda CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ’cü isimlere Selahattin Demirtaş’ı ekleyerek “bunlar neden içeride, bilmiyorum’ diye siyasi konuşma yapabildi.
Yeni kurulması muhtemel parti veya partiler ile ilgili kestirim çok doğru olmayabilir, ancak şunu söylemek gerekiyor, Türkiye’nin yönetimine aday olan parti veya partiler;
1-FETÖ ile mücadele konusunda açık tavır gösterebilmelidirler.
2-PKK ile mücadele, Suriye’de ABD’nin kurmaya çalıştığı ve İsrail’in güvenliğini garantileyecek Garnizon terör devleti konusunda nasıl bir politika izleyecektir.
3-Libya’da meşru hükümeti devirmek için ABD, Suudi Arabistan, BAE başta olmak üzere batılı güçlerin desteklediği General Hafter’e karşı meşru hükümeti Türkiye destekliyor. İktidar adayının bu konuda açık tavrı gerekiyor.
Cumhuriyet Gazetesinden Mehmet Ali Güler, Libya’nın parçalanma sürecine, yani Kaddafi’nin devrilme süreciyle ilgili Erdoğan’a suçlamalar yöneterek “Baştan yanıtlayalım: Evet, Libya’da savaşıyoruz!
Türkiye’nin haberi yok, ama Türkiye’yi yönetenler milletten ve milletin Meclisi’nden habersiz Libya’da savaşıyorlar!
Nasıl savaşıyoruz, neden savaşıyoruz gibi sorulara yanıt vermek için baştan başlamamız gerekiyor” diye lafı dolandırarak Erdoğan’ın neredeyse kendisi için orada savaştığını söylüyor. Sanırsınız ABD’de yayın yapan bir gazetenin ABD’li köşe yazarı.
Şayet Libya’da Türkiye çıkarlarını korumak, tarihsel bağlarımız olan bu ülkede var olmak için olmayacak ise nerede olacak. Yine Doğu Akdeniz’de büyük bir gerilim var. 212 savaş gemisi bölgede. Batı, ABD, AB, Rusya, Türkiye’ye gerilimi artırma çağrısı yapıyor. Sanırsınız babalarının toprağından kovuyorlar. Balkanlar’da verilen mücadeleye hiç değinmeyeceğim.
Bütün bu gerçekler karşısında siz Erdoğan yağcılığı yaptığımı düşünüyorsanız, inanın çok yanılıyorsunuz!
Şayet Erzurum’da kamuda yapılan bir israfa şahit olduysanız, mümkün ise görsel belgeleriyle Ak Parti, Cumhurbaşkanlığı, ilgili bakanlıklara iletilmeniz çözüm olabilir.
Birbiri ardına yazdığım yazıların gerçeği görmemek veya yağcılık ile ilgisi kabul edilemez. Aynı köşede Erdoğan’ın heybesini pervasızca tüketmek, Erdoğan adına hareket ederek kamuda, çok alanda bir grubun menfaatine kullanan kesimlerle ilgili eleştirilerim oldu. Bu kesimler arasında yerelde siyasi figürleri, sendikaları sayarken, sivil örgüt görünümlü kişisel çıkarcı dernek veya başka ad altında toplananları saydığımı hatırlıyorum.
Ak Partili olduğum için Ak Partili belediyelerde veya diğer kamu kurumlarında ezildiğini anlata anlata bitiremeyenleri sayıp durdum. Bir siyasi hesabımın olmadığı da açıktır.
Alternatif
Ak Parti olarak bakmıyorum, gözlemlerim Erdoğan’ın bir alternatifinin olmadığı noktasındadır. Suriye’deki gelişmeler Türkiye için hayati önem taşıyor. Doğu Akdeniz ve bağlı olarak Libya’daki durduğumuz yer bizim için hayatidir.
Türkiye, Suriye’de DEAŞ ve PKK/PYD tehdidini önlemek amacıyla Elbab ve Zeytindalı harekatını düzenledi. Özellikle Zeytindalı Harekatı ile ilgili Cumhur İttifakı dışındaki partilerin liderlerin tavırlarını unuttuk mu? Unutabilecek miyiz?
Millet ittifakının liderleri Zeytindalı’na ABD ve Batının tepkisine yakın bir tavır sergilerken, halkın böylesi liderlere güveninin nasıl sağlanacağını sorgulamak gerekmiyor mu?
Daha yakın ve taze örnek verelim! S 400 ile ilgili muhalefet liderlerinin açıklamalarına bir bakın! Bir hanımefendi, önce “aldığım bir duyuma göre” diye başlayan cümlesini ‘Sarayın güvenliği için alınıyor’ diyebildi. Ardından, S 400’ler alınacak ama hangarda çürümeye terkedilecek açıklamasını rahatlıkla yapabildi. CHP’nin S 400 tavrı da evlere şenlik değil mi?
Türk milleti, siyaseti böyle okuyabilen liderlere nasıl güvenecek. Güvenmeli mi? Hatırlayın yakın zamanda CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ’cü isimlere Selahattin Demirtaş’ı ekleyerek “bunlar neden içeride, bilmiyorum’ diye siyasi konuşma yapabildi.
Yeni kurulması muhtemel parti veya partiler ile ilgili kestirim çok doğru olmayabilir, ancak şunu söylemek gerekiyor, Türkiye’nin yönetimine aday olan parti veya partiler;
1-FETÖ ile mücadele konusunda açık tavır gösterebilmelidirler.
2-PKK ile mücadele, Suriye’de ABD’nin kurmaya çalıştığı ve İsrail’in güvenliğini garantileyecek Garnizon terör devleti konusunda nasıl bir politika izleyecektir.
3-Libya’da meşru hükümeti devirmek için ABD, Suudi Arabistan, BAE başta olmak üzere batılı güçlerin desteklediği General Hafter’e karşı meşru hükümeti Türkiye destekliyor. İktidar adayının bu konuda açık tavrı gerekiyor.
Cumhuriyet Gazetesinden Mehmet Ali Güler, Libya’nın parçalanma sürecine, yani Kaddafi’nin devrilme süreciyle ilgili Erdoğan’a suçlamalar yöneterek “Baştan yanıtlayalım: Evet, Libya’da savaşıyoruz!
Türkiye’nin haberi yok, ama Türkiye’yi yönetenler milletten ve milletin Meclisi’nden habersiz Libya’da savaşıyorlar!
Nasıl savaşıyoruz, neden savaşıyoruz gibi sorulara yanıt vermek için baştan başlamamız gerekiyor” diye lafı dolandırarak Erdoğan’ın neredeyse kendisi için orada savaştığını söylüyor. Sanırsınız ABD’de yayın yapan bir gazetenin ABD’li köşe yazarı.
Şayet Libya’da Türkiye çıkarlarını korumak, tarihsel bağlarımız olan bu ülkede var olmak için olmayacak ise nerede olacak. Yine Doğu Akdeniz’de büyük bir gerilim var. 212 savaş gemisi bölgede. Batı, ABD, AB, Rusya, Türkiye’ye gerilimi artırma çağrısı yapıyor. Sanırsınız babalarının toprağından kovuyorlar. Balkanlar’da verilen mücadeleye hiç değinmeyeceğim.
Bütün bu gerçekler karşısında siz Erdoğan yağcılığı yaptığımı düşünüyorsanız, inanın çok yanılıyorsunuz!