Cumhur ittifakının kurucusu bu millettir, sandıktan da bu milletin iradesi çıkacaktır.
24 Haziran seçimlerine 4 kala Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın ile seçim sürecini konuştuk. Cumhur ittifakının neden kurulduğunu, ittifak sloganın neden ‘Millet Aklı’ olduğunu ve MHP’nin seçim startını neden Güney ilçelerinden verdiğini sorduk. Hiç tereddüt etmeden tüm sorulara içtenlikle cevap veren Aydın, 24 Haziran seçimlerinin önemini ve kazanımlarını anlattı.
Cumhur ittifakına bakış sahada nasıl, ittifaka destek mi fazla yoksa tepki mi?
Sahayı anlatmadan bu ittifakın neden kurulduğunu ve hangi şartların bizleri bu birlikteliğe zorladığını anlatmak isterim izninizde. Öncelikle AK Parti olsun Milliyetçi Hareket Partisi olsun taban itibari ile aralarında geçişkenlik olan iki parti, ikisine milliyetçi ve muhafazakar olan partiler. Belki bizde milliyetçilik damarı biraz fazla onlarda muhafazakârlık, haliyle seçmen tabanında iki parti arasındaki seçmen geçişkenliği iki parti arasında zaten yaşanıyordu. Dolayısıyla ittifak yaparken bu denge kendini bariz bir şekilde gösterdi. Malumunuz Milliyetçi Hareket Partisi’ne 2011 de başlayan bir kumpas, bir değişiklik girişimi, Türkiye’yi siyaseten teslim alma girişimi fiyasko ile sonuçlandı. Hem 7 Haziran sonrası hem 1 Kasım seçimleri sonrası aynı girişim devam etti. Ama Allaha şükür Milliyetçi Hareket Partisi büyük bedeller ödeyerek bunu aştı. Hedef şuydu; Meclis dışında Milliyetçi Hareket Partisini bırakmak.
Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi bu milletin gerçek anlamda siyasi teminatı ülkenin bekası ve milletin birliği ve bütünlüğü temin için çalışan bir parti. Bu ülkenin üzerinde hesapları olan iç ve dış mihraklar bu yapımızı çok iyi bildikleri için saldırdılar. Onlar bu girişimde Başarlı olamadılar ama Milliyetçi Hareket Partisi çok büyük bedeller ödedi. Operasyon Genel Başkan operasyonuna kadar götürüldü. Düşündüler ki tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi gibi başını değiştirirsek ilkelerinde değişiriz.7 Haziran sonrası Başbakanlık teklifi ve rüşveti ile başladılar. Bugün bu dörtlü ittifakı dizayn eden üst akılın bir projesiydi bu. Milliyetçi Hareket Partisini içine alacağımız bir yapıyla Türk siyasetine çok rahat yön verebiliriz. Bunu da Genel Başkanımız elinin tersi ile ret edince bu sefer artık MHP’siz bir Türk siyaseti dizayn edilmeye çalışıldı. Allaha çok şükür bunda başarılı olamadılar. Ne zamana kadar? Sayın Akşener’in ‘25 bin Ülkücü ile gerekirse saraya yürürüm, Temmuz’dan sonra Başbakan’ım, gençleri saraya yürütürüm’ dedi. Hangi saraya yürüteceksiniz bunları? Türkiye Cumhuriyeti’nin. Devletin başına yürütecek bu aynı zamanda isyana bir çağrıdır. Orada ne olacaktı? Sarayda boş durmayacaktı, Allah korusun bu insanları sokağa çekme projesiydi. Saray 25 bin asker ile mukavemette bulunsa ne olacaktı? Türkiye bir iç savaş çıkmazına sokulacaktı. Suriye ve Irak tarzı bölünmeye götürülecekti. Bu gelişmeleri Sayın Genel Başkanımız siyasi feraseti ile ön gördü ve buna müdahale etti. Çok zor günler geçirdik. Kendi bünyemize ağır hasarlar verdik. Ama daha sonra çok şükür toparlandık.
Siyasete ilk darbe Milliyetçi Hareket Partisi’ne yapılan operasyon mu dur?
Hayır, aslında siyasete ilk darbe Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılmıştır. Türkiye’de sert muhalefet yapısını yok edelim dendi önce. Bugün ki o dörtlü ittifakı kuran o üst akıl, önce teker teker dizayn etmeye çalıştı Türk siyasetini, CHP’de başarılı oldu. Malum soroz yapısının parti içine sızması ve Deniz Baykal’ın milli, ulusalcı, Atatürk’çü, Cumhuriyetin temel prensiplerine bağlı olan o gün ki Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu operasyon yapıldı ve başarılı olundu.
