Suriye’de yeraltına inmiş Esed unsurları, İsrail ve İran kışkırtmalarıyla son bir hamle yapmaya kalktılar. Mesele silahlı isyandan öte unsurlar içermekteydi. Bilinçli olarak Sünni köyleri basıldı, katliam yapıldı. Güvenlik güçlerine saldırıldı.
Suriye yönetimi, hızlı biçimde duruma müdahale etti ve isyanı bastırdı. Tam bu sırada Nusayri sevici kesimler sosyal medya üzerinden “Suriye’de Alevi katliamı” yalanıyla ortalığı karıştırmaya çalıştılar. Hatta Hatay Samandağ’da sözde Şeyh Selim Narlı, İsrail’den yardım isteyerek halkı ayaklanmaya çağırdı. Yani Lazkiye’de başlattıkları ayaklanmayı Türkiye içlerine taşıyacaklardı.
Garip olan sözde Şeyh Selim Narlı’nın ağabeyi Cafer Narlı’nın terörist Miraç Oral’ın yakın adamlarından birinin olduğunun ortaya çıkmasıydı. Miraç Oral'ı bilmeyenler için: Sözde "Hatay kurtuluş Cephesi" kurucusu ve lideri. Hedefleri Hatayı Suriye'nin bir parçası yapmaktı. Reyhanlı saldırısının da Miraç Oral’ın organizesinde geliştiği öne sürülüyor.
Hadise bir bardak suda fırtına koparmaktı. Öyle ki, Ankara BBB Mansur Yavaş, İP Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu, CHP’li Ali Mahir Başarır, DEM Lazkiye isyanının bastırılmasını “Alevi” katliamı yapılıyor biçiminde sunarak Türkiye’nin ve dünyanın müdahalesini istediler.
Bu açıklamayı not edin!
Müsavat Dervişoğlu, “İktidarı, Suriye’deki zulmü durdurmak üzere harekete geçmeye çağırıyorum!
Bu garipliklere en anlamlı tepkiyi Aslı Baykal verdi. Baykal, “Hadi İBB başkanı belediye başkanlığı dönemini İstanbul dışında tüm ülkede gezinerek geçiriyor ona iyi kötü alıştık. Şimdi de ana muhalefet vekilleri Türkiye'yi bıraktılar, Suriye'ye gidip Suriye içişlerine karışıp Oradaki çatışmayı Türkiye'ye sıçratma derdine düştüler. Allah kendi görev bölgesinde işini en iyi şekilde yapan ana muhalefet versin bize.” sözleriyle gösterdi.
Devlet adamlığı nasıl olur’u Devlet Bahçeli gösterdi. Bahçeli, olaylarla ilgili yaptığı açıklamasında “Alevi kardeşlerimiz bizim canımız ve ciğerparemiz; milletimizin ve İslam aleminin ayrılmaz, ayrılamaz ve ayrı görülemez inanç ve insanlık değerleridir. Bizim nezdimizde Alevi ile Sünni arasına uçurum kazanlar, millet ve ümmet düşmanlarıdır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Biz hiç kimsenin kökeniyle, diniyle, mezhebiyle, inancıyla ilgilenmiyoruz. Tüm insanları Hazreti Ali Efendimizin buyurduğu üzere ‘ya dinde kardeşimiz ya da yaratılışta eşitimiz’ olarak görüyoruz.” açıklamasıyla konuya Türk Devleti’nin yaklaşımını gösterdi.
SDG, YPG meselesi kapanırken!
Nedret Ersanel, “SDG/YPG’nin Suriye devlet kurumlarına katılması, İsrail ve İran’ın ülkedeki hedeflerine ulaşmalarının artık imkânsız göründüğünü işaret ediyor. Şam’ın el değiştirmesinin ardından ikinci tokat diyebiliriz…
Herkesin aklında şüpheler olması normal ama cümle şudur; SDG kendini feshetmiş oluyor! Arkasında (ABD politikası) ve içinde (YPG) duranlar da.
Bu tarihi aşamadır. Tabii takip edilecek fakat bu az şey değildir, çok şeydir! Ve yine YPG/SDG’nin teslim olması, nefis Türk işçiliğine işaret ediyor; “Esad’a gel barışalım” ile başlayan “gambit”, vezir’in düşmesiyle sonuçlandı. Şimdi sıra “Şah”ta” ifadeleriyle önceki gün yaşanan gelişmeyi özetledi.
Bakmayın ortalığı ayağa kaldıranlara. Nedret Arsenel’in tespitinde olduğu gibi nefis bir Türk işçiliğinin çok örneğini önümüzdeki dönemde göreceğiz.
AB’nin Ahmed El Şara’yı destekleyen açıklamasını da bundan ayrı görmeyin.
Ahmed El Şara’nın olaylarla ilgili açıklaması;
— Kendimizi yeni bir tehlike ile karşı karşıya buluyoruz; devrilen rejimin kalıntıları ve onların yabancı destekçilerinin, fitne çıkarmaya, ülkeyi bir iç savaşa sürüklemeye ve Suriye’yi bölerek birliğini ve istikrarını yok etmeye yönelik girişimleri. (Clash Report TR)