Vefat haberini aldığımız andan itibaren kalbimize bir hüzün çöktü. Volkan Konak… Yıllarca türküleriyle içimize işledi, yaralarımıza tercüman oldu. Şimdi ardından konuşuluyor, yargılar havada uçuşuyor. Oysa biz, onu ne kadar tanıyoruz? Bir insanı, hele ki Hakk’a yürümüş birini dilimize dolamadan önce vicdanımıza bir soralım.
Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ölülerinizi hayırla yâd ediniz.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 20)
Ve yine bir ayette Rabbimiz şöyle buyurur:
"Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz."
(Ankebût Suresi, 57)
Bu dünyadan geçerken arkamızda bıraktığımız iyiliklerle anılmak ne büyük bahtiyarlıktır. Gelin, Volkan Konak’ı tanımaya, anlamaya çalışalım…
1. Alın Teriyle Kazanç Peşinde…
Bayramda sahnedeydi, yavru vatanda, helal kazancının peşindeydi. Sanatını icra ediyor, evlatlarına onurlu bir lokma kazandırıyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurur:
“Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir.” (Buhari, Büyû, 15)
Ne büyük bir şeref değil mi? Alın teriyle, gönül vererek, incitmeden yaşamak.
2. Hastalığını Saklayan Nezaket…
Gönlünde fırtınalar koparken bile seyircisine belli etmedi. Son sahnesinde bile tebessümle durdu. Bu, büyük bir edep, büyük bir vefa değil midir?
Ne demişti Yunus:
“Bir ben vardır bende benden içeri…”
İşte o içindeki ben, nice iztirabı sabırla taşımış bir insandı.
3. Babasına Vasiyetle Bağlılık…
“Beni babamın yanına koyun,” demişti. Hani şu Cerrahpaşa türküsünde kalbimize dokunan sesiyle,
“Beni bu derde salanın gül gibi teni solar mı?”
diye içimizi yakan o adam, aslında babasına duyduğu sevgiyle hep yaşayan bir evlattı. Dinimizde ana-babaya hürmet, en büyük erdemlerden biri değil midir?
"Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı emretti."
(İsrâ Suresi, 23)
4. Sıla-i Rahime Bağlılık…
Trabzon, Maçka’da ceviz ağacının altına gömülmek istemişti. Doğduğu topraklara dönmek, köklerine sarılmak… Bu bir bağlılık, bu bir teslimiyettir. Çünkü bilirdi insan, toprağından uzakta yaşasa da gönlü hep orada çarpar.
5. Magazin Değil, Aileyle Anılan Bir Ömür…
Magazinde görmediniz onu. Çünkü evine bağlıydı, eşine sadıktı, çocuklarına düşkündü. Üç evladı vardı, onların vatana bağlı bireyler olması için uğraş verdi. Aileyi korumak, Peygamberimizin sünnetiydi.
“Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olandır.” (Tirmizî, Menâkıb, 63)
6. Gönüllere Dokunan Yardımlar…
Onlarca çocuğa burs verdi. “Baba olamam ama Volkan amcaları olurum,” demişti. Sessizce, kimseye duyurmadan el uzattı.
“Sadaka, belayı def eder ve ömrü uzatır.” (Taberânî, Kebîr)
Kimi zaman bir türküyle, kimi zaman bir yardım eliyle, kimi zaman bir gözyaşıyla insan olunmaz mı?
Şimdi sormak gerekir kendimize:
Onu bu kadar yargılamadan önce biz, onun yaptıklarının ne kadarını yapabildik?
İnancı, duruşu, siyasi görüşü… O'na aittir.
Bize düşen ise, ardından hayırla yâd etmek ve kendi hayatımıza bakmaktır.
Çünkü insanları etiketlemek kolay, ama hakikati görmek zordur.
Vicdan terazisi bozulmasın.
Ve unutmayalım:
“İyiler, iyi olarak anılır; kötüler ise arkalarından lanetle.”
(Müslim, Cennet, 77)
Birisine olan taraflı bakışınıza sened olarak mukaddes dinimizi alet etmeyin. Sizden beklentimiz tarihle özellikle Erzurum'un tarihiyle ilgili bilgileri kaleme almanız