İkinci müdahale Milliyetçi Hareket Partisine yapıldı. Ama MHP bunlara çok zaman kaybettirdi. Dik duruş sergiledi, ideolojik yapısı ile bunların başarlı olmalarına engel oldu. Üçüncü bir alternatif kalmıştı nihai çözüme gitmek.
Türk Silahlı Kuvvetler içerindeki cansız hücreleri canlı hale getirmekti. İşte 15 Temmuz olayı hep birlikte yaşadık. 15 Temmuz sonrası bir anda millet sokağa çıktığında hiçbir siyasi hezeyanı taşımadı. Hiçbir siyasi sembolü taşımadı. Tamamen o temel değerlerimiz kurucu değerlerimiz olan vatan, millet, bayrak, devlet, ezan gibi ulvi değerlerimiz etrafında sokağa çıktı ve kenetlendi. Burada ağırlıklı olarak AK Partili seçmen olsun Milliyetçi Hareket Partili seçmen olsun istiklale karşı, tecavüz girişimine karşı dik durarak sokakta omuz omuza verdiler. Cumhur ittifakı o gün millet arasında yapıldı. Ve bunu 7 Ağustos’ta yeni kapıda daha bu sistematik hale geldi ve ete kemiğe büründü.
Daha sonra liderler bunu ilkesel hale getirdi. Sokağın verdiği mesajı Genel Başkanlarımız iyi algıladı ve bunu siyaseten eyleme döktüler. Bu nedenle bizim sloganımız şu; Cumhur ittifakı millet aklı. Yani millet bize bu ittifakı bir görev olarak verdi. Bizde bunu baş tacı ettik. Millet siyasi bir kavga yeni bir cepheleşme ve bölünme istemiyor. Çünkü söz konusu vatan, söz konusu milletin bekas söz konusu bu milletin birliği ve beraberliği. İşte o saatten sonra siyaset teferruattır. Genel Başkanımız siyaseti bir tarafa bıraktı, ‘önce ülkem ve milletim’ diyerek bu ittifakı eyleme dönüştürdü.
Şimdi asıl sorunuza gelmek istiyorum. Şimdiye kadar yaptığımız tüm gezilerde en taşradan en kenardan en merkeze kadar iki parti tabanında bu ittifakın yerinde olduğunu, bu ittifakın ülkenin geleceği bakımından çok faydalı olacağını ifade ettiler. Çok fazla övgü ve dua aldık. Özellikle Genel Başkanımıza karşı büyük dualar, övgüler duyuyoruz her gittiğimiz yerde. Allah sizden razı olsun; Ülkenin bu zor günlerinde sayın Genel Başkan elini taşın altına koydu, büyük bir siyasi risk aldı. Bu kolay bir karar değil. Bir Cumhurbaşkanı destekleme kararı alıyorsunuz ve aday çıkarmıyorsunuz. Allah korusun MHP’de bu hissi ve nefsi davrananlar ya da birilerinin empoze etmesiyle sahaya çıkıp yüzde birlikleri dahi olmayanların ‘bende adayım’ dediği bir süreçte, MHP’nin ‘hayır Cumhurbaşkanı adayımız bellidir. Bu milletin ittifakına birliğine helal gelmesin, bizim adayımız Tayyip Erdoğan’dır. Biz Türk Milliyetçileri, Ülkücüler olarak arkasında sözünün eri olarak duracağız’ dedik. Ve bunun karşılığı da çok güçlü şekilde yankılardı, destek buldu.
[caption id="attachment_121150" align="alignright" width="485"] İlk turda Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanır. Güçlü bir Cumhurbaşkanı, güçlü parlamento ile mümkündür, ikisi de eşit oy almalı[/caption]
Tabanda hiç mi çatlak ses yok?
Sahada var tabiki,1 Kasım’da bizden tamamen kopmuş, farklı yapılar içersinde girmiş, artık yeni bir siyasi kimliğe bürünmüş olmalarına rağmen hala sağda solda kendilerini ifade edip tanımlarken hala referans olarak yeni partisi ile yeni bir şey söylemiyor. MHP ve Ülkücülüğü referans gösteriyor. Çünkü kendilerini tanımlayacak başka kimlikleri ve ispatları yok ellerinde. Halbuki bu doğru bir söylem ve yaklaşım değil. Bunlar bizden gideli zaten çok olmuştu. Seçmende hiçbir çatlak ses yok. O çatlak sesi bizden olmayan bu güruh çıkarıyor. Bunlar yeni partilerine gittiler ama bu partinin tüzüğünde Milliyetçilik adına Ülkücülük adına tek bir madde dahi yok. Bunlar MHP’den giderken reddi kimlik, reddi miras ederek gittiler, yeni bir oluşum için gittiler. Şimdi sanki çok ortaklı bir şirkette hisseleri varmış gibi davranıyorlar. Bunların hepsini seçmen görüyor ve bunlar asla kabul görmüyorlar.
