2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı, milyonlarca insanın yaşamını derinden etkiledi. Çatışmalardan kaçanmilyonlarca Suriyeli, başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığındı. Ancak, Suriye’deki savaşınyıllar sonra şiddetiniazaltması ve bazı bölgelerde nispi bir istikrarın sağlanması, “Suriyeliler geridönebilir mi?” sorusunu gündeme getirdi. Bu haftaki yazımda geri dönüşlerin mümkün olup olmadığını ve bunun içingerekli şartları ele alacağım.
Suriye’de bazı bölgelerde şiddet olayları azalmış olsa da, genel olarak ülkede tam anlamıyla bir istikrar sağlanmış değil. Esad rejimi, uzun bir süre büyük çapta kontrolü elinde tutmuş olsa da, rejimin yakın zamanda devrilmesi ülkede yeni bir siyasal belirsizlik yaratmış durumda. Yeni dönemde söz sahibi olmak için Avrupa Devletlerinin de eklenmesiyle, büyük devletlerin bir yarış halinde olduğu ortada. Bunu pastadan pay alma olarak yorumluyorum ben. Bu durumun, mevcut güvenlik sorununu daha da karmaşık bir hale getirip getirmeyeceğiniz zaman gösterecek.
Yeni yönetim, Esad rejimininardından uluslararası toplumla işbirliğine önem veren bir tutum sergilemeyi planlasa da, ülkedeki ekonomik kriz, altyapı eksiklikleri ve toplumsal ayrışlar halen devam ediyor. BM ve insan hakları örgütleri, geri dönen mültecilerin zorla kaybolma, keyfi tutuklama ve diğer hak ihlalleriyle karşılaşabileceğine dair raporlar yayınlamaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra, savaşın etkileri nedeniyle birçok bölgede temel yaşam koşulları hala yok. Elektrik, su, sağlık hizmetleri ve eğitim sisteminin çökmüş olduğu yerler, geri dönüşlerin mümkün olmadığını gösteriyor. E kolay değil yaklaşık 14 koca yıldan bahsediyoruz.. Bu durumda, mültecilerin geri dönmesi, sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik şartların da uygun olmasını gerektiriyor. Bir mültecinin geri dönebilmesi için uluslararası hukuk, “özgür, gönüllü ve onurlu bir geri dönüş” şartını arar. Ancak, Suriye’de gönüllü geri dönüşlerin koşulları tam olarak oluşup oluşmadığı sorusu gündemi meşgul etmeye devam ediyor.
Birçok mülteci, geri dönüşünün ardından eski rejimin kalıntılarından veya yeni yönetim içindeki fraksiyonlardan kaynaklanan cezalandırılma korkusuyla yaşamaktadır. Bu nedenle, geri dönüşlerin güvenli bir şekilde gerçekleşebilmesi için uluslararası toplumun hem yeni yönetim hem de yerel otoriteler üzerinde baskı uygulaması ve geri dönen mültecilerin haklarını garanti altına alacak mekanizmaları devreye sokması gereklidir. Mesleğim ve uzmanlık alanım gereği daha çok içlerinde olduğum için görüştüğüm büyük çoğunluk bu kaygıyı taşıdığını söylüyor. Büyük bir kısmı artık burada hayat kurduğunu çocuklarının Arapça bile bilmediği gitmelerinin çok mümkün görünmediğini söylüyor.
Dolayısıyla iç savaş bitse de işin sosyolojik boyutları farklı mesajlar veriyor. Türkiye’ye gelince, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerden biridir. Yaklaşık 3.7 milyon Suriyeli mülteci, Türkiye’de yaşamaktadır. Son yıllarda, Türkiye’de mültecilere yönelik kamuoyu baskısı artmış ve geri dönüş politikaları daha fazla tartışılmaya başlanmıştır. Türkiye, “güvenli bölge” oluşturarak mültecilerin geri dönmesi için adımlar atmış olsa da, bu bölgelerdeki yaşam koşullarının yeterli olmadığını söylemek mümkün. Ayrıca, mültecilerin zorla geri gönderilmesi uluslararası hukuka aykırıdır.
Geçici koruma statüsü altındaTürkiye’de bulunan Suriyeliler, hukuki olarak savaş ve zulümden korunma hakkına sahiptir. Ancak, adı üstünde “geçici” olan bu statü, kalıcı bir yerleşme hakkı anlamı taşımamaktadır. Bu nedenle, Suriyelilerin zamanı geldiğinde kendi vatanlarına dönmeleri hukuksal düzenlemenin ana gayesidir. Bu geri dönüşler, hem Suriyeliler hem de Türk toplumu açısından önemli bir dengenin kurulmasını sağlayacaktır. Suriyelilerin kendi ülkelerinin yeniden inşasında aktif rol alabilmeleri için geri dönüşlerin bu yönüyle de değerlendirilmesi ayrı bir önem arz etmektedir.
Türkiye, bu süreçte hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çaba göstermelidir. Suriyelilerin gönüllü, onurlu ve güvenli bir şekilde dönebilmeleri için gerekli altyapı ve hukuki koşulların oluşturulması kritik bir önem taşımaktadır. Aynı zamanda, Türk vatandaşlarının ekonomik ve toplumsal düzlemde korunması için bu statünün nihayete ermesi gerektiği unutulmamalıdır. Uzun vadede hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin geleceği için ortak bir denge sağlanması zorunludur. Suriye'ye geri dönüş, karmaşık bir bulmacanın parçalarından biri gibi, her parçası yerine oturtulmadan, tamamlanmış bir tablo elde etmek mümkün değildir. Uluslararası toplumun desteği, bölge ülkelerinin işbirliği ve Suriyelilerin kendi çabaları bir araya geldiğinde, bu bulmaca çözülebilir.
Ancak, unutulmamalıdır ki, geri dönüş sadece bir başlangıçtır. Asıl zorluk, yeni bir Suriye inşa etmek olacaktır. Bu süreç, sabır, dayanışma ve uzun vadeli planlar gerektirmektedir.