Suriye'de silahlı muhalif grupların 61 yıllık Baas rejimine son vermesinin ardından Beşşar Esad ülkeyi terk etti. 27 Kasım tarihinde başlatılan operasyon Başkent Şam’a girilmesiyle son buldu.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr.Savaş Eğilmez, ortaya çıkan jeopolitik tablonun Türkiye’nin konumunu nasıl etkileyeceğini Pusula’ya değerlendirdi. Tel Rıfat ile Menbiç’den sonra Ayn-el Arab ve Kamışlı’nın da terörden arındırılması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Eğilmez, şu ifadeleri kullandı:
Suriye iç savaşından Halep
Suriye iç savaşı 2011 yılı mart ayında başlamıştı. Muhtelif aşamalardan geçen iç savaşın kırılma noktası, geniş bir bölümü silahlı muhalefetin kontrolüne geçmiş olan Halep’te yaşandı. Esad ordusu, Rusya ve İran’ın destekleriyle Halep’i kuşatma altına aldı. Halep’teki direniş, 2016 Aralık ayında muhalefetin yenilgiyi kabullenmesiyle son buldu.
Silahlı muhalefetin Halep’ten çekilmesi 22 Aralık 2016 tarihinde tamamlandı. Bu gelişme genellikle iç savaşın Esad rejiminin lehinde son bulması şeklinde yorumlandı.
Mücadelenin sembolü Halep
Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki bazı muhalif grupların 27 Kasım’da başlattığı “Saldırganlığı Caydırma” operasyonu ile Halep çok hızlı bir şekilde ele geçirildi. Muhaliflerin Halep’teki yumuşak tutumu Şam yolunda ellerini güçlendirdi. Geçmişte yaşanan zulüm ve Şam rejimi ordusundaki ve orada bir sebeple zorla duran hatırı sayılır sayıdaki asker ve komutanın muhaliflere olan inancıyla Şam neredeyse hiç çatışma olmadan muhaliflerin eline geçti. Esad rejimi yerle bir oldu.
Yani Suriye’nin kuzeybatısında Halep’ten İdlib’e kadar uzanan bir coğrafyayı kapsayan yeni cephe çok hızlı bir şekilde Şam’a ulaştı ve 11 gün içerisinde 61 yıllık Baas rejim yıkıldı.. Muhakkak ki bu yeni durum, bütün Suriye ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Suriye’deki tüm aktörleri etkileyecektir.
Esad’ın yanlış politikaları
Muhalif grupların 7 yıl sonra Halep’te kontrolü ele alması Esad’ın çok büyük bir zemin kaybına uğramasına neden oldu. Esad’ın Suriye’de kontrolü önemli ölçüde eline aldığı algısı bu olaylarla ağır bir darbe yemiş oldu. Suriye ordusunun bir direniş gösteremeyerek sahada ciddi bir şekilde dağılması Esad’ın askeri gücündeki zafiyeti bütün çıplaklığıyla gösterdi. Üstelik en önemli destekçileri olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ederek yürüttüğü savaş, diğer destekçisi İran’ın Hizbullah’ın Lübnan’daki yenilgisi de dahil olmak üzere İsrail karşısında gerilemesi, Esad’ı dış destekler bakımından da zor bir duruma sokmuş bulunuyor.
Tabii yaşananlar şu soruyu akla getiriyor: Halep’i hatta Şam’ı bile koruyamayan bir rejim ordusu, Türkiye’nin kuzeyden çekildiği bir senaryoda bu bölgenin güvenliğini nasıl sağlayacak? Eğer Esad, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gelen çağrılara olumlu karşılık verip Ankara ile sınırlı da olsa bir normalleştirme sürecini başlatmış olsaydı, büyük bir ihtimalle bugün Suriye’de bu gelişmeler yaşanmıyor olacaktı ve Esad’ın acizliği bu kadar net bir şekilde ortaya çıkmayacaktı. Bu yönde bir gelişme, HTŞ’yi Türkiye’yi karşısına almaması için Esad’a karşı bir saldırıya kalkışmaktan caydırabilirdi.