Ortada bir Cumhur ittifakı var. Bu İttifaka şer ittifakı diyenler ir süre sonra Milletvekili transfer ederek bana göre hiç de ahlaki olmayan bir ittifak kurdular. Bu ittifakı niye kurdular? Çünkü birileri böyle bir talimat verdi. Şimdi her iki ittifak için Erzurum kamuoyunda A ittifakı ne diyor B ittifakı ne diyor, Cumhur ittifakı ne diyor. Sonunda adına millet dediler ama milleten kopuk bir yapı var. Bunların öncelikleri ney?
Cumhur ittifakının öncelikleri şu en önceliğimiz milletin bekası, bunun için terörle mücadele şu anda alanda etkili mücadele yapılıyor mu? Yapılıyor. Sınır içinde sınır ötesinde Türkiye Cumhuriyetine karşı yapılacak her türlü girişime dur diyecek bir hükümet var mı? Var. Bu hükümetin arkasında Cumhur ittifakının ana gövdesini oluşturan iki parti var mı? Var. Kandile kadar gidiliyor. Dün bunlar hayal idi. Ama şimdi tüm bunların yapılmasının yanlış olduğunu iddia eden karşıda bir ittifak daha var. Tam tersine terörle mücadele değil, terörle müzakere diyorlar.Hala yapay bir Kürt sorununu dillendiriyorlar. Halbuki Cumhurbaşkanı artık Diyarbakır’da net bir şekilde söyledi. Biz on yıllardır söylüyoruz; Türkiye’de neden etnik kimlikli kardeşlerimizi ötekileştiriyoruz. Neden ülkeyi bölmeye parçalamaya çalışıyoruz. Oysa bizim Anayasamız çok net, kimseye ayrıcalık tanımıyor herkes eşittir diyor.
Biz OHAL devam etsin, son terörist yok edilinceye kadar diyoruz. Bu mücadele sekteye uğramasın, Türkiye gerçekten ateş çemberinin içinde. Türkiye’nin içinde her ulusa ait ayak oyunu plan ve proje gerçekleştirmek isteyen bir yapı var. Ajanları cirit atıyor medya üzerinden, siyaset üzerinden, STK’lar üzerinden. Hatta Üniversiteler üzerinden insanları sokağa çekip çatıştırmak isteyenleri var. Şimdi Cumhur ittifakı diyor ki; bunlarla sonuna kadar mücadele, diğer ittifak diyor ki; hayır müzakere. Halk bunu görüyor. Biz bu şartlarda OHAL’e devam onlar diyor ki gelir gelmez OHAL’i kaldıracağız. Biz diyoruz ki gerçekten toplum vicdanını yaralayan kader kurbanları var. İçerdeki izdihamı kötü şartlarda gidermek adına çünkü içerde risk var. Hapishaneler patlamaya hazır bombalar haline dönüştü, güçlü yapılar var. Fikri yapısı sağlam terör örgütünün yapıları var, birde mağdurlar var. Adi suçlular var. Şimdi biz kader kurbanları için af istiyoruz ve terör muaf tutulsun diyoruz. Onlarda aksine terör uzantısının lideri başta olmak üzere Selahattin Demirtaş ismini zikrederek bunlara af talebinde bulunuyorlar. Buda kamu vicdanında büyük hasarlara neden oluyor. Oysa bu ülkede Kürt sorunu değil terör sorunu vardır.
Erzurum ölçeğinde baktığımızda Milliyetçi Hareket Partisi’ni Kürt vatandaşlarımızın çoğunlukta yaşadığı Güney ilçelerimizde göremiyorduk. Ama 24 Haziran seçim kampanyasının startını Güney ilçelerinden başlattınız. Bu değişimin nedeni nedir?
