Önemli bir tv kanalında Türkiye ve bölgesel gelişmeler, Türkiye ile müstakbel başkan Biden ilişkileri üzerine fikir irad eden hanım, ısrarla ve birkaç defa “sorunsal” ifadesini tekrarlayıp durdu. Türkiye bu sorunsalı nasıl çözümleyecekti! Kendisini iliştirerek attığım tiwit ile küçük bir eleştiride bulundum. Önemli hanımefendi TDK’da “sorunsal”ın ne anlama geldiğini içeren açıklamasını cebavi olarak iade etti.
Demek istiyordu ki, ben TDK’nın kabul ettiği bir ifadeyi kullanıyorum, Türkçedir. Sen cahilliğine yan! Ciddi bir kariyere sahip bu hanımın “dil”e hakim olmasını beklemek beyhude bir hal ve aslında aydın veya uzman sıfatlı çoğu kimsenin Türkçe korusunda ne kadar duyarız, yetersiz olduğunu bir daha hatırlattı.
Türk dili, yani ana sütü kadar ak olan dilimiz sala koyulup sele verilmeden önce Muhammed Hüseyin Şehriyar ne söylemiş görelim; “Temeddünün gözü görüm kôr olsun, / Ağzındaki şirin şerbet şor olsun, / Bal da yese, zeher olsun, çor olsun / Ağzımızın dadın gapıp apardı / Ürekleri çekip kökden gopardı ”
Prof. Dr. Fındıkoğlu. “Arapçadır diyerek (î) aidiyet ekini atmak, bu defa Fransızcanın (Latinceden geçmiş) sal- sel eklerini dilimize bulaştırmak ikinci bir yanlıştır.” der. Maalesef yanlış hiç sona ermedi. TDK, bir dönem her üretilen sözde Türkçe kelimeler için 25 kuruş ödeme yapılıyordu. Nurullah Ataç’ın en fazla kelime üreten isimlerden biri olduğu bilinir.
Dile dair en çok yakındığımız mesele, güya Arapça ve Farsça temizliği yapma adına güzel Türkçeye verilen zarar ziyandır. Son 30-50 yılın önemli tartışmaları Türkçe’nin budanarak kurutulduğu noktasındadır.
Teknolojinin gelişerek yaygınlaşması sonrası Türkçe ikinci bir kıyıma daha uğradı. Slm, as, tmm, ok, tşk tanıdık gelmiştir.
Ne hazin bir hal değil mi?
Bazı bilim insanları, Türkologların gayretine rağmen halkın, aslında yazar-çizer takımının dahi günlük 200 – 400 arası bir kelime dağarcığıyla yaşamını sürdürdüğü üzüntü verici, acı bir durum. Teknolojiyi üreten biz olmadığımız için tehdidin sınırları bilinenin çok daha ötesinde görülüyor.
Türkçe aşığı bilim insanlarımızın, Türkologların saha araştırmalarına dair aldığımız bilgiler biraz olsun yüreğimize su serpse de Türkistan’ı kapsayan yekün bir çalışma ihtiyacı ortada. Devasa bir çalışma için Üniversitelerin ilgili anabilim dallarının bir araya gelmesi, bu uğraş için bütçeler ayrılması şarttır. Dil üzerine çalışmalar yeterli değildir, yemek kültürü, düğün, sünnet, askere gitme (gönderme), geleneksel oyunlar, geleneksel çocuk oyunları, halk hikayeleri ve bunların barındırdığı sözcük dağarcığı mutlaka ama mutlaka derlenmelidir.
Özellikle Türkistan coğrafyasının büyük çoğunluğunun teknolojik istilaya uğramadan, yani güzel Türkçe’nin ana sütü gibi duru ve ak kalması için biran önce gayret gerekiyor.
Türkçe’nin bütün meselesi sıraladığımız tehlikeler ile sınırlı değil.
