Hicri beşinci asrın sonları ile altıncı asrın başlarında Irak’ta yaşayan Ebû Bekr el-Betâihî, önceleri yol kesen bir gurubun reisi olmasına rağmen tövbe edip, ehlisünnet evliyalarının büyükleri mertebesine kadar yükselmişti. Hatta dönemin büyük zatları kendisine talebe olup ilim öğrenmiş, istifade etmişlerdir.
Ebû Muhammed Şenbekî bir defasında Ebû Bekr el-Betâihî'nin yanına gitmişti. Huzurunda büyük bir aslan vardı. Aslan, Ebû Bekr el-Betâihî'nin huzurunda ağzını yüzünü toprağa sürüyordu. Ebû Bekr el-Betâihî ise, bazı suallere cevap veriyormuş gibi aslana bir şeyler söylüyordu. Biraz sonra aslan oradan ayrılıp gitti. Ebû Muhammed Şenbekî, Ebû Bekr el-Betâihî'ye yaklaşıp;
"Size hayvanlarla konuşup onlara faydalı olmak gibi nimetleri ihsan eden Allahü Teâlâ için bana söyler misiniz? O aslan size ne dedi? Siz ona ne söylediniz?"
Buyurdu ki: "Yâ Şenbekî! Aslan bana dedi ki, üç gündür ağzıma yiyecek bir şey almadım. Açlık beni çok rahatsız etti. Seher vakti Allahü Teâlâya yalvardım. Bana, senin rızkın, Hemamiyye köyündeki bir inektir. Onu parçalayıp yiyeceksin. Onu avlarken sana da bir zarar isabet edecek, denildi. Ben ise şimdi, bana geleceği bildirilen o zarardan korkuyorum. Ne yapayım? Ben de aslanın anlattıklarını dinledikten sonra ona, sana isabet edecek zarar, sağ tarafında hafif bir yaradır. O yara sebebiyle bir hafta elem çekersin. Sonra yara iyi olur, dedim. Çünkü o köydeki bir ineğin bu aslanın rızkı olduğunu, o ineği avlarken o köyden on bir kişinin çıkıp buna hücum edeceklerini, adamlardan üçünün çarpışma sırasında ağır olarak yaralanacağını, arslanın da sağ tarafından bir yara alacağını, yaralılardan birinin öleceğini, bir saat sonra ikincisinin ve yedi saat sonra üçüncüsünün öleceğini, arslanın da bir hafta sonra yarasının iyi olacağını Levh-i mahfûzda görmüştüm" diye anlattı.
Ebû Muhammed Şenbekî, bu anlattıklarını hayretle dinledikten sonra, hadiseyi takip etmek üzere Hemamiyye köyüne doğru yola çıktı. Oraya vardığında aslanın ondan önce köye vardığını gördü. Durum aynen Ebû Bekr el-Betâihî'nin bildirdiği gibi olmuştu. Bir hafta sonra Ebû Bekr el-Betâihî'nin yanına tekrar geldi. Baktı ki yine o aslan, Ebû Bekr el-Betâihî'nin huzûrunda duruyordu ve yarası da iyileşmişti.