Şimdi ülkenin güneyinden başlamak lazım, Türkiye’de gerçekten Doğu ve Güneydoğu’da büyük badireler atlatan halkımız var. Özünde milletine, devletine, bayrağına çok bağlı bir halk ama zaman zaman terörün pençesinde büyük bedeller ödediler. Uzağa gitmeye gerek yok benim Karayazı ilçemde festival kapsamında yapılan bir kutlama yaylada yapılıyor, o alana teröristler geliyor ve zorla o insanların evlatlarını kaçırıp dağa götürüyorlar. Mahkemeler kuruyorlar. Tehditle haraç alıyorlar. Şantaj ile vergi topluyorlar. Siyaseten sandık başında insanları kendi istedikleri partiye oy kullanmaları için baskı altında tutuyorlar. Bunlar yaşandı durum böyleydi. Diyarbakır Sur, Nusaybin olaylarını hatırlayın, eş başkanlık dönemlerini hatırlayın. Siyasetin boşluklarından yararlanıp yerel yönetimler vasıtasıyla halka hizmet götürmeleri gerekirken sokakları, caddeleri, evleri mayınla döşediler. Sınırdan illegal olarak geçişler arttı, bir anda Türkiye’yi cehenneme çevirdiler. Bu şartlarda yöre insanı çaresizdi. Gerçekten illegal yapının ellerinde kaldılar. Ölümle zulüm ile tehdit edildiler. 7 Haziran’a kadar böyleydi. Ama 15 Temmuz’dan sonra terörle mücadele kararlığı başladı. Çözüm süreci çöpe atıldı. Devlet başa geldi, kuzgun leşten kalktı. 2014 yılında ben şahsi yaşadım, bana kolluk kuvvetleri ‘güney ilçelere gelmeyin, sizi koruyamayız, can güvenliği yok’ dediler. Devlet terörle mücadeleye başladı, bu eş başkanlar görevden alındı. Kayyum atandı ve bu insanlara gerçek hizmet gitmeye başladı. Güneydeki insanlarımız nefes almaya başladı.
Bir ülkede güvenlik yoksa orada yaşam yoktur. Hakkari’nin, Şırnak’ın il olması elinden alınıyordu buna MHP’e tepki koydu, bu gerçekleşmedi. Milliyetçi Hareket Partisi hakkın sevgisini kazanmış bir partidir. Erzurum güney ilçelerindeki vatandaşlarımızı bizleri bizzat davet ettiler. Güney ilçelerimizde ilçe teşkilatlarımızı açtık ve ilk ziyaretlerimize başladık. Halktan çok olumlu tepkiler aldık. MHP olmadan bu bölgede huzur olmaz dediler.
Seçmene vaat olarak neler anlatıyorsunuz?
Bir kere seçmene öncelikle Cumhur ittifakının ne olduğunu, neden böyle bir oluşuma gerek görüldüğünü anlatıyoruz. Çünkü bu yapıyı anlamadan Türk Siyasetine yön vermek çok zor. Bu bir zaruretten meydana gelmiş bir oluşumdur. Bunu anlatıyoruz. İnanın köylerdeki insanımızın feraseti çok yüksek, bu işi o kadar iyi anlamış ki. Zaten bu bizim isteğimizdi diyorlar. Biz yine de yeni sistemin ne getirip ne götüreceğini açık açık anlatıyoruz. Yanlış bir algı var. Tek adamlık asla söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ancak yürütmenin sağlam yürütülmesi için sağlam bir parlamentoya ihtiyaç vardır. Parlamento yasamadır. Yasama zayıf olursa yasama yürütmeni arkasında aynı gücü taşımaz ise yani Cumhurbaşkanı yüzde %51 ile seçildi ama mecliste bu çoğunluk olmazsa sıkıntı olur. Amerika bunu yaşadı, biz seçmene diyor ki eğer parlamento Cumhurbaşkanı ile aynı oranda güç almazsa Cumhurbaşkanın A şahsı ya da B şahsın olması bir anlam ifade etmez. Cumhurun başı da Cumhur ittifakı da güçlü olursa tıpkı 15 Temmuz’da olduğu dik bir Cumhurbaşkanı, güven veren bir parlamento olacak.
Bunların dışında yerel ve genel sorunlarını bildiğimiz için çözümlerimizi anlatıyoruz. Ama reçetemizi net ortaya koyuyoruz. Sadece yapacaklarımızı değil yaptıklarımızı da dillendiriyoruz. Taşeron yasasını ele almıştık bakın odu. Asgari ücrete iyileştirme istedik oldu. Biz bu ülkenin her sorununa hakimiz, Allaha şükür çözecek gücümüzde mevcut.
24 Haziran’da ne olur, ilk turda Cumhurbaşkanı seçilir mi?
Kesinlikle bu iş ilk turda biter. Biliyorsunuz referandumda bu ittifak vardı. Tahminlerimizde bir milim bile kayma olmadı. Sayın Cumhurbaşkanı’na Erzurum için yüzde 75 demiştim. Hatta birde espri yapmıştım. Rize’den ne çıkar ise bizden de o çıkar demiştim. Erzurum ölçeğinde zaten sorun yok. Türkiye içinde yüzde 51 rakamı yakalanacaktır.
Madem Tahminleriniz çok iyi Erzurum içinde bir tahminde bulunun lütfen.
Valla Erzurum’da çoğunluk Cumhurbaşkanlığında Sayın Recep Tayyip Erdoğan diyecek. Milletvekilliğinde ise iki parti arasında dengeli bir paylaşım yapacak.
