Bir gün olur perdeyi yâr kaldırır
Seyr-i cemal ile seni güldürür
Bir gün olur nazlı nezaket yapar
Bir gün olur cam-ı meyi doldurur
Bir gün olur kahr u sitem cevr eder
Bir gün olur yâr hareme aldırır
Bir gün olur katline ferman eder
Bir gün olur la’li ile kandırır
Bir gün olur darb ile uryan eder
Bir gün olur buseden usandırır…
İçinde; hasreti, umudu, ümitsizliği, çaresizliği, çareyi, beklemeyi, aşkı, hayatı, ölümü ve bütün insanlık hâllerini barındıran bir dize istiyorum, diyenler için yazılmış, haksızlık etmeyelim yürekten damıtı
lmış bir anıt söz.
İhtimaldir ki, ikinci dizeye bizi göndermeyecek bir mıknatısla karşı karşıyayız.
İnsan bütün hayatını ya insan-ı kâmil ya da esfel-i safilin olmak için yaşar.
Bunun; arası, ortası, idare ederi yoktur.
Elbette hedeflediğine ulaşamayabilir.
İnsan-ı kâmil seyr-ü süluk’unun hitamına ermeden vadesi dolabilir ya da aşağıların aşağısı olma yolunda mesafeler kat ederken kendisinden daha aşağılık olanları geçmeye zamanı, imkânı yetmeyebilir. Ama insan bir yol tutar ve bu mümkün değildir ki, biraz kâmil, biraz aşağılık cihetinden olsun.
Alvarlı Efe (Allah onu sevdikleri arasına dâhil etsin) bir erdem yolculuğunun nihai hedefini ilk mısrada fısıldıyor kulaklarımıza…
Bir gün olur perdeyi yâr kaldırır...
Zaten kaldırırsa artık Şeb-i Arûs’un, şenliğin, eğlencenin, sonsuz saadetin, bitimsiz ve kedersiz mutluluğun kapıları hiç kapanmamak üzere açılmış demektir.
Kul olanın; Padişah’ın yolunu gözlemesinden, ihsanlarını ummasından ve hep onun tabiri caizse gözlerinin içine bakmasından daha normal ne olabilir?
Ancak padişah ki, o padişah sadece yedi cihanın, dört iklimin değil, bildiğimiz bilmediğimiz bütün âlemlerin ve her şeyin muktediri olan bir Sahip’se, elbette onun ihsanına mazhar olmak da kolay olmaz.
Çok imtihanlar, çok sualler ve çok merhaleler gerekir, ol Padişah’ın dostluğuna kabul olunmak için...
Üstelik sizin onun dostu sayılmanızın ihsanına muhatap olmanızdan başka bir gerekçesi de yoksa...
Yani ihtiyaçsız olana muhtaç hâlinizle sevimli görünebilmenizin tek yolu, ona bağlılık ve sadakatte eşsiz bir samimiyete sahip olmanızdır.
O zaman yâr perdeyi aralar, diye umulmaz da ne eylenir?
Alvarlı Efe, ihsanların, müjdelerin, gönül ferahlıklarının, sınamalarla, cilvelerle eriştiğinden bahsediyor.
Kaldı ki, gecenin ıstırabını çekmeden günün ferahlığını anlayabilmek de kabil değildir.
Bir gün olur kahr u sitem cevr eder
Bir gün olur yar hareme aldırır
O gün olup en saklısında gözdeleri arasında bulunmak için kahr u sitemin her türlüsüne ikram gibi bakmaya değmez mi?
Değer elbette, bir ömür cefanın üzerine bin ömür sıkıntı daha yaşamaya da elbette değer.
* * *
Okuduğumuz Alvarlı Efe’nin münacatıydı.
Peki, siz ne fısıldıyorsunuz Padişah’ınıza...
O’na (c.c.) layık olmanın hangi kahırlarını gül eyleyip başınızın üzerinde taşıyorsunuz?
Siz hangi yol üzerinde hayatınızı sırlıyorsunuz?