Uzun yıllar birbirini tanıyan insanların oluşturduğu, garibin yabancının seçildiği, kollandığı, korunduğu, çıkarsız dostlukların, arkadaşlıkların kurulduğu mahaldir şehir.
Şehir;" mahallelim, komşum " kavramlarının manasına kavuştuğu yerdir.
Ayrı fikirlerin konuşulduğu, tek yüreğin attığı yerdir şehir.
Hastası ile ölüsüyle üzülen, düğünüyle sevinen, iyi günde kötü günde birbirine omuz veren insanların toplu olarak yaşadıkları meskun mahaldir şehir.
Mekteplisi, alaylısı, edebiyatçısı, yazarı, esnafı doktoru, mühendisi, ile şehirde olan, şehre yapılan, şehirde yapılan hatalara, doğrulara kafa yoran, dert edinen insanların bir araya geldiği yerdir şehir.
" Doğma büyüme buralıyım " dediğimiz yerdir şehir.
Kavağından, söğüdüne, çimeninden, çiçeğine, tepesinden ovasına, mezarlığından konağına, camisinden okuluna yaşayan insanların evidir şehir.
Tokun açtan haberinin olduğu yerdir şehir.
Bir şehir; Evler kimsesiz harabe, sokaklar tenha, yollar toprak, ağaçlar sahipsiz diye yıkılamaz.
Şehirde evler eskir, yollar eskir, yıkılır yapılır, imar edilir, tamir edilir lakin şehir kadimdir, özüne, planına, yüzyıllardır gelen mimari geleneğine göre yaşar, yaşatılır.
Şehir bin yıllık yerleşim yeridir. Bu köklü mimari geleneği yıkmak, yerine adına daire denilen beşer, onar katlı binalar dikmek, Avrupa'dan çim, ağaç getirmek birbiriyle birleşen insanların yollarını ayrıştırmak, onları birbirine yabancılaştırmak, ortak değerlerine yabancı kılmak, hatıralarından, köklerinden koparmak demektir.
Yıkılan bir şehirde arşiv açmak ölen bir insana albümde hatıra fotoğraflarını göstermeye benzer.
Modernliği; güneşsiz, cephesiz, gökyüzü süz, bahçesiz, sokaksız, mekânsız, esnafsız komünlere benzeyen yerleşkelerle karıştırmamak gerekir.
Elbette çağın icaplarına, gelişen teknolojiye uygun evler imar edilir. Bu tür yerlerde insana, aileye, cemiyete nefes alma hakkı verilir. Aile mahremiyetine, içtimai dayanışmaya uygun, yeşil ve ağaçlarla çevrilmiş modern binalar yapılması şehrin gelişen yüzü olur.