Erzurum’da rafineri olur mu?
Petrol boru hatları geçiyor, niçin olmasın?
Erzurum’da doğalgaz santralleri kurulamaz mı?
Kurulur, doğalgaz boru hatları geçiyor ya!
Erzurum oyuncak sektörünün üretim üslerinden biri olamaz mı?
Erzurum’un, tekstil kentleri arasına katılmasının önünde bir engel var mı? Vs.
Bunların her birini, bir yönetici-politikacı sıfatıyla, EBB Başkanı Sayın Sekmen dillendirdi.
Bu projelerin kiminin ayağı yere basıyordu, kiminin basmıyordu; ama neticede, -imkân mümkün kaidesi- gereğince her birinin olması, fikir düzeyinde, mümkündür.
Fakat iş realiteye gelince bu projelerin hiçbiri gerçekleşemedi.
Şimdi, Sayın Sekmen, bir iki yıldır, ‘Erzurum’u tekstil üssü yapacağız’ fikrini dillendiriyor.
Seçim öncesi çıktığı bir ulusal TV’de, Erzurum 2. Organize Sanayii Bölgesi’ndeki binaların bitmek üzere olduğunu, Nisan ve Mayıs aylarında faaliyete geçileceğini söylemişti.
Ancak, geldik Temmuz’a… Bir iki binanın yapıldığı anlaşılıyor, ne var ki binalarda faaliyet gösterecek tekstil müteşebbisleri henüz ortada yok.
Oysa ‘yatırımcı hazır, binaların teslim edilmesini bekliyorlar!’ deniliyordu.
PUSULA’nın, 11 Temmuz 2019 günkü sayısında yayınlanan haberde, Erzurum Valisi Okay Memiş Bey ile Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen Bey’in, İstanbul’da, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ile bu konuyu görüştüklerini ve desteklerini talep ettiklerini öğreniyoruz.
Ne diyeyim! İnşallah çabaları sonuç verir; geçmişte olduğu gibi, yine bir iki uyanık ortaya çıkıp, kimi teşviklerden yararlanarak, bir iki yıl oyalandıktan sonra, onlar da çekip gitmez.
Bu gelişmeler bağlamında ortada Erzurumlular olarak, görmezlikten gelemeyeceğimiz bir sorunumuz var: İlgisizlik, sahiplenmeme, olumlu-olumsuz bir tepki vermeme sorunu…
Kanaatim, Erzurum’un ileri hamleler yapamamasının altında yatan en önemli engellerden biri şehrin bu tutum ve davranış biçimidir.
Sayın Memiş ve Sayın Sekmen, görev süreleri bittiğinde, ikisi de bu şehirden ayrılacak; fakat ikisi de burada kalacakmış gibi, bir çaba içinde.
Peki, bu çabalar karşısında şehir nerede duruyor?
Erzurum’un politik gücü, sivil toplum gücü, kamuoyu gücü, akademik gücü, basın gücü, bu çabaların içinde ne ölçüde yer alıyor?
Medyadan takip ettiğimiz kadarıyla pek kimse ilgilenmiyor.
Sekmen’in diğer projelerine olduğu gibi, tekstilkent projesinin de, lehinde aleyhinde demeç veren, yürütülen girişimlerin yanında fiilen yer alan kimsecikler yok!
Şehrin gündemi başka, iki zatın gündemi başka! (Şehrin dedi-kodu dışında ne gündemi var, doğrusu onu da bilmiyorum ya!)
Oysa basit bir kaidedir: Kuvvetler bir noktada toplandığında, kalıcı başarı elde etmek daima mümkündür.
Gelelim dilimize pelesenk ettiğimiz şu meşum söze: Erzurum sahipsiz şehir! Doğru, tekstilkent için ne yapıyorsun, hiçbir şey! O zaman şehrine sahip çıkmamış oluyorsun. Gidici iki insan senin için çabalıyor, fakat sen seyir bile etmiyorsun, çünkü o bile bir dikkat gerektiriyor.
Kimse kızmasın, ama fikrimi söyleyeceğim: Çetin Baydar, Erzurumlu psikolojisini izah saadetinde, ‘maraba şehir!’ demişti, ben de buna, ‘Erzurum, kamudan geçinen ‘miskinler tekkesi gibi bir yerdir!’, sözünü ilave etmek istiyorum.
Ruhu hamaset çengeline asılı kalmış bir şehirden bir sanayi şehri çıkarmak, ileri adımlar beklemek, oldukça zordur.
Fakat şehrin gidici iki yöneticisi gibi Ferhatlar, ille de dağı delip miskinler tekkesinin şirinlerini suya kavuşturacağız diyorlar; biz de, inşallah, diyelim.
