Acaba bu hafta neye şaşırabiliriz diye bir merak ederken çok şükür bu haftaki kotamızı da doldurmuş olduk.1 Ocak 2025'ten itibaren yürürlüğe giren düzenlemeye göre, aylık elektrik tüketimi 417 kilovatsaatin üzerinde olan aboneler, yani yaklaşık 1.050 TL'nin üzerinde fatura ödeyenler, faturalarını artık desteklemesiz gerçek maliyet üzerinden ödeyecekler. Bu durum, yüksek elektrik tüketen abonelerin faturalarının yaklaşık iki katına çıkmasına neden olabilecek gibi görünüyor. Bu uygulama sözde yüksek tüketimi olan abonelerin gerçek maliyetleri karşılamasını hedefliyor. Türkiye'de yaklaşık 40 milyon mesken abonesinin %3'ü, yani yaklaşık 1,2 milyon abone, bu düzenlemeden etkilenecek. İşin hukuki boyutunu analiz ettiğimizde, Anayasa’nın 10. Maddesi nerede kaldı diye sormadan edemiyor insan. Anayasa’nın 10.maddesinde belirtilen eşitlik ilkesi uyarınca, devletin vatandaşlarına karşı eşit mesafede olması gerekmekte. Ancak bu yeni düzenleme, belirli bir tüketim seviyesini aşan kişileri farklı bir tarifeye tabi tutarak bir ayrımcılığa neden olmayacak mı peki? Burada devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde, düşük gelirli aboneleri koruma amacında olduğunu düşünen okurlarım olabilir Ancak, yüksek elektrik tüketimi her zaman yüksek gelir anlamına gelir mi? Düşük gelirli ancak hane halkı çok fazla olan aileler açısından bu uygulamanın adil olup olmadığını sorgulamak gerekmez mi? Yine, Anayasa’nın 167. maddesi uyarınca devlet, piyasaların sağlıklı işleyişini sağlamakla yükümlüdür. Elektrik piyasasındaki fiyatlandırma mekanizmasının değişmesi, serbest piyasa ilkeleri ve kamu müdahalesi dengesi açısından da değerlendirilmelidir. Yine en temel Anayasal ilkelerden biridir, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğu ilkesi gereğince, kamu otoritesinin getirdiği düzenlemelerin yasallık ilkesine uygun olması gerekmektedir. Elektrik tarifelerinde yapılan bu değişikliğin hukuki dayanağı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından alınan kararlar ve ilgili mevzuattır. Ancak, idarenin bu tür değişiklikleri yaparken kamu yararını gözetmesi, ölçülülük ilkesine uyması ve geriye dönük mağduriyet yaratmaması gerekmektedir. Bu düzenleme, aşırı tüketimi önleme ve maliyetleri dengeleme amacı taşıyor olsa da, düzenlemenin nasıl bir hukuki gerekçeye dayandığı ve idari işlemin yargısal denetimi açısından nasıl ele alınacağı önemlidir. Açıkçası konunun yargıya taşınıp taşınmayacağı ve mahkemeler nezdinde iptalinin istenip istenmeyeceği konusunda bende merak içindeyim. Konunun bir diğer önemli noktası da 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun açısından değerlendirilmesidir. Kanun tüketicilerin haklarını koruma amacı taşımaktadır. Elektrik hizmeti, zorunlu bir temel ihtiyaç olduğu için, tüketicinin korunması açısından devletin daha aktif bir denetim mekanizması kurması gerekir. Fiyatlandırmada yapılan bu değişiklik, tüketiciye önceden yeterli bilgilendirme yapılmadan uygulanırsa, hukuki uyuşmazlıklara yol açacaktır. Gördüğüm kadarıyla toplumun büyük kısmı yeni düzenlemeden haberdar değil. Burada iş şirketlere de düşüyor bence. Elektrik şirketleri, tüketicilere net ve anlaşılır bir şekilde bu yeni düzenlemeyi açıklamakla yükümlüdür.
Elektrik artık yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır ve temel bir ihtiyaç olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, yapılan her düzenlemenin yalnızca hukuki değil, aynı zamanda insani boyutlanrı da göz önünde bulundurulmalıdır. Yüksek elektrik faturaları, dar gelirli vatandaşlar için ciddi bir mali yük oluşturacağı ve temel yaşam standartlarını zorlayan vatandaşlara ekstra bir yük bindireceği açıktır.
Özellikle kış aylarında ısınma ihtiyacını karşılamak için elektrik kullanan haneler, artan faturalar nedeniyle zor durumda kalacaklar, benzer şekilde, sağlık gereksinimleri nedeniyle elektrikle çalışan tıbbi cihazlara bağımlı bireyler için de bu zamlar hayati sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle sosyal devlet ilkesi çerçevesinde düzenlenmesi temel haklar ve insan onuru açısından büyük önem taşımaktadır.
Eskiden Danıştay, Anayasa Mahkemesi vardı. Komunist ataist diye kotuledigimiz şu kurumlarin ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz Meğer bu komünist ataist yargı, bizi bir kişinin despotlugundan koruyormus. Şimdi hiçbir hukuki veya mali dayanağı olmadan tüketiciden olağanüstü vergiler alınıyor. Ne yapacan ağa!! Reyis camide bı aşr okudu mu unuturuz.