Millet kurduğu ittifaka oy verecek
24 Haziran seçimlerine 4 kala Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın ile seçim sürecini konuştuk. Cumhur ittifakının neden kurulduğunu, ittifak sloganın neden ‘Millet Aklı’ olduğunu ve MHP’nin seçim startını neden Güney ilçelerinden verdiğini sorduk. Hiç tereddüt etmeden tüm sorulara içtenlikle cevap veren Aydın, 24 Haziran seçimlerinin önemini ve kazanımlarını anlattı.
Cumhur ittifakına bakış sahada nasıl, ittifaka destek mi fazla yoksa tepki mi?
Sahayı anlatmadan bu ittifakın neden kurulduğunu ve hangi şartların bizleri bu birlikteliğe zorladığını anlatmak isterim izninizde. Öncelikle AK Parti olsun Milliyetçi Hareket Partisi olsun taban itibari ile aralarında geçişkenlik olan iki parti, ikisine milliyetçi ve muhafazakar olan partiler. Belki bizde milliyetçilik damarı biraz fazla onlarda muhafazakârlık, haliyle seçmen tabanında iki parti arasındaki seçmen geçişkenliği iki parti arasında zaten yaşanıyordu. Dolayısıyla ittifak yaparken bu denge kendini bariz bir şekilde gösterdi. Malumunuz Milliyetçi Hareket Partisi’ne 2011 de başlayan bir kumpas, bir değişiklik girişimi, Türkiye’yi siyaseten teslim alma girişimi fiyasko ile sonuçlandı. Hem 7 Haziran sonrası hem 1 Kasım seçimleri sonrası aynı girişim devam etti. Ama Allaha şükür Milliyetçi Hareket Partisi büyük bedeller ödeyerek bunu aştı. Hedef şuydu; Meclis dışında Milliyetçi Hareket Partisini bırakmak.
Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi bu milletin gerçek anlamda siyasi teminatı ülkenin bekası ve milletin birliği ve bütünlüğü temin için çalışan bir parti. Bu ülkenin üzerinde hesapları olan iç ve dış mihraklar bu yapımızı çok iyi bildikleri için saldırdılar. Onlar bu girişimde Başarlı olamadılar ama Milliyetçi Hareket Partisi çok büyük bedeller ödedi. Operasyon Genel Başkan operasyonuna kadar götürüldü. Düşündüler ki tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi gibi başını değiştirirsek ilkelerinde değişiriz.7 Haziran sonrası Başbakanlık teklifi ve rüşveti ile başladılar. Bugün bu dörtlü ittifakı dizayn eden üst akılın bir projesiydi bu. Milliyetçi Hareket Partisini içine alacağımız bir yapıyla Türk siyasetine çok rahat yön verebiliriz. Bunu da Genel Başkanımız elinin tersi ile ret edince bu sefer artık MHP’siz bir Türk siyaseti dizayn edilmeye çalışıldı. Allaha çok şükür bunda başarılı olamadılar. Ne zamana kadar? Sayın Akşener’in ‘25 bin Ülkücü ile gerekirse saraya yürürüm, Temmuz’dan sonra Başbakan’ım, gençleri saraya yürütürüm’ dedi. Hangi saraya yürüteceksiniz bunları? Türkiye Cumhuriyeti’nin. Devletin başına yürütecek bu aynı zamanda isyana bir çağrıdır. Orada ne olacaktı? Sarayda boş durmayacaktı, Allah korusun bu insanları sokağa çekme projesiydi. Saray 25 bin asker ile mukavemette bulunsa ne olacaktı? Türkiye bir iç savaş çıkmazına sokulacaktı. Suriye ve Irak tarzı bölünmeye götürülecekti. Bu gelişmeleri Sayın Genel Başkanımız siyasi feraseti ile ön gördü ve buna müdahale etti. Çok zor günler geçirdik. Kendi bünyemize ağır hasarlar verdik. Ama daha sonra çok şükür toparlandık.
Siyasete ilk darbe Milliyetçi Hareket Partisi’ne yapılan operasyon mu dur?
Hayır, aslında siyasete ilk darbe Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılmıştır. Türkiye’de sert muhalefet yapısını yok edelim dendi önce. Bugün ki o dörtlü ittifakı kuran o üst akıl, önce teker teker dizayn etmeye çalıştı Türk siyasetini, CHP’de başarılı oldu. Malum soroz yapısının parti içine sızması ve Deniz Baykal’ın milli, ulusalcı, Atatürk’çü, Cumhuriyetin temel prensiplerine bağlı olan o gün ki Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu operasyon yapıldı ve başarılı olundu.
