“İşte, bu senin elinle kazandığın (seçtiğin); Allah kullarına zulmedici değil.” (Hacc 10)
Allahü Teâlâ kâinatı ve insanı yarattı; insan için seçimler yaptı; seçimlerini Kuran’da bildirdi. Koşul koydu ki, eğer yarattığım insan, seçtiğim yaşama kurallarına uyarsa, ona dünyada mutluluk sözüm var; ahrette ise ebedî kalacağı yer, cennet ülkesi olacaktır. Maide suresinin üçüncü ayetinde bizim için yaptığı seçimi şu şekilde kesin olarak açıklamaktadır:
“…elyevme ekmeltu lekum dînekum veetmemtu aleykum nimetî veradîtu lekumu l islâme dînâ../ Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı seçtim, hoşnut oldum…”
Ne var ki, insan, Kuran’da bildirildiği üzere, ‘pek cahildir’; ta baştan beri Rabbinin kendisi için yaptığı seçimlere uymayarak, kendi seçimlerine uymayı tercih edegelmiştir.
Allah’ın seçimlerini kâle almayan insan; o, bir rezildir!
Neden o bir rezildir? Şundan: Memur, amirine tabi iken ve her işini yasalara, yönetmeliklere, mevzuata uygun yapmakla sorumlu tutulmuşken, sıra Rabbinin emir ve yasaklarına gelince, üç maymunu oynamayı tercih etmektedir: Görmedim, işitmedim, bilmiyorum!.. Kişi, Allah’ın seçimlerini seçmediğinde yanına kalacak değildir… Memur; amirine, yasalara, yönetmeliklere, mevzuata uymadığında; uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve nihayet memuriyetten atılma gibi, yaptırımlarla muhatap olmaktan kurtulamamaktadır. İnsanlar da Rabbimizin, ‘kulluk için yarattığı’ memurlarıdır; kulluğun nasıl olacağına dair mevzuat, Kuran’da bildirilmiş ve her kul/memur, görevini öğrenip yerine getirmekle sorumlu tutulmuştur. Aile, eğitim ve devlet, vatandaşlarına ‘kulluk görevini’ öğretmekle yükümlüdür. Aksi takdirde herkes sorumludur; cezai yaptırım kaçınılmazdır.
‘Memur insanın’ hidayeti, Allah’ın seçimlerine (Kuran) uymaktır. Memurun, kendi heva vü hevesine uyması, ‘ben, Allah’ı tanımıyorum veya Ondan korkmuyorum!’ gibi bir arsızlık ve meydan okumadır. Rabbimiz, bu psikolojiyi Hacc sure on ikinci ayetinde, ‘zâlike hüve ddalâlul beîd / İşte derin sapıklık budur!’ ifadesiyle değerlendirmiştir.
Sonuç: Yaşamak sürekli seçimler yapmaktır. İnsanın nefsine ve çevresine uyarak doğru seçimler yapması mümkün olsaydı Allah, bizim için seçimler yapmaz ve Kuran’ı indirmezdi. Kişi Kuran’ı seçmeyip nefsini seçtiğinde ne elde etmiş olacağı Hacc suresinin on birinci ayetinde şu şekildi ifade edilmiştir: ‘hasira ddunyâ vel âhira../ (o) dünyada ve ahrette kaybetmiştir..’
Allahü Teâlâ kâinatı ve insanı yarattı; insan için seçimler yaptı; seçimlerini Kuran’da bildirdi. Koşul koydu ki, eğer yarattığım insan, seçtiğim yaşama kurallarına uyarsa, ona dünyada mutluluk sözüm var; ahrette ise ebedî kalacağı yer, cennet ülkesi olacaktır. Maide suresinin üçüncü ayetinde bizim için yaptığı seçimi şu şekilde kesin olarak açıklamaktadır:
“…elyevme ekmeltu lekum dînekum veetmemtu aleykum nimetî veradîtu lekumu l islâme dînâ../ Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı seçtim, hoşnut oldum…”
Ne var ki, insan, Kuran’da bildirildiği üzere, ‘pek cahildir’; ta baştan beri Rabbinin kendisi için yaptığı seçimlere uymayarak, kendi seçimlerine uymayı tercih edegelmiştir.
Allah’ın seçimlerini kâle almayan insan; o, bir rezildir!
Neden o bir rezildir? Şundan: Memur, amirine tabi iken ve her işini yasalara, yönetmeliklere, mevzuata uygun yapmakla sorumlu tutulmuşken, sıra Rabbinin emir ve yasaklarına gelince, üç maymunu oynamayı tercih etmektedir: Görmedim, işitmedim, bilmiyorum!.. Kişi, Allah’ın seçimlerini seçmediğinde yanına kalacak değildir… Memur; amirine, yasalara, yönetmeliklere, mevzuata uymadığında; uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve nihayet memuriyetten atılma gibi, yaptırımlarla muhatap olmaktan kurtulamamaktadır. İnsanlar da Rabbimizin, ‘kulluk için yarattığı’ memurlarıdır; kulluğun nasıl olacağına dair mevzuat, Kuran’da bildirilmiş ve her kul/memur, görevini öğrenip yerine getirmekle sorumlu tutulmuştur. Aile, eğitim ve devlet, vatandaşlarına ‘kulluk görevini’ öğretmekle yükümlüdür. Aksi takdirde herkes sorumludur; cezai yaptırım kaçınılmazdır.
‘Memur insanın’ hidayeti, Allah’ın seçimlerine (Kuran) uymaktır. Memurun, kendi heva vü hevesine uyması, ‘ben, Allah’ı tanımıyorum veya Ondan korkmuyorum!’ gibi bir arsızlık ve meydan okumadır. Rabbimiz, bu psikolojiyi Hacc sure on ikinci ayetinde, ‘zâlike hüve ddalâlul beîd / İşte derin sapıklık budur!’ ifadesiyle değerlendirmiştir.
Sonuç: Yaşamak sürekli seçimler yapmaktır. İnsanın nefsine ve çevresine uyarak doğru seçimler yapması mümkün olsaydı Allah, bizim için seçimler yapmaz ve Kuran’ı indirmezdi. Kişi Kuran’ı seçmeyip nefsini seçtiğinde ne elde etmiş olacağı Hacc suresinin on birinci ayetinde şu şekildi ifade edilmiştir: ‘hasira ddunyâ vel âhira../ (o) dünyada ve ahrette kaybetmiştir..’