Suriye devriminin ardından, bölgede ilginç gelişmeler yaşanıyor. Mısır hareketli. Sisi yönetimine karşı gösterilerin başlaması bekleniyor. Keza Ürdün istihbaratı Kral Abdullah'a benzer raporlar iletmiş durumda. İsrail İstihbaratı Ürdün Kralı Abdullah'a vakit geçirmeden ülkede reformlar yapmasını tavsiye etti.
Sosyal medyada Yuşa ismiyle paylaşım yapan tarihçi; “Halep-Şam-Mısır; jeopolitik olarak birbirilerine bağlı bir bütünün parçasıdır. Mısır’ın ileri karakolu Şam, Şam’ın ileri Karakolu da Halep’tir. Biri düştü mü diğerlerinin de düşüşü kaçınılmaz olur.”
Doç. Dr. Gökhan Çınkara, Mısır-Ahmed El şara geriliminin Mısır Müslüman Kardeşler üyesi Mahmud Fethi ile başlayacak gibi değerlendirmesini yapıyor. Gelişmeler Mısır-Türkiye ilişkilerine de tesir edebilir.
@patrickwintour bölge uzmanı analizciye göre Mısır çok rahat değil. “Suriye'de Beşar Esed'in devrilmesinin ardından Mısır'da da halk Sisi'nin Esed kadar kötü olduğunu söylüyor ve kendi esirlerinin serbest bırakılması çağrısında bulunuyor: "Sisi'nin hapishanelerinde olanlar, Suriye hapishanelerindeki vahşetten daha az korkunç değil." Değerlendirmesi yapıyor.
Yeni Şafak Gazetesi’nde yer alan habere göre, Suriye'de Esed'in devrilmesi sonrası Mısır'ın darbeci Cumhurbaşkanı Sisi tutuşmuş. "Benim elimde kimsenin kanı yok." ve "Kimsenin malına da elimi uzatmadım." Açıklamalarını yapmış. Sisi'nin söylemleri bunlar olsa da Rabia Meydanı'nda yaşanan katliamlar unutulmadı.
İran, bölgenin kaynayan kazanı!
İran'da aynı anda çok şey oluyor. Suriye’nin en büyük kaybedeni İran, yenilginin ağırlığını üzerinden atabilmek adına, Suriye üzerine provokasyonlara imza atıyor. 15 gün önce Humus tarafında yaşananlar, Türkiye’de bazı “Siyasi Alevi”lerin, FETÖ’cü ve PKK’lı hesapların Suriye’de Alevi katliamı diye yürüttükleri bozgunculuk yeni iktidarın aldığı dikkatli tedbirlerle boşa çıkarıldı. Çoğu eski videoların servis edildiği hadiselerin aslı, Esed ordusunda görevli üst düzey subay, hapishane müdürlerinin yakalanması için yapılan çalışmalardı.
İran, bunlarla da yetinmedi. İki Türk Hakanı Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail’in (Şah İsmail, aslen Erzincan Kemahlıdır), Çaldıran Meydan savaşında karşı karşıya gelmeleri hadisesi üzerinden Tebriz merkezli kışkırtmalara kalkıştı.
İran Dini Lideri Hamaney’in “Suriye gençliği” ile başlayan birçok tivitinde isyan çağrısı yaparken, Suriye’de İsrail ve ABD’nin etkin olduğu, isim vermeden Türkiye’yi ise ‘komşu bir ülke’ olarak suçlaması dikkat çekiciydi.
İran molla yönetiminin 2013 – 2016 yılları arasında vekil güçleriyle yaptığı Sünni katliamlarının unutulmadığını bilmek zorunda. Milyonların katili Esed’i ayakta tutma uğruna girişilen Sünni katliamları, Suriye halkının Arap, Türk, Kürt hafızasında daha taze ve canlıdır.
İran’ın asıl sorunu ise İsrail ile girdiği güç savaşında ciddi yaralar alması, etki üretememesidir. Karşıt tutuma rağmen İran rejiminin sıklıkla İsrail ile aynı konuma denk gelmeleri de bir tesadüf olmasa gerek.
Birçok kesimde, İran ve İsrail’in birbirini besleyen unsurlar olduğunu görebiliyor.
Asıl olan gerçek ise İran’da rejim için ciddi ciddi çanların çaldığıdır.