Petrol boru hatları geçiyor, niçin olmasın?
Erzurum’da doğalgaz santralleri kurulamaz mı?
Kurulur, doğalgaz boru hatları geçiyor ya!
Erzurum oyuncak sektörünün üretim üslerinden biri olamaz mı?
Erzurum’un, tekstil kentleri arasına katılmasının önünde bir engel var mı? Vs.
Bunların her birini, bir yönetici-politikacı sıfatıyla, EBB Başkanı Sayın Sekmen dillendirdi.
Bu projelerin kiminin ayağı yere basıyordu, kiminin basmıyordu; ama neticede, -imkân mümkün kaidesi- gereğince her birinin olması, fikir düzeyinde, mümkündür.
Fakat iş realiteye gelince bu projelerin hiçbiri gerçekleşemedi.
Şimdi, Sayın Sekmen, bir iki yıldır, ‘Erzurum’u tekstil üssü yapacağız’ fikrini dillendiriyor.
Seçim öncesi çıktığı bir ulusal TV’de, Erzurum 2. Organize Sanayii Bölgesi’ndeki binaların bitmek üzere olduğunu, Nisan ve Mayıs aylarında faaliyete geçileceğini söylemişti.
Ancak, geldik Temmuz’a… Bir iki binanın yapıldığı anlaşılıyor, ne var ki binalarda faaliyet gösterecek tekstil müteşebbisleri henüz ortada yok.
Oysa ‘yatırımcı hazır, binaların teslim edilmesini bekliyorlar!’ deniliyordu.
PUSULA’nın, 11 Temmuz 2019 günkü sayısında yayınlanan haberde, Erzurum Valisi Okay Memiş Bey ile Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen Bey’in, İstanbul’da, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ile bu konuyu görüştüklerini ve desteklerini talep ettiklerini öğreniyoruz.
Ne diyeyim! İnşallah çabaları sonuç verir; geçmişte olduğu gibi, yine bir iki uyanık ortaya çıkıp, kimi teşviklerden yararlanarak, bir iki yıl oyalandıktan sonra, onlar da çekip gitmez.
Bu gelişmeler bağlamında ortada Erzurumlular olarak, görmezlikten gelemeyeceğimiz bir sorunumuz var: İlgisizlik, sahiplenmeme, olumlu-olumsuz bir tepki vermeme sorunu…
Kanaatim, Erzurum’un ileri hamleler yapamamasının altında yatan en önemli engellerden biri şehrin bu tutum ve davranış biçimidir.
Sayın Memiş ve Sayın Sekmen, görev süreleri bittiğinde, ikisi de bu şehirden ayrılacak; fakat ikisi de burada kalacakmış gibi, bir çaba içinde.
Peki, bu çabalar karşısında şehir nerede duruyor?
Erzurum’un politik gücü, sivil toplum gücü, kamuoyu gücü, akademik gücü, basın gücü, bu çabaların içinde ne ölçüde yer alıyor?
Medyadan takip ettiğimiz kadarıyla pek kimse ilgilenmiyor.
Sekmen’in diğer projelerine olduğu gibi, tekstilkent projesinin de, lehinde aleyhinde demeç veren, yürütülen girişimlerin yanında fiilen yer alan kimsecikler yok!
Şehrin gündemi başka, iki zatın gündemi başka! (Şehrin dedi-kodu dışında ne gündemi var, doğrusu onu da bilmiyorum ya!)
Oysa basit bir kaidedir: Kuvvetler bir noktada toplandığında, kalıcı başarı elde etmek daima mümkündür.
Gelelim dilimize pelesenk ettiğimiz şu meşum söze: Erzurum sahipsiz şehir! Doğru, tekstilkent için ne yapıyorsun, hiçbir şey! O zaman şehrine sahip çıkmamış oluyorsun. Gidici iki insan senin için çabalıyor, fakat sen seyir bile etmiyorsun, çünkü o bile bir dikkat gerektiriyor.
Kimse kızmasın, ama fikrimi söyleyeceğim: Çetin Baydar, Erzurumlu psikolojisini izah saadetinde, ‘maraba şehir!’ demişti, ben de buna, ‘Erzurum, kamudan geçinen ‘miskinler tekkesi gibi bir yerdir!’, sözünü ilave etmek istiyorum.
Ruhu hamaset çengeline asılı kalmış bir şehirden bir sanayi şehri çıkarmak, ileri adımlar beklemek, oldukça zordur.
Fakat şehrin gidici iki yöneticisi gibi Ferhatlar, ille de dağı delip miskinler tekkesinin şirinlerini suya kavuşturacağız diyorlar; biz de, inşallah, diyelim.