İkinci müdahale Milliyetçi Hareket Partisine yapıldı. Ama MHP bunlara çok zaman kaybettirdi. Dik duruş sergiledi, ideolojik yapısı ile bunların başarlı olmalarına engel oldu. Üçüncü bir alternatif kalmıştı nihai çözüme gitmek.
Türk Silahlı Kuvvetler içerindeki cansız hücreleri canlı hale getirmekti. İşte 15 Temmuz olayı hep birlikte yaşadık. 15 Temmuz sonrası bir anda millet sokağa çıktığında hiçbir siyasi hezeyanı taşımadı. Hiçbir siyasi sembolü taşımadı. Tamamen o temel değerlerimiz kurucu değerlerimiz olan vatan, millet, bayrak, devlet, ezan gibi ulvi değerlerimiz etrafında sokağa çıktı ve kenetlendi. Burada ağırlıklı olarak AK Partili seçmen olsun Milliyetçi Hareket Partili seçmen olsun istiklale karşı, tecavüz girişimine karşı dik durarak sokakta omuz omuza verdiler. Cumhur ittifakı o gün millet arasında yapıldı. Ve bunu 7 Ağustos’ta yeni kapıda daha bu sistematik hale geldi ve ete kemiğe büründü.
Daha sonra liderler bunu ilkesel hale getirdi. Sokağın verdiği mesajı Genel Başkanlarımız iyi algıladı ve bunu siyaseten eyleme döktüler. Bu nedenle bizim sloganımız şu; Cumhur ittifakı millet aklı. Yani millet bize bu ittifakı bir görev olarak verdi. Bizde bunu baş tacı ettik. Millet siyasi bir kavga yeni bir cepheleşme ve bölünme istemiyor. Çünkü söz konusu vatan, söz konusu milletin bekas söz konusu bu milletin birliği ve beraberliği. İşte o saatten sonra siyaset teferruattır. Genel Başkanımız siyaseti bir tarafa bıraktı, ‘önce ülkem ve milletim’ diyerek bu ittifakı eyleme dönüştürdü.
Şimdi asıl sorunuza gelmek istiyorum. Şimdiye kadar yaptığımız tüm gezilerde en taşradan en kenardan en merkeze kadar iki parti tabanında bu ittifakın yerinde olduğunu, bu ittifakın ülkenin geleceği bakımından çok faydalı olacağını ifade ettiler. Çok fazla övgü ve dua aldık. Özellikle Genel Başkanımıza karşı büyük dualar, övgüler duyuyoruz her gittiğimiz yerde. Allah sizden razı olsun; Ülkenin bu zor günlerinde sayın Genel Başkan elini taşın altına koydu, büyük bir siyasi risk aldı. Bu kolay bir karar değil. Bir Cumhurbaşkanı destekleme kararı alıyorsunuz ve aday çıkarmıyorsunuz. Allah korusun MHP’de bu hissi ve nefsi davrananlar ya da birilerinin empoze etmesiyle sahaya çıkıp yüzde birlikleri dahi olmayanların ‘bende adayım’ dediği bir süreçte, MHP’nin ‘hayır Cumhurbaşkanı adayımız bellidir. Bu milletin ittifakına birliğine helal gelmesin, bizim adayımız Tayyip Erdoğan’dır. Biz Türk Milliyetçileri, Ülkücüler olarak arkasında sözünün eri olarak duracağız’ dedik. Ve bunun karşılığı da çok güçlü şekilde yankılardı, destek buldu.
[caption id="attachment_121150" align="alignright" width="485"] İlk turda Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanır. Güçlü bir Cumhurbaşkanı, güçlü parlamento ile mümkündür, ikisi de eşit oy almalı[/caption]
Tabanda hiç mi çatlak ses yok?
Sahada var tabiki,1 Kasım’da bizden tamamen kopmuş, farklı yapılar içersinde girmiş, artık yeni bir siyasi kimliğe bürünmüş olmalarına rağmen hala sağda solda kendilerini ifade edip tanımlarken hala referans olarak yeni partisi ile yeni bir şey söylemiyor. MHP ve Ülkücülüğü referans gösteriyor. Çünkü kendilerini tanımlayacak başka kimlikleri ve ispatları yok ellerinde. Halbuki bu doğru bir söylem ve yaklaşım değil. Bunlar bizden gideli zaten çok olmuştu. Seçmende hiçbir çatlak ses yok. O çatlak sesi bizden olmayan bu güruh çıkarıyor. Bunlar yeni partilerine gittiler ama bu partinin tüzüğünde Milliyetçilik adına Ülkücülük adına tek bir madde dahi yok. Bunlar MHP’den giderken reddi kimlik, reddi miras ederek gittiler, yeni bir oluşum için gittiler. Şimdi sanki çok ortaklı bir şirkette hisseleri varmış gibi davranıyorlar. Bunların hepsini seçmen görüyor ve bunlar asla kabul görmüyorlar.