Teknolojik istila ve getirdikleri adeta tipi, boran etkisiyle beyinleri sarıyor, sarsıyor ve ardından işgal ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diline sahip çıkmayan milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu vahim tablo son yıllarda sosyal medya dili ve plaza diliyle daha da kötüleşmektedir. "Forward etmek", "done olmak", "aksiyon almak"... Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumdayız."
Demek istiyordu ki, ben TDK’nın kabul ettiği bir ifadeyi kullanıyorum, Türkçedir. Sen cahilliğine yan! Ciddi bir kariyere sahip bu hanımın “dil”e hakim olmasını beklemek beyhude bir hal ve aslında aydın veya uzman sıfatlı çoğu kimsenin Türkçe korusunda ne kadar duyarız, yetersiz olduğunu bir daha hatırlattı.
Türk dili, yani ana sütü kadar ak olan dilimiz sala koyulup sele verilmeden önce Muhammed Hüseyin Şehriyar ne söylemiş görelim; “Temeddünün gözü görüm kôr olsun, / Ağzındaki şirin şerbet şor olsun, / Bal da yese, zeher olsun, çor olsun / Ağzımızın dadın gapıp apardı / Ürekleri çekip kökden gopardı ”
Prof. Dr. Fındıkoğlu. “Arapçadır diyerek (î) aidiyet ekini atmak, bu defa Fransızcanın (Latinceden geçmiş) sal- sel eklerini dilimize bulaştırmak ikinci bir yanlıştır.” der. Maalesef yanlış hiç sona ermedi. TDK, bir dönem her üretilen sözde Türkçe kelimeler için 25 kuruş ödeme yapılıyordu. Nurullah Ataç’ın en fazla kelime üreten isimlerden biri olduğu bilinir.
Dile dair en çok yakındığımız mesele, güya Arapça ve Farsça temizliği yapma adına güzel Türkçeye verilen zarar ziyandır. Son 30-50 yılın önemli tartışmaları Türkçe’nin budanarak kurutulduğu noktasındadır.
Teknolojinin gelişerek yaygınlaşması sonrası Türkçe ikinci bir kıyıma daha uğradı. Slm, as, tmm, ok, tşk tanıdık gelmiştir.
Ne hazin bir hal değil mi?
Bazı bilim insanları, Türkologların gayretine rağmen halkın, aslında yazar-çizer takımının dahi günlük 200 – 400 arası bir kelime dağarcığıyla yaşamını sürdürdüğü üzüntü verici, acı bir durum. Teknolojiyi üreten biz olmadığımız için tehdidin sınırları bilinenin çok daha ötesinde görülüyor.
Türkçe aşığı bilim insanlarımızın, Türkologların saha araştırmalarına dair aldığımız bilgiler biraz olsun yüreğimize su serpse de Türkistan’ı kapsayan yekün bir çalışma ihtiyacı ortada. Devasa bir çalışma için Üniversitelerin ilgili anabilim dallarının bir araya gelmesi, bu uğraş için bütçeler ayrılması şarttır. Dil üzerine çalışmalar yeterli değildir, yemek kültürü, düğün, sünnet, askere gitme (gönderme), geleneksel oyunlar, geleneksel çocuk oyunları, halk hikayeleri ve bunların barındırdığı sözcük dağarcığı mutlaka ama mutlaka derlenmelidir.
Özellikle Türkistan coğrafyasının büyük çoğunluğunun teknolojik istilaya uğramadan, yani güzel Türkçe’nin ana sütü gibi duru ve ak kalması için biran önce gayret gerekiyor.
Türkçe’nin bütün meselesi sıraladığımız tehlikeler ile sınırlı değil.
Teknolojik istila ve getirdikleri adeta tipi, boran etkisiyle beyinleri sarıyor, sarsıyor ve ardından işgal ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diline sahip çıkmayan milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu vahim tablo son yıllarda sosyal medya dili ve plaza diliyle daha da kötüleşmektedir. "Forward etmek", "done olmak", "aksiyon almak"... Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumdayız."