HDP’nin Yalanları Bitti
Seçmenin Güney’in Kızı adını taktığı AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile Pazar günü yapılacak seçimler üzerine konuştuk. Taşkeselioğlu’nu bir yerde yakalamak mümkün olmayınca bu sohbeti gerçekleştirmek biraz zaman aldı. Seçim bölgesine kamp kuran, köy köy, kapı kapı gezen hatta bazen orada konaklayan Zehra Hanım ile ancak son gün bir gece yarısı buluşabildik. Erzurum’un simgesi Daşhane’de ince belli bardaklarda içilen demli çay eşliğinde şehrin siyasi tercihini masaya yatırdık. Biz sorduk o cevapladı.
Artık seçimlere 1 gün kaldı, aylardır sahadasınız. Türk siyasi hayatında ilklerden biridir belki, 3 yılda 4 ayrı seçim gördünüz. 24 Haziran’a giderken sahada gördüğünüz resim nedir?
Biz üç yılda dördüncü seçimimizi yapıyoruz. İlkin 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri, referandum ve hemen akabinde gireceğimiz Türkiye’nin de hükümet değişikliğini ilk defa test edeceği referandum sonrası yeni sisteme geçeceği seçim. 7 Haziran, 1 Kasım ve mevcut 24 Haziran, yapacağımız seçimlerden tek farklı olan referandumdu. Seçmenin referandumdaki tavrı ile seçimlerdeki tavrı aynı olmaz. Çünkü seçmen aynı ürün üzerinden değerlendirmede bulunmadı. Genel seçimlerde seçmen hükümet politikalarını değerlendirir. Hükümet politikalarını icra eden ve kendisi ile hükümet arasında iletişimini sağlayan, kendisine vekil tayin ettiklerini değerlendirir. Genel hükümet politikalarını sadece Erzurum ölçeğinde değil Türkiye ölçeğinde algısına bakar.
Hatta seçmen uluslararası algıyı da değerlendirir. Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında ki yerini görür, başarısı ile gurur duyar ve sizi bu ölçekte de değerlendirmeye alır. Ya da geçmişte olduğu gibi 70 cente muhtaç olduğu dönemleri, bir Türkiye Başbakan’ının başka bir ülke Başbakanı önünde düğme ilikleyerek mahcup halde durmasını değerlendirir. Recep Tayyip Erdoğan gibi masada da sahada da kazanmayı bilen bir lideri, ülkesinin pasaportunu değerli hale getiren iktidarı değerlendirir. Yani seçmen Erzurum ölçeğine de bakar Türkiye genelinde bakar. Kendi ülkesinin uluslararası arenadaki konumunu da gücünü de görür. Hükümet aynı zamanda bunu da sağlamıştır.
Ama referanduma baktığınızda; bir işletim sistemi değişikliği aslına genel seçimlerden daha da zordu. Çünkü uzunca süredir sürdürülen parlamenter sistemden bir başkanlık sistemine geçiş vardı. Seçmen bu köklü değişikliğe kendi karar verdi. Fakat şunun altına çizmeden geçemeyeceğim, Erzurum seçmeni çok sağduyulu, her şeyi araştıran bir yapıya sahip. Hem bu araştırmacı ruh hem de feraseti bizi şanslı hale getiriyor, karşınızda çok dolu bir kitle var. Söylediklerinizi yaşamlarında test ediyorlar ve size yeni ufuklar açıyorlar. Üç yıl içinde geçen seçimleri önüne alıyor ve değerlendirme yapıyor. Bakın 7 Haziran ve 1 Kazım arasında ciddi bir farklılık vardı. Sahada HDP’nin yarattığı farklı bir seçim propagandası vardı. Buda tamamen baskı politikası üzerine kuruluydu. Yalan ve yanlış bir seçim propagandası vardı. 1 Kasım’ı farklı kılan neydi? Devletin çözüm politikasını halkla devam etmeye karar verip, HDP’yi saf dışı bırakması. HDP’nin millet üzerine uyguladığı sadece psikolojik bir mahalle baskısı değildi. Ya evlatların, ya canın, ya da oyun üçlemesinden sıyrılan vatandaş bunların neticesinde 1 Kasım’da sandıkta hür iradesini kullanabildi. Çünkü 7 Haziran’daki seçim sonucu baskının, zulmün, tehdidin sonucu alınan, çalınan oylardı. 7 Haziran’da seçmen aynı zamanda şunu da düşündü; ‘Acaba AK Partisiz ülke nasıl olur’ dedi. Ama hemen seçimin ertesi 8 Haziran’da vatandaş çok net bir şekilde şunu gördü ki; evet belki AK Partisiz bir dünya olabilir ama onun yerine koyacağı parti kendisine sunacağı bir hiç. Koalisyonların karmaşasından geçmiş bir seçmen, yeniden bir koalisyon cenderesine girmek istemediği için hemen 8 Haziran’da tekrar seçime git dedi. Türkiye’nin her yerinden ‘koalisyon yapmayın, seçimi yenileyin’ istekleri geldi. Seçmenin istediği oldu ve seçmen 1 Kasım’da tekrar AK Parti dedi.
