Wieslaw Brudzinski, ne güzel söylemiş; " Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler.” Şimdi durup dururken adamýn biri size, gemiden, tehlikeden ve köşe bucak kaçan farelerden bahsediyor.
Gözünüzün içine bakıyor adamın biri! Siz, rahatsız oluyorsunuz. O halde düşünün, o adamın size söylediği bu sözlerin, hangi tarafı en fazla rahatsız etti sizi. Tehlike mi, gemi mi, tehlikeyi sezdiğini sanıp kaçan fare mi, yoksa sizin kaçmış olmanıza rağmen, geminin batmaması mı? Hiç biriniz üstünüze almıyorsunuz değil mi? Oysa neredeyse hepiniz yaşamımızın bir döneminde mutlaka korkaklıklar yapmışsınızdır. Sonradan pişman olduğunuz, keşke yapmasaydım dediğiniz bir işiniz kesinlikle olmuştur. Şimdi kendinizle baş başasınız, artık saklanmayı bir kenara bırakabilirsiniz.
Evet, söyleyin bakalım hangisi? Bakın etrafınızda kimsecikler yok. Varsa bir kenara
çekilmeyi deneyin. Ve artık kendinizle hesaplaşmaya başlayýn. O geç kalmış, çoktandır içinizi yakan dert olmuş meseleleri, bir bir kendi kendinizle tartışmaya açın. Bunun ne yararı olur ki, demeyin sakın! Yararı var! Artık o kazık attıklarınıza bir faydası olmasa da,
kendinize bir yararı var. Hiçbir işe yaramazsa içinizi rahatlatır. Ve belki hayatınızın geri kalan dönemlerinde, fare olmamanızı sağlar. Bundan daha fazla kendinize yarar sağlayabileceğiniz, ne yapabilirsiniz ki? Şimdi tekrar hesaplaşmamıza dönelim. Belki hayatınızla ilgili bir sayım yapamazsınız. Belki kesin sonuçlar çıkmaz, geçmişinizle ilgili aklınıza gelenlerden.
Belki siz, hâlâ fare rolünü kendinize daha yakın bulup, gizlemeye çalışırsınız kaypaklıklarınızı. Belki şöyle bir aynaya bakıp; "Bana da az kaptanlık yaptırmadılar"
dersiniz. Belki utancınızı yenmek için "Hak etmişti kahpeler!" deyiverirsiniz.
Sanırım aklınıza hiç gelmeyen, bir gün hesaplaşma zamanının gelecek olmasıydı. Ben, size o günü teklif ediyorum. Hesaplaşın ve rahatlayın. Bir daha gemiyi
terk eden olmamak üzere yüreğinizle anlaşmaya varın.
Bunu yapabilmenin tek yolu, eski defterleri yeniden hem de bir bir açmaktır. Açın ve önce kendinizden, sonra insanlıktan özür dileyin.
Bunu içinizden, pısırıkça, âdet yerini bulsun diye yapmayın. Önce geçin aynanın karşısına ve bağıra bağıra; "Ben artýk fare olmayacağım!” deyin. Sonra başkalarıyla olan hesabınıza bakarsınız.
İşte o sözü tekrarlıyorum. Duyduğunuzda hayatınızı yeni baştan düzenlemeye karar vereceğiniz, o sözü size yeniden söylüyorum. Artık dünyaya bakış açınızı değiştirecek sözle, sizi yeniden karşı karşıya getiriyorum. Çünkü bu sözle karşılaşıp, sizin yaptığınızı yapan herkese, yeniden güvenmek mümkün. Onlara, fare olmayacaklarına inanarak gemide yer vermek olası. Ve o söz üzerine kendisiyle hesaplaşanlarla, bir gemide buluşma
tehlikeli değil. Şimdi tekrar bir taraflara kaçamamanız için o sözü söylüyorum. Ve ardından hiçbir şey söylemiyorum. Zaten ardından bir şey söylemek zaruretse, siz hala o sözü anlamaya hazır değilsiniz demektir.
O halde sizinle bir gemide olmak hayalleri kurmak nafile.
"Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin
batmamasını bir türlü affedemezler.”
Değerli yazar, yazınızın ilk kısmını okudum ancak devam ettiremedim. Esasında ilginç de bulmuştum. Neden okumadım? Çünkü çok fazla imla ve noktalama işareti hatası var. Naçizane bir tavsiye, yazıyı yayımlamadan önce bir bilene okutun. İyi çalışmalar dilerim.