“Yaklaşan rahmetinin önünde müjdeleyici olarak
rüzgârları gönderen Odur...”
A’râf sûresi / 57
“Ey seher rüzgârı! Allah aşkına tuz ekmek hakkı için lütfet!
Bilirsin ki her seher vakti ben onun yüzünden sevinirim,
neşelenirim. Sen de onun yüzünden sevinir, tatlı tatlı esersin.”
Mevlânâ Celâleddin Rûmî
İçin darlanmasın…
Kalbin sıkışmasın...
Bezme hayatından...
Uğradığın ihanetleri sonun belleme...
Gününü gece eyleme...
Görünenin arkasına bak!
Kim bilir bu sert rüzgârlarla Rabbin başından hangi belaları savmakta?
Kim bilir bunca üzülmenin karşılığı seni hangi rahmetler beklemekte?
Sen bilmezsin!
Bilseydin Rahîm olan Allah’ın, başına asla bela getirmeyeceğini de bilirdin.
Dert sandıkların imtihanındır senin.
Aslında onlar başından yağacak büyük devletin ilk sancılarıdır!
Önce temizler Allah kalbini sana lazım gelmeyenlerden...
Sonra yağdırır da yağdırır rahmetini.
Anlayasın diye şimşeği, gök gürültüsünü gösterir sana...
O, yeri yerinden sökecek gibi esen rüzgârın, aslında rahmeti nasıl taşıdığını seyrettirir!
Sonra hayat yağdırır o kasırganın arasından yeryüzüne!
Tıpkı senin kalbine yaptığı gibi...
Rüzgâra diren, şimşekten önceki sükûneti yerleştir gönlüne...
Bak yağmurlar yakın...
Öyle olmasa rüzgâr bunca sert eser miydi?
Kıymetki beyefendi Çok teşekkür ederim çok güzel yazı