Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hatırlattı. Şeyh Sadi Şirazi’nin eserinden; "Canım yavrularım, hüner öğrenin. Dünya malına, altına, gümüşe, makam ve mansıba itimat etmeyin. Zira hüner, suyu kesilmez bir çeşmedir. Ebedî bir devlettir. Hünerli kimse nereye gitse şerefiyle, izzetiyle gider ve meclisin başköşesine oturur."
Eskilerin dilinden düşmez söz, “altın bilezik” tir zanaatın, hünerin diğer ifadesi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hassas noktasıdır milli kültür. 14 yıldır yapılan “Yaşayan İnsan Hazinesi” programı çerçevesinde gerçek anlamda hazinemiz olan, toplumları temelden sarsan küresel saldırılara rağmen ayakta kalan geleneksel zanaat alanında değerler ödüllendiriliyor.
Bu yılki programda bir Erzurumlu da ödül aldı. Tespih yapım ustası Bünyamin Korucu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden ödülünü aldı.
25 Yaşayan İnsan Hazinesi ödülleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende hayati bir konuşma yaptı. Toplumları ayakta tutan şeyin milli kültür olduğunun altını çizdi. "Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri" ni sahiplerine verdi.
25 zanaatkâr ödül aldı. Onlardan biri de Tespih yapım ustası Bünyamin Korucu idi. Erzurum’un bir değeri Cumhurbaşkanı eliyle takdir edildi. "Yaşayan İnsan Hazineleri” ödülüne layık Erzurum’da elbette başkaları da vardır. Muhabirimiz Şeyma Tahir’in imza attığı güzel haberi okumuşsunuzdur. Erzurum’un tek kündekari ustası olan Mehmet Çulğatay’ın hikayesi çok etkili.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimiz manevi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına sanatkâr, maddi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkâr demeyi tercih etmiştir. Sanat da zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahiptir. Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını inşa ettik. Bizim sanat tarzımız, tıpkı hayat tarzımız gibi, inanç ve düşünce tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar tam bin yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu, değerlerini nakşediyor."
Erdoğan, her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağda yaşandığına dikkati çekiyor. Kültürlerin kaybolma tehdidini aktarıp, tek tipleşme tehlikesini ortaya koyuyor. Tüketime dayalı neoliberal sistemin, yerel zenginliği, çeşitliliği, müktesebatı yok edip, ya da ticari meta hâline getirerek içini boşalttığını hatırlatıyor.
Erdoğan’ın kültüre, sanata verdiği önemi göz önüne alırsak, illerde Valilerin, Kaymakamların, Belediye Başkanlarının da milli kültür alanında daha duyarlı ve üretken olmalarını beklemek gerekir.
Küreselleşmeyle kültürel bir yozlaşmanın dünyayı etkisi altına aldığının altını çiziyor Erdoğan ve şu tespiti yapıyor; "Zenginliğe, çok sesliliğe, farklı geleneklere sahip çıkmak, aynı zamanda maziden atiye köprü kurmak demektir" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İster para ister çıkar ister ideoloji adına yapılsın. Tek tipleşmenin varacağı yer kültürel çoraklaşmadır, çölleşmedir.”
Bunun acısını çekmiş, faturasını ödemiş bir ülkeyiz, tespiti çok haklı. Erdoğan, “Avrupa'nın, Amerika'nın, Uzak Doğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, sanatçılarını tanıyan ama kendi tarihinden birkaç bestekârın, aşığın söz ve saz üstadının ismini bilmeyen insanlarımızı gördükçe belli bir döneme damgasını vuran inkâr politikalarının yol açtığı tahribatı, evet, çok daha net görebiliyoruz. K-Pop'u çok iyi bilen ama Cem Karaca'ya, Barış Manço'ya, Neşet Ertaş'a, Kayahan'a daha nice bu toprakların sesi, soluğu olan sanat yıldızımıza aşina olmayan gençlerimizi gördükçe elbette endişeleniyoruz, üzülüyoruz, kendimizi sorguluyoruz çünkü bizler hemen her alanda insanlık tarihine mührünü vurmuş, zengin kültür varlığına sahip bir milletiz."
Evet, endişe etmeliyiz.
Çünkü insanlığın kurdu bir çılgınlığın içerisindeyiz!