Ortada bir Cumhur ittifakı var. Bu İttifaka şer ittifakı diyenler ir süre sonra Milletvekili transfer ederek bana göre hiç de ahlaki olmayan bir ittifak kurdular. Bu ittifakı niye kurdular? Çünkü birileri böyle bir talimat verdi. Şimdi her iki ittifak için Erzurum kamuoyunda A ittifakı ne diyor B ittifakı ne diyor, Cumhur ittifakı ne diyor. Sonunda adına millet dediler ama milleten kopuk bir yapı var. Bunların öncelikleri ney?
Cumhur ittifakının öncelikleri şu en önceliğimiz milletin bekası, bunun için terörle mücadele şu anda alanda etkili mücadele yapılıyor mu? Yapılıyor. Sınır içinde sınır ötesinde Türkiye Cumhuriyetine karşı yapılacak her türlü girişime dur diyecek bir hükümet var mı? Var. Bu hükümetin arkasında Cumhur ittifakının ana gövdesini oluşturan iki parti var mı? Var. Kandile kadar gidiliyor. Dün bunlar hayal idi. Ama şimdi tüm bunların yapılmasının yanlış olduğunu iddia eden karşıda bir ittifak daha var. Tam tersine terörle mücadele değil, terörle müzakere diyorlar.Hala yapay bir Kürt sorununu dillendiriyorlar. Halbuki Cumhurbaşkanı artık Diyarbakır’da net bir şekilde söyledi. Biz on yıllardır söylüyoruz; Türkiye’de neden etnik kimlikli kardeşlerimizi ötekileştiriyoruz. Neden ülkeyi bölmeye parçalamaya çalışıyoruz. Oysa bizim Anayasamız çok net, kimseye ayrıcalık tanımıyor herkes eşittir diyor.
Biz OHAL devam etsin, son terörist yok edilinceye kadar diyoruz. Bu mücadele sekteye uğramasın, Türkiye gerçekten ateş çemberinin içinde. Türkiye’nin içinde her ulusa ait ayak oyunu plan ve proje gerçekleştirmek isteyen bir yapı var. Ajanları cirit atıyor medya üzerinden, siyaset üzerinden, STK’lar üzerinden. Hatta Üniversiteler üzerinden insanları sokağa çekip çatıştırmak isteyenleri var. Şimdi Cumhur ittifakı diyor ki; bunlarla sonuna kadar mücadele, diğer ittifak diyor ki; hayır müzakere. Halk bunu görüyor. Biz bu şartlarda OHAL’e devam onlar diyor ki gelir gelmez OHAL’i kaldıracağız. Biz diyoruz ki gerçekten toplum vicdanını yaralayan kader kurbanları var. İçerdeki izdihamı kötü şartlarda gidermek adına çünkü içerde risk var. Hapishaneler patlamaya hazır bombalar haline dönüştü, güçlü yapılar var. Fikri yapısı sağlam terör örgütünün yapıları var, birde mağdurlar var. Adi suçlular var. Şimdi biz kader kurbanları için af istiyoruz ve terör muaf tutulsun diyoruz. Onlarda aksine terör uzantısının lideri başta olmak üzere Selahattin Demirtaş ismini zikrederek bunlara af talebinde bulunuyorlar. Buda kamu vicdanında büyük hasarlara neden oluyor. Oysa bu ülkede Kürt sorunu değil terör sorunu vardır.
Erzurum ölçeğinde baktığımızda Milliyetçi Hareket Partisi’ni Kürt vatandaşlarımızın çoğunlukta yaşadığı Güney ilçelerimizde göremiyorduk. Ama 24 Haziran seçim kampanyasının startını Güney ilçelerinden başlattınız. Bu değişimin nedeni nedir?
