Hadisi Şerifte, “Dünyalık ele geçirmek için, ilim öğrenen, dünyada mal ve mevki elde eder. Ahiretteki kazancı ancak Cehennem ateşi olur) diye buyuruluyor. Böyle ilimin bir faydası yoktur. Nitekim diğer bir hadisi Şerifte, “Ya Rabbi, Beni faydasız ilimden koru” buyruluyor.
Mağripli birisi Yahyâ Efendinin ismini duyup, görmeden ona âşık oldu. Yahyâ Efendinin nerede olduğunu bilmiyordu. Mısır, Şam, Halep ve başka birçok yer gezip Yahyâ Efendiyi aradı. Neticede İstanbul’a geldi. Gördüklerine daima; “Yahyâ nerede. Ey insanlar Yahyâ’yı biliyor musunuz?” derdi.
Birisi onun hâlini anlayıp aradığı kişinin Beşiktaş’ta olduğunu haber verdi. Mağripli yürüyerek Beşiktaş’a geldi. Sorarak Yahyâ Efendinin dergâhını buldu. Kapıyı çalıp, Yahyâ Efendi hazretlerini sordu. Dergâhtakiler Yahyâ Efendinin Kavak’taki bahçesine gittiğini söylediler.
Mağripli, “Aşığa Bağdât ırak değildir” diyerek Kavak’taki bahçeye geldi. Bahçe çok güzel olup ortasında bir havuz vardı. Yahyâ Efendi havuzun yanında oturmuştu. Hizmetçiler bahçeyi suluyorlardı. Mağripli doğruca Yahyâ Efendinin yanına yaklaşıp, selâm verdi ve elini öperek, “Efendim ne olur beni talebeliğe kabul edin. Nice yıllar diyar diyar gezip sizi ararım." dedi.
Yahyâ Efendi ona, "Acaba maksadın nedir? Bu kadar zahmete sebep ne oldu? Bize anlat, biz de sana yardım edelim, gamını giderelim" buyurdu.
Mağripli, Yahyâ Efendinin ayaklarını öpmek istedi ve, "Efendim ne olur kimya ilmini bana öğretin” dedi.
Bu sözü üzerine Yahyâ Efendi, “Sen yanlış haber almışsın. Biz o senin dediğin şeyi bilmeyiz” buyurdu.
Mağripli yine,“Efendim! Derdimin dermanı sendedir. Ben arzuma kavuşmadan buradan gitmem” dedi ve sözlerinde ısrar etti.
Meğer ki Mağripli, Yahyâ Efendiyi imtihan etmek istermiş. Onun maksadını anlayan Yahyâ Efendi, Mağriplinin ayak ucunda bir siyah taş gördü ve,“Ey kişi! Şu kara taşı bana al da veriver” buyurdu.
Mağripli eğilip yerdeki kara taşı aldı ve Yahyâ Efendinin eline verdi. Yahyâ Efendi o taşa dikkatle baktı. O sırada taş altın kesildi. Sonra havuzun içine atıverdi ve,“Allahü teâlânın sevgili kulları taşa nazar etseler, o hâlis altın oluverir” buyurdu.
Bunu gören Mağripli, “Elhamdülillah, Cenâb-ı Hak beni maksadıma kavuşturdu. Maksadım hâsıl oldu. Efendim beni kabul edin. Hizmetinizle şereflenmek istiyorum. Canım başım yolunuza fedadır.” dedi ve ellerine sarıldı. Yahyâ Efendi de onu talebeliğe kabul etti. Bir bahçenin bakım işlerini ona verdi.