Mescid-i Aksa ve Kamame Kilisesi, İslam alemi ve Hıristiyan dünya için Kudüs’ü simge yapıyor. Hz. Peygamber’in Miraç hadisesi burada geçer. Müslümanlar için önemli bir merkezdir. Hıristiyanlar ise Hac vazifesini bu şehirde Kameme Kilisesinde yaparlar.
Kameme Kilisesi; “Doğu Roma İmparatoru Konstantin´in annesi Helena tarafından İsa´nın kabri olduğu iddia edilen yer üzerinde inşa edilmiştir. Hıristiyanların hac mahalli olan bu kilise, bütün Hıristiyan cemaatleri tarafından kutsal kabul edilmektedir. Kilisenin hâkimiyeti Katolikler, Ortodokslar, Ermeniler, Süryaniler, Habeşliler ve Kıptiler arasında paylaştırılmıştır” (Kaynak:Sami Kılıç, İhsan Satış)
Türkiye Hıristiyan dünyanın ayrılıklarını izlemeli!
Kudüs Patriği Theofilos, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ederek Ömer bin Hattab’ın 638’de Kudüs’ü fethettikten sonra Hristiyanlara can ve ibadet özgürlüğü tanıyan emannamesi hediye etmişti.
Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, bunun çok önemli olduğunun altını çizerek şu tespitleri yapıyor;
“Hristiyanlığa sahip çıkalım meselesi, şimdi bunu bazen gözden kaçırabiliyoruz. Cumhurbaşkanımızın ABD’ye gitmeden bir ziyaretçisi vardı. Kudüs Ortodoks Kilisesinin Baş Piskoposu Theofilos, (Bizim rahip (Fener Patriği) beyaz saraydayken, İstanbul’daydı( ve bagajında) İstanbul’daki kiliseye dair şikâyetleriyle geldi. Çok önemli. Arkasından Kazakistan’a uçtu ve Moskova Metropolitiyle görüştü.
Şimdi bu çok önemli bir kırılma. Yani Ekümenik mekümenik diyorlar ama ortada bir ekümeniklik diye bir şey yok. Bu zorlama bir sıfatlama. Çünkü Ortodoks dünyasında Primus inter pares , (eşitler arasında birinci). Bu ne Moskova’yı bağlar, ne Sofya’yı bağlar. Gelinen aşamada bizim İstanbul’daki piskopos Atina’daki metropolitle iş tutuyorlar. Ve Ukrayna kilisesi onlara bağlı. Moskova kilisesi bunlardan ayrılıyor, Rusya’daki kilise Moskova’yı tanıyor. Buna bir dikkat çekmek isterim.”
Prof. Öğün karşıda blok halinde bir Hıristiyan dünyanın olmadıının altını kalın çizgiyle çizerken, Türkiye’nin bunu çok yakından takip etmesi gerektiğini de hatırlatıyor.
Diyor ki; “Bölünmüş bir yapı var. Sanıyoruz ki, yekvücut bir Ortodoks dünya var. Yanılıyoruz.
İkincisi Katolik dünyanın birikmiş bir tepkisi var. Hem İsrail’e, Siyonist bir çizgi. İspanya başından beri, İrlanda başından beri. Latin Amerika’da meczul miktarda. Ve bu Vatikan’ın da ayarlarını bozan bir dinamik. Hıristiyanlık, hangi Hristiyanlık. Sen Trump olarak bunu söylüyorsun ama dinle bakalım Kudüs’deki Metropolit ne söylüyor. Son derece rahatsız İsrail’den.
Türkiye’nin bu dışardaki Hıristiyan dünyasındaki bölünmeleri çok iyi takip etmesi lazım. Şimdi Türkiye’yi parlatan bir fotoğraf olduğu çok aşikâr. (Trump-Erdoğan fotoğrafı) Batıdaki önemimiz artıyor. Önemi artıyor, değeri artıyor mu, zannetmiyorum. Bu doğunun nazarında Türkiye’nin önemini artırır mı? Evet, işin ucu oraya gider. Bu nasıl değerlendirilir. Ona dikkat etmek lazım.”
Hamas’ın cevabı!
ABD Başkanı Trump, Gazze için bir plan sunmuştu. Bilindiği üzere Hamas, sunulan paket ile ilgili açıklamasını Cuma geç saatte duyurdu. Açıklama tam bir stratejik akıl ürünüydü ve İsrail’in açığa düşmesi de sağlandı. Gazeteci Turan Kışlakçı’ya göre “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT’in Diplomatik Hamlesi: İsrail ve Netanyahu’yu Boşa Düşüren İnce Dokunuş. Türkiye’nin son diplomatik hamlesi, işte o sessiz ama derin yankılardan biridir. Trump–Netanyahu mutabakatı diye sunulan ve aslında Gazze’yi teslim almayı, Hamas’ı tarihten silmeyi hedefleyen o metin, İsrail tarafından yeniden kurgulanıp bir tahakküm vesikasına dönüştürülmüştü.
Lakin bu kez tarih, yazılmadan önce yön değiştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diplomasiye bir sanatkârın sabrıyla dokundu. Onun talimatıyla MİT Başkanı İbrahim Kalın, MGK toplantısına bile katılmadan Doha’ya geçti. Katar semalarında, sessiz ama yoğun bir diplomasi başladı. Hamas liderleriyle yapılan uzun ve mahrem görüşmelerde, verilecek cevabın her kelimesi, hem direnişin vakarını hem de diplomasinin inceliğini taşıyacak şekilde hazırlandı.
Aynı saatlerde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Washington hattında süren temaslarla diplomatik baskının zeminini örüyordu. Bu görünmez trafiğin son halkasında, Başkan Trump bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı. Görüşme, tarihin satır aralarına kazınacak bir müzakereydi. Hamas’ın cevabının şekillenmesinde Türkiye’nin rehberliği, kelimelere sinmiş bir strateji ustalığıydı.”
Turan Kışlakçı’ya katılıyorum. Mesele öz itibariyle tamda böyle olmuştur.