Şimdi Ankara’dan “Her ilde ortalama gaz tüketimi belirlenecek, ortalamanın yüzde 50’sini geçen destek dışı kalacak” demek aslında kolay. Ama gelin bir de Erzurum’a…
Eksi 35 derecede nefesinizin buharlaştığı, evin duvarlarının buz tuttuğu bir sabahı yaşayın.
Sonra söyleyin bakalım, “fazla doğalgaz tüketiyorsun” demek hala adil geliyor mu?Ben bir avukat olarak şunu bilirim: Hukukun temeli adalettir. Adalet, herkese aynı davranmak değil, farklı durumda olanı farklı değerlendirmek demektir.Erzurum’un Ankara’dan farkı yokmuş gibi davranmak, eşitlik değil, eşitsizliğin ta kendisidir.Önerilen sistem şöyle: Her ilin ortalaması alınacak. Mesela Ankara’da aylık 180 metreküp, yüzde 50 sınır konursa 275 metreküpü geçen “destek dışı” kalacak. Yani, “ortalamanın üstünde yaktın, fazla tükettin.”Peki Erzurum’da ne olacak? Burada kış ortalama altı ay sürüyor. Yalıtımı zayıf evlerde, 275 metreküp doğalgaz sadece çocukların üşümemesi demek.Ama şimdi denilecek ki: “Fazla tükettin, desteği hak etmiyorsun.” Oysa burada yani şehrimizde doğalgaz, konfor değil; hayatta kalma aracıdır. Anayasamız açık: Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir. Sosyal devlet, vatandaşının kışın donmamasını sağlamakla yükümlüdür. Ama bu düzenleme, tam tersini yapıyor.
Faturası yüksek gelen vatandaşı sanki cezalandırıyor, “ortalamanın üstündesin” diyerek yardımdan mahrum bırakıyor.Soruyorum:Ne yapsın bu insanlar?Çocuklarını mı soğukta bıraksın?Kombiyi mi kapatsın, borular mı donsun?Bu yaklaşım, sosyal devlet ilkesine de, vicdana da aykırı. İdare hukukunda üç temel ilke vardır: orantılılık, hakkaniyet ve gerekçelilik.Orantılılık der ki:“Bir kamu kararı alınırken, amaçla sonuç arasında makul denge olmalı.”Amaç, enerji tasarrufu olabilir; peki sonuç ne?Erzurumlu bir annenin, çocuklarını sıcak tutmak için açtığı kombi nedeniyle destekten çıkarılması…Bu nasıl orantı olabilir?Hakkaniyet der ki:“İdarenin kararları adil olmalı, vicdana sığmalı.”Erzurum’da yaşayan bir ailenin, Ankara’daki tüketim ortalamasına göre değerlendirilmesi adil midir?Burada insanlar israf değil, mecburiyet yüzünden fazla gaz yakıyor.Ve gerekçelilik…İdarenin her kararı somut, açık gerekçelere dayanmalı.Ama bu “yüzde 50 sınırı” neye göre belirlenecek?İklim verisi mi, bina tipi mi, gelir düzeyi mi dikkate alınacak?Yoksa “ortalama böyle çıktı” deyip geçilecek mi?
Gerekçesiz karar, hukuken de vicdanen de geçersizdir. Eğer gerçekten adalet aranıyorsa, Erzurum gibi soğuk şehirlerde indirim uygulanmalı, destek kesilmemelidir.
Enerji politikaları, Ankara’daki termometreye göre değil, Erzurum’daki donmuş camlara göre belirlenmelidir. Adaletin Termometresi İnsan Olmalıdır. Bir hukukçu olarak şunu hatırlatmak isterim: Devletin her kararı, sonunda bir insanın hayatına dokunur.
Bir çocuk, bir anne, bir yaşlı, bir öğrenci…Eğer o karar, insanların onurlu yaşam hakkını zedeliyorsa, yanlış karardır. Isınmak bir lüks değil; insanca yaşamanın en temel hakkıdır.
Ve Erzurum gibi şehirlerde, doğalgaz değil, adalet tasarrufu yapılmamalıdır.Kısacası; Ankara’nın masasında çizilen o yüzde ellilik çizgi, Erzurum’un soğuğunda donar.
Bizim istediğimiz tek şey, sıcak evler değil; adil bir devletin sıcak yüzü.
Bu kış, bari adalet donmasın.
Gayet net ve öz, tabiki anlamak isteyenlere(!)