Şimdi ülkenin güneyinden başlamak lazım, Türkiye’de gerçekten Doğu ve Güneydoğu’da büyük badireler atlatan halkımız var. Özünde milletine, devletine, bayrağına çok bağlı bir halk ama zaman zaman terörün pençesinde büyük bedeller ödediler. Uzağa gitmeye gerek yok benim Karayazı ilçemde festival kapsamında yapılan bir kutlama yaylada yapılıyor, o alana teröristler geliyor ve zorla o insanların evlatlarını kaçırıp dağa götürüyorlar. Mahkemeler kuruyorlar. Tehditle haraç alıyorlar. Şantaj ile vergi topluyorlar. Siyaseten sandık başında insanları kendi istedikleri partiye oy kullanmaları için baskı altında tutuyorlar. Bunlar yaşandı durum böyleydi. Diyarbakır Sur, Nusaybin olaylarını hatırlayın, eş başkanlık dönemlerini hatırlayın. Siyasetin boşluklarından yararlanıp yerel yönetimler vasıtasıyla halka hizmet götürmeleri gerekirken sokakları, caddeleri, evleri mayınla döşediler. Sınırdan illegal olarak geçişler arttı, bir anda Türkiye’yi cehenneme çevirdiler. Bu şartlarda yöre insanı çaresizdi. Gerçekten illegal yapının ellerinde kaldılar. Ölümle zulüm ile tehdit edildiler. 7 Haziran’a kadar böyleydi. Ama 15 Temmuz’dan sonra terörle mücadele kararlığı başladı. Çözüm süreci çöpe atıldı. Devlet başa geldi, kuzgun leşten kalktı. 2014 yılında ben şahsi yaşadım, bana kolluk kuvvetleri ‘güney ilçelere gelmeyin, sizi koruyamayız, can güvenliği yok’ dediler. Devlet terörle mücadeleye başladı, bu eş başkanlar görevden alındı. Kayyum atandı ve bu insanlara gerçek hizmet gitmeye başladı. Güneydeki insanlarımız nefes almaya başladı.
Bir ülkede güvenlik yoksa orada yaşam yoktur. Hakkari’nin, Şırnak’ın il olması elinden alınıyordu buna MHP’e tepki koydu, bu gerçekleşmedi. Milliyetçi Hareket Partisi hakkın sevgisini kazanmış bir partidir. Erzurum güney ilçelerindeki vatandaşlarımızı bizleri bizzat davet ettiler. Güney ilçelerimizde ilçe teşkilatlarımızı açtık ve ilk ziyaretlerimize başladık. Halktan çok olumlu tepkiler aldık. MHP olmadan bu bölgede huzur olmaz dediler.
Seçmene vaat olarak neler anlatıyorsunuz?
Bir kere seçmene öncelikle Cumhur ittifakının ne olduğunu, neden böyle bir oluşuma gerek görüldüğünü anlatıyoruz. Çünkü bu yapıyı anlamadan Türk Siyasetine yön vermek çok zor. Bu bir zaruretten meydana gelmiş bir oluşumdur. Bunu anlatıyoruz. İnanın köylerdeki insanımızın feraseti çok yüksek, bu işi o kadar iyi anlamış ki. Zaten bu bizim isteğimizdi diyorlar. Biz yine de yeni sistemin ne getirip ne götüreceğini açık açık anlatıyoruz. Yanlış bir algı var. Tek adamlık asla söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ancak yürütmenin sağlam yürütülmesi için sağlam bir parlamentoya ihtiyaç vardır. Parlamento yasamadır. Yasama zayıf olursa yasama yürütmeni arkasında aynı gücü taşımaz ise yani Cumhurbaşkanı yüzde %51 ile seçildi ama mecliste bu çoğunluk olmazsa sıkıntı olur. Amerika bunu yaşadı, biz seçmene diyor ki eğer parlamento Cumhurbaşkanı ile aynı oranda güç almazsa Cumhurbaşkanın A şahsı ya da B şahsın olması bir anlam ifade etmez. Cumhurun başı da Cumhur ittifakı da güçlü olursa tıpkı 15 Temmuz’da olduğu dik bir Cumhurbaşkanı, güven veren bir parlamento olacak.
Bunların dışında yerel ve genel sorunlarını bildiğimiz için çözümlerimizi anlatıyoruz. Ama reçetemizi net ortaya koyuyoruz. Sadece yapacaklarımızı değil yaptıklarımızı da dillendiriyoruz. Taşeron yasasını ele almıştık bakın odu. Asgari ücrete iyileştirme istedik oldu. Biz bu ülkenin her sorununa hakimiz, Allaha şükür çözecek gücümüzde mevcut.
24 Haziran’da ne olur, ilk turda Cumhurbaşkanı seçilir mi?
Kesinlikle bu iş ilk turda biter. Biliyorsunuz referandumda bu ittifak vardı. Tahminlerimizde bir milim bile kayma olmadı. Sayın Cumhurbaşkanı’na Erzurum için yüzde 75 demiştim. Hatta birde espri yapmıştım. Rize’den ne çıkar ise bizden de o çıkar demiştim. Erzurum ölçeğinde zaten sorun yok. Türkiye içinde yüzde 51 rakamı yakalanacaktır.
Madem Tahminleriniz çok iyi Erzurum içinde bir tahminde bulunun lütfen.
Valla Erzurum’da çoğunluk Cumhurbaşkanlığında Sayın Recep Tayyip Erdoğan diyecek. Milletvekilliğinde ise iki parti arasında dengeli bir paylaşım yapacak.