Bugün seçmen 24 Haziran seçimleri için ne diyor?
Seçmen açısından aslında bu çok beklenen bir durum değildi. Seçmen çok erken bir seçim psikolojisi içine girdi. Seçmen açısından bunun bir avantajı oldu oda şu; birden bire olayın içinde var olmaya başladığı andan itibaren hızlı düşünüp, hızlı karar vermeye başladı. Türkiye’nin geçirdiği 15 Temmuz darbesi seçmen için bir alan daha açtı. Seçmen FETÖ ile mücadele görmüş oldu. Hatta bütün terör örgütleri ile içte, dışta kararlılık ve başarı ile mücadele edeni net gördü. Seçmen ‘benim güvenliğimi kim en iyi şekilde sağlıyorsa ben onun yanımdayım’ diyor. Düşünün ki 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasındaki üç aylık sürede ülke konjonktürü bir yerden başka bir yere geldi. Ama benim en büyük şansım, olayları iyi okuyan feraseti yüksek bir seçmen kitlesine sahip olmamdı. Bu anlamda kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum. 24 Haziran seçimleri içinde seçmenin ferasetini bir kez daha sandıkta göreceğiz. Onlar bize yine doğru yolu gösterecektir.
24 Haziran’da seçmen hem Cumhurbaşkanı hem de Parlamentoyu oylayacak. ‘Cumhurbaşkanlığı’nda Recep Tayyip Erdoğan’a oy verelim ama Parlamentoda AK Parti’ye oy verine mesaj verelim’ söylemleri çok yaygın sahada. Böyle bir hava var mı?
Şimdi bakın, bu bir oyun ve bu oyunu muhalefet sahneye sürdü. Aslında milletten ayrı olan ama adına millet diyen gurup net bir şekilde şunu gördü; Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında hiçbir Cumhurbaşkanı adayı % 51’i sağlayamayacak. Dolayısıyla kendilerince bir şark kurnazlığı yaptılar. Ben bu tabiri pek sevmem ama bu durumu özetleyen tek tabir olduğu için kullanıyorum. Dediler ki; biz Cumhurbaşkanlığını kazanamayacağız, onun yerine ne yapalım? Mecliste bunların önünü keselim ve bunlara orada iş yaptırmayalım.
Dediler ki; AK Parti’den hiç mi memnun olmayan yok? Tabi ki insansınız, her şeyi kusursuz yapma şansına sahip değilsiniz. Bizimde eksiklerimiz olabilir. Dünya’nın neresine giderseniz gidin siyasette yüzde yüz memnuniyet bulamazsınız, bu imkânsız. Değişen durumlar var, her insanın farklı istekleri var. Hepsine anında yetişebilme özeliğine sahip değilsiniz, kanunlarda buna müsait olmayabiliyor. Muhalefet 7 Haziran’ı düşünerek böyle hareket etti. Bunlar göle maya çalmak istedi ama tutmadı. Göl maya tutmayacağı gibi bunların akılsız oyunu da maya tutmadı. Belki ilk haftalarda kırılan bir seçmen kitlesi vardı. Ama bu milletin feraseti bu yalanı yemedi. Bir süre sonra vatandaş şunu gördü; Ben bir eylem gerçekleştireceğim, hükümetin kanun temeli olmadan bir çalışma yapma şansı var mı? Yok. Bizden yeni bir vergi düzenlenmesi ya da bir vergi affı isteniyor. Hükümet olarak bu benden istenecek, peki kanun düzenlerken kime ihtiyacım olacak? Meclise. Meclis bunu istemediğinde vatandaşın isteği yerine gelmeyecek. Şimdi bu şark kurnazlığını ortaya atan zihniyet aslında bu millete hizmet etmek istemediği için bunları yapıyor. Millete hizmeti hedefleyen bir zihniyet olsa derki; parti de bana ver Cumhurbaşkanlığında da bana ver. Onlar peşinen kaybedeceklerini anladıkları için bu fikri empoze etmek istediler. Bakın siz o kadar kanun çıkarınki hükümet bunu uygulamak istemedikten sonra neye yarayacak?