Tel-Rıfat ve Münbiç’in Önemi
Tel Rıfat, jeostratejik açıdan çok önemli bir yer. Tel-Rıfat Suriye’nin kuzeybatısındaki Halep’in kuzeyinde ve 40 km uzağında. Tel-Rıfat’ın kuzeyinde Kilis, batısında Afrin bulunuyor. Başka bir deyişle Tel-Rıfat, Fırat Kalkanı Harekâtı Bölgesi ile Zeytin Dalı Harekâtı Bölgesini birbirine bağlayan bir hat durumunda. Tel Rıfat’ı konttol etmek bir anlamda Halep üzerinde söz sahibi olmak demek.
Tel Rifat ile Menbiç’den sonra Ayn-el Arab ve Kamışlı
Herkes dikkatlerini Halep’e çevirirken, Halep’in hemen kuzeyindeki Tel Rıfat ve doğusunda Münbiç’te sahada yaşanan gelişmeleri de aynı tablonun içindeki unsurlar olarak görmek gerekiyor. Her iki bölgede de terör örgütü PKK uzantısı YPG unsurları faaliyet gösteriyordu.
Putin 22 Ekim 2019 tarihinde Erdoğan ile vardığı Soçi mutabakatında YPG unsurlarını bu iki yerleşimden çekme taahhüdünü üstlenmiş, ancak Rusya bu taahhüdünü uygulamada yerine getirmemişti.Ankara burayı çok yakından takip ediyor ve canını sıkan unsurları çok net dile getiriyor. Bu duruma seyirci kalmayacağını net bir şekilde ifade ediyordu.
Suriye’de olası yeni bir askeri harekat gündemdeyken, belki de kara operasyonunu en çok iple çeken toplum, Tel Rıfatlılar ve Münbiç sakinleriydi. Nitekim Şubat 2016’dan beri evlerine geri dönmeyi umut eden Tel Rıfat ve Münbiç’in gerçek sahipleri için bölgenin YPG’den temizlenmesi hayati öneme sahipti.
Terör devleti sadece hayal ürünü
Nitekim Tel-Rıfat ve Münbiç Türkiye’nin desteğindeki Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından terörden temizlendi. Başka bir deyişle Fırat’ın batısı terörden arındırıldı. Böylece ülkemizin kuzeyinde gerçekleştirilmesi planlanan terör devletinin sadece hayal ürünü olduğu gerçekliği kanıtlanmış oldu. Şimdi sırada Ayn-el Arab ve Kamışlı var. Sahada yaşananlar kısa sürede Fırat’ın doğusunun da terör örgütü PKK/PYD/YPG’den temizleneceği ve gerçek sahiplerine verileceğini gösteriyor.
Türkiye’nin muazzam politikası ve Suriye’deki Türk diasporasının doğuşu
Sonuç olarak, bölgesel konjonktür Türkiye ve Suriye muhalefeti lehine gelişti. Bundan sonra yapılması gerekenlerin başında muhaliflerin bir araya gelmeleri ve tam bir koordinasyon içerisinde çalışabilmelidir.
Eğer Suriye’de tam bir barış tesis edilir ve bölgeye huzur gelirse, ülkemizdeki Suriyelilerin önemli bir kısmı ülkelerine döner. Bu da Ortadoğu’nun çok önemli bölgelerinden biri olan Suriye’de güçlü bir Türk diasporasının (sivil ve askeri) oluşmasına sebep olacaktır. Bu da hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin güvenliği ve bekası için çok önemli bir gelişme olacaktır. Ve bu durum bölgenin geleceğini pozitif anlamda etkileyecektir.
Türkiye Suriye’nin inşasında başrol oynamalıdır
Yazık ki ülkemizde hala durumu okuyamayan, Suriye rejimini destekleyen, SMO’ya terör örgütü diyen, Suriye’yi yayılmacılıkla suçlayan kesimler var. Bunlara hain demeye dilim varmıyor ama en azından aklı kıt cahiller deme hakkımızda olmalı diye düşünüyorum.
Türkiye’nin son gelişmelerde uyguladığı politika takdir edilmeli ve desteklenmelidir. Devletimizin son dönemde uyguladığı Suriye politikası ve hayata geçirdiği stratejiler tartışmasız gurur duyulası boyuttadır. Türkiye birlik, beraberlik içerisinde Fırat’ın doğusunu (Ayn-el Arab ve Kamışlı) da terörden temizlemelidir. Ve Suriye’nin inşasında başrol oynamalıdır. Türkiye şu an itibarıyla bölgede İran’ı ve PKK terör örgütünü sahanın dışına itmiştir.”
Manolya Bulut