Başkanlık sisteminin var olduğu dünyanın bir çok ülkesinde buna benzer krizler yaşanıyor. Benin 2011 yılında Amerikan kongresinde yaşadığım bir durumdur bu. O dönemde bütçenin onaylanmama durumu vardı, hükümet kapanma ile karşı karşıya geldi. Hükümet çalışanları panik halindeydi, maaş alamayacaklardı, yatırmalar duracaktı. Vatandaşa hizmet etmek isteyen bir zihniyet bir ülkeyi bu çıkmaza götürmeye zorlayabilir mi? Bu yanlıştır, bu millet bu oyuna da gelmez. Millet kendisiyle dalga geçtirmez, sahada da böyle bir şey yok. Millet, güçlü Meclis güçlü Hükümet diyor.
Aslında bu sahneyi 7 Haziran seçimleri öncesinde de görmüştük. ‘24 Haziran’da HDP barajı geçerse AK Parti gidecek’ deniyor, bu duruma siz ne diyorsunuz?
HDP’nin barajı aşıp aşmaması Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemeyecek. Çünkü seçmen sandığa gittiğinde iki oy kullanacak. Sandıktan çıkan sonuç meclisin durumunu etkileyecek. HDP baraj altı kalırsa kaldı ki böyle bir durum var. Baraj altı kaldığında meclise gelemeyecek.
Kürt seçmen Cumhurbaşkanlığında Tayyip Erdoğan’a oy vermeyecek iddiası var!
Ben öyle bir söylem de tavır da görmüyorum. Bir kere bunu düzeltmek isterim; HDP’nin barajı aşamaması kime yarayacak? Bu alınan oyla bağlantılı, en çok oyu alan siyasi partilerden başlayacak, diğer partilere dağılacak. Hepsi AK Parti’ye gelecek diye bir şey yok. Millet İttifakına da gelecek taraf var. HDP seçmeni artık ayrımcı bir dile, yıkıcı bir dile karşı. Kendisine hizmet eden, kendisini birleştiren dile ihtiyaç duyuyor. Çünkü yakan, yıkan, ayrıştıran dilin kendisine bu süreç içinde ne kadar zarar verdiğini gördü. Hizmeti zamanında alamamayı gördü. Oraya giden makinaların yakılmasıyla kendi yolunun iki sene daha geç yapıldığını gördü. Oraya giren devlet çalışanının can korkusuyla gittiğini gördü. Vatandaş ne hizmet için gelenin bu zulmü yaşamasını istiyor ne de kendine böyle zulüm yapılmasını istiyor.
PKK hizmet alanı da hizmet vereni de cezalandırdı. Çözüm sürecinde bile insanlarımız şehit etti, kaçırdı. Üstelik bunları çözüm sürecinde yaptı. Ben seçmeni ırk, dil, din üzerinden değerlendirmek istemem. Ben hiçbir seçmene böyle bakmam. Seçmen kendine hizmet edecek, onu anlayacak, ihtiyaçlarına cevap verecek siyasi yapının yanında yer alacağını net bir şekilde ifade ediyor.
Kürt seçmen de artık uyandı diyebilir miyiz?
Farkına vardı diyebiliriz. Çözüm sürecinde devletin iyi niyetini gördü. Devletin silahları bırakmasına rağmen bunların durumu değerlendirip haraç kesmelerini o yaşadı, çadır mahkemelerini o yaşadı. Kepenk kapatma eylemlerini o yaşadı. Çocuğunun zorla dağa kaçırılmasını o yaşadı. Evlerinin altına bomba döşenmesini o yaşadı. Hendek olaylarında en çok zararı o gördü. Hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, onlar bu acı gerçeği o gün gördü devletinin yanında yer aldı. Şimdi Güneydoğu’da Doğu’da yaşayanların bunları unutması beklenebilir mi? Kobani olaylarını çıkardılar. Bu esnafın dükkânı, camı yerle bir edildi. Tazminat dahi alamadı. Müdahale dahi edemedi, sesi çıksa silah tepesinde. Bugün Tekman’da Karayazı’da, Karaçoban’da haraç ödemeyen çok az insan var. Kendileri bunu açıkça dile getiriyorlar zaten. Belediye vatandaştan bir mal alıyor, bu ticareti ne kayıt altına alıyor ne de parasını ödüyor. Kayyumdan önce tüm HDP’li Belediyeler hiçbir şekilde vatandaşa hizmet etmemiş. Bir vatandaşın başını dahi okşamamış. Vatandaş bu ayrımı çok iyi görüyor.
Kayyumlardan memnunlar mı?
Elbette, çünkü belediye ne demek yeni gördüler. Bir toplantımızda bir beyefendi kalktı ve dedi ki; biz bunlara o kadar oy verdik, milletvekili seçtik. Onların hangisi gelip bizim derdimizi sordu. Kapımızı dahi çalmalar. Erzurum’dan da vekil çıkarmışlardı. Altı ay boyunca hangi sulama projesinin, hangi ulaştırma projesinin, hangi sağlık projesinin ucundan tuttular. Hangi alanda ne eksik var deyip o eksiği gidermek için çabaladı. Vatandaş bu ayrımı net gördü. Seçmen şimdi HDP’ye diyor ki; siz gelip bana diyorsunuz ki dilini konuşamıyorsun. Çocuğuna istediğin ismi koyamıyorsun. Şimdi diyor ki sizin söylediğiniz her şey yalan çıktı. Çünkü ben bırakın kendi dilimi konuşmayı Kürdoloji Enstitüsünde okuya biliyorum. Üniversitede Kürt Dili ve Edebiyatını seçmeli ders olarak tercih edebilirim. Çocuğuma Rojinde, Hevinde, Mizgin ismini de koyabilirim. Hiç bir şey değişmiyor, önemli olan sizin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanız. Yasaklar dönemindeki Türkiye’de değiliz. Hangi dilde konuşursan konuş. Hangi dilde yazı yazmak istersen yaz. Bugün o bölgedeki tüm belediye binalarının girişinde hem Kürtçe hem Türkçe hoş geldiniz yazar. Eğer o bölgenin dili kabul edilmese devletin resmi binasında o yazılar olur mu? Olmaz. Hatta vatandaş bakıyor ki elindeki kumanda ile tüm Kürtçe yayın yapan televizyona ulaşıyor. Siyasiler Kürtçe propaganda yapabiliyor. Şimdi bu yasakları kim kaldırdı? AK Parti öncesi bunlar yaşanıyordu, vatandaş tüm bunları görüyor. Seçmen diyor ki ben senin yalanlarını dinledim yeter. HDP’nin elindeki tüm yalanlar bitti.
24 Haziran’da sandıktan ne çıkar? Nasıl bir irade tecelli eder?
Şunu söyleyebilirim açık ve net olarak. Biz sahada çalınmadık kapı sıkılmadık el dokunmadığımız yürek kalmadı. Halkın müthiş bir desteği sevgisi var. Öyle ki bu millet beni bir kez daha kendine hayran bıraktı. Bu milletin feraseti biz siyasetçilerin bile önünde. Onlar o sandıkta ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Bu ülkenin hayrına ne yapmaları gerekiyorsa onu yapacaklarından zerrece kuşkum yok.
Cumhur ittifakına bir tepki var mı?
Hayır, niye tepki olsun. Bu HDP tarafından pompalanmak istenen bir fikirdi. Diyorum ya; seçmen bizden çok ama çok önde akıl olarak. Bana Karayazılı bir seçmen şunu söyledi; Kahvede biri buna benzer bir fikir yürütmek isterken başka biri kalkıp dedi ki “iyide 7 Haziran sonrası Selahattin Demirtaş dedi ki ‘bizim kırmızı çizgimiz yok MHP’de dahil biz herkesle koalisyon kurarız” bunu gören seçmenin ifadesi ile Selahattin bunu isteyip yaparım derken hükümet bunu yapınca mı olmadı. Bir kere Cumhur ittifakının başındaki Cumhurbaşkanının kim olduğunu bu vatandaş gayet iyi biliyor.
Seçime saatler kala son mesajın ne olur?
Bizim için üç seçmen kitlesi önemli. Hemcinsim olmaları nedeniyle kadınlar benim için önemli. Nasıl ki bir yuvayı dişi kuş yapıyorsa yarınların dizaynı ve toplumların inşasında kadınların güçlü hükümet, güçlü Meclisten yana olacaklarının biliyorum. Gençlerimiz bizim için önemli. Ben bundan 50 yıl sonrasını dizayn etmeye çalışıyorsam, bundan 20 sene sonrası için planlar ve programlar yapıyorsam bunu gençlerimiz için yapıyorum. Sahada görüyorum gençlerimiz güçlü hükümet, güçlü Meclis algısına çoktan alışmış. Aynı zamanda Başkanlık sistemini çok destekliyor. Çünkü hem iletişim teknolojilerine yatkınlıkları hem de Türkiye meselelerini iyi okumalarının yanı sıra Mecliste ve Hükümette kendilerine yönelik en somut en üretken elle tutulabilir, hayalci olmayan, pozitif, ayakları yere basan, umut veren projelerin AK Parti’nin yaptığını bildikleri içinde yine AK Parti’yi destekleyecekler.
Tarım ve çiftçilik yapan kesimimiz de şunu görüyor.60 yıllık bir hayal olan söylemez barajını gerçekleştiren bir iktidara ya da ölen ve doğan buzağıya destek veren bir iktidarın yine etkin olarak yanlarında olacağını biliyorlar. İş dünyası yine bizimle, ben 24 Haziran’da sandıktan Güçlü Hükümet, Güçlü Meclis iradesinin çıkacağını düşünüyorum. Erzurumlular Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde güçlü Meclis ile yola devam diyecek.